Gülüşü Yaralı
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 6 Şub 2008
- Mesajlar
- 5,741
- Tepki puanı
- 3
- Puanları
- 0
- Yaş
- 40
- Konum
- ha bura :)
- Web Sitesi
- www.facebook.com
Bataklıkta Solmamaya Çalışan Çiçekler !!!
Bataklığa düşen her iki kadından birisi anne...
Öyle hayatlara tanık oluyoruz ki bazen insan gerçeklik algısını yitiriyor. Bedreddin'in hikâyesi de öyle. Ancak onun gibi birçok çocuk dışarıda. Emniyet Müdürlüğü'nün verilerine göre İstanbul'da 2009'un ilk 20 ayında 9080 çocuk suça karışmış durumda.
Bu konuda bizzat tanık olduğum iki hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum:
Yer Güneydoğu Anadolu'nun bir şehri... Anne ve çocuklar halen devlet koruması altında. Kadın hakları üzerine yaptığım bir program vesilesi ile karşılaştığım bu Kürt annenin kıt Türkçesi ve kısık sesi ile anlattığı hikâye hala kulaklarımdadır.
Anne13 yaşındayken 45 yaşındaki (koruculuk yapan) bir adamla evlendirilmiş. Ömrü çalışmakla geçmiş. Çalışmadığı zamanda hortumlarla dövülmüş. Üç çocuk doğurmuş. 22 yaşında dul kalmış. Eşi bir kavgada kızın amcası tarafından öldürülmüş. Töre gereği ve kan davasına karşılık olarak kaynı yengesini nikâhlamak istemiş. Kadın buna karşı çıkmış. Bu sefer çocuklarına musallat olmuşlar. Ailesi de töre deyince, çareyi Adana'ya kaçmakta bulmuş. Orada kendisini takip ettiren kaynının tuzağına düşerek sığındığı evde uyutulmuş. Uyandığında ise çocukları yanında yokmuş. Karakoldan başka gidebileceği bir kapı yokmuş. Sığınma evlerinde şehir şehir dolaşmış. Ne gözyaşları dinmiş, ne de çocuklarını aramaktan vazgeçmiş.
KAMER başkanı Nebahat Akkoç'un özverili çabası, devlet ve sivil toplum işbirliği ile ancak bir buçuk yıl sonra üç çocuk bulunabilmiş. Amcaları tarafından dilenci şebekesine satılan çocuklar ile buluşma anını anne şöyle anlatıyordu:
“Eve geldiler, sanırsın insan değiller. Onlara beş kilo patates kızarttım, bisküvi aldım, yiyecekleri kapıp bir köşeye saklanarak hayvan gibi yediler. O kadar korkutulmuşlardı ki...
Sanki yabani bir hayvan gibi olmuşlardı. Beş kilo patates kızartması hemen bitti. Aradan üç ay geçti. Şimdi okula başladılar ama hala üzerlerinden o ürkeklik ve korku hali gitmedi, yemeklerini hala saklıyorlar.”
Yine yıllar önce hazırladığım bir televizyon programı vesilesi ile de küçük elli ve becerikli çocukların uyuşturucu ve dayak zoru ile nasıl hırsızlığa zorlandıklarını, kaçmayı başarmış bir çocuk vasıtasıyla ekranlara getirmiştim. Çocukların dilenirken daha çok ağlasınlar diye ayaklarının altının nasıl jiletle çizildiğini, kollarının kırıldığını anlatmıştı S, bir başka ailede, başka bir şehirde, başka bir hayat şansı olsa; belki de piyano- keman çalmada mahir olabilecek güzel ellerinin hırsızlık hünerlerini anlatırken nefretle bakıyordu onlara. Onun için bir alışkanlık haline getirilen hırsızlık hünerini göstermesini isteyen kameramanlara kızgınlığı, ellerini saklamaya çalışması gözümün önünden hiç gitmez. Slumdog Millionaire'i seyrederken gördüğümüz sahneler ne yazık ki bizde de yaşanıyor. Görmüyoruz, duymuyoruz, bilmiyoruz o kadar. “Bedrettin ve benzerleri için ne yapabiliriz?” sorusu en az vesayet tartışmaları kadar önem taşıyor bence.
BATAKLIĞA DÜŞEN HER İKİ KADINDAN BİRİSİ ANNE...
Uluslararası Göç Örgütü'nün (IOM) Türkiye raporuna göre, batağa düşen her iki kadından birisi anne. Türkiye'de kadın tacirlerinin elinden kurtarılan 75 mağdurun 73'ü kadın, 2'si erkek. Kadınların da yarısını anneler oluşturuyor. Bu kadınlar arasında iki çocuklu, üç çocuklu olanlar bile var. Çoğunlukla Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan uyruklu mağdurlar hem cinsel istismara uğramışlar hem de zorla çalıştırılmışlar.
TÜRKİYE İNSAN HAKLARI ŞİKAYETLERİNDE AVRUPA İKİNCİSİ...
Bu habere dün Deutschewelle'nin web sitesinde rastladım. Yaklaşık 850 bin Avrupa vatandaşına ve 47 ülkeye hizmet veren AİHM'e yapılan şikâyetlerde Türkiye 13.000 dava başvurusu ile ikinci sırada. Birinci sırada ise 35.000 şikâyet ile Rusya var.
Mülkiyet hakları Türkiye'ye karşı en çok şikâyet alan konu. Bu alanda 1990'dan bu yana Kıbrıslı Rumlar tarafından açılan 1700 dava bulunuyor. Yargılama ve tutukluluk sürelerinin uzunluğu diğer şikâyet konuları arasında yer alıyor.
Mahkeme geçen yıl Türkiye'yi iki konuda mahkûm etti: Birincisinde Kürtçenin üniversitelerde seçmeli ders olarak okutulmasına engel olunmasını eğitim hakkının ihlali olarak kabul etti. İkincisinde ise, bir ilke de imza atarak bir kadın vatandaşını kocasının şiddetine karşı koruyamadığı için Türkiye'yi tazminata mahkûm etti.
Türkiye bu davalara topyekün itiraz ediyor. Onbinlerce başvurunun avukatlar için bir geçim kaynağı haline geldiğini söyleyerek mahkemeden reform talebinde bulunuyor. Bu konuda da Türkiye ile aynı talebi paylaşan birçok Avrupa ülkesi var.
Ayşe Böhürler