Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

benim halkım KURANı terk etti. (1 Kullanıcı)

kırçiçegi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Kas 2007
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41


Kur’an, peygamberin kıyamet günü ALLAH’a şöyle şikayette bulunacağını söyler:
“Peygamber diyecek ki: “Ey Rabbim! Benim halkım bu Kur’an’ı terketti.” (Furkan; 25/30)
Ayette geçen “Kur’an-ı mehcur” tabiri terk edilmiş, bir kenara atılmış, bırakılmış, uzaklaşılmış Kur’an demek…
Peygamber rabbine hangi halkı şikayet edecek dersiniz?
Kim bu Kur’an’ı bir kenara atan halk?
***
Elinize aldığınız herhangi bir mushafın üzerinde “Kur’an-ı azim” veya “Kur’an-ı Kerim” yazar.
Büyük, şanlı, asil Kur’an; içinde insanlığın şerefi ve itibarı olan, kemikleşmiş değer ve ilkeleri bulunan, onları ısrarla vurgulayan, insanlığa sürekli bunları hatırlatan (zikr), temel değerlerinin (hablun min’ennâs) savunucusu, vicdanının sesi (basâiru li’nnâs) olan Kur’an demek…
Ne asil bir isim…
Demek artık şöyle okuyacağız: Kur’an-ı mehcur…
“Geçip giden varsa İslam’ın şu çiğnenmiş diyarından”, viran olmuş yurtların, metruk binaların, ot basmış evlerin örümcek bağlamış duvarlarında asılı duran, artık bir manası kalmamış, bunun için de dönüp bakmaya gerek olmayan, terkedilmiş, bir kenara atılmış, kendi haline bırakılmış Kur’an demek…
Ne hazin bir isim…
***
“Kur’an Mekke’de nazil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı” diye meşhur bir söz var…
Kur’an’ın tarihteki serancamını adeta özetliyor: Nazil oldu… Okundu… Yazıldı…
Peki nerede anlaşıldı? Nerede yaşandı? O niye yok?
Manidar değil mi?
***
Kendinizi bir yoklayın.
En son ne zaman Kur’an’ı okudunuz demiyorum, ne zaman dediğini anlamaya çalıştınız?
Yani Kur’an’ı en son ne zaman terk ettiniz?
Biliyorum bir çoğumuz için trajik bir soru.
Kur’an’ı terk etmek…
Ondan umudunu kesmek…
Gerek duymamak…
Heyecan duymamak…
Okuduğu halde terk etmek…
Yazdığı halde terk etmek…
Konuştuğu halde terk etmek…
Saygı duyduğu halde terk etmek…
***
Bu kitap bir çoğumuz için artık Kur’an-ı azim değil Kur’an-ı mehcur…
Yani büyük, şanlı, asil kitabımız; içinde şerefimiz ve itibarımız olan, kemikleşmiş değer ve ilkelerimizi ısrarla vurgulayan, bize sürekli bunları hatırlatan (zikr), temel değerlerimizin (hablun min’ennâs) ve vicdanımızın sesi (basâiru li’nnâs) olan kitap değil; ya çocukluk yıllarımızı, ya mahalle camilerini, ya kandil gecelerini, ya da pişmanlık ve nostaljiyle karışık cemaat ortamlarındaki tefsir derslerini hatırlatan, artık terk ettiğimiz bir kitap…
Peki, Kur’an nasıl terk edilir?
Kimimiz Kur’an’ı “okuyarak” terk ederiz.
Gece gündüz hatim indiririz. Bir ölünün toprağına okuyup geçeriz. Şifa niyetine okur, fal bakar, sağa sola üfürür, şifre arar, güllü yasin hatmeder, teberrüken tilavet ederiz. Hafızlık yarışmalarında birincilikler alırız. Davudi seslerimizle salonları inletiriz. Ne dendiğine hiç bakmayız çünkü önemli değildir. Önemli olan lahuti bir sesin içimizi huzurla doldurmasıdır.
İşte bu Kur’an-ı mehcur’dur…
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne mezarlarda okunmak, ne fal bakmak için
***
Kimimiz “saygı göstererek” terk ederiz.
İşlemeli kılıflara koyup duvarlara asarız. Belden aşağıya indirmeyiz. Ayağımızı ona uzatarak yatmayız. “Abdestim yok” diyerek zinhar el sürmeyiz. Saygımızdan peygamberin ismini bile anmayız. Anınca da kırk çeşit salavat getiririz. Öyle saygılıyızdır ki Kur’an’a, saygımızdan ne dediğini anlamayı bile saygısızlık sayarız.
İşte bu Kur’an-ı mehcur’dur…
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne duvarlara asılmak, ne el sürülmemek için
***
Kimimiz “yazarak” terk ederiz.
Kufi’den rıka’ya, sülüs’ten cülus’a hat sanatının nadide örnekleriyle bezenmiş türkuaz ve altın sarısı yazmalara işleriz. Hat ve tezhip sanatının mükemmel örneklerini sergileriz. İnceden inceye yazar, bir noktası için kırk divid harcarız.
İşte bu Kur’an-ı mehcur’dur…
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne tezhip, ne sülüs, ne hat yazmak için

***
Kimimiz “konuşarak” terk ederiz.
Kur’an üzerine bol bol konuşuruz. Nutuklar atar, hutbeler irad ederiz. Konuşmalarımızı en güzel ayetlerle süsleriz. Besmele, hamdele ve salvele ile başlar, “hur-i iyn” dualarıyla bitiririz. Tefsir dersleri yapar, tapınaklarda vaaz verir, kürsülerde gerdan kıvırmaya bayılırız.
İşte bu Kur’an-ı mehcur’dur…
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne tapınak, ne nutuk, ne vaaz dini için
***
Kimimiz “kenarında dolanıp durarak” terk ederiz.
Emsile, bina, maksut, avamil, beleğat, usul, hadis, fıkıh, kelam vadilerinde dolanır dururuz. 72 ilmi öğrenmek için bina okur döner döner bir daha okuruz. Ömür biter 72 ilim bitmez. Meslek kaygılarından, kariyer hesaplarından ilahi mesajın özünü unutur gideriz. Peygamberin ağzından “Bu kız çocukları hangi suçundan dolayı öldürüldü” ayetini duyar duymaz kılıcını çekip “Bundan böyle kılıcım bu sözün arkasındadır!” diyen sokaktaki adamın sadeliğini, heyecanını, doğrudan muhataplığını hissetmeye kasınıp durmaktan bir türlü sıra gelmez. Halbuki iş bu kadar sade ve basittir.
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne meslek kaygıları ne kariyer hesapları için
***
Kimimiz de “açık arayarak” terk ederiz.
Kur’an’da habire açık ararız. Dörde kadar evlenmeyi emrediyormuş, köleliği onaylıyormuş, erkeğe iki kadına bir hak veriyormuş, kadını aşağılıyormuş, zina edeni taşlayın diyormuş, Muhammed çocuk yaşta kızla evlenmiş, hurafeyle doluymuş vs. diyerek terk ederiz. Kur’an’ı sönmüş bir yıldız gibi görürüz. Eski çağların kitabı muamelesi yaparız. Çağa ayak uyduramadığını söyleriz. Çöl kitabı veya Arap dini olarak görürüz. Bütün bunları gösterebilmek için açık üstüne açık ararız.
İşte bu Kur’an-ı mehcur’dur…
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne erkeği yüceltmek, ne kadını aşağılamak için
Ne Araba paye vermek, ne Acemi hor görmek için
***
Oysa bu kitap esas itibarîyle “yaşayan hayatın” içinde “okunur”. Yaşayan hayattan koptuğu an terkedilmiş (mehcur) olur. Çünkü onun oluş ve doğuş tabiatında dosdoğru “yaşayan hayatın” içinden gelen (kitabun qayyime) özelliği vardır. Keza hakkında bilgi sahibi olurken bile “metafizik bir gerilim” içinde ve “korku ve titreme” (huşu) halinde olmak icap eder. Aksi halde size kendini açmaz.
Zira bu kitap tapınaklarda değil, varoluş sancısı çeken bir öksüzün mağaradan şehre inmesiyle şehrin sokaklarında, evlerinde, çarşılarında, pazarlarında ve de giderek savaş alanlarında doğmuştur. Bu nedenle onu okurken, içinden, “dışarıda gürül gürül akan hayatın” sesini; diri diri toprağa gömülen kız çocuklarının yalvarışlarını, kölelerin zincir seslerini, at kişnemelerini, kılıç şakırtılarını, şehit feryatlarını, gazi çığlıklarını duymuyorsanız onu asla okumuş olamazsınız.
“Metinde geçmeyeni duyabilmek” işte bu bunun için vardır.
Çünkü Kuran sadece bir “metin” değildir. Onun meali de metinde görünenin yan tarafına yazılması değildir. Bilakis meal, metinde geçmeyeni duyabilme çabasının adıdır. Zira üzerinde çalıştığınız metin, metinlerden bir metin değildir. Bu metin öyle kolayına ortaya çıkmamıştır. Arkasında yirmi üç yıl boyunca esen bir ruh, dalgalanan bir heyecan ve coşkun bir hareket vardır. Bunlardan nasibiniz yoksa Kuran okumak ha bir kuru emektir…
Peki, nedir Kuran?
Kuran, bilgiden ziyade esasında bir bilinç kaynağıdır. Epistemolojiden ziyade ontolojiye dâhildir. Yani bilgi kaynağı olmaktan ziyade, bilgiye ulaşacak olan insanoğluna hitaptır. İnsanı çevresine tepki vermeye çağırır. Onda “ ALLAH şuuru” (takva) uyandırarak hayat yolculuğunda “birlikte yürümeye” davet eder. Bu şuur uyandıktan sonra bilgiye insan kendisi ulaşacaktır.
Bilgi ise bütün varlığa saçılmıştır; tarih, tabiat ve hayat... Bilgi bütünüyle tek bir kişiye veya bölgeye inhisar edilmemiştir. İnsana düşen bunları aramak, esaslı bir hakikat arayışına girmek, tarihin, tabiatın ve hayatın neresinde ise bulup ortaya çıkarmak, Çin’de de olsa gidip almaktır.
Kuran sınırlı sayıda bilgi verdiği yerde bile esas itibarîyle şuur oluşturmak istemektedir. Kuran’ın yazılı bir metin olarak, tekrarlı, kesintili, vurgulu ve dalgalı akışında bunu görmek mümkündür. Esasında Kuran, deruni dile ve cânu gönüle yönelmiş bir hitabettir.
Kuran, insanlığa hiç duyulmamış yepyeni şeyleri getirmez. Bilakis bilindiği halde uygulanmayan, o çok bilenen fakat oralı olunmayan, çeşitli sebeplerle savsaklanan, her insanda fıtraten var olan insanlık vicdanını (basâirun li’n-nâs) uyandırmak ister (45/20). Uyanan vicdanın hayata yansımasını bekler; iyilik, güzellik, doğruluk, dürüstlük, sevgi, saygı, söz, namus, adalet, erdem, vefa, dostluk, kardeşlik, cömertlik, yiğitlik, mertlik gibi temel insanlık değerleri (hablu’n-nâs) üzerinde ısrarla durur (3/112) ve sürekli olarak bunları talep eder. Bunları aynı zamanda ALLAH’ın ipi/yolu/değerleri (hablullah) olarak vazeder
(3/112).
Kuran bize hakikat arayışında yoldaş olmak ister. Yardım eder, aptalca bir yanlışlığa düşmememiz için bizi uyarır. “ALLAH” kavramının peşine düşürerek, her şeyden bağımsızlaşmamızı sağlar. Böylece bizi her tür batıl bağımlılıktan kurtararak özgürleştirir. Bu anlamda Kuran işaret parmağı gibidir. Bilfiil, bizzat ve “hemen şimdi” işaret ettiği yöne gitmemizi ister, işaret parmağının kendisi ile uğraşıp durmamızı değil…
Onu terk eden kendini terkemiştir.


R.İhsan Eliaçık
 

kırçiçegi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Kas 2007
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Selamün Aleyküm kardeşim..
İlgiyle okudum, emeğinize sağlık bu güzel paylaşımınız için..
Rahman c.c, nurundan bizleri ayırmasın inşallah..
Selam ve Dua ile..

ve aleykümselam değerli kardeşim.
güzel duanıza amin.RABBİM cümlemizi KURANI yaşayanlardan kılsın.amin.
selam ve dua ile.
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
selamun aleykum kırçiçegi güzel bir konu rabbim bizi kuranın yolundan ayırmasın ..bizlere anlamayı yaşamayı yaşatmayı nasip etsin...


iznilizle birşey soracam nikiniz çok güzel ... bizim memlekettede kır çiçegi çok vardır ... sizin memlekette varmıdır.. o yüzdenmi kır çiçegi ..:):)


selam ve dua ile
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
ve aleykümselam kardeşim.
amin.amin.
kırçiçeği aşağı yukarı memleketimizin çoğu illerinde mevcuttur.
aslında bu isim bir anda aklıma geldi ve kırçiçeği olarak koyuverdim.
pek bir anlam içermez.
ama sizinde maaşallahınız var hani. :)
mit gibisiniz maaşallah.


evet her yerde vardır ama SİVAS TA ÇOK FAZLA :) :D

hayırlı günler :)
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
genelde benim gözlemledigim sabitlenen konular bu tabi benim kendi görüşüm...

gözlemledigim ; sürekli güncelleme yapmayan üyelerinki oluyor önemli bir konu ama üye yapısı itibariyle güncelleme yapmıyor .. örnekleri vardır .. haliyle güncelleme yapılmadıgı için ... konu önemli ve degerli olmasına ragmen... gözden kaçıyordur bunu engellemek için adı üstünde ** sabitleme ** yapılıyordur... evet aliye kardeşimin degerli konuları var ama sizde demin bahsettiniz çok ilgi görüyor yogun dediniz .. yani sabitlenmeye gerek kalmıyor .. bir şekilde gerek güncelleme gerek yorumlarla gündemde kalıyor...
kardeşim
bizim bu sitede bulunma amacımız reyting degil dir takirinizde bu yöndedir eminim...

amaç nedir rıza-i ilahidir... acizane konuları açarken hem kenidimiz bilgileniyoruz hem .. ihtiyacı olanlar...bunun dışında kalan durumlar.. beni çok ta fazla ilgilendirmiyor...

konuların sabitlenmesinde öncelik elbette ki önemli konular olmasıdır ama bunun yanındada benim dedigim gibi olabilir .. kardeşim
hüsnü zan iyidir .. baş agrıtmaz gönül kırmaz .. insanı mutsuz etmez...

hırs , kin iyi degildir .. yorar insanı ....

rabimize emanet olunuz inşaALLAH .. KARDEŞİM

selam ve dua ile
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
canınız sagolsun.. ilgim olamayan bir konuda üzerime cevap vermesi vazife olmayan bir sorunuza..
nezeket icabı .. aldıgım terbiye geregi sorunuz havada kalmasın .. muhatap kabul edip bir soru sormuşsunuz .. cevap vermek istedim üzerime vazife olmadan (tammamen kendi görüşlerim)....

canınız sagolsun .. kardeşim başka cevap yazılmıyacaktır rabbim işinizi gücünüzü rast getirsin
selam ve dua ile
 

inam_9

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Nis 2008
Mesajlar
271
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
kardeşim allah razı olsun. kuranı gerçekten güzel anlatmışsın.onsuz hayat yeni bir din icat etmek gibi birşey. allah adına allahın istemediği pek çok işleri yapanlar zaten var . bizlerde onların durumuna düşmemek için elimizden kuranı düşürmemek dileğiyle allaha emanet olunuz.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt