Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Bağımsız Kosova ile Özgür Türbanın Hatırlattıkları (1 Kullanıcı)

Horanta

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2008
Mesajlar
225
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Bağımsız Kosova ile Özgür Türbanın Hatırlattıkları

Mustafa Saka


furkan23kosova.jpg


Biri bir karış toprak parçası, biri bir parça bez.

İkisi de özgür; ikisinin üzerinde de Amerikan bayrağı dalgalanıyor şimdi.

Arnavutların Kosova sokaklarında sevinçle salladıkları Amerikan bayrağındaki yıldızlardan biri, Vatikan’ın azîze ilân ettiği Rahibe, Üsküplü Terasa’dır. Diğeri, Fatih devrinde müslüman olan, sonra Hristiyanlığa geri dönerek Osmanlı’ya isyan eden Arnavut İskender Bey… Diğer yıldızları temsilen mebzül miktarda kahraman(!) bulmak da zor değildir. Kosova’ya tanınan Amerikan özgürlüğünün taktik amacı, Kosovalıların desislamationudur. Nihâî amaçları ise, Balkanlar’dan izimizi tamamen silmek sûretiyle, Büyük Avrupa’yı kurmaktır…

1389’da Sırpların büyük bir yenilgiye uğradığı Kosova Savaşı’nın ardından Osmanlı hakimiyetine girdi Kosova. I. Dünya Savaşı’ndan hemen önce 1913’te yeniden Sırpların kontrolüne geçti, ardından Yugoslavya’nın bir parçası oldu. 1974’e gelindiğinde Kosovalı Arnavutlara özerklik tanındı, ama 15 yıl sonra, hem de Osmanlı’ya yenilmelerinin 600. yılında, Kosova’nın özerkliğini geri aldı Slobodan Miloşeviç. 1992-1995 yıllarındaki Bosna Savaşı’yla kan gölüne dönen Balkanlar, yaklaşık 3 yıllık bir aradan sonra yeni katliamlara sahne oldu. Sırpların saldırılarında yaklaşık 10 bin Kosovalı Arnavut hayatını kaybetti. Arnavut nüfusun yarısı, yaklaşık 800 bin kişi, Arnavutluk’a, Makedonya’ya ve Karadağ’a sığındı. Bir bölümü ise çatışmalar sona erene dek Türkiye’deki kamplarda kaldı. Bosna’daki katliamlara seyirci kalan AB ve ABD, Kosova’daki katliamlara da göz yumdu. Nihâyet Mart 1999’da NATO uçakları Sırp hedeflerini vurmaya başladı. 1999 yazında Kosova’dan çekilen Sırp güçlerinin yerini 100 bin NATO askeri aldı. Kosova, artık Birleşmiş Milletler kontrolündeydi. Ve en nihâyet Özgür(!) Kosova ilân edildi.

Kosova’nın Amerikan bayraklı bağımsızlığı için oynanan senaryonun bir benzeri de Türban üzerinde oynanıyor; Amerikan bayrağı dalgalanıyor ikisinin üzerinde de.

Başörtüsü serbestisine karşı kimlerin Sırplaştırıldığı ve AKP’ne niçin yol açıldığı mâlûm. Amaç birdir: Büyük Avrupa’yı (Christendom=Hristiyanistan) kurabilmek için Balkanlar’dan izimizi, Büyük Ortadoğu Projesi’ni gerçek kılabilmek için Anadolu’dan bizi silmek!

BOP (Yahudistan) ve Büyük Avrupa (Hristiyanistan)?!

Sör Winston Leonard Spencer-Churchill (1874-1965)… İngiliz asker ve siyasetçi devlet adamı… 1895'te Kraliyet Harb Okulu’ndan mezun olarak orduya girdi. İngiltere’nin Afrika’yı sömürgeleştirme savaşlarından biri olan Boer Savaşı’nda (1899-1902) Güney Afrikalılara esir düştü. Esaretten kaçarak kurtulduğu söylenerek millî kahraman ilân edildi; siyasete atıldı. 1911’de, İngiliz Deniz Kuvvetleri Komutanı oldu. İngiliz Donanması’nın Çanakkale başarısızlığı nedeniyle görevinden istifa ettirildi (1916). İstifasının üzerinden bir yıl bile geçmeden İngiliz Cephâne Bakanlığı’na getirildi (1917); peşinden İngiliz Genelkurmay Başkanı oldu. 1924’te tekrar siyasete atıdı; Muhâfazakâr Parti’den Mâliye Bakanı oldu. 1939’da tekrar Deniz Kuvvetleri Komutanı, 1940’da Başbakan oldu. Birinci Dünya Savaşı ertesinde Ortadoğu’da çizdiği sınırlar ve İkinci Dünya Savaşı’nda izlediği strateji, İkinci Savaş sonrasında Avrupa’yı birleştirme çabaları (Atlantik Paktı ve Avrupa Konseyi) ile tarihe geçti. 1953’de Nobel Edebiyat, 1963’te Amerikan Onursal Vatandaşlığı ile taltif edildi. 1865’te, 91 yaşında öldü.

Bu kısa hayat hikâyesinde dikkat çekici bir ayrıntı var; Çörçil’in, 1963’te Amerikan Onursal Vatandaşlığı ile taltif edilmesi… İngiliz siyâsetini Amerika devralmıştır çünkü. Türkiye Cumhuriyet’nin vesâyeti de İngiltere’den Amerika’ya devredilmiştir. Sınırlarımızı çizen Çörçil bu sebeple bir ABD vatandaşıdır artık.

BOP ve Büyük Avrupa?!

İngiltere’nin savaş zamanı başbakanı Winston Churchill, Amerika’nın Fulton kentinde, 5 Mart 1946 tarihinde, ABD Başkanı Truman’la birlikte kürsüye çıkıyor ve şunları söylüyor: «1933'e, hatta 1935'e kadar Almanya o korkunç kaderinin pençesinden çekip kurtarılabilirdi. Bizler Hitler'in tüm insanlığı etkileyen felaketlerini durdurabilirdik. Dünyanın bu kadar geniş bölgelerini mahveden bir savaş uygun zamanda ortaklaşa eylemle kolaylıkla önlenebilirdi. Tarih bu eşsiz fırsatı tanımıştı. Bana göre üstelik bu savaş tek kurşun bile sıkmadan saf dışı bırakılabilir ve bugün Almanya güçlü, zengin ve onurlu bir ulus olarak aramızda yer almaya devam edebilirdi. Ne var ki, kimse kimseyi dinlemek istemedi ve hepimiz o kan girdabıyla büyülendik. Baltık kıyısındaki Stettin'den Adriyatik'teki Trieste'ye kadar Avrupa'nın bir başından öbürüne bir Demir Perde çekildi. Orta ve Doğu Avrupa'nın tüm başkentleri bu perdenin ardında kaldı. Varşova, Berlin, Prag, Viyana, Budapeşte, Belgrad, Bükreş, Sofya; tüm bu ünlü kentler ve barındırdığı nüfuslar artık Sovyet nüfuz alanında bulunuyorlar. O kadarla kalmıyor, birçoğu doğrudan Moskova tarafından denetleniyorlar, yönetiliyorlar.
Biz böyle bir Avrupa'nın ortaya çıkması için savaşmadık. Kalıcı barış böyle bir Avrupa tablosuyla gerçekleştirilemez. Oysa dünyanın güvenliği için Avrupa'nın hiçbir ulusun, hiçbir ülkenin dışarıda bırakılmayacağı yeni bir birliğe dönüşmesi gerekiyor.»

“Soğuk Savaş”ın başlangıcı da sayılan bu konuşmadan asıl anlamamız gerekenler şunlardır:

Birinci Dünya Savaşı hedefine ulaşmış bir savaş değildir. Fakat hedefe giden yolda çok büyük bir adımdır. Osmanlı parsellenmiş ve muvakkat bağımsızlıklar verilip her parsele, tekrar gelmek üzere çekilmişler. Bu bağımsız parsellerin üzerinde Amerikan bayrağı dalgalanıyor bugün Kosova misâli...

Birinci Dünya Savaşı ve bilhassa ikincisi, Maide Suresi’nin 64. Âyet-i Kerîmesi’nin mûcizevî tecellîsidir âdetâ. Birbirlerine düştüler. Paylaşamadılar, birleşemediler! “Önleyebilirdik, ama hepimiz kan girdabıyla büyülendik” diyor Çörçil. Büyülendikleri doğrudur; yani önleyemezdiler...

«Yahudiler, “Allah'ın eli bağlıdır” dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! Bilâkis, Allah'ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlardan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına, Kıyâmet’e kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar; Allah ise bozguncuları sevmez.» (Maide, 64)

Allah’ın aralarına koymuş olduğu ve Kıyâmet’e kadar sürecek olan düşmanlık ve kin ile, tarihleri boyunca olduğu gibi birbirlerine düştüler; ve Baltık kıyısındaki Stettin'den Adriyatik'teki Trieste'ye kadar Avrupa'nın bir başından öbürüne bir Demir Perde çekildi aralarına.

Demir Perde, 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılışı ile fiîlen kalktı. Sonra Sovyetler'in çöküp dağılması ertesinde, Doğu Avrupa'nın Batı ile entegrasyona girmesi (AB), "Demir Perde"yi hukuken de sona erdirdi. Bu toparlanmadan cesaret alarak yeniden denemek istiyorlar şimdi. Kan girdabıyla büyülenmiş yine gözleri. Kendilerince yarım kalmış bir hesabı görmek istiyorlar. “Yok edebildiğimize göre Osmanlı’yı; izlerini de silebiliriz” diye düşüyorlar…

Başaramayacaklar tabiî de; biz bu hengâmede kimden yana ve hangi saflarda olacağız? Avrupa Birliği’nden (Christendom=Hristiyanistan) yana ve BOP (Büyük İsrail) saflarında mı; İslâm Birliği’nden yana ve Büyük Doğu saflarında mı?

Elbette ve mutlaka İslâm Birliği!

Tez Büyük Doğu’dur; BOP bir antitezdir, hatta bir hevestir sadece.
Heveslerini kursaklarında bırakmak boynumuzun borcu olsun!

İbda ile!..

(Furkan Dergisi, 23. Sayı, Mart 2008)



YA BİZDENSİN YA ONLARDAN!
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
54
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Bosnalı Müslümanlardan Ganiç için dev gösteri

06 Mart 2010
Londra'da tutuklanan Bosna'nın önemli liderlerinden Eyüp Ganiç için Boşnaklar çok büyük bir gösteri düzenledi.
Binlerce Müslüman Bosnalı, Saraybosna'daki Sırp ve İngiliz Büyükelçilikleri doğru yürüyüşe geçti. Boşnaklar, savaş zamanı liderlerinden Eyüp Ganiç için sürekli 'Profesöre Özgürlük!' sloganları atarken Londra yönetimini ve Sırp yönetimini kınadı.
bosnia-protest.jpg

Boşnak protestocular ellerindeki Bosna bayraklarıyla kortej yaparak, çevredeki kalabalıkların kendilerine eklenmesiyle büyük bir protesto gösterisi başlattılar.
bosnia-protest-2.jpg

'Utan İngiltere' ve 'Ganiç'i istiyoruz' sloganlarıyla tepkilerini dile getiren Bosnalı gruba polis müdahale edince olaylar çıktı. Polisin güç kullanmasıyla ortalık savaş alanına döndü. Akşam saatlerine kadar süren olaylar uzun uğraşlar sonucu yatıştırıldı.
bosnia-protest-3.jpg


Sırbistan'da geçen yıl, savaşın başlarından 1992 yılında eski Yugoslavya ordusu askerlerine yönelik bir saldırıdan sorumlu tutulan 19 Boşnak yetkili hakkında tutuklama emri çıkartılmıştı.
bosnia-protest-4.jpg

Belgrad bölge mahkemesi hakimi, 19 kişiyi, 1992 yılında Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna'da geri çekilen ordu birliğine yönelik saldırıda, yasaklanan silahları kullanmak ve savaş suçu işlemekle suçlamıştı.
İddianamede, Bosna ordusunun 2 Mayıs 1992'de Saraybosna'nın Dobrovoljacka Caddesi'nde düzenlediği saldırıda, eski Yugoslavya ordusunun 42 askerinin öldüğü, 73 askerin yaralandığını ve 215'inin rehin alındığı kaydedilmişti.
bosnia-protest-5.jpg

O dönemde Saraybosna'da bulunan Eyüp Ganiç, hakkındaki suçlamaları reddederek, Yugoslavya ordusuna yönelik saldırının, Bosnalı Sırp askerler tarafından kaçırılan Boşnak yönetiminin Başkanı Aliya İzzetbegoviç'i kurtarma amacı taşıdığını açıklamıştı.
Ganiç, İzzetbegoviç'in aynı gün, Bosnalı Sırp askerler tarafından Saraybosna havaalanında saatlerce rehin tutulduğunu belirtmişti.
bosnia-protest-6.jpg

Sırbistan'ın Cenevre Konvensiyonunu ihlalden haklarında tutuklama emri çıkarttığı diğer 18 kişi de savaş dönemindeki Bosna hükümetinin yetkililerinden oluşuyor.
Şu an resmi bir görevi bulunmayan Ganiç, Saraybosna'daki özel Bilim ve Teknoloji okulunun yöneticiliğini yapıyor.


dünya bülteni
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
54
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Aliya'nın tekbir getirten generali ağladı
bosna-turk.jpg

18 Mart 2010
Bilge Kral Aliya'nın ordusunu denetleyip selamlarken, orada orduya 'tekbir' getirten dönemin genç subaylarından Şerif Patkoviç, Ülke TV'ye konuk oldu. Patkoviç, Çanakkale'de de aynı tekbiri getireceğini söyledi

Ülke TV'de bugün programında Ersoy Dede'nin konuğu Bosnalı generaller oldu..

Programda yayınlanan bir görüntü stüdyoda duygulu anlar yaşanmasına neden oldu.

Görüntülerde o dönemin 7. Müslüman Tugay Komutan olan Gazi Şerif Patkoviç de vardı.. Bilge Kral'ın yanında Bosna ordusuna tekbir getirten Patkoviç görüntüleri izlerken gözyaşlarını tutamadı..

General Patkoviç, Çanakkale'de aynı tekbiri getireceğini söyledi..
bosnali.jpg
 

Horanta

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2008
Mesajlar
225
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
KOSOVA’YI TANIYAN, KÜRDİSTAN’I DA TANIR!

İ. Ramirez Shancez (CARLOS)
28.07.2010

Üç gündür dişim ağrıyor, apse yapmış, cerrahî bir müdahale sözkonusu. Tehlikeli değil ama, çok rahatsızlık veriyor.

Venezüella Büyükelçiliğindeki yahud Konsolosluğundaki insanlarla görüşebildiniz mi? (Av. Güven Yılmaz, randevu taleb ettiklerini ancak henüz cevab gelmediğini söylüyor.) Olmazsa, beklemeyin ve direkt gidin konuşun, anlatın. Basınla da, gazetecilerle de ayrıca konuşun. Anlattıklarım bir yana, Venezüella’nın şu sıra Kolombiya’yla da büyük problemleri var. Durum çok ciddi.

Bu arada, Suriye’nin milliyetçi liderlerinden Antun Saadî ile ilgili bir tashih yapmak istiyorum. Onunla ilgili konuşmamın Baran’daki tercümesinde “Filistinli” olduğuna dair bir ibâre farkettim, kendisi “Lübnanlıdır”. Böylece düzeltmiş olayım.
Kosova’da olup bitenler hakkında konuşmak istiyorum bugün. Lahey’deki Milletlerarası Adalet Divanı, birkaç gün önce aldığı bir kararla, Kosova’nın Sırbistan’dan bağımsızlığının meşrû olduğunu ifade etti.

Ben Milletlerarası Hukuk konusunda uzman bir insan değilim, bu yüzden bu kararın “hukukî” bakımdan doğruluğunu yahud yanlışlığını değerlendirebilecek durumda değilim. Ancak siyasetten az biraz anlar ve eski Yugoslavya’yı da oldukça iyi bilirim.
Türkiye’de, Kosovalı Arnavutlara yönelik –ki kendilerine “Arnavut” değil, “Şikiptar” [Kartalın Oğlu] derler- büyük bir halk desteği olduğunu ve Türklerin Kosovalı Müslümanlarla dayanışma içinde olduklarını da aynı şekilde biliyorum. Bunu da anlıyorum.
Arnavutlar, Osmanlı İmparatorluğu döneminin en cesur, en sadık ve en iyi savaşçıları arasındaydı. Birinci sınıf asker ve subaydılar. Az da olsa bir kısım Osmanlı askeri gibi haydut olmayıp, hakiki askerdiler.

Arab ülkelerinde Arnavut asıllı insanlarla da tanıştım ve gerçekten hepsi de çok saygıdeğer, çok iyi kimselerdi.
Kısacası, Arnavutlar hakkında en ufak bir kötü duygu beslemem sözkonusu değildir.
Arnavutların, Sırblar tarafından yönetilmeyi istememe hakları elbette ki vardır. Kuşkusuz her toplum gibi, Kosovalı Arnavutların da kendi geleceklerini tâyin etme hakkı mevcuttur.

Ancak mesele bağımsızlıksa, şunu sormak lâzım; niçin “bağımsızlık”?
Zaten çok eski, çok köklü bir Arnavut devleti var: Arnavutluk.

Sırbistan’dan etnik farklılıkları hasebiyle ayrılmak isteyebilirler; burası anlaşılır, üstelik gayet güzel. Fakat, aynı dil ve kültürü paylaştıkları Arnavutluk devleti dururken, Avrupa’nın en eski kavimlerinden olan Arnavutların kendi öz devleti olan Arnavutluk’a katılmak dururken, kalkıp Kosova ismiyle tek başlarına “bağımsız” olmak istemeleri, işte bu çok tartışılır. Niçin?

Bir kere, “bağımsızız” demekle, bağımsız olunmuyor. Bugün dünyadaki “hakikaten” bağımsız devletlerin sayısı gerçekte bir elin parmakları mesabesindedir. Türkiye, “tam bağımsız” mıdır meselâ? Hayır. “Yarı bağımsız”dır; çünkü “yarı Amerikan sömürgesi”dir. Bunu söylemek üzücü ve bu sözlerle Türkiye Hükümeti’ni rencide etmek istemiyorum ama, maalesef durum budur.
Lafta “bağımsızlık” açısından şimdi Kosova’nın başına gelense, çok daha kötü.

Kosova, stratejik değeri yüksek bir bölgededir. İşte bu yüzden Amerika Birleşik Devletleri, dünyadaki en büyük askerî üssünü Kosova’da inşâ etmiştir. Kurulan, gerçekte yeni bir Amerikan sömürgesidir. Kosovalı kadınları bekleyense, söylemesi çok acı, oraya gelecek Amerikan askerlerine fahişelik yapmaktır. Doğu Bloku’nun dağılmasından, Sovyetler’in çökmesinden sonra, o bölgelerde nasıl bir “organize fuhuş” patlaması yaşandığı malûm. Kosovalı kadınları bekleyen şey, sadece kendi topraklarında değil, başka ülkelerde de fahişelik yapmaktır. Buysa, ne İslâmiyete sığar ne de kendi toplumlarının çıkarınadır. Böyle bir şey, böyle bir “bağımsızlık”(!) kabul edilemez.

Şimdi bir mukayese yapalım.

Kürdler diye bir topluluk var, değil mi? Medleri bilirsiniz; Anadolu’dan Afganistan’a uzanan çok geniş bir bölgede imparatorluk kurmuş kadîm bir millettir. Persler tarafından yıkılmış bir imparatorluktur. Persler bu halkı batıya, şimdiki Arab ülkelerinin olduğu yerdeki kavimlerse kuzeye doğru sürmüşlerdir. Şimdiki Kürdler, işte bu Medlerin torunları olarak, bugün Türkiye, Irak, İran, Suriye ve Azerbaycan’a bölünmüş Kürdistan denilen bir coğrafyada yaşayan ve bulundukları bölgelerin belki en eski kavmi olan bir topluluktur. Yani, Türk değil, Kürttür onlar. Ve bu Kürdlerin kendi öz devletleri yok!

Gerçi Kürdlerin şu ân “devlet” kurmayı başardıkları tek bir yer var aslında. Nerede? Kuzey Irak’ta! Peki Kuzey Irak’ta ne var? Amerikan ve İsrail üsleri!
Bu çok nâzik bir mesele fakat, insanların anlaması gerekiyor. Milyonlarca Kürdün bir devleti yok lâkin, Kuzey Irak’takilerin var. Çünkü orada Amerika var, İsrail var.

Aynı bunun gibi, şimdi Türk toplumu Kosovalı Arnavutların “bağımsızlığını”(!) alkışlıyor ancak, benzer bir durumun tüm Kürdler ve özellikle kendi Kürdleri için de geçerli olabileceğini unutuyorlar. Neden olmasın ki? Kürdlerin bu nevî bir bağımsızlığına hangi gerekçeyle karşı çıkabilir Türkiye?

O hâlde, izlenmesi gereken doğru politika, Kosovalı Arnavutların Sırbistan’dan ayrılmalarını desteklemek ve onlarla daima dayanışma içinde olmak fakat, o lâfta bağımsızlığa “hayır” demektir. Çünkü onların katılabilecekleri, birlikte güçlü bir “birlik” oluşturabilecekleri bir Arnavutluk devleti vardır. Aksi bir durumda, hem Amerikan emperyalizminin suç ortağı olunacaktır, hem de Kosovalıların ABD’nin kölesi olmalarına göz yumulacaktır. Bu lafta bağımsızlık, bu sunî devlet, onlara herhangi bir hak da getirmeyecektir.
Türkiye, Kosova’nın bağımsızlığını tanıdı mı? (Av. Güven Yılmaz, “evet” diyor.) Anlıyorum. Hiç de akıllıca değil. Öyleyse aynı Türkiye, yarın Abdullah Öcalan’ın devletini tanımaya da hazır olsun. Bu mantıkla, neden olmasın ki?

Türkiye’nin yapması gereken, ABD’ye baskı yapmak, Kosova’ya iktisadî yardım, öğretmenler, endüstri kurmalarına yardımcı destek göndermektir. Yine, Kosova’nın Arnavutluk’a katılmasını teşvik etmek ve Kosova’yı her zeminde candan bir müttefik olarak kollamaktır. Böylesi lafta bir bağımsızlığı alkışlamak, desteklemek ve Amerika’nın istismarına terketmek değil. Bunlar, kabul edilemez.
Türk toplumuna bunları anlatmak çok önemli. Ortada neler döndüğünü bilsinler. ABD ve NATO, Türklerin de, Kürdlerin de, Kosovalıların da, Sırbların da düşmanıdır.

K. Mirzabeyoğlu nasıl? (Av. Yılmaz, “size çok selâm söylüyor” diyor.) Allah kendisinden razı olsun.
Peki, o büyük terörist(!), gazeteci Fazıl Duygun nasıl? (“İyi” olduğu ifade ediliyor). Fazıl’ı değil, Türk basınındaki Batı ajanlarını; Türkiye’ye, Türk toplumuna, İslâma ihanet eden o ajan gazetecileri cezaevine tıkmalıydılar asıl. İsim vermeye gerek yok, kimlerden bahsettiğimi biliyorsunuz.

Allah sizinle olsun, Allaha emanet olun.

24 Temmuz 2010
İngilizceden Tercüme:
Hayreddin Soykan
http://buyukasya.net/Haberler.aspx?haberID=306&B=
 
F

FiSeBiLiLLaH

DÜn bosna için yurtlarından çıkan ailelerini bırakıp Bosna Cİhadına koşan Mücahidlere, bugün natoya girip afganistana asker gördererek karşılık veren bir bosna var malesef.Şehidlerin kemikleri sızlılıyor nato haçlı ordusuna girsin diyemi savaştı onca mücahid.
Yazık gerçekten...
 

abdullah1354

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 May 2010
Mesajlar
135
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
gerçekten çok yazık
ama OSMANLI KESİNLİKLE BİTMEDİ
bedeni gözükmüyor(ülke ) ama ruhu halen var (müslümanlar) ve bedenle ruh birleşti mi işte ozaman osmanlı YAŞLI ADAMLIKTAN KURTULUR ve ayağa kalkıp büyük bir GERİ DÖNDÜM diyecek
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt