Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bir demet çiçek... (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
70
Konum
BURSA
tyll5.jpg




Hemşire önde ben arkada, bitmez tükenmez koridorlardan geçiyoruz. Hiç konuşmuyor. Ben de öyle. Sonunda geldik galiba. Cebinden çıkardığı desteden bir anahtar çekip kilide soktu.

İçeri girer girmez, alışkın ellerle elektrik düğmesini çevirdi. Yer yer kan, sinek pislikleri ve daha bir yığın lekeyle sıvanmış duvarlar sarımsı, yeşilimsi bir renge büründü. Süklüm püklüm elimdeki ilaç ampulünü uzattım, biraz önceki tartışmayı unutturmak ister gibi.

Bu yabancı kentteki hastanede ilk gecem bu. Tek kişilik minicik bir oda. Kaskatı bir battaniyenin altına serilmiş kan lekeleriyle dolu kirli bir çarşafın örttüğü bir şilteyi taşıyan çarpık bir somya, sandalyesiz küçük bir masa ve yıllardır tozu alınmamış eğri bir etajerle bir başıma kalışımın ilk gecesi. Ha, bir de lavabo var. Ne kadar uğraşsam da kapatmayı bir türlü beceremediğim musluğundan biteviye damlayan suyu ve arada bir gök gürültüsünü andıran seslerle kendine borularda yer arayan sıkışmış havasıyla kendini hiç unutturmayan lavabo...

Bu gece çıldırmazsam iyidir.

Sabaha karşı dalmış olmalıyım. Kapının hızlı hızlı vuruluşuyla gözümü açtım. “Çay geldi çaay!” diye bağıran bir sesle yataktan fırladım. Kapı ardına dek açıldı ve çok katlı bir servis arabasını iterek yaşlı, güleç bir adam girdi odaya.

- Aman da benim kızım uyanmamış mı daha, hadi gülüm kalk, sonra aç kalırsın ha... Bardağını ver de süt dökeyim. Bak bugün yağla reçel de var.

Şaşırdım, ama hemen toparlanıp,

- Benim bardağım yok ki amca, diyebildim.

- Vayy benim kızım, senin tabağın, kaşık çatalın da yoktur şimdi. Dur sen. Hemen bulur getiririm şimdi, üzülme sen.

Böyle der demez dışarı fırladı. Birkaç dakika sonra, elinde bir su bardağı, tabak, çatal kaşık, içeri girdi. Bardağa ağzına dek süt doldurdu, sonra tabağı doldurup bana uzattı.

- İç gülüm iç, iç de bir süt daha vereyim sana. Zayıfçacık kalmışın.

Teşekkür edip aldım. Bekledi. Bir kez daha süt doldurdu. Biraz çekingen,

- Kızım, dedi. Söyle de evdekilere, sana çarşaf, nevresim falan getirsinler. Hastanenin çarşafları pek kötüledi.

- Benim kimsem yok ki burada amca, dedim. Ben İstanbul’dan geldim. Kursa. Çalıştığım işyeri yolladıydı. Ama işte ateşim falan çıktı, misafirhanedekiler de beni buraya getirdiler.

- Vah kızım vaah! Kimse çiçek miçek de getirmez sana şimdi. Neyse ben çarşaf marşaf bir şeyler, şöyle iyice bir şeyler bulup getiririm. Sen üzülme.

Biraz sonra hemşire geldi. Ateşime bakıp kan aldı. Sonra idrar. Tahlil yapılacakmış, yapılsın bakalım. Ben başımdaki belayı biliyorum nasıl olsa. Hazırlanıp kursa gittim. İğne iyi gelmişti her halde. Ateşim yoktu. Ama son derste yine yükseldi. Gönderdiler. Zaten en geç akşam beşte hastanede olmam gerekiyordu. Öyle anlaşmıştı başhekimle kursun yöneticisi. Yumurtalık tüberkülozu. Bitti sanmıştım. Onca tedavi boşa mı gitti? Tüberküloz umurumda değildi aslında, iğneleri yersin, geçerse geçer. Beni yıkan hiç çocuk doğuramayacağım gerçeği. Alışamadım buna, alışamayacağım da...

Görevliye geldiğimi haber verip odama çıktım. İlk dikkatimi çeken battaniye oldu. Temiz görünüşlü kırmızı çiçekli bir battaniye serilmişti yatağa. Çiçekli, temizce bir çarşaf ve yastık kılıfı. Masanın yanına bir de sandalye bırakılmıştı. Anlamıştım, duygulandım. Ama etajerdeki vazoyu ve içindeki çiçekleri görünce göz yaşlarımı tutamadım. Ne iyi insanlar vardı dünyada hâlâ. Burada, bilmediğim bu şehirde peşimi hiç bırakmayan yalnızlık birden gözden kayboluvermişti sanki.

O akşam amca gelmedi. Akşam yemek servisi yapan iriyarı, bıyıklı odacıya onu sordum;

- Biraz rahatsız dedi. Kimi kimsesi de yok. Zaten hasta diye getirmişlerdi birkaç yıl önce. Sonra arayanı soranı olmadı. Memleketine haber saldılar ama, nafile. Boğaz tokluğuna bıraktılar hastanede. Başhekim baba adamdır. İdare edip gidiyor işte.

Sabahı iple çektim. Gelmedi. Sormaya korktum. Yine gelmedi. İkinci akşam bir demet çiçek alıp geldim hastaneye. O gelemiyorsa ben gitmeliydim ona. Bıyıklı hademeye kaldığı yeri sordum.

- Ohoo, geç kaldın dedi. Dün gece öldü. Gömdüler bile. :A:A:A

 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt