meltem
Kayıtlı Kullanıcı



Duyguların saklanınca ruhunun en kuytu yerine, salınıp gezer bakışların
yabancı bir şehre düşmüş güvercin gibi. Hayat ağacının dalları konamayacak
kadar yabancı gelir, yaprakları kovalar gibi...
Dalıp giderken gözlerin hüznün en koyu rengine, söylenen her söz kapıyı
çalmadan giren misafir gibi. Yaklaştıkça tanınmayacak kadar uzak gelirken
bedenler, verilen selamlar azarlar gibi…
Kıvrılıp yatarken anıların kucağında, başını okşayan her el yabancı gibi.
Çizgisindeki izler çağırırken geçmişe seni, sanki tüm sevdiklerini unut der
gibi…
Dağlanıp yanarken biz kamış misali, bestelenen her söz sevgi bekleyen bir
çocuğu kandıran ninniler gibi. Kapatırken bulut güneşin gözlerini, nefsim hayat
hep karanlık devam edecekmiş sanan yarasalar gibi…
Heyhat bir damla gözyaşı cennet bahçelerinden!
Yıldızlara söyleyin dostlara selam etsin. Karanlıklarda kaldım güneşi koynuna
alıp gelsin. Yıldızları yakamozda toplamaya çalışan ruhumun elleri, dilerim arşa
değsin. Eğilsin buğday başakları gibi başım “Nân” olacaksa değirmenlerde
