bence adamın hidayete erme niyeti yok, hem evet hidayet vermezsen kahret diye dua ederiz.
Hz. Muhammed''i terörist gösteren karikatürlerin yayınlanmasından sonra İslam dünyasından gelen tepkiler artınca, Danimarka''ya adetsek vermek için çok sayıda Avrupa ülkesi devreye girerek, aynı karikatürleri yayınladı. Böylece, Danimarka, Norveç ve Fransa''dan sonra İtalya, Almanya ve Portekiz gazeteleri de hakareti paylaştıklarını gösterdiler.
Bu tür gelişmeler, hepimize içinde bulunduğumuz çağı doğru okumamızı sağlayacak ipuçları veriyor.
Bir hususa dikkatinizi çekerim: Bir gazetede yapılan yanlış, kınanacağı yerde tam tersi yapılarak tüm AB ülkeleri basınının ortak paydası haline getiriliyor. Bu da gelişmelerin fevri olmadığını, ortak kanaatler üzerine kurulan ve paylaşılan bir değer olduğunu gösteriyor. Öyle ise karşımızda yekvücut olmuş bir kuvvet vardır.
Hâl böyle oluca benim öncelikle AB''ci olanlara ve "dinler arası diyalog" diyerek İslam''ı sefil bırakanlara sormam gerekiyor: Bu bir Haçlı hareketi değilse nedir!
Demek ki dinler arası diyalogcuların Haçlıya etkisi hiç olmamış.
Demek ki AB''ci olanların iddia ettiği gibi Avrupa medeni, kendini aşmış üst kültür değilmiş.
Ve demek ki AB ile ilgili olarak muhalifler hiç de boş konuşmuyor, salt önyargıdan hareketle söz söylemiyormuş.
Ve yine demek ki, siz hüsrandasınız.
Benim gibi düşünenler, böyle olacağını biliyordu ve öteden beri bunu her fırsatta söylüyordu. Lakin kimilerine anlatamıyorduk.
Özellikle bazı dindar kimseler, söylediklerimizin abartılı olduğunu belirtiyordu.
İslam peygamberine yapılan saygısızlığın dalga dalga yayılarak Avrupa''yı bütünleştirmesi ile hakikat kendini açığa vurdu. Bakalım şimdi ne diyecekler.
AB taraftarlarının "AB dini bir kimlik değil, bir üst kültür ve ekonomik birliktir" tezi artık işlevsiz kalmıştır.
Ya diyalogcuların fetvası! İslam üzerinden yürüttükleri politika? Asıl ona bakacağız.
Diyalogcuların tek ve en önemli silahı, biçimini ve niteliklerini kendilerinin ortaya koyduğu İslam algısını mümkün olduğu kadar çok sayıda kimseye benimseterek, İslam''ı bir teslimiyet aracı olarak kullanmak ve dinin ektin psikolojisinden hareketle, ikna edilmiş kitlerinin beynini kontrol etmekti.
Bu en üst düzeyde yapılıyor.
Böylece koca kalabalıklar birer kurşun askere dönecekti. Her biri merkezin ateşlediği işaret fişeğinin peşinden koşarken, yolundan sapmayacak, köleleştirilmiş (bağımlı) Müslüman olduğunu fark etmeyecekti. Çünkü imanî bağlılıkla ideolojik bağlılık iç içe geçirilmiş ve kişiler hangisinin hangisi olduğunu ayırt edecek durumda olmayacaktı.
Hiçbir zaman birey olmasına müsaade edilmeyen cemaatçi dindar kişi, sürünün bir parçası olarak yaşayacaktı. Zaten öyle yaşıyor.
Bu sorgulamasız akılın en önemli özelliği, dışa kapalı, geçirgen olmayan, içe olabildiğince açık olarak çalışmasıdır. Böylece iç pazar otomatik olarak kurulmaktadır. İçe kapanık, dışa kapalı kültürün tüketim kaynakları da gazete, radyo, tv gibi iletişim araçları ve kültür yaratıcılar yine cemaat tarafından ortama sokulmaktadır.
Diyalog, "İbrahimî dinler"den yeni bir din yaratma sevdasında oladursun, Hıristiyan gelenek, "diyalog"un dinler atlasında hangi pozisyonda durduğunu Hz. Muhammed''e yapılan saldırılarla bize gösterdi.
"Medeniyetler savaşı"nda buyurun İstiklal cephesine!
Bütün Türkler bir ordu, katılmayan kaçaktır.
Ahmet Gürsoy