Arkadaşlar arasında dikkat edilmesi gereken pek çok âdab vardır. Onlardan bir kısmı şunlardır:
1-BİLDİKLERİNİ ÖĞRETMEK:
Kişi asgaride, zarurî olan dinî ve dünyevî bilgileri arkadaşına öğretmeye gayret etmelidir. Daha fazlasını, yani zarurî bilgilerin dışındaki bilgileri de öğretirse nûrun alâ nûr olur. Aralarında arkadaşlık tesis eden kişilerden hiçbirisi birbirlerine öğretecek derecede bir bilgiye sahip değillerse bilen kişilerden öğrenmek için birbirlerini teşvik etmelidir. Muhakkak asgaride bilmeleri gereken bilgileri elde etmelidirler. Cehalet bütün kötülüklerin anasıdır. Dolayısıyla bilgisiz kişilerin iyi bir arkadaşlık kurup devam ettirmeleri zordur. Bu gibi kişiler kısa bir zaman içinde arkadaşlık münasebetlerini kesiyor ve hatta düşman hale geliyorlar.
İlim öğrenip, öğrendiği ilmi başkalarına öğretmenin, para, mal, mülkle yapılan sadakadan daha efdal olduğunu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin mübarek hadislerinden öğreniyoruz. Sadakaya en lâyık olan elbette kişinin en yakını olan ihtiyaç sahipleridir. Allah için arkadaş olduğumuz bir kişi en yakınlarımızdan biri olduğuna göre, bildiklerimizi arkadaşımıza seve seve, aşkla, şevkle öğretmemiz bir kardeşlik vazifesidir.
2- HAYIR NASİHATTA BULUNMAK:
Hayır nasihatta bulunmak, kişilere ve toplumlara, iyi, doğru şeyler yapmayı öğütlemek her müslümanın vazifeleri cümlesindendir. Dolayısıyla kişinin bir çok şeyleri paylaştığı arkadaşına hayır nasihatta bulunması en tabii bir vazifesidir. Dinin nasihat olduğunu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin hayatbahş sözlerinden öğreniyoruz. Nice kötülükler bilge insanların, gönül erlerinin hayır öğütleri ile yok olmuş, nice kötü iş yapan, kötülüğü adeta meslek haline getiren kişiler ıslahı nefs edip salih, sadık insanlar olmuşlardır. O bakımdan arkadaşlık eden kişiler birbirlerine sürekli hayır nasihatta bulunmalı, hayra, iyiliğe kılavuzlamalı. Bu hususta birbirlerine destek olmalıdırlar. Bir kısım insanlar arkadaşının darılacağını, küseceğini veya yanlış bir davranışta bulunacağını düşünerek bu vazifesini ihmal etmektedir. Bu yanlış bir davranıştır. Arkadaşa karşı yapılan bir haksızlıktır. Eskiler 'Dost acı söyler.' demişlerdir. İlk anda yapılan nasihatlar acı gelse de zamanla onun ne büyük bir nimet olduğu anlaşılacak ve hayır dualara vesile olacaktır.
3- İYİLİĞİ EMRETMEK, KÖTÜLÜKTEN MEN ETMEK:
İnsan zaman zaman hata eder. İyilik yapmakta tembellik edip, bir kısım kötülükleri irtikab eder. Böyle bir durumda, ne yapılacaktır? Neme lâzım deyip karışılmayacak mı? Yoksa müdahele edip iyiliği emr, kötülükten men mi edilecektir? Elbette ikincisi yapılacak. Hem de en etkin bir şekilde. İyiliği yapıp, kötülükten vazgeçene kadar.
Bu hususta Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: 'Siz insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allaha inanırsınız.' (Âl-i İmran-110)
Demek oluyor ki hayırlı ümmet olmanın en belirgin vasfı iyiliği emr, kötülükten men etmektir. Gözü görmeyen bir insan düşünün yolda yürürken bir uçurumun başına gelmiş, uçuruma yuvarlanmak üzeredir. Siz de yanında bulunuyorsunuz. Bu durumda elinden tutup uçurumun başından çeker misiniz? Yoksa seyirci kalıp, uçuruma yuvarlanarak yok olmasını mı istersiniz? Elbette birincisini yaparsınız. Ve onu helak olmaktan kurtarırsınız.
Arkadaşlık yaptığın kişinin itikadî, amelî, ahlâkî yönden yaptığı yanlışları, hataları, günahları görmemezlikten gelip, onu ikaz etmez, yaptığı kötülüklerden men etmez iseniz arkadaşınıza yapabileceğiniz en büyük kötülüğü yapmış olursunuz. Şayet yaptığı kötülükler imanına zarar verecek noktada ise arkadaşınızın ebediyen cehennemde kalmasına sebep olmuş olursunuz. Bir kimse için bundan daha büyük kötülük düşünülebilir mi? Arkadaşını gerçekten seven, onun hep iyilik yapması, iyi insan olması, kötülüklerden sakınması, yapmakta olduğu kötülükler varsa vazgeçmesi için çalışır, gayret eder. Böyle durumlarda onu terkedip, nefsi ile başbaşa bırakmaz. Bilâkis daha fazla ilgilenerek ona yardımcı olur. 'Karagün dostu.' vasfını kazanmak için elinden geleni yapar.
4- YARDIMLAŞMAK:
Arkadaşlar arası yardımlaşmak arkadaşlığın olmazsa olmaz şartlarından ve âdabındandır.
Yardımlaşmak ülfet ve muhabbetin artmasına vesile olur. Kaldı ki İslam dini, müminlerin karşılıklı yardımlaşmalarını emretmekte ve ISRAR yapanları yani arkadaşını kendi nefsine tercih edenleri medhü sena etmektedir.
Bu hususta Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Daha önceden Medineyi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler ve onlara verilenler karşısında içlerinde bir kaygı duymazlar. Kendileri zarûret içinde bulunanlar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir. (Haşr-9)
Kimi imkanı nisbetinde arkadaşının her türlü ihtiyacına cevap verecek şekilde yardımcı olmalıdır. Evinde, ticaretinde, insanlar ile olan ihtilaflarında, borçlarının ödenmesinde, alacaklarının tahsilinde, aile içi anlaşmazlıklarda hülâsa her hususta arkadaşının yanında bulunmalı, ona destek olmalıdır. Arkadaşı sıkıntı içinde, çeşitli olumsuzluklarla mücadele ederken, bunalımlar yaparken ona yardım elini uzatmamak kabul edilir bir davranış değildir. Vefakâr olmak, müslümanın en güzel vasıflarından biridir. Kişi her halükârda arkadaşına karşı vefakâr olmalı, darlıkta da, bollukta da, refahta da, sıkıntılarda da hep arkadaşının yanında olmalı, ona moral vermeli, yalnız, bikes olmadığı gösterilmelidir.
Bir kimse için en büyük azab, tanıdıkları, arkadaşları arasında yaşayıp da terkedilmesi ve yalnızlığa itilmesidir.