Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ama seni seviyorum EFENDİM.... (1 Kullanıcı)

tsunami

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2006
Mesajlar
4,691
Tepki puanı
15
Puanları
36
Yaş
38
Ama SENİ SEVİYORUM EFENDİM...
biliyorum,yüreğimin duvarları kapkara...
siyah noktalar çepeçevre sarmalamış dört yanı,ama SENİ ÖZLÜYORUM EFENDİM...
gözyaşlarım hak etmiyor sevgini,yüzüm yok SANA bakmaya,..
ama bu gözler hasretinle kanıyor EFENDİM...
SEN doğarken güneş gibi kainata,ben yoktum,göremedim gelişini...
hazreti AMİNE'nın bağrındaki o güneş ,O NUR SENDİN..
gelişini müjdeleyen melekler ,geldin diye tebessüm eden ARŞ,birbirlerine doğusunu haber veren yıldızlar..
o parlak yıldızlardan bir tane ben olsaydım EFENDİM..
KISRA'nın sarayında yıkılan sütunların her birine bir darbede ben vursaydım..
gelişini müjdeleyen kuvvetli bir rüzgarda ben olsaydım..
SAVE gölünü kurutan bir nebze AŞKTA ben olsaydım..
sesleseydim kainada,"AHMET'ın yıldızı doğdu "deseydım...
O YILDIZ doğduğundan beri sönük kaldı bütün yıldızlar..
EFENDİM! sahralarda bastığın kum tanecikleri olsaydım da,mübarek ayaklarının altında yandıkça yansaydım..
canım feda olsun SANA EFENDİM,ruhum feda olsun SANA..
layık değilim biliyorum,layık değilim SENİ yazmaya,ama SENİ SEVİYORUM EFENDİM..
ayağına batan bir tek dikene dahi kalbi incinen o iman dolu erlerden ,o aslan parçası yüreklerden biride ben olsaydım...
SANA canıyla,malıyla,ve butün hayatıyla tabi olan o yiğitlerin,o iman dolu abidelerin imanından bir katrede ben olsaydım..
MUS'ap bin UMEYR misali,sancağı sağ elime alsaydım,kopunca sağ elim,onu sol elime alsaydım,o da kopunca sancağı başimla gövdem arasına sıkıştırsaydım...

bir SÜMEYYE olsaydım,imanını iki devenin halatları ucuna teslim etmeyen SÜMEYYE...
bir BİLAL olsaydım,kızgın kumların üzerinde,karnında onlarca kaya,kırbaçlar yeğdıkça vucuduna,yinede"ALLAH-U EHAD"diyen bir BİLAL!. BİR yasir olsaydım ,paslı mızrakların hedefi olsaydı sinem yinede,

"LA İLAHE İLLALLAH" nidalarıyla haykırsaydım..
EFENDİM! biliyorum layık değilim SENİ özlemeye,SENİ sevmeye, SENİ yazmaya..(alıntı)

Rabbim gönüllerimize Efendimizin (s.a.v) sevgisini, muhabbetini versin. Onun sünnetlerinden, gösterdiği yoldan ayırtmasın.
 

tsunami

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2006
Mesajlar
4,691
Tepki puanı
15
Puanları
36
Yaş
38
Ey kupkuru çölleri cennete çeviren gül ; Gel o bayıltan renklerinle gönlüme dökül !

Vaktidir ağlayan gözlerimin içine gül ! Ey kupkuru çölleri çennete çeviren gül !

“Ümmetim içinde beni en çok sevenler; benden sonra gelip de bana iman eden,beni görmedikleri halde mushafta yazılı olanları aynen kabul eden kimselerdir.” (Hadis-i şerif)

Bir kez doğ içimize de isterse kaybolsun dolunaylar, güneşler... Gir gözümüze de bir nefes, isterse silinsin tûtyâlar, sürmeler... İlham olup ak gönlümüze bir anda, isterse yitirilsin uçtan uca naatler ve gazeller, beyitler ve dizeler uçtan uca yitirilsin isterse...

Gel efendim, dostluğuna muhtacız; umutsuz ve çaresiz bırakma çaresizlerini. Gel yeter ki, hakkımızda verilecek her hükme razı olalım. Gel ey, bitir bitmeyen hasretini içimizde!

Gel ey, onsuz mutluluk bulamadığımız!.. Gel ey, kendisine layık olamadığımız!.. Gel benim efendim, bir kez olsun dokun yüreğime, yüreğime dokun bir kez olsun... Yüreğim kanıyor efendim, kanıyor yüreğim!.. Çığlık çığlığa beşeriyet, çiğnenmiş reyhanlar misali hep seni arıyor. Uyandır zindanlara koyduğumuz Yusufî sevdalarımızı efendim. Uyandır bahtını üftadelerinin... Şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım Uyarır halkı efgânım kara bahtın uyanmaz mı? (alıntı)
 

tsunami

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2006
Mesajlar
4,691
Tepki puanı
15
Puanları
36
Yaş
38
ANLATAMAM SENİ YA RESÛLALLAH

Dediler bana -Bu dünya O var diye yaratıldı-Geldim dünyaya, açtım gözlerimi, aradı bu gözler seni Ama sen yoktun... Haber göndermişsin -Kardeşlerime selam olsun- demişsin... Seni göremeyen kardeşlerine selam Senden gelen selama can kurban Ya Resûlallah. '

RESULÜ SEVMEK

Anlatamam seni Ya Resullullah

Sen ki eşsiz tebessümüyle kalpleri anahtarsız açan, Sen ki dört mevsim açan gül, Sen ki bir yavrucağın kuşu ölmüş diye taziyeye giden ince gönül, Sen ki harbe en önde giden korkusuz cengaver. Çocukların bile fikrini soran büyük düşünür,

İsmi ALLAH la yazılacak kadar şereflisin.

' RESULÜ SEVMEK

Anlatamam seni Ya Resullullah

Bir hayvan ölüsünden herkes uzaklaşırken Onun güzel dişlerini görecek göz vardı sende... Selam vermeyi çok sevmene rağmen Tembellik yapana bunu layık görmeyecek kadar, çalışkandın sen

' RESULÜ SEVMEK

Anlatamam seni Ya Resullullah

Çocuklarla oyun oynayan alçak gönüllü sevgi güneşi, İki kurbanlığın oğlu olarak asildin sen. Can düşmanlarının malını emanet ettiği, Sözüne güvendiği emindin sen

Hz. Yusuf tan güzel, tüm insanlar içinde özeldin sen İnci dişlerinin arasından çıkanlarla kimsenin incinmediği yürektin sen.

Sen yürüyünce dağlar erirdi, mahlûkat selam verirdi sana, İftira atanlar üzünce seni melekler öperdi yanaklarından

RESULÜ SEVMEK

Anlatamam seni Ya Resullullah Münkirler ağlatınca Amine yoktu ki kucaklasın seni? Abdullah görmedi nasıl cezalandırsın kafirleri? Ama Rabbin vardı, alemleri senin için yaratan Rabbin... Miraca çıkardı seni, sevgiliyi görmek herşeye değerdi.

' RESULÜ SEVMEK

Anlatamam seni Ya Resullullah

Bahiranın bahçesindeki kuruyu yeşerten sevgili ! Gel ey nebi. Gönlümün bozkırları seni bekler. Seni sevmek her ruhun yiyeceği, içeceği, İlahi aşkın gıdası seni sevmekten geçer. Benim sevgim nedir ki? Ayçiçeğinin güneşe olan sevgisi... Önemli olan güneşin, ayçiçeğine ışık göndermesi. Sana öylesine muhtacım ki... Ölesine muhtaç.

' RESULÜ SEVMEK

Anlatamam seni Ya Resullullah Şair: Ferda Mirace Can
 

tsunami

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2006
Mesajlar
4,691
Tepki puanı
15
Puanları
36
Yaş
38
Sen yoktun… Hz Âdem’deydi nurun Önce cenneti, Sonra yeryüzünü şereflendirdin. Âdem nuruna affedildi Arafat bu affa şâhitti

Sen yoktun Nuh’un gemisindeydi Nurun… Dalgalar yeryüzünü boğarken Taprağın bağrındaki su Gökyüzüyle buluşurken Ve bu bir ilahi azap derken, Allah nurunu taşıdı binbir sebeple Tûfan, nurunu selamladı edeple…

Sen yoktun… Hz.İsmail’in alnındaydı Nurun İbrahimî bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden ‘Rabbimiz’ dedi, ‘Onlara kendi içlerinden Senin ayetlerini okuyacak Kitap ve hikmeti öğretecek onlara, Onları temizleyecek bir elçi gönder, Amin dedi on sekiz bin âlem Nurunla aydınlanan minicik ellerini semaya kaldırarak Amin dedi İsmail. Hira Nur dağı amin diyerek ayağa kalktı Medine’den adı Uhud olan bir amin yankılandı sevr dağında.

Sen yoktun… Hz.İsa ‘Ahmed’ diye muştuladı seni Alemlerin efendisi diye sana seslendi. Artık ben sizinle çok söyleşmem, dedi havarilerine.. Çünkü bu âlemin reisi geliyor… Bekleyin Ahmed geliyor. Kainata rahmet geliyor. Havarilerin yüzünü okşayan, Ölüleri dirilten bir nefes oldun Ama sen yoktun…

Sen yoktun Sultânım, Hz. Abdullah’ın alnındaydı Nurun Başı eğik gezerdi mazlum Huteyle göklerden seni sorardı Varaka seni arardı semada Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler. Ağlayarak süslediler ölüme… Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler. Sen yokken, Canlı canlı toprağa gömülmenin adıydı dayıya gitmek. Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliğiydi. Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi… En son çocuk atılırken çukura Annesinin suretinde bir melek tuttu onu Ve tebessüm ederek hira nur dağını gösterdi. Melekler süslüyordu hirâyı. Efendisine hazırlanıyordu cebel-i nur, Efendisine hazırlanıyordu mekke. Âlem Efendisine hazırlanıyordu Kainatın gözü Hz. Aminedeydi. Toprak yalvarıyordu rabbine, Allahım gönder artık diyordu. Gel diye ağlıyordu mazlumlar, gözleri semada

Ve bir gelişin vardı ya rasulallah, Bir inişin vardı yer yüzüne… Önünde cebrail! Ardında yalın kılıç melekler! Bir inişin vardı yer yüzüne… Yetimler en huzurlu geceyi geçirdi belki de Öksüzler annelerine sarıldı doya doya.

Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini. Herşey sus pus olmuştu. Hadi diyordu yıldızlar, Hadi diyordu ay! Kainat bir isim duymak istiyordu. Ve bir ses yükseldi Âmine’nin evinden; Muhammed! Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini. Muhammed! Melekler öptü o nurdan ellerini. Muhammed! Seni yaratan Allah’a kurbânız ey dürri yekta! Sana o adı veren rahmana kurbanız

Artık sen vardın Susuz topraklara rahmet indi seninle Annenden sonra anne halime sevindi seninle Yağmura mı ihtiyaç var? Kaldır şehadet parmağını, Yağmurları salsın Allah. Sonra tut ağacın yaprağını, Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah. Yeterki sen iste, Sen iste yarasulallah Deki ben kimim? Dağlar, taşlar dile gelsin, Dilsiz çocuklar ellerinden tutup, Ente Rasulullah desin.

Sen vardın Bedir kârdı, Uhut dardı Hendek yârdı. Yiğitlerin vardı. Ölmek için yarışan yiğitler…

Hele bir enesin vardı senin. Enes bin malik… Uhut’ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına, Niye burada oturuyorsunuz diye sormuştu. Onlar da ‘Allah’ın Rasulü öldürülmüş deyince Enes kükremiş: ‘ Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız? Kalkın ve O’nun gibi ölün! Demişti. Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü. Hem de ne şehit ey nebi! Vücudu yaralardan tanınmaz haldeydi. Kızkardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu…

Musab Bin Umeyr’in vardı senin. Uhut’ta sancağını taşıyan. Öyle bir aşkla sana bağlıydı ki Allah o gün melekleri Musab’ın suretinde indirdi.

Ebu hureyren vardı… Acıkınca mescidin önünde durur sana bakardı. Sen anlardın, Ya Ebâhir gel! Derdin.

Ve sen gittin… Bir gidişle gittin Ardında hüznün kaldı. Hasretin kaldı göklerde. Bilal ezan okuyamaz oldu Ne zaman teşebbüs etse Muhammed rasulullah demeye Dizleri üstüne çöker, kendinden geçerdi.

Sonra günler ay, Aylar yıl oldu. Ve asırlar oldu Sensizliğe açtık gözlerimizi. Ama sen bırakmazsın bizi. Sen varsın ey şehitlerin sultanı Sen varsın! Bir şehit bile ölmezken Sana nasıl yok deriz. Ebutalip şama giderken devesinin önüne geçip Beni burda kime bırakıp gidiyorsun demiştin. Ne anam var ne babam… Ebutalip bırakmamıştı bu yüzden.

Sensizliğin ızdırabıyla inleyen ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya Rasûlallah! Bırakma bizi ki; Allah; Sen onların içindeyken onlara azab edecek değiliz buyuruyor. Bırakma bizi! Hayatı seninle öğretti Rahman. Kulluğu seninle tanıdık. Duayı senden öğrendik sevgili! Hz Ömer umre için senden izin isteyince, ‘Kardeşcik’ dedin ona, Kardeşcik, duanda bana da yer ayırır mısın? Bizler Ömer değiliz ama Bütün dualarımız senin için

Ey Rabbimiz! Rasulünü anışımızdan haberdar et! O’na binler salat, binler selam! Habibine Makam-ı Mahmut’u ver O’na vesileyi lutfet. O’nu refik-i Âlâya yükselt Bizi de affet O’nun hatrına affet Zatının hatrına Affet.
 

tsunami

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2006
Mesajlar
4,691
Tepki puanı
15
Puanları
36
Yaş
38
Tut elimden kaldır beni Aşkın ile yandır beni Haber gönder aldır beni Derde derman ey sultanım

Yol yürürüm yollar çamur Ha dolu yağmış ha yağmur Sana varmak bana onur Derde ferman ey sultanım

Sultanım sultanım sultanım sultanım

Yollarımı sana getir Her sonucu sende bitir Yiteceksem sende yitir Derde derman ey sultanım

Sultanım sultanım sultanım Derde derman ey sultanım

Aşkın ile kıl derbeder Gönül bu derde sabreder Aşktan gelen aşka gider Derde derman ey sultanım

Yola düştüm yarda kaldım Güle düştüm harda kaldım Dile düştüm yarda kaldım Dile ferman ey sultanım

Sultanım sultanım sultanım sultanım

Yollarımı sana getir Her sonucu sende bitir Yiteceksem sende yitir Derde derman ey sultanım

Sultanım sultanım sultanım Derde derman ey sultanım
 

tsunami

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2006
Mesajlar
4,691
Tepki puanı
15
Puanları
36
Yaş
38
Selametle. Dua ile....
 

tsunami

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2006
Mesajlar
4,691
Tepki puanı
15
Puanları
36
Yaş
38
Terliğimi Bıraktığım Yerde

Bir güneşim... Bir babam... Bir de terliklerim!

MEDİNE’YE HASRET BİR GENÇ Bugün, belki de çoğunuzun bildiği bir “olay” nakletmek istiyorum sizlere... Daha doğrusu, “kompozisyon yarışması”nda “birincilik” ödülü almış bir “makale”yi aktarmak istiyorum... Efendim, Kütahya Müftülüğü Kur’an Kursları Müdürü Vehbi Akşit, Ocak 2006 tarihli Altınoluk dergisinin 239. sayısında, bir “genç”ten söz ediyor!.. Nebi Muhammed Doğanay’dan...

Nebi, bugün ya “lise son”da olmalı, ya da “üniversite”ye başlamış olmalı!.. Nebi, biraz sonra aktaracağım “makale”yi, henüz “ortaokul öğrencisi” iken yazmış ve biraz önce dediğim gibi, “birincilik” kazanmış!.. Herhalde, “yaşayarak” ve “hissederek” yazmış olmalı ki; yazdıkları, “Peygamber aşkını en derinden yaşayan bir yüreğin yansımaları” olmuş!..

Efendim, olayın yaşandığı yıllarda, Nebi, henüz “7 yaşında”dır... Babası, Medine’de bir şirkette “elektrik teknisyeni” olarak çalışmaktadır... Bir gün, sabah saatlerinde, kendisine verilen teknik görevi tamamlayıp ayrılmak üzeredir ki, Resulullah (s.a.v.)’in Havza’sında “elektik çarpması” sonucu vefat eder ve Cennet’ül Bâki’ye defnedilir!.. Tabiî, ailesi mecburi olarak Türkiye’ye döner ve hayatını burada devam ettirir!..

MEDİNE, NEDEN BU KADAR SICAK? İşte Nebi Muhammed Doğanay, bu ailenin bir ferdidir ve “ortaokul”da okurken; “Bir Seni güneşim, bir babamı, bir de terliklerimi bırakmıştım geldiğim yerde” başlıklı şu makaleyi yazar:

“Bir ilkbahar gününde güller gibi kokan Medine’de dünyaya gözlerimi açmıştım. Doğduğum hastane senin Ravza’nın hemen yanıbaşında olduğu için, duyduğum ilk koku, senin bahçenin gül kokuları olmuş.

Babam gelip de daha kulağıma ezan okumadan, kulaklarım senin mescidinin ezan sesleriyle şereflenmiş. 40 günlük olduğumda ilk ziyaretimi de senin Hane-i Saadetine yapmışım.

İlk adımlarımı senin Ravza’ndaki mermerlerinde atmış ve Rabbimle ilk buluşmamı, ilk secdemi senin mescidinde yapmışım. Hemen hemen yaptığım her ilkte, sen varsın. Daha konuşmasını öğrenmeden seni sevmeyi öğrendim ben. Belki seni çok tanımazdım ama, sanki bana çok çok yakınmışsın gibi severdim seni.

Senin evini her ziyarete gelişimizde, seni görmesek bile senin varlığını hisseder, evinden her ayrılışımızda hüzünlenirdik. Çocuklar evde sıkılınca babaları parka, eğlence yerlerine götürsün isterler. Biz Medine’de yaşadığımız sürece hiç babamızdan parka götürmesini istemedik. Bizim canımız sıkılmaz mıydı acaba hiç?

Sanırım Medine’deki hiçbir çocuğun canı sıkılmazdı. Çünkü orada, hiçbir yerde olmayan gül bahçesi ve bahçenin biricik efendisi vardı. Bizim vaktimizin çoğu o bahçede geçerdi. Senin bahçenin mermerlerine ayakkabı ile basamazdık. Yalınayak dolaşırdık mermerlerin üstünde. Kimbilir, belki de; bahçenin güllerine basıvermekten korkardık. Yazın mermerler ayaklarımı yakardı. Olsun, bu da bizim hoşumuza giderdi.

Babama sormuştum bir seferinde; “- Babacığım neden Medine bu kadar sıcak?..” Babam da; “- Evladım Medine’de iki tane güneş var da ondan” derdi... “- Nasıl olur babacığım, güneş bir tane değil mi?” derdim...

Babam, gülerek: “- Bak yavrum; doğru, bütün dünyayı ısıtan bir güneş var ama, bir de alemleri ısıtan ve aydınlatan güneş var. O güneş de Medine’de olunca sıcaklık iki kat oluyor.” Babamın bu cevabı hoşuma giderdi ve ısınırdım. Gerçekten de ayaklarımızı mermerler ısıtıyordu ama; senin güneşin de, sıcaklığın da içimizi ısıtıyordu.

Medine’den ayrıldığımızdan beri belki ayaklarımız ısınıyor ama içimiz bir türlü ısınamıyor. Çünkü güneşimizin en büyüğünü orada bırakmıştık... Ben güneşimi kaybetmiştim. O’nun evine, bahçesine gidemiyordum artık. Gerçi ışığı ta buralarda bizi aydınlatıyordu ama içimi ısıtması için onun Ravza’sında yalınayak koşmam lâzımdı. Evet, bahçende yürürken ezanlar okunurdu.

Öyle güzel okur ki Medine müezzini ezanı, sanki Bilali Habeşi okuyor sanırsınız. Namaz kılmak için mescide koştururduk, bilir bilmez... Babamın yanında namaz kılardık.

SICAKLIĞINA ÖYLE HASRETİM Kİ! Büyük sütünların altından gelen soğuk havadan saçlarımızı savurturduk. Zemzem bardaklarından güller yapardık. Namaz kılarken yanımıza usulca bir kedi sokulurdu.

Babam “İncitmeyin sakın, onlar Ebu Hüreyre’nin kedileri” derdi, biz de inanırdık. Senin mescidine kediler de girebilirdi. Sen çok iyi bir ev sahibiydin çünkü. Çarşamba günleri hep Uhud’a giderdik. Senin çok sevdiğin amcanı ziyaret etmeye...

Çünkü o, bizim de amcamızdı. Kardeşlerimle Ayneyn tepesine çıkar, oradan Uhud’da yatan 70 şehide selam verirdik. Uhud dağına her baktığımızda sanki orada seni görür gibi olurduk. Uhud da senin Ravza’nın kokusu gibi, gül kokardı.

Orası da ayrı bir gül bahçesi idi sanki. İşte benim yedi senem ki; en değerli, en güzel yıllarım, senin köyünde, senin gül bahçende, senin savaştığın yerlerde sanki yanımda sen varmışsın gibi, seninle dopdolu geçti.

Seni görmesem de; seninle yaşamaya o kadar alışmıştım ki senin yanından ayrılırken sanki bir yanım, bir canım, bir parçam orada kalmıştı. Buraları bana gurbet oluverdi. Elimde olsa hemen yanına koşar gelirim ama hep büyüyünce gidersin diyorlar. Ben sırf senin yanına gelebilmek için büyümek istiyorum. Senin yanına geldiğim zaman büyümüş bile olsam bahçendeki mermerlerde yalınayak dolaşacağım. Ta ki, güneşin içimi ısıtana kadar.

Senin hasretinden içim üşüyor. Belki hasretin herkesi yakar, beni de üşütüyor işte. Çünkü benim ruhum doğduğumdan beri senin sevginle ısınmaya alışkın. Senin sıcaklığına o kadar muhtacım ki. Ne olur; ben sana gelemesem bile, sen beni hiç bırakma... Işığınla gecelerimize nur ol. Sıcaklığınla bütün zerrelerimizi ısıtıver. Hani sana Medine’deyken komşuyduk ya, evlerimiz birbirine çok yakındı. Senin varlığın bize güven verirdi hep. Yine öyle ol, arasıra da olsa evimizi şereflendiriver.

BEN DE BABASIZ BÜYÜYORUM Hem benim adım Nebi, aynen seninki gibi. Bu ismi bana seni çok seven bir dostun koymuş. Diğer adım da Muhammed, yine senin gibi. Bu ismi de canım babacığım koymuş. Buraya gelirken senin köyünde bıraktığımız babacığım. Sana benzeyen bir yanım daha var. Ben de senin gibi babasız büyüyorum.

Ben çok şanslıyım, sen bize asla yetimliğimizi hissettirmedin. Medine’den ayrıldığımızdan beri sanki sen hep yanıbaşımızdaymışsın gibi hissediyorum. Geceleri korkmadan güvenle uyuyorum hep. Seni tanıdığım ve seni sevdiğim için Rabbime binlerce kez teşekkür ederim. Babam senin köyünde kalmıştı. Biz babamın cenazesini gömerken abimin terlikleri babamın kabrine düştü ve orada kaldı. Ben o terlikleri çok kıskandım.

Çünkü abimin terlikleri hep babamla kalacaktı. Babamı son ziyaret edişimizde; ben de kimse görmeden terliğimi babamın kabri üstüne gömüverdim. İşte şimdi benim terliğim de hep babamla kalacaktı. Evet demiştim ya; bir güneşimi, bir babamı, bir de terliklerimi bırakmıştım geride.

Babam ve terliklerim hep oradaydı, gelemezlerdi. Ama güneşim, hep yanımızdaydı. Yetimlerin efendisi, yetimlerini hiç ışıksız bırakır mı? Dünyanın bir ucuna gitmiş olsaydık, bizi bırakmayacağını biliyordum. Gözümüz gönlümüz seninle aydınlanır efendim. Ruhumuz, içimiz sıcaklığınla ısınır.

Bir gün sana gelişim geç bile olsa bana, gül bahçesinin mermerlerinde yalın ayak koşmak nasip et. Ta ki aşkınla, sevginle bütün bedenim yanıp kavrulsun. Terliklerimi bıraktığım o güzel mabed son durağım olsun.”
 

tsunami

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2006
Mesajlar
4,691
Tepki puanı
15
Puanları
36
Yaş
38
Sedat Uçan – Adına Kurbanım – Sözleri

Adını Andıkça Doldu Gözlerim
Adına Kurbanım Ya Resulallah
İsmini Yazmışım Gönül Tahtıma
İsmine Kurbanım Ya Resulallah

Aramızda Engel Var Gelememk
Adına Kurbanım Ya Resulallah
Adının Uğruna Gönlümü Verdim
Bu Aciz Bedenim Yoluna Serdim

Sürüne Sürüne Kapına Geldim
Adına Kurbanım Ya Habiballah
Aramızda Engel Var Gelememki
Adına Kurbanım Ya Resulallah

İzin Verse Rabbim Ravzana Gelsem
Mübarek Ravzana Yüzümü Sürsem
Hak Nasip Eylese Cemalin Görsem
Cemalen Kurbanım Ya Resulallah

Aramızda Engel Var Gelememki
Adına Kurbanım Ya Resulallah
 

tsunami

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2006
Mesajlar
4,691
Tepki puanı
15
Puanları
36
Yaş
38
Bu foruma kırmızı bir gül eklermisiniz görseli yok ben ekleyemiyorum!
 

Sedaa_*

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 May 2012
Mesajlar
2,150
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
23
135567_galeri_25.jpg


Seni seviyorum EFENDİM...
 

Sedaa_*

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 May 2012
Mesajlar
2,150
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
23
Senin de eline, emeğine, yüreğine sağlık. Bunları bizlerle paylaştın, peygamberimize olan sevgimizi katladın. :)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt