Bu yazı, Türk Filozof Torlakon’un davet edildiği Uluslararası 4. Orkun Şöleni’ne sunduğu bildiriden alıntıdır.)……………………….
Çinliler: Yılan seciyesi taşırlar fakat ejderha olduklarını sanırlar. Gayet sinsidirler. Yutamayacakları lokmanın olduğu yerde göze gözükmezler. Beslenme alışkanlıkları bile vahşi ve mide bulandırıcıdır. Doğmadan öldürülmüş (Kürtajla alınmış) bebek ceninlerini “genç ve dinç kalma”(!) arzusuyla çorba yapıp yerler. Esaret altında tuttukları Atayurdumuz Doğu Türkistan’daki soydaşlarımıza karşı uyguladıkları vahşete, bütün Dünya’nın seyirci kalması ibret vericidir. Ayrıca, yamyamların bile devlet oldukları günümüz Dünyasında “Esir Türkistan” gerçeği, Altay Dağları’nın boynunu bükmektedir…
Nüfus ve ekonomileri hızla büyüyen bücür Çin yılanları yakın gelecekte günümüzün "Küresel haydut"u ABD'nin yerini alacaklardır. Yahudilerin sebep olacakları “Son Büyük Savaş” olarak beklenilen Üçüncü Dünya Savaşı’nın ardından "Çekirge sürüsü" gibi, Dünyayı işgal edeceklerini; Yok oluşlarının da sadece sarı ırkı etkileyen bir hastalıkla (virüsle) olacağını düşünüyorum…
Kahin değilim, fakat, bütün ırmakların denize doğru akmakta olduğunu da apaçık görüyorum!.
Ruslar: Ayı kişiliği taşırlar. Hangi armudu ikram ederseniz edin, yüzlerini güldüremezsiniz. Kaba ve zırtapoz davranışlarıyla belirgin olan ayılar nasıl ki yavrularına bakıp severken çiğner ezerlerse; Rusların da, rehine kurtarma harekatlarında önce kendi rehinelerini öldürdüğüne dikkat!...
Amerikalılar: Maymun kişiliğindedirler. "Üç maymun karakteri" (Görmedim, duymadım, bilmiyorum)u çok iyi oynayan Amerikalıların, yalan-dolan ve tertiple ülkelere savaş açarak işgal-katliam ve tecavüzlerini gördükleri halde Haçlı ve kana susamış Buş Ekibini yeniden seçmiş olmalarına dikkat!... Özellikle Buş'un yüzü, bazı şebek türlerini çağrıştırıyor mu, çağrıştırmıyor mu?...
“Bir ülkeye savaş açmak veya işgal etmek için bahane olarak gerekirse bir kasabamızı bile ortadan kaldırırız.” İtirafında bulunan bu haydut topluluğu (ulus diyemeyiz çünkü) iki binalarını ortadan kaldırarak, iki ülkeyi işgal ve talan etmek için bahane üretmişlerdir. Afganistan ve Irak’ta gerçekleştirmiş oldukları vahşet ve talanın adını da, büyük bir yüzsüzlük abidesi olarak “Özgürlük ve adalet” koymuşlardır. Bu arsız ve haydut maymunlar keşke “konuşamayan” maymunlardan olsalardı…
Millet olma vasfına hiçbir zaman erişemeyecek olan topluluklar, kendilerini bir arada tutabilmek için öcüler icat ederler!.
İngilizler: Tilki seciyesindedirler. Dünya garipleri, bunların hile-tertip ve kalleşliklerinden çok çekmiştir. Afrikalısı, Kızılderilisi, Hintlisi, Avustralya'nın Aborjini, yamyamı... Başka gezegenlerde hayat olsaydı, uzaylılar da nasibini alırdı herhalde. Osmanlı’nın dağılmasındaki en baş çıban, İngiliz illetidir. Tanrı bu milleti sanki insanlığın başına bela olarak yaratmıştır ki; Ortadoğu'ya İsrail'i oturtan ana unsur da (dört bin yıldır vaat edici) Tanrıları(?) değil, İngilizlerdir.
Çanakkale Savaşları sırasında her türlü silah ve malzeme üstünlüklerine karşın, aç ve yoksul dedelerimizden ummadıkları bir direniş görerek zıvanadan çıkanların başında gelen İngiliz başvekili eşcinsel Churchil, Halk meclisindeki konuşmasında şöyle bir çözüm öneriyor: “Türkler Müslüman oldukları için insan sayılmazlar. Onun için gaz bombalarıyla öldürülmelerinde bir sakınca yoktur!”…
Her türlü kılığa bürünmekte pek mahir olan bu millet nihayet cinsiyetini bile şaşırmıştır. Gurur duydukları, tarihi pek çok şahsiyetleri bile eşcinseldir. "Acaba, TBMM'nde eşcinsel var mı?" şeklinde sorulabilecek bir soruyu, İngiltere meclisi için; "Acaba eşcinsel olmayan kaç vekil var?" şeklinde sormak gerekir…
Fransızlar: Fare kişiliğinin dünyadaki en önemli temsilcisidirler. İyi koku alırlar ve kokar işlere pek düşkündürler. Arı kovanına girdiklerinde, petekleri özenle koklayıp temiz yerlerinden kemirmeyi severler. Halbuki daha önce peteklerin üzerine işeyip kaka konduranlar da kendileridir. Kendi pisliklerine “Fransız” kalmak en belirgin özelliklerindendir. Cezayir işgali sırasında vahşice katlettikleri iki milyona yakın masumun resimleri henüz tozlanmadığı halde, bu yaptıklarını görmezden gelerek, doksan yıl önce Anadolu’nun Türk halkını arkadan hançerleyen Ermeniler’e ne olduğunun hesabını bizden sormaya kalkışmalarına ibretle bakın… Ayrıca, Çinliler’in “genç ve dinç kalma” amacıyla çorba yapıp yedikleri bebek ceninlerini, “genç ve dinç görünme” arzusuyla, cilt bakım ürünlerinde kullanmayı tercih eder bu Güzellik Sıçanları…
Yahudiler: Kene kişiliğine en yatkın millettir. Başkalarının sırtından geçinmeye bayılırlar. Kendilerinin Tanrı tarafından ayrıcalıklı (efendi, çoban) olarak yaratıldığına inanır ve başka milletleri de “davar” olarak nitelendirirler. Dünya’ya hakimiyetleri için gerekli üç şey olan; fikir, örgüt ve paraya büyük önem verirler. Küresel Sermayeyi de “Para gölgede kazanılır” diyen bu tefeci millet sevk ve idare etmektedir. Dolayısıyla savaş ve buhranların tertipçisi olarak ün salmış olan bu fitneci millet para musluklarının başını da ele geçirmiş durumdadır. Dünya’daki silah üretiminin de başını çekerler.
Halk kültürümüzde efsanevi bir yer tutmuş olan mavzer(Mauser) silahını üretenin bile Yahudi Loewe ailesi olduğunu hatırlamış olalım. Fikir; “Büyük İsrail”i ifade eder. Örgüt; pek çok isim altında etkinlik gösteren Mürteci Yahudi (Siyonist) loca ve yapılanmalardır. Keneler en fazla kan emdiklerinde on kat kadar büyüyebildikleri halde, Dünya’daki toplam sayıları 15 milyonu bulmayan bu millet kendisini yüz kat daha hacimli hissettirmekte ve bir buçuk milyarlık ulusların yapamadıklarını yapmaktadırlar. Özellikle, boynuna geçirdikleri tasma sayesinde Küresel Haydut ABD Maymunu’nu istedikleri gibi oynatıp sağa sola saldırtmaktadırlar…
Asalaklar, kendilerini taşıyanın kanını emerek teşekkür ederler!.
Sırplar - Ermeniler :Sırtlan tabiatı gösteren ortodoks topluluğunun en önemli temsilcisidirler. Domuz ile çok iyi uyum gösterirler. Vahşet ve pislikte sınır tanımazlar. Osmanlı elçilerinin sarıklarını başlarına çiviletip kazığa oturtan Voyvodaları, kan içici Drakulaları hatırlayın. Bosna ve Karabağ'da olanları; Ruslar ve Fransızlarla beraber, Anadolu insanımıza yaptıklarını akıldan çıkarmayın. Balkanları ve Kafkasları Anadolu’nun ardındaki ileri karakolları olarak gören Mürteci Yahudilerin (Siyonistlerin) Bosna’da Sırplar’a, Karabağ’da da Ermeniler’e “Müslüman boğazlama” dersleri vermiş olduklarını ibretle hatırlayın…
Yunanlılar ve Bulgarlar: Çakal seciyesi taşırlar. Sadece renk ve sesleri farklıdır. Bunun sebebi de Yunanlılar’ın ilk çağlardan beri, Bulgarlar’ın da sonradan çakallaşmış olmalarındandır. Her zaman için etrafta gezinerek fırsat kollayıp durmaktadırlar. Aciz ve çaresiz buldukları aslanların kuyruğunu koparmaktan çekinmezler. “Yunan kardeşliği” mavallarına sakın ola kapılıp aldanmayın!. Türkiye’nin aciz kaldığı ilk fırsatta İzmir’e yeniden asker çıkaracaklardır…
Bulgarlar’ın elinde de yeni “Belene” kamplarının kazık ve dikenli telleri hazır beklemektedir…
Acı gerçeklere kızmakla bir şeyler değişseydi, en fazla köpüren, Filozof Torlakon olurdu!.
Gafiller, kaybetmeye hazır, gören körlerdir. Görmezden gelince, acı gerçeklerin de ortadan kalkacağını; kendileri bekleyince, hayatın da bekleyeceğini sanırlar. Oysa hayat, dünya ile beraber dönüp durmakta; zayıflar güçlülere yem olmaya, gafiller de uyanıklara av olmaya devam etmektedir...
Ey oğul!... Saksındaki çiçeğe can veren şey, toprağa karışmış ecdadının kanından başka bir şey değildir!. UNUTMA
Çinliler: Yılan seciyesi taşırlar fakat ejderha olduklarını sanırlar. Gayet sinsidirler. Yutamayacakları lokmanın olduğu yerde göze gözükmezler. Beslenme alışkanlıkları bile vahşi ve mide bulandırıcıdır. Doğmadan öldürülmüş (Kürtajla alınmış) bebek ceninlerini “genç ve dinç kalma”(!) arzusuyla çorba yapıp yerler. Esaret altında tuttukları Atayurdumuz Doğu Türkistan’daki soydaşlarımıza karşı uyguladıkları vahşete, bütün Dünya’nın seyirci kalması ibret vericidir. Ayrıca, yamyamların bile devlet oldukları günümüz Dünyasında “Esir Türkistan” gerçeği, Altay Dağları’nın boynunu bükmektedir…
Nüfus ve ekonomileri hızla büyüyen bücür Çin yılanları yakın gelecekte günümüzün "Küresel haydut"u ABD'nin yerini alacaklardır. Yahudilerin sebep olacakları “Son Büyük Savaş” olarak beklenilen Üçüncü Dünya Savaşı’nın ardından "Çekirge sürüsü" gibi, Dünyayı işgal edeceklerini; Yok oluşlarının da sadece sarı ırkı etkileyen bir hastalıkla (virüsle) olacağını düşünüyorum…
Kahin değilim, fakat, bütün ırmakların denize doğru akmakta olduğunu da apaçık görüyorum!.
Ruslar: Ayı kişiliği taşırlar. Hangi armudu ikram ederseniz edin, yüzlerini güldüremezsiniz. Kaba ve zırtapoz davranışlarıyla belirgin olan ayılar nasıl ki yavrularına bakıp severken çiğner ezerlerse; Rusların da, rehine kurtarma harekatlarında önce kendi rehinelerini öldürdüğüne dikkat!...
Amerikalılar: Maymun kişiliğindedirler. "Üç maymun karakteri" (Görmedim, duymadım, bilmiyorum)u çok iyi oynayan Amerikalıların, yalan-dolan ve tertiple ülkelere savaş açarak işgal-katliam ve tecavüzlerini gördükleri halde Haçlı ve kana susamış Buş Ekibini yeniden seçmiş olmalarına dikkat!... Özellikle Buş'un yüzü, bazı şebek türlerini çağrıştırıyor mu, çağrıştırmıyor mu?...
“Bir ülkeye savaş açmak veya işgal etmek için bahane olarak gerekirse bir kasabamızı bile ortadan kaldırırız.” İtirafında bulunan bu haydut topluluğu (ulus diyemeyiz çünkü) iki binalarını ortadan kaldırarak, iki ülkeyi işgal ve talan etmek için bahane üretmişlerdir. Afganistan ve Irak’ta gerçekleştirmiş oldukları vahşet ve talanın adını da, büyük bir yüzsüzlük abidesi olarak “Özgürlük ve adalet” koymuşlardır. Bu arsız ve haydut maymunlar keşke “konuşamayan” maymunlardan olsalardı…
Millet olma vasfına hiçbir zaman erişemeyecek olan topluluklar, kendilerini bir arada tutabilmek için öcüler icat ederler!.
İngilizler: Tilki seciyesindedirler. Dünya garipleri, bunların hile-tertip ve kalleşliklerinden çok çekmiştir. Afrikalısı, Kızılderilisi, Hintlisi, Avustralya'nın Aborjini, yamyamı... Başka gezegenlerde hayat olsaydı, uzaylılar da nasibini alırdı herhalde. Osmanlı’nın dağılmasındaki en baş çıban, İngiliz illetidir. Tanrı bu milleti sanki insanlığın başına bela olarak yaratmıştır ki; Ortadoğu'ya İsrail'i oturtan ana unsur da (dört bin yıldır vaat edici) Tanrıları(?) değil, İngilizlerdir.
Çanakkale Savaşları sırasında her türlü silah ve malzeme üstünlüklerine karşın, aç ve yoksul dedelerimizden ummadıkları bir direniş görerek zıvanadan çıkanların başında gelen İngiliz başvekili eşcinsel Churchil, Halk meclisindeki konuşmasında şöyle bir çözüm öneriyor: “Türkler Müslüman oldukları için insan sayılmazlar. Onun için gaz bombalarıyla öldürülmelerinde bir sakınca yoktur!”…
Her türlü kılığa bürünmekte pek mahir olan bu millet nihayet cinsiyetini bile şaşırmıştır. Gurur duydukları, tarihi pek çok şahsiyetleri bile eşcinseldir. "Acaba, TBMM'nde eşcinsel var mı?" şeklinde sorulabilecek bir soruyu, İngiltere meclisi için; "Acaba eşcinsel olmayan kaç vekil var?" şeklinde sormak gerekir…
Fransızlar: Fare kişiliğinin dünyadaki en önemli temsilcisidirler. İyi koku alırlar ve kokar işlere pek düşkündürler. Arı kovanına girdiklerinde, petekleri özenle koklayıp temiz yerlerinden kemirmeyi severler. Halbuki daha önce peteklerin üzerine işeyip kaka konduranlar da kendileridir. Kendi pisliklerine “Fransız” kalmak en belirgin özelliklerindendir. Cezayir işgali sırasında vahşice katlettikleri iki milyona yakın masumun resimleri henüz tozlanmadığı halde, bu yaptıklarını görmezden gelerek, doksan yıl önce Anadolu’nun Türk halkını arkadan hançerleyen Ermeniler’e ne olduğunun hesabını bizden sormaya kalkışmalarına ibretle bakın… Ayrıca, Çinliler’in “genç ve dinç kalma” amacıyla çorba yapıp yedikleri bebek ceninlerini, “genç ve dinç görünme” arzusuyla, cilt bakım ürünlerinde kullanmayı tercih eder bu Güzellik Sıçanları…
Yahudiler: Kene kişiliğine en yatkın millettir. Başkalarının sırtından geçinmeye bayılırlar. Kendilerinin Tanrı tarafından ayrıcalıklı (efendi, çoban) olarak yaratıldığına inanır ve başka milletleri de “davar” olarak nitelendirirler. Dünya’ya hakimiyetleri için gerekli üç şey olan; fikir, örgüt ve paraya büyük önem verirler. Küresel Sermayeyi de “Para gölgede kazanılır” diyen bu tefeci millet sevk ve idare etmektedir. Dolayısıyla savaş ve buhranların tertipçisi olarak ün salmış olan bu fitneci millet para musluklarının başını da ele geçirmiş durumdadır. Dünya’daki silah üretiminin de başını çekerler.
Halk kültürümüzde efsanevi bir yer tutmuş olan mavzer(Mauser) silahını üretenin bile Yahudi Loewe ailesi olduğunu hatırlamış olalım. Fikir; “Büyük İsrail”i ifade eder. Örgüt; pek çok isim altında etkinlik gösteren Mürteci Yahudi (Siyonist) loca ve yapılanmalardır. Keneler en fazla kan emdiklerinde on kat kadar büyüyebildikleri halde, Dünya’daki toplam sayıları 15 milyonu bulmayan bu millet kendisini yüz kat daha hacimli hissettirmekte ve bir buçuk milyarlık ulusların yapamadıklarını yapmaktadırlar. Özellikle, boynuna geçirdikleri tasma sayesinde Küresel Haydut ABD Maymunu’nu istedikleri gibi oynatıp sağa sola saldırtmaktadırlar…
Asalaklar, kendilerini taşıyanın kanını emerek teşekkür ederler!.
Sırplar - Ermeniler :Sırtlan tabiatı gösteren ortodoks topluluğunun en önemli temsilcisidirler. Domuz ile çok iyi uyum gösterirler. Vahşet ve pislikte sınır tanımazlar. Osmanlı elçilerinin sarıklarını başlarına çiviletip kazığa oturtan Voyvodaları, kan içici Drakulaları hatırlayın. Bosna ve Karabağ'da olanları; Ruslar ve Fransızlarla beraber, Anadolu insanımıza yaptıklarını akıldan çıkarmayın. Balkanları ve Kafkasları Anadolu’nun ardındaki ileri karakolları olarak gören Mürteci Yahudilerin (Siyonistlerin) Bosna’da Sırplar’a, Karabağ’da da Ermeniler’e “Müslüman boğazlama” dersleri vermiş olduklarını ibretle hatırlayın…
Yunanlılar ve Bulgarlar: Çakal seciyesi taşırlar. Sadece renk ve sesleri farklıdır. Bunun sebebi de Yunanlılar’ın ilk çağlardan beri, Bulgarlar’ın da sonradan çakallaşmış olmalarındandır. Her zaman için etrafta gezinerek fırsat kollayıp durmaktadırlar. Aciz ve çaresiz buldukları aslanların kuyruğunu koparmaktan çekinmezler. “Yunan kardeşliği” mavallarına sakın ola kapılıp aldanmayın!. Türkiye’nin aciz kaldığı ilk fırsatta İzmir’e yeniden asker çıkaracaklardır…
Bulgarlar’ın elinde de yeni “Belene” kamplarının kazık ve dikenli telleri hazır beklemektedir…
Acı gerçeklere kızmakla bir şeyler değişseydi, en fazla köpüren, Filozof Torlakon olurdu!.
Gafiller, kaybetmeye hazır, gören körlerdir. Görmezden gelince, acı gerçeklerin de ortadan kalkacağını; kendileri bekleyince, hayatın da bekleyeceğini sanırlar. Oysa hayat, dünya ile beraber dönüp durmakta; zayıflar güçlülere yem olmaya, gafiller de uyanıklara av olmaya devam etmektedir...
Ey oğul!... Saksındaki çiçeğe can veren şey, toprağa karışmış ecdadının kanından başka bir şey değildir!. UNUTMA