Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah'ini Seven Buraya (1 Kullanıcı)

CAN DOSTU

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 May 2008
Mesajlar
159
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
SELAMUN ALEYKÜM MÜSLÜMAN KARDEŞLERİM NASILSINIZ İNŞALLAH YAZIMI BEĞENİRSİNİZ

İYİ Kİ BURAYA GELMEDİ!

Hârun Reşîd, her sene Bizans İmparatorundan vergi olarak çok para ve mal alırdı. Bir sene imparator, âlimlerle münazara etmek için ruhbanlar gönderdi;
-Eğer bizi yenerlerse onlara vergilerimizi vermeye devam edeceğiz. Yok biz yenersek vermeyiz, dedi.

Dört yüz hıristiyan geldi. Halîfe, bütün âlimlerin Dicle kenarında toplanmasını emretti. İmâm-ı Şâfiî'yi çağırarak, hıristiyan ruhbanlara sen cevap ver! dedi. Herkes Dicle kenarında toplandı. İmâm-ı Şâfiî seccâdeyi omuzuna alıp nehre doğru gitti. Seccâdeyi nehre atıp üzerine oturdu ve;
-Benimle münâkaşa etmek isteyenler buraya gelsin, dedi.

Bu hâli gören ruhbanların hepsi müslüman oldu. Bizans İmparatoru, adamlarının İmâm-ı Şâfiî'nin elinde müslüman olduğunu öğrenince;
- İyi ki, o buraya gelmedi. Yoksa buradakilerin hepsi müslüman olurdu, kendi dinlerini bırakırlardı, dedi.
 

CAN DOSTU

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 May 2008
Mesajlar
159
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
İki Ekmek Eksik

Bir gün iki kişi, Râbia-tül Adeviyye'yi ziyârete geldiler. İkisi de açtı. "Yemeği helâldir" diye içlerinden yemek yemek geçti. O anda kapıya biri gelerek, Allah rızâsı için bir şeyler istedi. Râbia hazretleri evdeki iki ekmeğini buna verdi. Gelen sevinerek gitti. Bir saat kadar sonra bir kişi kucağında bir yığın ekmekle geldi. Râbia hazretleri ekmekleri saydı. On sekiz ekmek vardı. Dedi ki:
-Ekmekler yirmi olsa gerektir.

Ekmeği getiren, ikisini saklamıştı. Çıkarıp iki ekmeği de verdi. Oradakiler hayretle sordular.
-Bu ne sırdır? Biz senin ekmeğini yemeye gelmiştik. Önümüze koyacağın ekmekleri kapıya gelene verdin. Ardından ekmek geldi. Eksik olduğunu söyledin.

Cevâbında şöyle buyurdu:
-Siz ikiniz gelince karnınızın aç olduğunu anladım. Önünüze koyacağım o iki ekmeği kapıya gelene verdim. Allahü teâlâdan bu ekmeklerin misâfirlerin karnını doyuramayacağını, bunun için bir yerine on vermesini istedim. Çünkü Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde (En'âm sûresi 160. ayet-i kerîmesinde) bire on vereceğini bildiriyor. Ben O'nun bu vâdine güvendim. İki ekmek yerine yirmi ekmek geleceğini bildiğim için de ekmeklerin noksan olduğunu söyledim

:A:A:A:A
 

CAN DOSTU

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 May 2008
Mesajlar
159
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Allah ve Resulüne İtaat Etmek

“Ey iman edenler! Allah`a ve resulüne itaat edin. İşitip durduğunuz halde ondan yüzünüzü çevirmeyin. ” (Enfal suresi 20. ayet)
Bu ayet, peygamberimiz Hz. Muhammed’in söz ve davranışlarının biraraya toplanması ile oluşturulmuş sünnetin de Kuran ile birlikte İslam dininin kaynağı olduğunu iddia edenlerin en önemli dayanaklarından biridir. Oysa ayet dikkatlice okunduğunda rahatça anlaşılmaktadır ki bizlerin Müslümanlar olarak itaat etmemiz gereken kişi birey olarak Hz. Muhammed değil, Allah’ın resulüdür.
Aradaki fark oldukça açıktır. Allah’ın ayetlerini bizlere tebliğ eden, bizlere onları anlatan, gösteren Hz. Muhammed’e itaat etmek gerekir. Oysa kendi kişisel yaşantısı içinde yaptıkları ancak Peygamberin kendisini bağlamaktadır. Peygamber de bir bireydir ve dinin özgür bıraktığı alanlar içerisinde kendi kişisel seçimlerini yapmakta ve ona göre davranmaktadır. İsteyen Müslüman bu hareketleri kendisine örnek almakta ve benzer şekilde uygulamaya geçirmekte tabii ki özgürdür ancak bunlar da dinin ilkelerindendir demek dini tahrip etmektedir. Kaldı ki hadislerin yazımını ve toplanmasını inceleyenler görecektir ki bu ifadelerin gerçekten Peygamberimize ait olduğu iddiası hayli temelsizdir.
Kişisel seçimlerinde Peygamber de yanlış uygulamalar, hatalar yapmaktadır. Kuran’ın çeşitli yerlerinde bu gerçek ortaya konmuştur. Abese Suresinin (80. sure) ilk 10 ayetinde örneğin Allah Peygamberi arınmak üzere yanına gelen bir adama kör diye iyi davranmamış olmasından dolayı eleştiriyor. Tevbe suresinin 43. Ayetinde de yine Peygamber sefere katılmak istemeyenlere çabucak, fazla sorgulamadan, izin verdiği için kınanırken Kuran’da şöyle deniyor: “Allah seni affetsin; neden onlara izin verdin de beklemedin ki, doğru söyleyenler sana açık-seçik belli olsun da yalancıları bilesin. ”
Tüm bu açıklamalar yapıldığında sünnetin önemini kaybetmesinden rahatsız olacak olanlar bu fikrin sahiplerini Peygamber’i postacıya indirgemekle suçlarlar. Ancak düşünmedikleri bir nokta vardır. Yüce yaratıcının kullarına mesaj gönderirken seçtiği iletici olmaktan daha şerefli bir makam olabilir mi?
 

CAN DOSTU

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 May 2008
Mesajlar
159
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Seyyid Abdulbaki Hz.[k.s]



halifeyken, bir gün bu sohbeti bana yaptı;

Mevlana Halid [k.s] hacca giderken, Medine-i Münevvere de birisi önüne geçti dedi, “Ya Halid burada kimsenin haccına [işine] karışma.Sen haccına bak”dedi kayboldu.

Mevlana Halid [k.s] Mekke ye gidince, Mekke de Kabe de Delail-ü Hayrat okurken baktı ki birisi arkasını çevirmiş Kabe ye, zoruna gitti.Tabii ilim ehlidir.
Dedi bu cahil niye böyle yapıyor.İnsanlar buraya geliyor Kabe ye, ona yalvarıyor günahların affı için.
Buda şeriata aykırı, edebe aykırı hareket yapıyor,sırtını çevirmiş.

Dayanamadı, gitti ona;
- “Ya derviş, Kabe ye niye arkanı çeviriyorsun, niye böyle yapıyorsun”
- Dedi, senin insan, önünü Kabe ye vermiş ama sırtını Allah a vermiş, benim gibi insan da, sırtını Kabe ye vermiş, önünü Allah’a vermiştir.
Önemli olan kalptir, benim kalbim Allah a bağlıdır.


Mevlana Halid (k.s) baktı ki çok büyük zat tır, dedi burada sen bana tövbe tarikat verirmisin?
Yok dedi. Senin nasibin Şah Abdullah Dehlevi (k.s) dedir. Ondan sonra ayrıldı….

Mevlana Halid in (k.s) kalbine bir ateş düştü, yanmaya başladı. Irak a geldi.Süleymaniye de çok talebeleri vardı.
Seyyid Abdullah bizim silsilede geçiyor, O nun ismi Seyyid olarak geçiyor şeyh olarak geçmiyor.Silsilede öyle geçiyor.

Seyyid Abdullah (k.s) çok zengindi, çok alimdi,… dedi ki beraber gidelim dehleviye. Sonra düşündüler, Mevlana Halid dedi; sen burada kal, buradaki fakirler, mollaların işine bak iş aksamasın, ben dehleviye gideyim.Ne getirirsem ortağız.

Gitti, yedi sene orda kaldı yedi sene orda sekavcılık yaptı.Şah Abdullah Dehlevi dediki; sen burada hiçbir şey konuşmayacaksın, sekavcılık yapacaksın.

Mevlana Halid, bir fetva üzerine iki kişi tartışırken onlara rastladı. Tenekeleri indirdi, dediki; falan kitapta onun fetvası budur. Baktılar çok büyük alim…

Gittiler Şah Abdullah Dehlevi ye, dediler; bu sekavcı çok alimdir, suyun altına niye vermişsin, gelsin bize ders versin.
Dedi o bir şey bilmiyor. Çağırdı onu yanına, dedi, ben sana demedim mi ilmini kimseye söyleme sen kaybettin, sekavcılıkta senin elinden çıktı.
Gideceksin tuvaletleri temizleyeceksin.
Yedi senede tuvaletleri temizledi, hizmet etti.

On dört sene sonra Mevlana Halid (k.s) halifelik aldı, geldi Süleymaniye ye.
Seyyid Abdullah’a dedi,
-ben halifelik aldım.Buna karşılık sana da halifelik vereceğim.
Seyyid Abdullah dedi
-Ben istemiyorum,
-Dedi ne istiyorsun, Seyyid Abdullah dedi ki ;
-Silsileye benim ismimi yazdıracaksın.Bana kıyamete kadar Fatiha okusunlar.
Onun için şeyh diye geçmiyor.

Abdulbaki Hz. leri (k.s) dedi ki ;
“Hizmet hepsi etti. O tekkeye hizmet etti, Mevlana Halid gitti orda hizmet etti. O da karşılığını aldı”. Dedi ;
“Bu Sadatların yanında Allah’ın yanında hiçbir şey kaybolmaz.hizmet hizmettir”

Bir gün bir sofi Seyyid Abdulbaki Hz. lerine (k.s) dediki;
Kurban biz ilerleyemiyoruz, ne kadar zikir yapıyoruz vücudumuz uyanmıyor, gafletteyiz nasıl yapacağız ?

Seyyid Abdulbaki Hz. leri (k.s), bastonu koydu elini üzerine koydu, sofi dedi;

- Bir insan nazar ı haram yaparsa, ne kadar yaparsa ona fayda vermiyor.
- Dedi, bir insan, yirmi dört saat dünyayla meşgul olursa, alışveriş, insanlarla oturup kalkarsa, o insanın kalbi ne kadar zikir yaparsa fayda vermez.
- Bir insanın ailevi huzuru yoksa bu insanda ne kadar zikir yaparsa kalbine fayda vermez.
- Bir insan günah işlerse bu insan ne kadar zikir yaparsa yapsın fayda yoktur. İnsan bu dört şeyi yaparsa, ne kadar zikir yaparsa yapsın fayda vermez. Terk ederse fayda verir
-----------------------alıntı--------------------------------
 

belgin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Ağu 2006
Mesajlar
250
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
39
aleyküm selam çok güzel paylaşımlar Allah razı olsun Allah'a emanet ol
 

CAN DOSTU

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 May 2008
Mesajlar
159
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
amin kardeşim hepimiz inşallah:evet
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt