Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Anlaşan, anlaştıran insan mısınız? (1 Kullanıcı)

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,159
Tepki puanı
8,250
Puanları
163
Yaş
54
Konum
Alanya
Hiç düşündünüz mü?
Anlaşan, anlaştıran insan mısınız?


Kâmil, olgun mü’min, anlaşmazlığa düştüğü yerde, dayatmayla, inatla iş yapmaz.
Fanatiklik ve körükörüne inat bir mü’minin vasfı değildir.
Mü’min, muhataplarıyla doğru ve helal yoldan anlaşmaya çalışır.

Size bir soru:
Evde ve sokakta kendi görüşümüzü kabul ettirmek için olanca ısrarımızla direniyor muyuz?
Yoksa, bizim görüşümüzün kabul görmediği yerlerde yine de bir anlaşma yolu arıyor, bir uyumlu insan örneği verme gereğine inanıyor muyuz?
Yani eninde sonunda anlaşan-anlaştıran insan olmayı tercih ediyor muyuz? Böyle bir uyum ölçümüz var mı bizim?

- Bence, anlaşmazlıklara maruz kaldığımız yerlerde inanmış insanlara mahsus uyum ölçümüz vardır bizim.
Hem de bu uyum ölçüsünü Peygamberimiz vermiştir bizlere.
Kitaplık çaptaki tek cümlelik hadisinde şöyle buyurmuştur Efendimiz:

- ‘Mümin, anlaşan, anlaştıran insandır!..’
Evet, kamil ve olgun mümin, anlaşmazlığa düştüğü yerlerde dayatmayı, inadı tercih etmez.
Fanatik ve iddiacı biri görüntüsü vermeye yönelmez.
Ne pahasına olursa olsun kendi dediğini kabul ettirme inadını sürdürmez..

- Ya ne yapar?
Fedakârlıkla da olsa muhataplarla anlaşmayı, anlaştırmayı, işi tatlıya bağlamayı, helalleşerek halletmeyi esas alır.
Çünkü kendisi mümindir.
Mümin ise Efendimiz’in tarifiyle:

- Kendisi anlaşan, başkalarını da anlaştıran adam, demektir.
İnanmış insanın vazgeçilmez uyum özelliği ve güzelliğidir bu anlaşma ve anlaştırma vasfı..

Olgun müminin sevimli yanını böyle tarif eden Efendimiz, sevimsiz yanını da hadisin devamında şöyle ifade buyurmuştur:
“Anlaşmayan ve anlaştırmaya gayret etmeyen müminde hayır yoktur!”
Evet, anlaşmayan, anlaştırmaya gayret etmeyen müminde hayır yoktur.

Sözü daha fazla uzatmadan Efendimiz’in (sas) iki mümin arasındaki bir anlaşmazlığı nasıl anlaştırarak tatlıya bağladığına bakalım..

Sahabenin ileri gelenlerinden Kab bin Malik ile İbni ebi Hadred, Mescid-i Saadet’e namaza gelmişlerdi.
Ancak Kab’ın ötekinde alacağı vardı.
Hazır yan yana gelmişken Kaab, alacağı parasını istedi.
Borçlu da henüz eksiğini tamamlayamadığından hemen veremeyeceğini ifade etti.
Derken gürültü Resulüllah’ın hanesinden duyulacak kadar yükseldi.
Evinin mescide bakan penceresinden perdeyi kaldırarak boynunu uzatıp iki tarafa da bakan Resulüllah, iki mümin arasında bir alacak verecek anlaşmazlığı olduğunu anladı.
Müminler arasındaki anlaşmazlıklar müminlere mahsus şekilde mutlaka bir anlaşma anlaştırma ile sonuçlanmalıydı.
Bu, kamil müminin vasfıydı.
Bunun için de gücü yeten tarafın birazcık fedakârlığı gerekirdi.
Bu yüzden Efendimiz, alacaklı olan Kab bin Malik’e, sağ elinin şehadet parmağını yukarıya doğru dikerek ortasından bölme işareti yaptıktan sonra, ‘Alacağının yarısını bağışla, sen bunu yapabilirsin, durumun böyle bir fedakârlığa müsaittir.’ tavsiyesinde bulundu.
Kab, kamil müminin vasfını bildiğinden anlaşmaz mümin durumuna düşmek istemiyordu. Hemen cevap verdi:

- Başım gözüm üstüne ya Resulallah. Alacağımın yarısını bağışlayarak anlaşan mümin olmayı tercih ediyorum!

Bundan sonra da borçlu İbni ebi Hadred’e işaret eden Efendimiz;
“Kalk git, sen de kalan borcunu getirip hemen öde. Senin de buna gücün yeter artık”, buyurdu.

- Hemen ödüyorum ya Resulallah, bu kadarını zaten hazırlamıştım, anlaşmaz mümin durumuna düşmekten Allah’a sığınırım, dedi.
Böylece gürültülü bir anlaşmazlık, anında sakin bir anlaşmayla sona erdi.

Efendimiz buyurdu ki:
- “Mümin anlaşan, anlaştıran insandır.” Arkasından da ekledi:

- Anlaşmayan, anlaştırmak için gayret göstermeyen mü’minde hayır yoktur! Bunu böyle bilin!

- Ne dersiniz, evde ve sokakta biz ne haldeyiz?.
Anlaşan, anlaştıran mümin örneği mi veriyoruz?
Yoksa aksiliklerin ve inatçılığın numunesini mi teşkil ediyoruz?
Bir düşünsek, nefs muhasebesi yapsak mı?

Ahmed ŞAHİN
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
Esselamu aleykum abi,

Çok güzel bir yazı ,kendimi tarttımda sosyal hayatta kimseye bir dayatmam yada aşırı ısrarım olmuyor,ancak burada sitede bazı arkadaşlar doğru bildiğim şeyi onlarında gerçek manada öğrenmeleri için dayattığım oldu,hatta bu tartışmaların sonunda ben kafir muamelesi gördüm ,halbuki aslında anlattığım şeylerde ısrarcı olmam bana göre kişilerin yararına idi,ancak aşırıya giden dayatmalar sonucu,karşı tarafı belkide ben kendime hasım etme yolunu kendi dayatmam sonucunda istemeyerek ayarlamış olabilirim,bu sebeple bütün konularda ısrarcı yada dayatmacı olmaktan ziyade paylaşımcı olmak bak ben bildiğimi paylaşıyorum ister alırsın ister almazsın demek gereklidir,
Ancak bazen öyle durumlar oluyorki kişi hatasında okadar ısrar ediyorki hatasının ne anlama geldiğini bile bilmiyor,ne yazıkki,bu bulunduğu durum belkide küfrüne eşittir,peki bu durumda ne yapmalıdır?Israrcımı olmalıdır?Dayatmacımı olmalıdır?yoksa kendi halinemi (küfrü ile başbaşamı) bırakmalıdır?.
İşde iki arada bir derede kaldığım konu budur,Selamlarımla...
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,159
Tepki puanı
8,250
Puanları
163
Yaş
54
Konum
Alanya
Ve Aleykumselam...

Ve Aleykumselam...

Esselamu aleykum abi,

Çok güzel bir yazı ,kendimi tarttımda sosyal hayatta kimseye bir dayatmam yada aşırı ısrarım olmuyor,ancak burada sitede bazı arkadaşlar doğru bildiğim şeyi onlarında gerçek manada öğrenmeleri için dayattığım oldu,hatta bu tartışmaların sonunda ben kafir muamelesi gördüm ,halbuki aslında anlattığım şeylerde ısrarcı olmam bana göre kişilerin yararına idi,ancak aşırıya giden dayatmalar sonucu,karşı tarafı belkide ben kendime hasım etme yolunu kendi dayatmam sonucunda istemeyerek ayarlamış olabilirim,bu sebeple bütün konularda ısrarcı yada dayatmacı olmaktan ziyade paylaşımcı olmak bak ben bildiğimi paylaşıyorum ister alırsın ister almazsın demek gereklidir,
Ancak bazen öyle durumlar oluyorki kişi hatasında okadar ısrar ediyorki hatasının ne anlama geldiğini bile bilmiyor,ne yazıkki,bu bulunduğu durum belkide küfrüne eşittir,peki bu durumda ne yapmalıdır?Israrcımı olmalıdır?Dayatmacımı olmalıdır?yoksa kendi halinemi (küfrü ile başbaşamı) bırakmalıdır?.
İşde iki arada bir derede kaldığım konu budur,Selamlarımla...

Güzel yorum ve düşünceleriniz için Allah CC. razı olsun kardeşim...
Açık ifadeniz gerçekten çok güzel...

Doğru bildiğimizi, doğru zamanlarda, doğru kişilere, doğru uslüplerle anlatmamız gerekir...
Kişi alacağını alır...
Almıyorsa onun bileceği iştir...
Biz görevimizi yapmış oluruz...

Allaha emanet olunuz...
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
selamünaleyküm değerli abim

Allah razı olsun emeğine sağlık çok güzel bir paylaşımdı...Rabbim daima anlaşan ve anlaştıran olmayı nasip eder inşaaALLAH...

selam ve dua ile ....

 

AY-YA

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Ara 2008
Mesajlar
2,370
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Evde ve sokakta kendi görüşümüzü kabul ettirmek için olanca ısrarımızla direniyor muyuz?
******************************
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,159
Tepki puanı
8,250
Puanları
163
Yaş
54
Konum
Alanya
Ve Aleykumselam...

Ve Aleykumselam...

selamünaleyküm değerli abim

Allah razı olsun emeğine sağlık çok güzel bir paylaşımdı...Rabbim daima anlaşan ve anlaştıran olmayı nasip eder inşaaALLAH...

selam ve dua ile ....


Allah CC. cümlemizden razı olsun değerli kardeşim...
İnşallah...Rabbim daima anlaşan ve anlaştıran olmayı nasip eder...
Allaha emanet olun...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt