Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

AYNALAR VE İNSAN (1 Kullanıcı)

yelda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Ağu 2006
Mesajlar
54
Tepki puanı
0
Puanları
0
AYNALAR VE İNSAN

“ yüzlerce aynanın oluşturduğu bir çemberin merkezinde yaşayan bir insan varmış. Bu insan kendini sürekli olarak aynalardan yansıyan görüntülerinden izlermiş. Gönlü ve zihni aynaların yüzeyinde tecessüm edermiş. Kendini bu aynalardan temaşa etmekten ulvi bir haz alırmış. Aynalara yansıyan kendi iç ikliminin görüntüleri olmasına rağmen bu yansımalardan ilhamlar devşirip yeni iklimlerin atmosferinde soluklanırmış.
Kendinden yola çıkıp kendini aşarmış. Aynalardaki her güzellik başka güzelliklerin kapısını aralarmış ona. Aynalar yüzlerce olmasına karşın her birinde aynı hüsnün tecellileri oluşurmuş. Sonsuz halkalar gibi iç içe geçmiş bir devinimmiş bu. Farklı görüntüler, renkler ve seslerin çokluğunun ardında bir vahdet varmış. Her ışıltı, her oluş o vahdet kaynağından yansırmış aynalara. Yüzlerce, binlerce güzellik tek güzellikten, her renk tek renkten…

Gözgülerin merkezinde yaşayan insan bu anlayışı, bu nazarı kolay elde etmemişti. Mütemadiyen cereyan eden sonsuz yükseliş ve alçalış çizgisi arasında hep mücadele etmişti. Benliğinin bilgisinden habersiz, kendine yabancı bir vaziyette ve bilmemenin yalancı rahatlığıyla yıllar yılı yaşamıştı. Ta ki acı ile tanışıncaya dek. Acı onun ufkunu müteal olana yöneltmiş ve ona davranışların ardında gizlenmiş asıl niyetleri göstermişti. Yani acı ona bilmediğini, görmediğini ve duymadığını sezdirmişti.

Acı ile tanıştı kendini fark etti. Aslında fark ettiği, uzun zamanlar boyu fark etmeden yitirdiği öz benliğiydi. Sezmenin, fark etmenin ve bulma arzusunun doğal sonucu olarak aramaya başladı.

‘ O(cc) aranmakla bulunmaz
Ama bulanlarsa O(cc)’nu arayanlardır.” Zira O(cc) bulunan değil kendinin buldurandır.

Kendini aramaya koyuldu. İçinde kendi elleri ve günahlarıyla oluşturduğu çöllerden geçti. Yüreği bir savaş meydanıydı artık. Sahte ve asıl benlik var olma mücadelesini veriyorlardı. Savaş bitmese de, halen devam etse de öz benliğini bulma yolunda önemli zaferler kazanmıştı.

Bazen yoğun sislerin içinde bazen de zifiri karanlıkların arasında siluetini gördüğü ‘kendini’ yavaş yavaş keşfediyordu. Günler ilerledikçe sis perdesi dağılmış, karanlık koyuluğunu yitirivermişti. Ve gözgülerin merkezinde yaşayan insan güneşin aydınlığında güneşten daha aydın olan ‘kendini’ tanımıştı. Bu tanıyış öyle bir tanıyıştı ki beraberinde O(cc)’nun bilgisini de öğretmişti. ‘kendini tanıyan O(cc)’nu tanır.’

Ama dedik ya savaşım bitmemişti. Bir anlık yetiniş ve boş veriş savaşımı kaybettirebilirdi. Zira sonsuz eşref ve esfel çizgisi arasında kalıcı ve sabit hiçbir durak yoktu. Nitekim beklenen oldu. Kazanılmış cepheler birer birer düşeyazdı. Azar azar verilen ödünler, önemsenmeyen hatalar, cahilce bir özgüven ve hasmını küçük görme gibi kusurlar ona savaşımı kaybettirdi. Böylece aydınlanmış yüzü kararmaya yüz tuttu ve karanlığı aydınlığına galebe çaldı.

Savaşın mağlubu olan bu insan yine aynaların merkezinde yaşıyormuş. Ama aynalardaki ahenk ve güzellik kaybolmuş. Gözgülerdeki vahdet yerini birbirleriyle çelişen tutarsız görüntülere bırakmıştı. Her aynadan ayrı bir kötülük yansımış. Aslında aynalarda yansıyan yine kendisiymiş.

Aynaların yüzeyinde birbirlerine açılan şer boyutları oluşmuş. Birbirinden farklı gibi görünen tüm kötülükler aslında tek bir kaynaktan yansıyormuş aynalara. Zira hüsnün ve cemalin tek kaynağı olduğu gibi şerrinde kaynağı tekti. Çaresizce aynalar arasında gözünü dolaştıran bu zavallı insan her aynada tutarlılıkları bulunmayan farklı görüntülere mahkûm olmuştu. Birin özgürlüğünden binin esaretine düşmüş, bir olanın kesinliğinden binin şüphesine dalmıştı.

Yolun sonu, sonların en kötüsü olmuştu. Tüm aynalar kararmıştı. Çünkü gönülde aynalara yansıyacak en ufak bir ışık huzmesi dahi kalmamıştı. Artık sadece ama sadece karanlık hüküm ferma olmuştu. Fakat savaş hala devam ediyormuş.

Evet hepimiz aynalardan oluşan çemberlerin ortasında yaşıyoruz. Önemli olansa aynalara verdiklerimiz ve onlardan yansıyanların nitelikleri. Yani aynalara aksettirdiklerimiz. Karanlık aynaların çemberinde yaşayan insan son olarak şunları söylemiş:
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt