BİR KATLİAM YAŞANIYOR
[FLASH]http://s12.directupload.net/images/090716/mca2aplt.swf[/FLASH]
Bölgede 1 milyon kadar askerini silah altında tutan Çin, Doğu Türkistan'da Müslümanların attığı her adımı kontrol etmektedir. Yollarda kurulmuş olan askeri denetim noktalarında tüm araçlar tek tek durdurulup içleri aranırken erkekler hakarete uğrayıp tartaklanmakta, Müslüman kadınlar ise tacize uğramaktadır. Çin'in baskısı, yolların tutulması veya askeri birliklerin sık sık evlerde arama yapması ile de sınırlı değildir. Japonya'da yayınlanan Mainichi Daily News gazetesi bu ağır baskıyı 29 Haziran 2000 tarihli sayısında şöyle aktarmıştır:
(Doğu Türkistan'da) Çin'in denetimi gün geçtikçe artmakta ve daha da dayanılmaz bir hal almaktadır. Halkın Kurtuluş Ordusu her yerde. İletişim sınırlı ve polis denetiminde yapılabiliyor. Çok az köyde telefon var ve bu hatların hepsi dinleniyor. Bir kişi sadece boş bir şüphe üzerine yıllar boyunca tutuklu kalabiliyor.26
Müslümanlar keyfi olarak tutuklanıp çalışma kamplarına gönderilmekte, asılsız suçlamalarla idam edilmekte, zaman zaman da toplu olarak katledilmektedirler. Bunun yanı sıra, namazlarını gizli kılmak zorunda kalmakta, oruç tutmalarına izin verilmemekte, dini eğitim almaları engellenmektedir. Müslüman nüfusun sayısının artmasını engellemek için uygulanan metod ise insanlık dışıdır: kadınlara zorla kürtaj yapılmakta, birden fazla çocuğa sahip olanların çocukları ellerinden alınmaktadır.
Tüm bu zulüm ve işkencelere karşı Doğu Türkistan halkının, haklarını savunma veya kendilerini koruma imkanı yoktur. Ancak dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar, ihtiyaç içindeki bu savunmasız insanlara birçok şekilde yardımda bulunabilirler. Doğu Türkistan halkının yaşadığı zulmü dünya kamuoyunun ve uluslararası kuruluşların dikkatine sunacak her türlü girişim, bu konuda yapılacak en ufak bir katkı bile önemli bir hizmet olacaktır.
Çin ordusu, Doğu Türkistan'ı sıkı bir denetim altında tutmaktadır. Müslümanların hayatlarının her anı kontrol edilmekte, Komünist Parti tarafından riskli olarak görülenler tutuklanmaktadır.
Yapılabilecek en büyük yardım ise hiç şüphesiz, tüm bu zulmün gerçek kaynağı olan dinsizliği fikren çürütmek, bunun yerine hakkı ve güzel ahlakı hakim kılmak için fikri bir mücadele yürütmektir. Bu şekilde yalnızca Doğu Türkistan'daki Müslümanlara değil, dünyanın dört bir yanında haksız yere öldürülen, "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için yurtlarından sürülen, inançları uğrunda işkenceye uğrayan insanlara yardımcı olabilmek mümkündür.
Tüm inananların eşit sorumluluğa sahip olduğu bu konuda, Allah'ın ayetinde belirttiği gibi, "... Kim cehd ederse (çaba gösterirse), kendi nefsi için cehd etmiş olur..." (Ankebut Suresi, 6). Bir başka ayette ise Allah iman edenlerin bu sorumluluğunu şu şekilde belirtmiştir: "... Yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi?.." (Hud Suresi, 116) Yeryüzünde bozgunculuğu önlemek, tüm vicdan sahibi insanların ortak sorumluluğudur.
KOMÜNİST TOPLUM YAPISI
Maddenin ezeli ve ebedi olduğunu savunan, Allah'ın varlığını inkar eden, her türlü manevi ve ahlaki değeri reddeden komünist ideoloji bugüne kadar farklı ülkelerde ve farklı toplumlarda hayata geçirilmiştir. Ancak bu ideolojinin her türlü pratik uygulaması insanlar için büyük bir zulme dönüşmüştür. Bunun nedeni, komünist ideolojinin hayata ve insana olan bakış açısıdır. İşte komünist ideolojinin dünya görüşü ve komünizmin yaşandığı toplumların genel yapısı:
* Komünist toplumlarda, Darwin'in evrim teorisi temel alınarak, insanlar gelişmiş bir hayvan türü olarak kabul edilir. Dolayısıyla toplum da bir hayvan sürüsü sayılır. Bu nedenle de insana değer verilmez.
Komünist rejimin ideali, tek tip bir toplum oluşturmaktır. İnsana değer vermeyen, toplumu adeta bir hayvan sürüsü gibi gören komünist ideolojinin insanlar üzerindeki tahribatı yüzlere ve bakışlara dahi yansımaktadır.
* 'Zaten sürüde çok var, bir tane eksilse bir şey olmaz' anlayışı geçerlidir. Çalışamayan ya da sakat olanlar sürüden atılır, ölüme terk edilir. Hastalıklı ve zararlı olarak kabul edilir. Hayatı, bir "yaşam mücadelesi" olarak gören bu anlayışta zayıfların yok olmasında bir sakınca yoktur, bilakis bu gereklidir. Bencillik bu anlayışın temel özelliğidir.
* Toplum tıpkı sürüdeki hayvanlar gibi tek tip insanlardan oluşur. İnsanlardan aynı şekilde giyinmeleri, aynı şekilde düşünmeleri ve aynı şekilde konuşmaları istenir. Farklı kültürlere, farklı inançlara, farklı fikirlere yer yoktur.
Komünizmde insan ürettiği müddetçe değerlidir. O yüzden bir makina gibi sürekli çalışmalı ve sisteme faydalı olmalıdır. Bu çarpık inanca göre sisteme faydalı olmayanlar ise elenmeye mahkumdur.
* İnsanların bireysel özellikleri değil, topluluğa verdikleri güç ve katkıları ön plana çıkar. İyi çalışan işçi, iyi çalışan köylü ideal insandır. Sistem sadece maddi bir kavram olan çalışma ve üretme kavramları üzerine kuruludur. 'Üretmek sürüyü güçlendirmektir' mantığı geçerlidir.
* İnsani özellikler ve güzel ahlak hiçbir zaman dikkate alınmaz. Komünist toplumda affedicilik, merhamet, vefa, şefkat gibi insanı duygulara yer yoktur.
* Allah korkusu sistemli olarak yok edildiği için, insanlar ancak sistemden korktuklarından dolayı suç işlemekten kaçınırlar. Bu nedenle, sistem görmeyecekse ya da kişi cezalandırılmayacaksa, her türlü gayri meşru iş yapılabilir. Hırsızlık, fuhuş, cinayet ve ahlaki dejenerasyon, komünist toplumlarda son derece yaygındır.
Komünist toplumlarda iyi çalışan işçi ideal insandır. Çok zor koşullarda ve baskıcı yöneticilerin emri altında çalışan insanlar, en ufak bir aksaklıkta ağır cezalarla karşı karşıya kalırlar.
* Ahiret inancını inkar eden komünist ideolojiye göre insanlar öldükten sonra yok olacaklardır. Bu nedenle insanlar hayatta kalabilmek, güçlü olabilmek için herşeyi yapabilirler. Herkesi düşman ve kendi yaşam mücadelesinde rakip gördükleri için, kendi çıkarları doğrultusunda her türlü ahlaksızlığı ve kötü fiili işleyebilirler.
ÇİN'İN DOĞU TÜRKİSTAN POLİTİKASI, KOMÜNİST İDEOLOJİDEN
BAĞIMSIZ OLARAK DÜŞÜNÜLEMEZ
Çin'in Doğu Türkistan'da izlediği politika da komünist ideolojinin genel bir yansımasıdır. Bu nedenle Doğu Türkistan'da yaşananları bu ideolojiden bağımsız olarak değerlendirmek mümkün değildir. Benzeri zulüm ve işkenceler Çin'in dört bir yanında pek çok farklı birey veya toplum kesimine karşı da uygulanmaktadır ve bu durum, totaliter yapının komünizmin ayrılmaz bir parçası olduğunu gösteren örneklerdendir. Bu nedenle bu bölüm içinde Doğu Türkistan halkının maruz kaldığı baskı ve zulüm ile birlikte Çin'in ideolojisini, despot rejimini ve kendi halkına uyguladığı zulüm ve işkenceleri de ele alacağız.
Mao'nun sözleri biraraya getirilerek hazırlanan kitaplar, komünist Çin'de halkın tek rehberi olmuştu. Mao bazı afişlerde kendini Marx, Engels, Lenin ve Stalin ile özdeşleştiriyordu.
Gerçekte tüm din düşmanı zalim yönetimler, iktidarlarını sağlam kılmak ve muhafaza edebilmek için baskı ve şiddete başvururlar. Tarihin ünlü zalimleri ve diktatörleri hakimiyetleri altındaki insanları hep ezmiş, aşağılamış, keyfi olarak katletmişlerdir. Bu anlamda Firavun ile Hitler'in, Hitler ile Stalin'in, Stalin ile Mao'nun birbirlerinden pek farkı yoktur. Tüm bu liderler iktidarları ve ideolojileri uğruna suçsuz insanları hiç tereddüt etmeden öldürtmüşler, korkunç katliamlar emretmişlerdir. Mao da tıpkı diğerleri gibi kurduğu komünist yönetimi güçlendirebilmek için toplama kampları oluşturmuş, buraları işkence merkezleri haline dönüştürmüş ve kendisinden farklı düşünen milyonlarca insanı acımasızca öldürtmüştür.
Acımasızlık ve vahşet üzerine kurulu olan Mao'nun öğretileri milyonlarca insanın katledilmesine neden olmuştur.
1949 yılında kurulan Çin Halk Cumhuriyeti, totaliter bir despotizm, katı bir bürokrasi, tüm üretim kaynaklarının ve araçlarının devlet tarafından kontrol edildiği bir sistem üzerine inşa edilmiştir. Mao'nun uyguladığı ekonomik programların yol açtığı felaketler ve kasıtlı kıtlık politikaları neticesinde yaşanan kayıplar ise halkı büyük bir yıkıma götürmüştür. Mao'dan sonra iktidara geçen Deng Xiaoping bazı ekonomik reformlar yaparak, ülkenin kapısını yabancı yatırımcılara ve liberal ekonomiye açmış, bu şekilde ekonomiyi düzeltmeyi hedeflemiştir. Ancak ekonomik açıdan yaşanan gelişmeler sadece üst düzey devlet yönetiminin işine yaramış, Çin halkının önemli bölümünün bu gelişmelerden pek menfaati olmamıştır. Üstelik Çin ekonomisinde liberal ekonomi istikametinde bir gelişim yaşanırken, siyaset ve toplum açısından aynı şeyleri ifade etmek mümkün değildir. Her ne kadar son zamanlarda Çin'den bahsedilirken "eski komünist sistem" gibi kelimeler kullanılsa ve komünizmin sona erdiği dile getirilse de, yaşananlar bu sözleri yalanlamaktadır.
Çin hala, kökü Mao'nun komünizm anlayışına dayanan, totaliter bir anlayışla yönetilmektedir. Ekonomik alanda yapılan reformlar Çin Komünist Partisi'ndeki yöneticilerin zihniyetlerinde bir değişiklik yapmamıştır. Ekonomik olarak sağlanan ilerleme ve elde edilen gelirin büyük kısmı halkın daha çok baskı altına alınması, muhalif seslerin bastırılması için kullanılmaktadır. Şu anda Çin, dünya ülkeleri arasında en çok idamın yaşandığı ülkedir. Dahası, idamların bir gösteriye dönüştüğü, idam edilen kişilerin organlarının kar amaçlı ve izinsiz satılığa çıkarıldığı, hamile kadınların bebeklerinin zorla alındığı, belki de tek ülkedir. Ülke çapında 1.000'den fazla çalışma kampı vardır ve bu kamplardaki tutuklu ve hükümlülere sistemli olarak işkence uygulanmaktadır.
Çin'de yaşanan ekonomik gelişmelerden sadece Komünist Parti yöneticileri istifade etmekte, halk ise açlık ve fakirlik içinde yaşamaya devam etmektedir.
[FLASH]http://www.doguturkistan.com/images/doguturkistan.swf[/FLASH]
ÇİN'DE İDAMLAR RUTİN BİR UYGULAMA HALİNİ ALMIŞTIR
İdam, Kızıl Çin'in baskı ve şiddete dayalı rejiminin önemli bir siyasal kontrol mekanizmasıdır. Ünlü Çinli muhalif Harry Wu, ülkesindeki bu durumu şöyle tarif eder:
Kapitalizmi savunmakla suçlanan parti liderleri önce teşhir ediliyor, sonra da idam ediliyorlardı.
HABERİN DEVAMI
[FLASH]http://s12.directupload.net/images/090716/mca2aplt.swf[/FLASH]
Bölgede 1 milyon kadar askerini silah altında tutan Çin, Doğu Türkistan'da Müslümanların attığı her adımı kontrol etmektedir. Yollarda kurulmuş olan askeri denetim noktalarında tüm araçlar tek tek durdurulup içleri aranırken erkekler hakarete uğrayıp tartaklanmakta, Müslüman kadınlar ise tacize uğramaktadır. Çin'in baskısı, yolların tutulması veya askeri birliklerin sık sık evlerde arama yapması ile de sınırlı değildir. Japonya'da yayınlanan Mainichi Daily News gazetesi bu ağır baskıyı 29 Haziran 2000 tarihli sayısında şöyle aktarmıştır:
(Doğu Türkistan'da) Çin'in denetimi gün geçtikçe artmakta ve daha da dayanılmaz bir hal almaktadır. Halkın Kurtuluş Ordusu her yerde. İletişim sınırlı ve polis denetiminde yapılabiliyor. Çok az köyde telefon var ve bu hatların hepsi dinleniyor. Bir kişi sadece boş bir şüphe üzerine yıllar boyunca tutuklu kalabiliyor.26
Müslümanlar keyfi olarak tutuklanıp çalışma kamplarına gönderilmekte, asılsız suçlamalarla idam edilmekte, zaman zaman da toplu olarak katledilmektedirler. Bunun yanı sıra, namazlarını gizli kılmak zorunda kalmakta, oruç tutmalarına izin verilmemekte, dini eğitim almaları engellenmektedir. Müslüman nüfusun sayısının artmasını engellemek için uygulanan metod ise insanlık dışıdır: kadınlara zorla kürtaj yapılmakta, birden fazla çocuğa sahip olanların çocukları ellerinden alınmaktadır.
Tüm bu zulüm ve işkencelere karşı Doğu Türkistan halkının, haklarını savunma veya kendilerini koruma imkanı yoktur. Ancak dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar, ihtiyaç içindeki bu savunmasız insanlara birçok şekilde yardımda bulunabilirler. Doğu Türkistan halkının yaşadığı zulmü dünya kamuoyunun ve uluslararası kuruluşların dikkatine sunacak her türlü girişim, bu konuda yapılacak en ufak bir katkı bile önemli bir hizmet olacaktır.
Çin ordusu, Doğu Türkistan'ı sıkı bir denetim altında tutmaktadır. Müslümanların hayatlarının her anı kontrol edilmekte, Komünist Parti tarafından riskli olarak görülenler tutuklanmaktadır.
Yapılabilecek en büyük yardım ise hiç şüphesiz, tüm bu zulmün gerçek kaynağı olan dinsizliği fikren çürütmek, bunun yerine hakkı ve güzel ahlakı hakim kılmak için fikri bir mücadele yürütmektir. Bu şekilde yalnızca Doğu Türkistan'daki Müslümanlara değil, dünyanın dört bir yanında haksız yere öldürülen, "Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için yurtlarından sürülen, inançları uğrunda işkenceye uğrayan insanlara yardımcı olabilmek mümkündür.
Tüm inananların eşit sorumluluğa sahip olduğu bu konuda, Allah'ın ayetinde belirttiği gibi, "... Kim cehd ederse (çaba gösterirse), kendi nefsi için cehd etmiş olur..." (Ankebut Suresi, 6). Bir başka ayette ise Allah iman edenlerin bu sorumluluğunu şu şekilde belirtmiştir: "... Yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi?.." (Hud Suresi, 116) Yeryüzünde bozgunculuğu önlemek, tüm vicdan sahibi insanların ortak sorumluluğudur.
KOMÜNİST TOPLUM YAPISI
Maddenin ezeli ve ebedi olduğunu savunan, Allah'ın varlığını inkar eden, her türlü manevi ve ahlaki değeri reddeden komünist ideoloji bugüne kadar farklı ülkelerde ve farklı toplumlarda hayata geçirilmiştir. Ancak bu ideolojinin her türlü pratik uygulaması insanlar için büyük bir zulme dönüşmüştür. Bunun nedeni, komünist ideolojinin hayata ve insana olan bakış açısıdır. İşte komünist ideolojinin dünya görüşü ve komünizmin yaşandığı toplumların genel yapısı:
* Komünist toplumlarda, Darwin'in evrim teorisi temel alınarak, insanlar gelişmiş bir hayvan türü olarak kabul edilir. Dolayısıyla toplum da bir hayvan sürüsü sayılır. Bu nedenle de insana değer verilmez.
Komünist rejimin ideali, tek tip bir toplum oluşturmaktır. İnsana değer vermeyen, toplumu adeta bir hayvan sürüsü gibi gören komünist ideolojinin insanlar üzerindeki tahribatı yüzlere ve bakışlara dahi yansımaktadır.
* 'Zaten sürüde çok var, bir tane eksilse bir şey olmaz' anlayışı geçerlidir. Çalışamayan ya da sakat olanlar sürüden atılır, ölüme terk edilir. Hastalıklı ve zararlı olarak kabul edilir. Hayatı, bir "yaşam mücadelesi" olarak gören bu anlayışta zayıfların yok olmasında bir sakınca yoktur, bilakis bu gereklidir. Bencillik bu anlayışın temel özelliğidir.
* Toplum tıpkı sürüdeki hayvanlar gibi tek tip insanlardan oluşur. İnsanlardan aynı şekilde giyinmeleri, aynı şekilde düşünmeleri ve aynı şekilde konuşmaları istenir. Farklı kültürlere, farklı inançlara, farklı fikirlere yer yoktur.
Komünizmde insan ürettiği müddetçe değerlidir. O yüzden bir makina gibi sürekli çalışmalı ve sisteme faydalı olmalıdır. Bu çarpık inanca göre sisteme faydalı olmayanlar ise elenmeye mahkumdur.
* İnsanların bireysel özellikleri değil, topluluğa verdikleri güç ve katkıları ön plana çıkar. İyi çalışan işçi, iyi çalışan köylü ideal insandır. Sistem sadece maddi bir kavram olan çalışma ve üretme kavramları üzerine kuruludur. 'Üretmek sürüyü güçlendirmektir' mantığı geçerlidir.
* İnsani özellikler ve güzel ahlak hiçbir zaman dikkate alınmaz. Komünist toplumda affedicilik, merhamet, vefa, şefkat gibi insanı duygulara yer yoktur.
* Allah korkusu sistemli olarak yok edildiği için, insanlar ancak sistemden korktuklarından dolayı suç işlemekten kaçınırlar. Bu nedenle, sistem görmeyecekse ya da kişi cezalandırılmayacaksa, her türlü gayri meşru iş yapılabilir. Hırsızlık, fuhuş, cinayet ve ahlaki dejenerasyon, komünist toplumlarda son derece yaygındır.
Komünist toplumlarda iyi çalışan işçi ideal insandır. Çok zor koşullarda ve baskıcı yöneticilerin emri altında çalışan insanlar, en ufak bir aksaklıkta ağır cezalarla karşı karşıya kalırlar.
* Ahiret inancını inkar eden komünist ideolojiye göre insanlar öldükten sonra yok olacaklardır. Bu nedenle insanlar hayatta kalabilmek, güçlü olabilmek için herşeyi yapabilirler. Herkesi düşman ve kendi yaşam mücadelesinde rakip gördükleri için, kendi çıkarları doğrultusunda her türlü ahlaksızlığı ve kötü fiili işleyebilirler.
ÇİN'İN DOĞU TÜRKİSTAN POLİTİKASI, KOMÜNİST İDEOLOJİDEN
BAĞIMSIZ OLARAK DÜŞÜNÜLEMEZ
Çin'in Doğu Türkistan'da izlediği politika da komünist ideolojinin genel bir yansımasıdır. Bu nedenle Doğu Türkistan'da yaşananları bu ideolojiden bağımsız olarak değerlendirmek mümkün değildir. Benzeri zulüm ve işkenceler Çin'in dört bir yanında pek çok farklı birey veya toplum kesimine karşı da uygulanmaktadır ve bu durum, totaliter yapının komünizmin ayrılmaz bir parçası olduğunu gösteren örneklerdendir. Bu nedenle bu bölüm içinde Doğu Türkistan halkının maruz kaldığı baskı ve zulüm ile birlikte Çin'in ideolojisini, despot rejimini ve kendi halkına uyguladığı zulüm ve işkenceleri de ele alacağız.
Mao'nun sözleri biraraya getirilerek hazırlanan kitaplar, komünist Çin'de halkın tek rehberi olmuştu. Mao bazı afişlerde kendini Marx, Engels, Lenin ve Stalin ile özdeşleştiriyordu.
Gerçekte tüm din düşmanı zalim yönetimler, iktidarlarını sağlam kılmak ve muhafaza edebilmek için baskı ve şiddete başvururlar. Tarihin ünlü zalimleri ve diktatörleri hakimiyetleri altındaki insanları hep ezmiş, aşağılamış, keyfi olarak katletmişlerdir. Bu anlamda Firavun ile Hitler'in, Hitler ile Stalin'in, Stalin ile Mao'nun birbirlerinden pek farkı yoktur. Tüm bu liderler iktidarları ve ideolojileri uğruna suçsuz insanları hiç tereddüt etmeden öldürtmüşler, korkunç katliamlar emretmişlerdir. Mao da tıpkı diğerleri gibi kurduğu komünist yönetimi güçlendirebilmek için toplama kampları oluşturmuş, buraları işkence merkezleri haline dönüştürmüş ve kendisinden farklı düşünen milyonlarca insanı acımasızca öldürtmüştür.
Acımasızlık ve vahşet üzerine kurulu olan Mao'nun öğretileri milyonlarca insanın katledilmesine neden olmuştur.
1949 yılında kurulan Çin Halk Cumhuriyeti, totaliter bir despotizm, katı bir bürokrasi, tüm üretim kaynaklarının ve araçlarının devlet tarafından kontrol edildiği bir sistem üzerine inşa edilmiştir. Mao'nun uyguladığı ekonomik programların yol açtığı felaketler ve kasıtlı kıtlık politikaları neticesinde yaşanan kayıplar ise halkı büyük bir yıkıma götürmüştür. Mao'dan sonra iktidara geçen Deng Xiaoping bazı ekonomik reformlar yaparak, ülkenin kapısını yabancı yatırımcılara ve liberal ekonomiye açmış, bu şekilde ekonomiyi düzeltmeyi hedeflemiştir. Ancak ekonomik açıdan yaşanan gelişmeler sadece üst düzey devlet yönetiminin işine yaramış, Çin halkının önemli bölümünün bu gelişmelerden pek menfaati olmamıştır. Üstelik Çin ekonomisinde liberal ekonomi istikametinde bir gelişim yaşanırken, siyaset ve toplum açısından aynı şeyleri ifade etmek mümkün değildir. Her ne kadar son zamanlarda Çin'den bahsedilirken "eski komünist sistem" gibi kelimeler kullanılsa ve komünizmin sona erdiği dile getirilse de, yaşananlar bu sözleri yalanlamaktadır.
Çin hala, kökü Mao'nun komünizm anlayışına dayanan, totaliter bir anlayışla yönetilmektedir. Ekonomik alanda yapılan reformlar Çin Komünist Partisi'ndeki yöneticilerin zihniyetlerinde bir değişiklik yapmamıştır. Ekonomik olarak sağlanan ilerleme ve elde edilen gelirin büyük kısmı halkın daha çok baskı altına alınması, muhalif seslerin bastırılması için kullanılmaktadır. Şu anda Çin, dünya ülkeleri arasında en çok idamın yaşandığı ülkedir. Dahası, idamların bir gösteriye dönüştüğü, idam edilen kişilerin organlarının kar amaçlı ve izinsiz satılığa çıkarıldığı, hamile kadınların bebeklerinin zorla alındığı, belki de tek ülkedir. Ülke çapında 1.000'den fazla çalışma kampı vardır ve bu kamplardaki tutuklu ve hükümlülere sistemli olarak işkence uygulanmaktadır.
Çin'de yaşanan ekonomik gelişmelerden sadece Komünist Parti yöneticileri istifade etmekte, halk ise açlık ve fakirlik içinde yaşamaya devam etmektedir.
[FLASH]http://www.doguturkistan.com/images/doguturkistan.swf[/FLASH]
ÇİN'DE İDAMLAR RUTİN BİR UYGULAMA HALİNİ ALMIŞTIR
İdam, Kızıl Çin'in baskı ve şiddete dayalı rejiminin önemli bir siyasal kontrol mekanizmasıdır. Ünlü Çinli muhalif Harry Wu, ülkesindeki bu durumu şöyle tarif eder:
Kapitalizmi savunmakla suçlanan parti liderleri önce teşhir ediliyor, sonra da idam ediliyorlardı.
HABERİN DEVAMI