S.A
ANNE İLE ARKADAŞ OLMAK?
son zamanlarda kız çocuklarının diline dolanan ve sanki marifet yada ayrıcalıkmış gibi anlatılan bir durum: "ben annemle arkadaş gibiyim, ona herşeyimi anlatırım.." bu sözün hangi durumlar için söylendiğini ve "herşeyim" parantezinin içine nelerin konulduğunu sanırım anlatmaya gerek yok. bu satırların yazarı, kızını kendinden uzaklaştıran, onu anlamayan, onun dünyasına yabancı kalan ve rehberlik yapmayan anneyi elbette ideal olarak görmüyor ancak şunu da kabul edelim ki bir annenin "arkadaş" olarak görülmesi; ona sadece "dinleyen, paylaşan" gözüyle bakılmasının bir sonucudur. anne arkadaş olur mu? bence hayır. peki neden? çünkü arkadaş ile annenin statüsü, hakkı ve haddi çok farklıdır. anne arkadaşlık değil rehberlik yapar. bakın rehberin arkadaştan farkı ne? yine yakın, samimi ve sıcak ama deneyim ve bilgilerinin ışığında yönlendiren, yanlış adımlardan uzak tutan insan, yani hata olup bittikten sonra dinleyen ve "üzülme canım ben her zaman senin yanındayım, anlat bana herşeyini" diyen değil. herşey olup bitmiş, olay nihayete ermiş, kız kırılmış, incinmiş yada reddedilmiş, aldatılmış vs.. sonra bunu rahatlıkla annesiyle paylaşabiliyor. e peki şimdi bu paylaşımın aktif yani yarar ve eyleme dönük olduğunu, olumlu taraflarının olduğunu bana kim iddia edebilir? sadece kızının yaralarını sarıyor anne oysa o yaraların açılmasına izin vermemek olmalıydı onun görevi. genç kız için; anne ile günlüğü arasında ne fark vardır, annenin sadece canlı olması ve saçını okşayabilmesi mi? "hoşlanmak, ilgisini çekmek, beğenmek, yakınlık kurmayı istemek, sürekli konuşmak yada aynı ortamda bulunmayı istemek" olarak sıralayabilceğim durumlar bir kızın erkeğe başlangıç aşamasında duyduğu yakınlık basamaklarını iafade ediyor. işte anne bu noktada kızının kendisine açılabilceği, hislerini paylaşabileceği yerde olmalıdır, kız çocuğu işte tam bu aşamadayken "herşeyini" anlatabilmeli, duygularını, isteklerini, kaygılarını ve korkularını rahatça paylaşabilmelidir. anne burda kızına asla ve asla kızmamalı, tepki göstermemeli ve kesinlikle duygularından ötürü ona sert ve anlayışsız davranmamalıdır. gönülde olup biteni bu şekilde anlamadan sadece kızarak söndürmeye çalışmak; ileride tamiri mümkün olamayan içe kapanıklıklara, psikolojik sorunlara ve dengesiz davranışlara neden olur. kız çocuğu bu durumda ya yanlışa düşer yada istediği şeyi içine atıp onu kompleks ve takıntı haline getirir. anne; herşeyden önce kızının bulunduğu çağa bakıp, onun ruhsal durumunu, duygusal özelliklerini ve sosyal pozisyonunu sağlıklı bir şekilde değerlendirdikten sonra (ki bunnları yapabilmesi için kızını çok iyi tanıması gerekmektedir) ona neler yapması gerektiğini dikte eder biçimde değil anne şefkatinin sıcaklığını iyi niyet ile harmanlayarak anlatmalıdır.
bu konuyu tartışmaya açmak istedim, okuyan arkadaşlardan bir cümle ile de olsa olumlu yada olumsuz yorum yapmalarını, fikir beyan etmelerini bekliyorum. okuyan sayısı ile yorum yapan sayısı arasındaki uçurum bizim en büyük eksiğimiz bence. sadece kendimize saklamayalım bilgilerimizi, hepimizin birbirimizden öğreneceği şeyler var. daha sonra erkek çocukların gençlik döneminde yaşadığı buhrana da değineceğim, selam ve saygılar.
ANNE İLE ARKADAŞ OLMAK?
son zamanlarda kız çocuklarının diline dolanan ve sanki marifet yada ayrıcalıkmış gibi anlatılan bir durum: "ben annemle arkadaş gibiyim, ona herşeyimi anlatırım.." bu sözün hangi durumlar için söylendiğini ve "herşeyim" parantezinin içine nelerin konulduğunu sanırım anlatmaya gerek yok. bu satırların yazarı, kızını kendinden uzaklaştıran, onu anlamayan, onun dünyasına yabancı kalan ve rehberlik yapmayan anneyi elbette ideal olarak görmüyor ancak şunu da kabul edelim ki bir annenin "arkadaş" olarak görülmesi; ona sadece "dinleyen, paylaşan" gözüyle bakılmasının bir sonucudur. anne arkadaş olur mu? bence hayır. peki neden? çünkü arkadaş ile annenin statüsü, hakkı ve haddi çok farklıdır. anne arkadaşlık değil rehberlik yapar. bakın rehberin arkadaştan farkı ne? yine yakın, samimi ve sıcak ama deneyim ve bilgilerinin ışığında yönlendiren, yanlış adımlardan uzak tutan insan, yani hata olup bittikten sonra dinleyen ve "üzülme canım ben her zaman senin yanındayım, anlat bana herşeyini" diyen değil. herşey olup bitmiş, olay nihayete ermiş, kız kırılmış, incinmiş yada reddedilmiş, aldatılmış vs.. sonra bunu rahatlıkla annesiyle paylaşabiliyor. e peki şimdi bu paylaşımın aktif yani yarar ve eyleme dönük olduğunu, olumlu taraflarının olduğunu bana kim iddia edebilir? sadece kızının yaralarını sarıyor anne oysa o yaraların açılmasına izin vermemek olmalıydı onun görevi. genç kız için; anne ile günlüğü arasında ne fark vardır, annenin sadece canlı olması ve saçını okşayabilmesi mi? "hoşlanmak, ilgisini çekmek, beğenmek, yakınlık kurmayı istemek, sürekli konuşmak yada aynı ortamda bulunmayı istemek" olarak sıralayabilceğim durumlar bir kızın erkeğe başlangıç aşamasında duyduğu yakınlık basamaklarını iafade ediyor. işte anne bu noktada kızının kendisine açılabilceği, hislerini paylaşabileceği yerde olmalıdır, kız çocuğu işte tam bu aşamadayken "herşeyini" anlatabilmeli, duygularını, isteklerini, kaygılarını ve korkularını rahatça paylaşabilmelidir. anne burda kızına asla ve asla kızmamalı, tepki göstermemeli ve kesinlikle duygularından ötürü ona sert ve anlayışsız davranmamalıdır. gönülde olup biteni bu şekilde anlamadan sadece kızarak söndürmeye çalışmak; ileride tamiri mümkün olamayan içe kapanıklıklara, psikolojik sorunlara ve dengesiz davranışlara neden olur. kız çocuğu bu durumda ya yanlışa düşer yada istediği şeyi içine atıp onu kompleks ve takıntı haline getirir. anne; herşeyden önce kızının bulunduğu çağa bakıp, onun ruhsal durumunu, duygusal özelliklerini ve sosyal pozisyonunu sağlıklı bir şekilde değerlendirdikten sonra (ki bunnları yapabilmesi için kızını çok iyi tanıması gerekmektedir) ona neler yapması gerektiğini dikte eder biçimde değil anne şefkatinin sıcaklığını iyi niyet ile harmanlayarak anlatmalıdır.
bu konuyu tartışmaya açmak istedim, okuyan arkadaşlardan bir cümle ile de olsa olumlu yada olumsuz yorum yapmalarını, fikir beyan etmelerini bekliyorum. okuyan sayısı ile yorum yapan sayısı arasındaki uçurum bizim en büyük eksiğimiz bence. sadece kendimize saklamayalım bilgilerimizi, hepimizin birbirimizden öğreneceği şeyler var. daha sonra erkek çocukların gençlik döneminde yaşadığı buhrana da değineceğim, selam ve saygılar.