bugrahancan61
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 18 Haz 2007
- Mesajlar
- 120
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 32
- Konum
- Boztepe-Trabzon
- Web Sitesi
- www.teksen.org
Dükkandayim. Telefon caldi, bir bayan okuyucu:
- ‘Merhabalar, Feyzullah Bey’le mi görüsüyorum?’
- ‘Evet, benim’.
- ‘Ben sizin bir okuyucunuzum. Bazi sorularim var, müsaitseniz görüsebilir miyiz?’, dedi. Adresi verdim ve ertesi gün geldi. Basi acik; ama makyajli degildi; acik da giyinmemisti. Önce hangi kitabimi okudugunu sordum.
- ‘Komsumuzun cenazesi vardi. Ablam, sizin ‘Allah insana Ne demisti?’ adli kitabinizin Kabir bölümünü cenaze evinde okudu. Zaten atmosfer de buna müsaitti ve cogumuz agladik.
- Ölümü ilk kez o an ensemde hissettim’ dedi.
Kitaptan birkac soru yönelttikten sonra aile yapisindan bahsetti.
- Dindar bir ailem var. Annem ve babam hacilar. Ablam kapali ve imam-Hatip mezunu. Ailemizde bir tek benim başim acik.
- ‘Okul falan var mi?’
- ‘Okul bitti. Su an bir muhasebecide calisiyorum.’
- ‘Aileniz demiyor mu, kizim neden kapanmiyorsun? Annen kapali, ablan kapali, yengen kapali…
- ‘Demez olurlar mi! Her gün basimin etini yiyorlardi. Ama onlar da artik beni bu sekilde kabullendiler.
- ‘Aileniz, kizim neden kapanmayi düsünmüyorsun?’ dediginde nasil bir savunma yapiyordunuz?’
- Kapanmam icin beni ikna edin kapanayim!’ dedim.
- Güzeeel… Nasil ikna etmeye calistilar?
- Imam-Hatip mezunu ablam Nur Suresi 31. Ayeti okumami isteyip basörtüsünün farz oldugunu söylüyordu. Babam ise cevresinden utandigindan örtünmemi istiyordu. Annem, gelenek ve kültürümüzdeki örtünmemi istiyordu. Annem, gelenek ve kültürümüzdeki öneminden bahsediyordu. Digerler de benzer nasihatlerde bulunuyorlardi.
- ‘Peki ablaniz bahsettiginiz ayeti okutmadan önce o ayetin sahibini tanitmaya calisti mi? Yani Allah`i…
- ‘Yoo hayir! Zaten Allahà inandigimi biliyorlar. Basi acik olduguma bakmayin. Allah`a inanirim cok sükür. Ramazan oruclarini tutuyorum. O noktada problemin yok cok sükür.
- Allah inancinizi ögrenebilir miyim? Yani Ayla Hanim nasil bir Allah`a inanir?
- Ilk kez böyle bir soruyla karsilastigim icin doyurucu bir cevap veremem.
- Rahat olun, bildiginiz kadariyla anlatin.
- Allah`in var olduguna ve evreni yönettigine inaniyorum. Tüm her seyi o yaratti. Ve her seyin sahibi. Yarin herkes ölecek ve huzurunda toplanacaklar. Iyiler cennete, inanmayanlar de cehenneme gideceker… Ha bir de Allah tevbe edenleri bagislar. Rahmeti gazabini gecmistir. Simdilik aklima bunlar geldi. Hatirladikca söylerim.
Bir yandan bacimizi dinlerken diger yandan da bacimizin ‘Allah-insan’ iliskisi bilgi zayifligini nasil gideririm diye düsünüyorum. Bacimizi bir anlik hayrete düsüren sok bir cümle söyledim:
- Kapanmamakla haklisiniz!
- ‘Nee! Dedi. Önce dalga gectigimi zannetti. Gayet ciddi oldugumu vurgulayarak tekrar söyledim.
- ‘Kapanmamakla haklisiniz Ayla Hanim! Ben olsam, ben de kapanmazdim’dedim.
Fazla merakta birakmadan devamla;
- Kapanmamakla Haklisiniz dedim, cünkü Allah inanciniz, ablanizin nasihati üslubu, babanizin cevresinden utandigindan örtünmemi istemesi ve annenizin geleneklerden bahsederek örtünmenden yana olmasi ikna edici degil. O sebeple ben olsaydim, ben de kapanmak istemezdim dedim.
Bacimiz bu aciklamalarim sonrasi bu halini desteklemisim gibi algilamis olacagindan halinden memnun bir atmosfere girerek;
- ‘Kendilerine diyorum ama anlamiyorlar’ dedi.
Kendisine fayda verecegine inandigim hayat hikayemden bir kesit sundum.
- Zamaninda imamlik yapmis babam;
‘Namaz kilmazsaniz sizi evlatliktan reddederim diyerek gözümüzü korkuturdu. Bir hocanin evlatlari nasil olur da namaz kilmaz! Babam evde oldugu zaman kiliyorduk Hem de;
- Kimin icin kildigimizi
- Namazla Allah`a nasil mesaj ulastirdigimizi
- Nicin kilmamiz gerektigini bilmeden,,
Korkumuzdan kendisine de soramiyorduk:
- Baba, namaz kilmak zorunda miyiz?
Allah nicin namaz kilmamizi isitiyor? Namazda nicin egilip kalkiyoruz. Türkcesini bile bilmediigimiz sureleri nicin okuyoruz? Vb….
Yani hoca evladi olmak namaz kilamiz icin yeterli bir sebep degildi. Zaten cogu zaman da kilmiyordum.
Buradan su sonucu cikarabilirsiniz:
- Babanizin, cevresinden cekinme sebebiyle örtünmek istememeniz dogal. Örtünmeniz icin iyi bir sebep degil.
- ‘Peki namaza ne zaman basladiniz?’ sorusunu bekliyordum zaten.
Aradan yillar gecti. Ama su soru kafama hep kurcaliyordu;
- Namaz kilmak zorunda miyim. Allah, nicin namaz kilmami istiyor? Tabiri caizse kilacagim namazla Allah`a nasil bir mesaj ulastirmis olacagim…
Ya namaz kilacagim ve bundan da büyük bir mutluluk duyacagim ya da kilmayacagim ve hakli gerekcelerim olacak.
Namaz kilan bir insan, belki de farkinda olmadan;
- Vaktinden fedakarlik yapiyor
- Uykunun en tatli anini feda ediyor.
Kimin icin olursa olsun, bir insan fedakarlik yapiyorsa mutlaka o sahsi ya seviyor ya da bir minnet borcu ödüyor. Yoksa ne diyor uykusundan olsunlar ki?
Bacimiz basi yerde ve hak verir gibi hafif hafif basini asagiyukari dogru salliyordu.
Daha sonra ‘Allah-insan’ iliskisini kuvvetlendirecegine inandigim Kur’an’i incelemeye basladim. Kur’an’i, bana, Allah tarafindan gönderilmis özel bir mektup olarak algilamis olmam 1400 sene önce söylenen sözleri güncellemis oldum. Sanki yeni gönderilmis, Feyzullah`a özelmis gibi.
Ayetlerin basinda olan;
- Ey insanlar!
- Ey iman edenler! ‘Ey’den sonraki kelimelere adimi koyarak okumaya basladim. Yani
- Ey Feyzullah!
- ‘De ki:…’ ile baslayan ayetleri de…
- “Ey Muhammed, Feyzullah’a de ki, olarak algilayinca elimdeki Kuranin hemen arkasindan Allah varmis gibi varligini hissederek okumaya basladim. Cok sonralari ögrendigim Peygamberimizin bir sözü aklima gelmisken söyleyeyim:
- `Kim Allah ile konusmak istiyorsa, Kur’an okusun.’
Kendisine boyun egecegim varligi tanimam gerekir diye düsünüp Allah`in isim ve sifatlarinin tecellisini (yanisimasini) bedenimde ve dogada görmek icin esma-ül hüsna kitaplarini okumaya basladim.
Ve gördüm ki; Allah uyumuyor. Allah yarattiklarini basibos birakmiyor, Alah her ne an faaliyette. Allah yaratiklarini araliksiz besliyor. Araliksiz ikramlarda bulunuyor. Günah isleyen kullarini seytanin kucagina itmeyip, rahmet sifatini devreye koyarak tevbe kapisini gösteriyor. Hem de insani utandiricasina….
Elimdeki bana özel mektubu karistirirken Allah’in seytanla olan diyalogu dikkatimi cekti:
-‘….Onlarin dosdogru yolunda oturacagim. Ve cogunu sükredici olarak göremeyeceksin’(Araf,17)
Yani Feyzullah’la arana girecegim ve Feyzullah’a vermis oldugun ikramlari unutturacagim. Feyzullah da sana tesekkür etme ihtiyaci hissedemeyecek. Ikram etmeyen bir varliga nicin tesekkür edilsin ki?
Dikkatimi ceken nokta, seytanin;
-‘Cogunu ibadet ediciler olarak göremeyeceksin!’dememesiydi. Ibadet kavrami yerine sükür kavramini koydu. Demek ki Allah, insanlarin kendisine sükretmesini istiyor diye düsündüm. Aklima hemen su soru geldi:
- ‘Acaba Allah`in insanlarin tesekkürüne (sükrüne) ihtiyaci mi var?
Hani az önce dedik ya, kim Allah’la konusmak istiyorsa, Kur’an okusun. Her seyi en ince ayrintisina kadar bilen Allah, yillar sonra Feyzullah’in aklina bu tür bir sorunun gelecegini bildigi icin cevabini geciktirmemis:
“…..Sükreden ancak kendisi icin sükretmis olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hic bir seye ihtiyaci yoktur..’(Neml 40)
Su sorunun akla gelmemesi mümkün degil:
- Bir insan, Allah’a nicin nasil tesekkür edecek?
Sorumuzun cevabini Allah’tan alalim:
‘Dosdogrusu biz sizi yeryüzüne yerlestirdik ve orada gecim vasitalari verdik. Ne kadar da az sükrediyorsunuz.’ (Mü’minun, 78)
Düsünüyorum da sigara ictigim dönemde, sigara uzatildiginda, daha sigarayi almadan tesekkür ediyordum. Beni zehirleyene tesekkür ederken, Allah’a neden tesekkür etmeyeyim ki?
- Allah’in insanlardan (ihtiyaci olmamasina ragmen) tesekkür beklemesi, sizce dogal degil mi? Dedim.
Ayla hanim: “Evet, mantikli…” deyince, konusmama devam ettim.
Buna ikrama karsilik yapilacak tesekkürün seklini de herhalde kendisi belirler…
Sizce?
Iste bu sebepten ‘namaza basladim, dedim. Daha sonra namaz kilmaya sekilleri ve Allahá nasil mesaj verdigimi Ayla Hanim’a anlattim.
Kanimca, Ayla Hanim beni dinlerken namazim yerine basörtüyü koyarak bir kiyaslama yapiyordu.
Icilen ikinci caydan sonra konu ister istemez basörtüsüne geldi. Ayla Hanim’in:
- ‘Sizce ben kapanmali miyim?’sorusunu iyi bir giristi.
- ‘Tabi ki kapanmalisin ya da bak bu kadar konustuk, artik kapan’, demedim. Ayla Hanim ikna olmak istiyordu. Ben nasil namaz icin ikna olmussam, o da öylece ikna olmaliydi. Yoksa kapanmis olsaydi bile ya tam kapanmazdi, ya yanlis kapanirdi ya da kisa zaman sonra tekrar acilirdi ve tekrar kapanmasi da zorlasirdi.
Ayla Hanim’a Allah’in insan bedeni üzerindeki tasarruf yetkisini, yani insan bedeni üzerindeki söz hakkini bir sekilde ispat etmem gerekiyordu. Ispat ettigim an, Ayla Hanim’in kapanmaktan baska cikar yolu kalmayacakti.
Ayla Hanim’a su misali anlattim:
Kapi önunde güzel bir arabamin oldugunu ve anahtari da üc sartla size emanet verdigimi düsünün. Sartlarim sunlar:
1. – Istanbul disinda cikmayacaksiniz.
2. – Kimseye arabaya bindirmeyeceksiz.
3. – Gece 24.00’den sonra arabayi kullanmayacaksiniz.
Bu üc sarti kabullendikten sonra;
- Arabaya annemi alirim ya da cevre illere gitsem ne zarari var? Ayni gün dönerim ya da gece 02.00’ye kadar kullanmamin ne zarari var? Gibi sözleri söyleme hakkiniz olabilir mi?
Ayla Hanim: ‘Olamaz tabii, Cünkü araba sizin,,,’
Ben: ‘Eger arabanin bir tekeri ya da herhangi bir parcasi size ait olsaydi, sartlarimi begenmeyebilir ya da sartlarimi tekrar gözden gecirmemi isteme hakkiniz olurdu. Bana katiliyor musunuz?
Ayla hanim: ‘Haklisiniz.’
Ben: ‘Ya arabayi almayacaksiniz ya da sartlari kabul edeceksiniz’. Baska secenek yok ki!
Size vermis oldugum bi misalden su sonuc cikar: Araba Feyzullah`indir ve emaneten verecegi kimselere istedigi sarti kosar. Kimse itiraz edemez, ek bir sart kosamaz ve sartlarin tam***** uymak zorundadir. Iki tanesini begenip de birini begenmeme lüksü olamaz. Katiliyormusunuz? Dedim. Derin düsüncelere dalan Ayla Hanim:
- ‘Galiba haklisiniz’dedi.
- Ozaman asil konumza gelebiliriz dedim.
Simdilik konu basligimiz:
Allah`in insan bedeni üzerdeki Tasarruf Hakki
Allah’a inanan, Allah`i sevmeye ve dediklerini yapmaya calisan bir insan olarak Allah’a bir soru yöneltiyorum:
- Allahim! Bedenim kime ait?
- Sana mi?
- Anneme – babama mi?
- Dogumda yardimci olan ebeye mi?
Eger bedenim bana aitse, ister ciplak gezerim, ister tepeden tirnaga kapanirim, ister böbregimi satarim, ister vücudumu jiletlerim, ister intihar ederim. Kimsenin karisma hakki olamaz.
Eger bedenimin tek sahibi annem ve babamsa kesinlikle onlara danismam gerekir. Onlar ne derse o olur. Olmak zorunda. Eger ebe hanima aitse ki degil, onu hic karistirmayalim. (Gülüsmeler yasandi).
Eger bedenimiz tepeden tirnaga Allah’insa ( ki O’nun) kesinlikle söz hakki da O’nundur. Sartlari O belirler. Ayla Hanim’a dönüp;
- ‘Sizce insan bedeni kime ait ve sartlari kim belirler? Diye sordum. Derin düsüncelere dalan Ayla Hanim;
- Allah’in ve O belirler’dedi.
- Emin misiniz’dedim. Sadece kafa salladi. Devam ettim konusmama….
- Allah’im! Bedenim tepeden tirnaga senin ve sen bu bedeni ölünceye kadar bana emanet etmissin. Emanetine ihanetlik etmek istemiyorum. Hangi sartlarla verdin? Diyorum. Sartlari sunlar:
1. – Bedenine sulmetme (zarar verme).
2. – Diz ile göbek arasini ört.
Sartlari ögrendikten sonra tereddütsüz kabul ediyoruz. Akla söyle bir soru gelebilir:
- Allah’im! Koydugun bu sartlarda cikari olan kim?
Ben mi, Sen mi?
Tüm insanlar ciplak da gezseler, bedenlerine zarar verseler, Allah’a en ufak bir zarar veremezler ve degerini düsüremezler.
Ayni sekilde yine tüm insanlar kapansa ve Allah’in emir ve yasaklarini dört dörtlük dinleseler bile Allah’in degerini arttiramazlar. Degeri düsen ve artan ancak insanin kendisidir.
Kalkmaya hazirlanan Ayla Hanim’a son söz olarak:
- Siz de ayni sekilde Allah’a sorun:
- Allah’im! Basörtüsü meselesinde cikari olan kim? Ben mi, Sen mi?
Cevabinizi en kisa zamanda bekliyorum dedim ve tesekkürlerini sunarak gitti.
Takriben yirmi gün sonra Kadiköyden Beyazitá gelirken minibüste cep telefonum caldi.
- ‘Hayirli günler Feyzullah abi, ben Ayla,,, Hani dükkaninza gelmistim ya!’
- ‘Tamam, hatirladim, Nasilsiniz?
- Cok sükür daha iyiyim. Size müjdeli haberi vermek icin aradim. Ben kapandim ve namaza basladim’.
O anki sevincimi bir ben, bir de Allah bilir.
- ‘Eger yarin müsaitseniz tekrar görüsmek isterim.’
Memnun olacagimi söyleyip telefonu kapadim ve:
- ‘Allah’im! Eger dedigin sekilde kapanmissa sana cok tesekkür ederim’, dedim.
Ertesi gün, geldi. Ayla Hanim gitmis, baska bir Ayla Hanim gelmis. Basörtüsünü o kadar s1ki baglamis ki, neredeyse boglacak. Bu kez nasil giyinmesi gerektigini konustuk. Okuyup kendisini gelistirmesi icin birkac kitap tavsiye ettim.
Yirmi günü nasil gecirdigini sormadim. Ama o teker teker anlatti. Özetle;
- ‘Basimi örtmemi istemekte Allah hakliymis’dedi.
Ben de;
- ‘Yani dedim.
Feyzullah Birışık
Alıntıdır http://www.rahmetdiyari.com
- ‘Merhabalar, Feyzullah Bey’le mi görüsüyorum?’
- ‘Evet, benim’.
- ‘Ben sizin bir okuyucunuzum. Bazi sorularim var, müsaitseniz görüsebilir miyiz?’, dedi. Adresi verdim ve ertesi gün geldi. Basi acik; ama makyajli degildi; acik da giyinmemisti. Önce hangi kitabimi okudugunu sordum.
- ‘Komsumuzun cenazesi vardi. Ablam, sizin ‘Allah insana Ne demisti?’ adli kitabinizin Kabir bölümünü cenaze evinde okudu. Zaten atmosfer de buna müsaitti ve cogumuz agladik.
- Ölümü ilk kez o an ensemde hissettim’ dedi.
Kitaptan birkac soru yönelttikten sonra aile yapisindan bahsetti.
- Dindar bir ailem var. Annem ve babam hacilar. Ablam kapali ve imam-Hatip mezunu. Ailemizde bir tek benim başim acik.
- ‘Okul falan var mi?’
- ‘Okul bitti. Su an bir muhasebecide calisiyorum.’
- ‘Aileniz demiyor mu, kizim neden kapanmiyorsun? Annen kapali, ablan kapali, yengen kapali…
- ‘Demez olurlar mi! Her gün basimin etini yiyorlardi. Ama onlar da artik beni bu sekilde kabullendiler.
- ‘Aileniz, kizim neden kapanmayi düsünmüyorsun?’ dediginde nasil bir savunma yapiyordunuz?’
- Kapanmam icin beni ikna edin kapanayim!’ dedim.
- Güzeeel… Nasil ikna etmeye calistilar?
- Imam-Hatip mezunu ablam Nur Suresi 31. Ayeti okumami isteyip basörtüsünün farz oldugunu söylüyordu. Babam ise cevresinden utandigindan örtünmemi istiyordu. Annem, gelenek ve kültürümüzdeki örtünmemi istiyordu. Annem, gelenek ve kültürümüzdeki öneminden bahsediyordu. Digerler de benzer nasihatlerde bulunuyorlardi.
- ‘Peki ablaniz bahsettiginiz ayeti okutmadan önce o ayetin sahibini tanitmaya calisti mi? Yani Allah`i…
- ‘Yoo hayir! Zaten Allahà inandigimi biliyorlar. Basi acik olduguma bakmayin. Allah`a inanirim cok sükür. Ramazan oruclarini tutuyorum. O noktada problemin yok cok sükür.
- Allah inancinizi ögrenebilir miyim? Yani Ayla Hanim nasil bir Allah`a inanir?
- Ilk kez böyle bir soruyla karsilastigim icin doyurucu bir cevap veremem.
- Rahat olun, bildiginiz kadariyla anlatin.
- Allah`in var olduguna ve evreni yönettigine inaniyorum. Tüm her seyi o yaratti. Ve her seyin sahibi. Yarin herkes ölecek ve huzurunda toplanacaklar. Iyiler cennete, inanmayanlar de cehenneme gideceker… Ha bir de Allah tevbe edenleri bagislar. Rahmeti gazabini gecmistir. Simdilik aklima bunlar geldi. Hatirladikca söylerim.
Bir yandan bacimizi dinlerken diger yandan da bacimizin ‘Allah-insan’ iliskisi bilgi zayifligini nasil gideririm diye düsünüyorum. Bacimizi bir anlik hayrete düsüren sok bir cümle söyledim:
- Kapanmamakla haklisiniz!
- ‘Nee! Dedi. Önce dalga gectigimi zannetti. Gayet ciddi oldugumu vurgulayarak tekrar söyledim.
- ‘Kapanmamakla haklisiniz Ayla Hanim! Ben olsam, ben de kapanmazdim’dedim.
Fazla merakta birakmadan devamla;
- Kapanmamakla Haklisiniz dedim, cünkü Allah inanciniz, ablanizin nasihati üslubu, babanizin cevresinden utandigindan örtünmemi istemesi ve annenizin geleneklerden bahsederek örtünmenden yana olmasi ikna edici degil. O sebeple ben olsaydim, ben de kapanmak istemezdim dedim.
Bacimiz bu aciklamalarim sonrasi bu halini desteklemisim gibi algilamis olacagindan halinden memnun bir atmosfere girerek;
- ‘Kendilerine diyorum ama anlamiyorlar’ dedi.
Kendisine fayda verecegine inandigim hayat hikayemden bir kesit sundum.
- Zamaninda imamlik yapmis babam;
‘Namaz kilmazsaniz sizi evlatliktan reddederim diyerek gözümüzü korkuturdu. Bir hocanin evlatlari nasil olur da namaz kilmaz! Babam evde oldugu zaman kiliyorduk Hem de;
- Kimin icin kildigimizi
- Namazla Allah`a nasil mesaj ulastirdigimizi
- Nicin kilmamiz gerektigini bilmeden,,
Korkumuzdan kendisine de soramiyorduk:
- Baba, namaz kilmak zorunda miyiz?
Allah nicin namaz kilmamizi isitiyor? Namazda nicin egilip kalkiyoruz. Türkcesini bile bilmediigimiz sureleri nicin okuyoruz? Vb….
Yani hoca evladi olmak namaz kilamiz icin yeterli bir sebep degildi. Zaten cogu zaman da kilmiyordum.
Buradan su sonucu cikarabilirsiniz:
- Babanizin, cevresinden cekinme sebebiyle örtünmek istememeniz dogal. Örtünmeniz icin iyi bir sebep degil.
- ‘Peki namaza ne zaman basladiniz?’ sorusunu bekliyordum zaten.
Aradan yillar gecti. Ama su soru kafama hep kurcaliyordu;
- Namaz kilmak zorunda miyim. Allah, nicin namaz kilmami istiyor? Tabiri caizse kilacagim namazla Allah`a nasil bir mesaj ulastirmis olacagim…
Ya namaz kilacagim ve bundan da büyük bir mutluluk duyacagim ya da kilmayacagim ve hakli gerekcelerim olacak.
Namaz kilan bir insan, belki de farkinda olmadan;
- Vaktinden fedakarlik yapiyor
- Uykunun en tatli anini feda ediyor.
Kimin icin olursa olsun, bir insan fedakarlik yapiyorsa mutlaka o sahsi ya seviyor ya da bir minnet borcu ödüyor. Yoksa ne diyor uykusundan olsunlar ki?
Bacimiz basi yerde ve hak verir gibi hafif hafif basini asagiyukari dogru salliyordu.
Daha sonra ‘Allah-insan’ iliskisini kuvvetlendirecegine inandigim Kur’an’i incelemeye basladim. Kur’an’i, bana, Allah tarafindan gönderilmis özel bir mektup olarak algilamis olmam 1400 sene önce söylenen sözleri güncellemis oldum. Sanki yeni gönderilmis, Feyzullah`a özelmis gibi.
Ayetlerin basinda olan;
- Ey insanlar!
- Ey iman edenler! ‘Ey’den sonraki kelimelere adimi koyarak okumaya basladim. Yani
- Ey Feyzullah!
- ‘De ki:…’ ile baslayan ayetleri de…
- “Ey Muhammed, Feyzullah’a de ki, olarak algilayinca elimdeki Kuranin hemen arkasindan Allah varmis gibi varligini hissederek okumaya basladim. Cok sonralari ögrendigim Peygamberimizin bir sözü aklima gelmisken söyleyeyim:
- `Kim Allah ile konusmak istiyorsa, Kur’an okusun.’
Kendisine boyun egecegim varligi tanimam gerekir diye düsünüp Allah`in isim ve sifatlarinin tecellisini (yanisimasini) bedenimde ve dogada görmek icin esma-ül hüsna kitaplarini okumaya basladim.
Ve gördüm ki; Allah uyumuyor. Allah yarattiklarini basibos birakmiyor, Alah her ne an faaliyette. Allah yaratiklarini araliksiz besliyor. Araliksiz ikramlarda bulunuyor. Günah isleyen kullarini seytanin kucagina itmeyip, rahmet sifatini devreye koyarak tevbe kapisini gösteriyor. Hem de insani utandiricasina….
Elimdeki bana özel mektubu karistirirken Allah’in seytanla olan diyalogu dikkatimi cekti:
-‘….Onlarin dosdogru yolunda oturacagim. Ve cogunu sükredici olarak göremeyeceksin’(Araf,17)
Yani Feyzullah’la arana girecegim ve Feyzullah’a vermis oldugun ikramlari unutturacagim. Feyzullah da sana tesekkür etme ihtiyaci hissedemeyecek. Ikram etmeyen bir varliga nicin tesekkür edilsin ki?
Dikkatimi ceken nokta, seytanin;
-‘Cogunu ibadet ediciler olarak göremeyeceksin!’dememesiydi. Ibadet kavrami yerine sükür kavramini koydu. Demek ki Allah, insanlarin kendisine sükretmesini istiyor diye düsündüm. Aklima hemen su soru geldi:
- ‘Acaba Allah`in insanlarin tesekkürüne (sükrüne) ihtiyaci mi var?
Hani az önce dedik ya, kim Allah’la konusmak istiyorsa, Kur’an okusun. Her seyi en ince ayrintisina kadar bilen Allah, yillar sonra Feyzullah’in aklina bu tür bir sorunun gelecegini bildigi icin cevabini geciktirmemis:
“…..Sükreden ancak kendisi icin sükretmis olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hic bir seye ihtiyaci yoktur..’(Neml 40)
Su sorunun akla gelmemesi mümkün degil:
- Bir insan, Allah’a nicin nasil tesekkür edecek?
Sorumuzun cevabini Allah’tan alalim:
‘Dosdogrusu biz sizi yeryüzüne yerlestirdik ve orada gecim vasitalari verdik. Ne kadar da az sükrediyorsunuz.’ (Mü’minun, 78)
Düsünüyorum da sigara ictigim dönemde, sigara uzatildiginda, daha sigarayi almadan tesekkür ediyordum. Beni zehirleyene tesekkür ederken, Allah’a neden tesekkür etmeyeyim ki?
- Allah’in insanlardan (ihtiyaci olmamasina ragmen) tesekkür beklemesi, sizce dogal degil mi? Dedim.
Ayla hanim: “Evet, mantikli…” deyince, konusmama devam ettim.
Buna ikrama karsilik yapilacak tesekkürün seklini de herhalde kendisi belirler…
Sizce?
Iste bu sebepten ‘namaza basladim, dedim. Daha sonra namaz kilmaya sekilleri ve Allahá nasil mesaj verdigimi Ayla Hanim’a anlattim.
Kanimca, Ayla Hanim beni dinlerken namazim yerine basörtüyü koyarak bir kiyaslama yapiyordu.
Icilen ikinci caydan sonra konu ister istemez basörtüsüne geldi. Ayla Hanim’in:
- ‘Sizce ben kapanmali miyim?’sorusunu iyi bir giristi.
- ‘Tabi ki kapanmalisin ya da bak bu kadar konustuk, artik kapan’, demedim. Ayla Hanim ikna olmak istiyordu. Ben nasil namaz icin ikna olmussam, o da öylece ikna olmaliydi. Yoksa kapanmis olsaydi bile ya tam kapanmazdi, ya yanlis kapanirdi ya da kisa zaman sonra tekrar acilirdi ve tekrar kapanmasi da zorlasirdi.
Ayla Hanim’a Allah’in insan bedeni üzerindeki tasarruf yetkisini, yani insan bedeni üzerindeki söz hakkini bir sekilde ispat etmem gerekiyordu. Ispat ettigim an, Ayla Hanim’in kapanmaktan baska cikar yolu kalmayacakti.
Ayla Hanim’a su misali anlattim:
Kapi önunde güzel bir arabamin oldugunu ve anahtari da üc sartla size emanet verdigimi düsünün. Sartlarim sunlar:
1. – Istanbul disinda cikmayacaksiniz.
2. – Kimseye arabaya bindirmeyeceksiz.
3. – Gece 24.00’den sonra arabayi kullanmayacaksiniz.
Bu üc sarti kabullendikten sonra;
- Arabaya annemi alirim ya da cevre illere gitsem ne zarari var? Ayni gün dönerim ya da gece 02.00’ye kadar kullanmamin ne zarari var? Gibi sözleri söyleme hakkiniz olabilir mi?
Ayla Hanim: ‘Olamaz tabii, Cünkü araba sizin,,,’
Ben: ‘Eger arabanin bir tekeri ya da herhangi bir parcasi size ait olsaydi, sartlarimi begenmeyebilir ya da sartlarimi tekrar gözden gecirmemi isteme hakkiniz olurdu. Bana katiliyor musunuz?
Ayla hanim: ‘Haklisiniz.’
Ben: ‘Ya arabayi almayacaksiniz ya da sartlari kabul edeceksiniz’. Baska secenek yok ki!
Size vermis oldugum bi misalden su sonuc cikar: Araba Feyzullah`indir ve emaneten verecegi kimselere istedigi sarti kosar. Kimse itiraz edemez, ek bir sart kosamaz ve sartlarin tam***** uymak zorundadir. Iki tanesini begenip de birini begenmeme lüksü olamaz. Katiliyormusunuz? Dedim. Derin düsüncelere dalan Ayla Hanim:
- ‘Galiba haklisiniz’dedi.
- Ozaman asil konumza gelebiliriz dedim.
Simdilik konu basligimiz:
Allah`in insan bedeni üzerdeki Tasarruf Hakki
Allah’a inanan, Allah`i sevmeye ve dediklerini yapmaya calisan bir insan olarak Allah’a bir soru yöneltiyorum:
- Allahim! Bedenim kime ait?
- Sana mi?
- Anneme – babama mi?
- Dogumda yardimci olan ebeye mi?
Eger bedenim bana aitse, ister ciplak gezerim, ister tepeden tirnaga kapanirim, ister böbregimi satarim, ister vücudumu jiletlerim, ister intihar ederim. Kimsenin karisma hakki olamaz.
Eger bedenimin tek sahibi annem ve babamsa kesinlikle onlara danismam gerekir. Onlar ne derse o olur. Olmak zorunda. Eger ebe hanima aitse ki degil, onu hic karistirmayalim. (Gülüsmeler yasandi).
Eger bedenimiz tepeden tirnaga Allah’insa ( ki O’nun) kesinlikle söz hakki da O’nundur. Sartlari O belirler. Ayla Hanim’a dönüp;
- ‘Sizce insan bedeni kime ait ve sartlari kim belirler? Diye sordum. Derin düsüncelere dalan Ayla Hanim;
- Allah’in ve O belirler’dedi.
- Emin misiniz’dedim. Sadece kafa salladi. Devam ettim konusmama….
- Allah’im! Bedenim tepeden tirnaga senin ve sen bu bedeni ölünceye kadar bana emanet etmissin. Emanetine ihanetlik etmek istemiyorum. Hangi sartlarla verdin? Diyorum. Sartlari sunlar:
1. – Bedenine sulmetme (zarar verme).
2. – Diz ile göbek arasini ört.
Sartlari ögrendikten sonra tereddütsüz kabul ediyoruz. Akla söyle bir soru gelebilir:
- Allah’im! Koydugun bu sartlarda cikari olan kim?
Ben mi, Sen mi?
Tüm insanlar ciplak da gezseler, bedenlerine zarar verseler, Allah’a en ufak bir zarar veremezler ve degerini düsüremezler.
Ayni sekilde yine tüm insanlar kapansa ve Allah’in emir ve yasaklarini dört dörtlük dinleseler bile Allah’in degerini arttiramazlar. Degeri düsen ve artan ancak insanin kendisidir.
Kalkmaya hazirlanan Ayla Hanim’a son söz olarak:
- Siz de ayni sekilde Allah’a sorun:
- Allah’im! Basörtüsü meselesinde cikari olan kim? Ben mi, Sen mi?
Cevabinizi en kisa zamanda bekliyorum dedim ve tesekkürlerini sunarak gitti.
Takriben yirmi gün sonra Kadiköyden Beyazitá gelirken minibüste cep telefonum caldi.
- ‘Hayirli günler Feyzullah abi, ben Ayla,,, Hani dükkaninza gelmistim ya!’
- ‘Tamam, hatirladim, Nasilsiniz?
- Cok sükür daha iyiyim. Size müjdeli haberi vermek icin aradim. Ben kapandim ve namaza basladim’.
O anki sevincimi bir ben, bir de Allah bilir.
- ‘Eger yarin müsaitseniz tekrar görüsmek isterim.’
Memnun olacagimi söyleyip telefonu kapadim ve:
- ‘Allah’im! Eger dedigin sekilde kapanmissa sana cok tesekkür ederim’, dedim.
Ertesi gün, geldi. Ayla Hanim gitmis, baska bir Ayla Hanim gelmis. Basörtüsünü o kadar s1ki baglamis ki, neredeyse boglacak. Bu kez nasil giyinmesi gerektigini konustuk. Okuyup kendisini gelistirmesi icin birkac kitap tavsiye ettim.
Yirmi günü nasil gecirdigini sormadim. Ama o teker teker anlatti. Özetle;
- ‘Basimi örtmemi istemekte Allah hakliymis’dedi.
Ben de;
- ‘Yani dedim.
Feyzullah Birışık
Alıntıdır http://www.rahmetdiyari.com