Gülüşü Yaralı
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 6 Şub 2008
- Mesajlar
- 5,741
- Tepki puanı
- 3
- Puanları
- 0
- Yaş
- 40
- Konum
- ha bura :)
- Web Sitesi
- www.facebook.com
Siz de üniversitelerdeki baş örtüsü probleminden muzdarip olanlardan mısınız? O zaman bu makale size göre...
İşte İsmail Tongar'ın kaleminden "Başörtüsü problemi" hakkında trajı-komik bir makale...
Başörtüsü Yasağı İçin Bir Önerim Var!

Hafta sonu Anadolu Üniversitesi’nin Açık öğretim Fakültesi sınavlarına girdim.
İlahiyat fakültesinin sınavıydı.
Bu yüzden de oldukça fazla başörtülü öğrenci vardı.
Çok ilginç manzaralarla karşılaştım sınav boyunca. Kelimenin tam anlamıyla şaştım kaldım!
Millet olarak anladım ki hepimiz trajik komedi ustası olmuşuz.
İşin daha da kötüsü Levent Kırca’nın doksanlı yıllardaki, “Olacak O Kadar” skeçlerindeki absürtlükler, bu konu özelinde normal gibi görünür olmuş.
Hiç kimse yadırgamıyor.
Hiç kimse “Yahu biz ne yapıyoruz? Deli miyiz biz?” diye sormuyor kendine.
Gördüklerimden sadece bir tanesini paylaşmam yetecek sanırım.
Bir başörtülü hanımefendi, başörtüsüyle sınavın yapılacağı salona gelmiş. Yasağın farkında ama olur da bir umut diyerekten son ana kadar (ne yazık ki) “komedisini” başına takmamış, sınava girmeye hazırlanıyor.
Sonrasına bir görevli, “bu şekilde sınava giremezsiniz” dedikten sonra, -biraz sinirli, biraz alaycı, biraz tiksinerek- (sanırım bu duyguyu sadece yaşayan tanımlaya bilir) çantasından çıkardığı, bütçesi en ucuz tiyatro oyunlarda bile kullanılamayacak kadar kötü bir peruğu, direkt başörtüsünün üzerine zınk diye oturtuveriyor.
Bunun üzerine görevlinin cevabı ise:
“- Buyurun geçin.” Oluyor !!!
Donakaldım.
Güler misin ağlar mısın?
Kesin teşhisi koydum. Toplum olarak idrak yolları iltihaplanması olmuşuz!
Buradan aklıma bu konuyu çözmek için bazı fikirler geldi.
Bunları çok aklı başında bulmaya bilirsiniz. Ama yukarıdaki saçmalığa aklı başında bir çözüm üretmek de çok mümkün gözükmüyor.
Çözüm pasif sivil direniş. Pasif kelimesine takılmayın, pek pasif bir plan değil… Direniş kelimesine de takılmayın, öyle bir ayaklanma falan da değil.
Önerim şu:
Sınavlara başı örtülü olanlar, yani peruk kullananlar ve bu uygulamanın karşısında olan bayanlar, hatta erkekler bile kırmızı peruk takarak katılsınlar.
Renklerini belli etsinler.
Üstüne üstlük “Bu nedir?” diye soranlara, birilerini ti ye almak amaçlı; “Kırmızı giy kalbini koru kampanyasına katıldık” desinler!
Yasak mı, değil !!!
Birilerine, “Biz ne saçmalıyoruz yahu, deli miyiz biz?” dedirtir mi? Bence dedirtir…
Bu arada şunu da belirtmeden edemeyeceğim. İki gün üst üste faklı yerlerde sınava girdim. İki farklı uygulama ile karşılaştım. Biri daha yumuşak ve anlayışlı, bu yasağı uygulamama taraftarı, biri işi ciddiye almış, iş yaptığını sananların uygulamasıydı.
Şuraya bağlamak istiyorum. Bu konuyu yerel görevliler –isterlerse- uygulamaya koymayabiliyor. Zaten bu memlekette her yazan kanun uygulansaydı halen devlet memuru olan herkesin şapka takıyor olması gerekirdi. Bu konudan ceza alan ya da uygulamaya koyan müdür var mı sizce? Yok. Bu bakımdan o sınavlardaki görevliler lütfen “biz emir kuluyuz” edebiyatı yapmasınlar.
Buradan istirham ediyorum, bu yasağın karşısında olan sınav görevlileri, yani sınavın yapıldığı okulun kadrolu öğretmenleri, sınav zamanlarında -eğer katılmaya mecbur değillerse- hafta sonu üç beş kuruş para gelecek diye bu yasağın uygulandığı sınavlara gözetmen olarak katılmasınlar. Katılacaklarsa da yasağı uygulamayan kişiler olarak katılsınlar.
Yetti artık “biz emir kuluyuz” edebiyatı yaparak şimşekleri Ankara’dakilere atıp, kendini sıyıran sınav görevlilerinin varlığı…
İsmail Tongar