Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah'ın İpi (1 Kullanıcı)

mutluluk yolcusu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Eki 2008
Mesajlar
21
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım, sevgili okuyucular Allah’a sonsuz hamd ve şükrederiz ki, bir zikir sohbetinde birlikteyiz.
Konumuz: Allah’ın İpi
Allah’ın bir ipi mi var? diye soranlar olacak şimdi Bize. Evet, sevgili kardeşlerim, Allah’ın bir ipi var. Allah’a ulaştıran bir ip. Habl: “İp” demektir. Ve Allahû Tealâ o ipe, Allah’ın ipine sımsıkı sarılmamızı istiyor. Ancak o ipe sarılanlar, sonunda Allah’a sarılırlar.
Allah’ın ipine sarılmak ne demektir?
Kim Allah’a ulaşmayı dilerse bu dileğin sahibi olduğu andan itibaren Allah’ın ipine sarılmıştır. Dalâletten hidayete adım atmıştır.
Bütün insanlar dalâlettedir. Çünkü hidayet üzere olmak iradî bir konudur. Mutlaka kişisel iradenin devreye girmesi ve Allah’a ulaşmayı dilemesi lâzımdır! Kim Allah’a ulaşmayı dilerse, dilediği anda dalâletten kurtulur hidayete adım atar. Artık o hidayettedir. Hidayete ermemiştir; hidayet üzere olmuştur. Hidayette olmanın başlangıç noktası, Allah’ın ipine sarılmaktır. Allah’ın ipine sarılmak, Allah’a ulaşmayı dilemektir.
3/AL-İ İMRAN-112: Duribet aleyhimuz zilletu eyne mâ sukıfû illâ bi hablin minallâhi ve hablin minen nâsi ve bâû bi gadabin minallâhi ve duribet aleyhimul meskeneh(meskenetu), zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnel enbiyâe bi gayri hakk(hakkın), zâlike bimâ asav ve kânû ya’tedûn(ya’tedûne).
Onların üzerlerine, nerede olurlarsa olsunlar zillet (alçaklık) damgası vurulmuştur. Ancak Allah’ın ipine (Sıratı Mustakîm) ve insanlardan bir ipe (Allah’a ulaştıracak olan mürşide) sarılanlar (ulaşanlar), müstesna. (Onlar) Allah’ın gazabına uğradılar ve üzerlerine MESKENET (miskinlik) damgası vuruldu. İşte buna sebep; onların kesinlikle Allah’ın âyetlerini inkâr etmiş olmaları ve haksız yere peygamberleri öldürmüş olmalarıdır. İşte bu; onların (Allah’a) isyan etmelerinden ve haddi aşmış olmalarındandı.
Bütün insanların üzerine vurulan bir damga var: Zillet damgası... Herkes bu damgayla doğar. Ama kim Allah’ın ipine sarılırsa, bu zilletten kurtulur. Allah’ın ipi, Kur’ân-ı Kerim’de bir kavramdır. Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak söz konusu. İnsanlardan her kim, Allah’a ulaşmayı dilerse, dilediği an Allah’ın ipine sımsıkı sarılmıştır. Bu insan Allah’ın yardımlarını almaya başlar. Bir süre sonra Allah onu mürşidine ulaştırır. Tâbiiyetini 12 tane ihsanla gerçekleştirdiği anda yeni bir ipe daha sarılmıştır; insanlardan bir ipe...
İp, ona tutunduğunuz zaman sizi bir yerlere ulaştırır. Bir ip merdivene tırmanan kişi, merdivenin sonuna kadar yükselir. Allahû Tealâ’nın ipi de öyle bir iptir ki, kişiyi Allah’a kadar ulaştırır. Allah’ın ipi 3. basamaktan 21. basamağa kadar devam eden bir müessesedir. O ipe sarıldığınız an, farklı bir konumdasınız. Allahû Tealâ Al-i İmran-112’de insanlara zillet, meskenet damgası vurulduğunu söylüyor. Miskinlik (meskenet) damgasından da zillet damgasından da bir insanın kurtulabilmesi mutlaka Allah’a ulaşmayı dilemesiyle mümkündür.
Dilediğiniz anda meskenet damgası da zillet damgası da sizden silinir. Artık siz bir miskin değilsiniz. Aktivite içinde olan, Allah’a ulaşmayı dileyen ve bu istikamette harekete geçen Allah’a ulaşma dileğinin sahibisiniz. Allah’a ulaşma dileği bütün insanları kurtuluşa ulaştıran ilk kapıdır. Bundan evvel insanların hangi durumda olduğunu Allahû Tealâ bildiriyor:
3/AL-İ İMRAN-103: Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ(ihvânen), ve kuntum alâ şefâ hufretin minen nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn(tehtedûne).
Ve hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve fırkalara ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki ni’metini hatırlayın; hani o zaman siz birbirinize düşman idiniz. (Sonra Allah), kalplerinizi uzlaştırdı da O’nun bu ni’meti ile artık kardeşler oldunuz. Siz, ateşten bir çukurun tam kenarında bulunuyordunuz da (Allah), sizi ondan kurtardı. Allah, size âyetlerini böyle beyan ediyor ki; böylece hidayete eresiniz.
Allah’ın ipi, sadece fırkalara ayrılmayanları kapsayan bir iptir.
Fırkalara ayrılmayanlar, dalâletten kurtulanlardır.
Fırkalara ayrılmayanlar, mü’minlerdir.
Fırkalara ayrılmayanlar, takva sahipleridir.
Kimler fırkalara ayrılmayanlarmış, beraberce gözden geçirelim:
30/RUM-30: Fe ekim vecheke lid dîni hanîfâ(hanîfen), fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâh(halkıllâhi), zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
Öyleyse vechini hanif olarak dîne (dînin kayyum olmasına) ikame et (kıyamda tut). Allah’ın o fıtratıyla ki, (Allah) bütün insanları (hanif) fıtratı ile yarattı. Allah’ın yaratmasında (ne dînde ne de hanif fıtratında) değişiklik olmaz. İşte bu kayyum olan (ezelden ebede kadar kıyamda kalacak, devam edecek) dîndir. Ve lâkin insanların çoğu bilmezler.
Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in Hz. İbrâhîm’in hanif dîninin sahibi olduğu bu âyet-i kerime ile kesinlik kazanıyor. Sadece hanif dîni ve hanif fıtratı var. Başka bir dîn, başka bir dîni yaşayabilecek olan başka bir fıtrat, yaşama kaabiliyeti yok insanlarda. Ve bütün insanlar hanif fıtratıyla sadece o dîni yaşayabilecek olan özellikte yaratılıyor. Öyleyse ikinci bir dînin oluşması zaten Allahû Tealâ tarafından kesin şekilde engellenmiştir.

30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (O’na ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
30/RUM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyeâ(şiyean), kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.
Sadece Allah’a yönelenler (Allah’a ulaşmayı dileyenler) fırkalara ayrılmamışlardır. Fırkalara ayrılmayanlar, sadece onlar Allah’ın ipine sımsıkı sarılmış olanlardır. Bunlar, takva sahipleridir. Takva sahipleri, Allah’a yönelenler (Allah’a ulaşmayı dileyenler)’dir.
Kur’ân-ı Kerim’de Allahû Tealâ, Allah’a ulaşmayı dileyenleri:
1- Âmenû olanlar olarak değerlendiriyor.
2- Münîb olanlar olarak değerlendiriyor.
34/SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mûminîn(mûminîne).
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minlerden bir fırka (Allah’a ulaşmayı dileyenler) hariç, ona (şeytana) tâbî oldular.
Bütün fırkalar şeytana; sadece bir tek fırka Allah’a kul olmuştur.
İşte mü’minleri oluşturan bu tek fırka, takva sahipleri...
Mü’minleri oluşturan bu tek fırka, Allah’a ulaşmayı dileyenler...
O tek fırka, fırkalara ayrılmayanların fırkası, Allah’a ulaşmayı dileyen kişilerin fırkası... Allahû Tealâ buyuruyor:
6/EN’AM-153: Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûh(fettebiûhu), ve lâ tettebiûs subule fe teferreka bikum an sebîlih(sebîlihi), zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn(tettekûne).
Ve muhakkak ki; bu, Benim Sıratı Mustakîmim’dir (fırkalara ayrılmayanların tek yolu olan Sıratı Mustakîm’dir). Öyleyse ona tâbî olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o (tâbi olduğunuz) yollar sizi, O’nun (Allah’ın) yolundan ayırır (fırkalara ayrılmış olursunuz). İşte böyle, size onunla vasiyet etti (emretti). Böylece takva sahibi olursunuz.
Allah’ın ahdini yerine getirmek 4 teslim içerir. Ruhu, vechi, nefsi ve iradeyi Allah’a teslim etmek. Bunun adına Allahû Tealâ “Sıratı Mustakîm” diyor.
Sıratı Mustakîm’in dışındaki bütün yollar fırkalara ayrılanların yollarıdır. Unutmayalım ki, Kur’ân-ı Kerim’de tam 7 tane Sıratı Mustakîm geçiyor. İşte kim Allah’a ulaşmayı dilerse, o birinci Sıratı Mustakîm’in üzerindedir. Bakıyoruz ki, bir defa daha görüyoruz k, sadece takva sahipleri Sıratı Mustakîm’in üzerindedir, diğerleri Sıratı Mustakîm’in üzerinde değildir, onlar fırkalara ayrılmışlardır.
Fırkalara ayrılmayanlar, tek fırkanın üzerindekiler mü’minlerdir.
Tek fırkanın üzerindekiler, Sıratı Mustakîm’in üzerinde olanlardır.
Allahû Tealâ Sıratı Mustakîm’in üzerinde olan insanların dizaynını veriyor bize ve diyor ki: “Hepiniz birden Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve fırkalara ayrılmayın!”
Allah’ın ipine sımsıkı nasıl sarılacağız? Allah’a ulaşmayı dileyeceğiz.
Kim Allah’a ulaşmayı dilerse, o Allah’a yönelen kişidir. Yöneldiği anda fırkalara ayrılmamış, tek fırkanın sahibi olmuş ve mü’min olmuştur. Allah’ın ipine sımsıkı sarılmıştır. O ip, Sıratı Mustakîm’dir. Al-i İmran Suresinin 103. âyet-i kerimesindeki Allah’ın ipi, fırkalara ayrılmayanların sahip olduğu iptir.
Kim Allah’a ulaşmayı diler de takva sahibi olursa o fırkalara ayrılmamıştır. Ayrılmamışsa, Allah’ın ipine sımsıkı sarılmıştır.
Al-i İmran Suresinin 103. âyet-i ke-rimesindeki Allahû Tealâ’nın ni’meti:
Düşman iken dost olma keyfiyeti...
Buradaki ni’met; Allah’ın Sıratı Mustakîm’i... Bütün sahâbe Allah’a ulaşmayı dilediler ve diledikleri anda Sıratı Mustakîm’in üzerinde oldular. İşte bu, sadece Allah’a ulaşmayı dileyenlerin Sıratı Mustakîm’idir. Bu Sıratı Mustakîm’e ulaşmadan evvel onlar fırkalara ayrılmışlardı. Allah’ın ipine sarılmamışlardı. Ne zaman ki, Allah’a ulaşmayı dilediler, Allah’a yöneldiler o zaman Allah’ın ipine (Sıratı Mustakîm’e) sarılmış oldular. Bu Sıratı Mustakîm’e sarılmadan evvel (Allah’a ulaşmayı dilemedikleri bir nokta) birbirlerine karşı düşman idiler. Bu Sıratı Mustakîm’e sarıldıkları zaman, (Allah’a ulaşmayı diledikleri zaman) Allahû Tealâ kalplerini telif etti ve Allah’ın bu telif etme (kalplerini birleştirme) ni’meti ile kardeşler oldular.
Âyetlerin tebliği ve açıklanması ve kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesi ve fırkalara ayrılmaktan kurtulması, takva sahibi olması, Allah’ın ipine sarılması onu 1. Sıratı Mustakîm’de kılıyor. Kişinin, Allah’a ruhunu ulaştırdığı taktirde hidayete ermesi söz konusu olduğuna göre, bu kişi bu noktadan itibaren artık dalâlette değildir.
En’am Suresinin 153. âyet-i kerimesinde bütün Sıratı Mustakîmler anlatılmıştır.
1. takvanın sahipleri Allah’a yönelenlerdir, Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir.
2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tagûtu yuhricûnehum minen nûri ilaz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, îmân eden o kimselerin dostu (ve yardımcısı)dır. Onları (onların nefslerinin kalplerini) zulümattan nura çıkarır. O kâfir kimseler ki; onlar tagutun (şeytanın) dostlarıdır. Onlar (onların nefslerinin kalpleri) nurdan zulümata çıkarılırlar. İşte onlar, ateş halkıdır. Onlar, orada ebedî kalıcıdırlar.
10/YUNUS-62: E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Muhakkak ki; Allah’ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun da olmazlar, öyle değil mi?
10/YUNUS-63: Ellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).
Onlar, âmenûdurlar (ölmeden evvel Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir) ve takva sahibi olmuşlardır.
10/YUNUS-64: Lehumul buşrâ fîl hayâtid dunyâ ve fîl âhıreh(âhıreti), lâ tebdîle li kelimâtillâh(kelimâtillâhi), zâlike huvel fevzul azîm(azîmu).
Onlara, dünya hayatında ve ahirette müjdeler (mutluluklar) vardır. Allah’ın sözü değişmez. İşte O, fevz-ül azîmdir.
30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (O’na ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
Her ikisinde de cehennemden kurtuluş söz konusudur. Her ikisi de fırkalara ayrılmaktan kurtulma noktası olan 1 numaralı başlangıç takvasını işaret ediyor.
Burada bir olgu ile karşı karşıyayız: 1 numaralı Sıratı Mustakîm, Allah’a ulaşmayı dileyenlerin Sıratı Mustakîm’idir. İşte bu Sıratı Mustakîm bir iptir. Allah’ın ipidir; insanları oradan alır mürşidine ulaştırır. 1. ip burada tamamlanır, yerini 2. ipe terkeder.
 

mutluluk yolcusu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Eki 2008
Mesajlar
21
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
2. ip farklı bir iptir; insanlardan bir ip... Al-i İmran Suresinin 112. âyet-i kerimesine göre Allah’ın ipine sımsıkı sarılanlardan ve insanlardan bir ipe sarılanlar, üzerlerine zillet damgası vurulmaktan kurtulanlardır. Üzerlerindeki zillet damgası silinenlerdir. Dalâletten kurtulanlardır.
Allah’ın ipine sımsıkı sarılmadıkça insanlardan bir ipe sarılamazsınız, ulaşamazsınız.
İnsanlardan bir ip, mürşiddir.
Onların dalâlette kalması konusunda iki ayrı sebep vardır:
1- Haddi aşmış olmaları.
2- Allah’a isyan etmeleri.
Allah’a ulaşmayı dilemeyenler, Allah’a isyan edenlerdir.
Allah’ın ipi, Allah’a ulaşmayı dilediğiniz anda sizi Allah’a kadar ulaştıracak olan bir iptir. Bu ip Sıratı Mustakîm’dir.
1. Sıratı Mustakîm, Allah’a ulaşmayı dilediğiniz noktada (3. basamak) ulaştığınız iptir. Kim Allah’a ulaşmayı dilerse o, Allah’tan kopması mümkün olmayan bir kulba sımsıkı yapışır. İşte o kulp, Allah’ın ipidir.
Allahû Tealâ buyuruyor:
2/BAKARA-256: Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lenfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun).
Dînde zorlama yoktur. Andolsun ki; irşad (hidayet yolu; Allah’a ulaştıran yol), gayy (dalâlet yolu; şeytana, cehenneme ulaştıran yol)dan açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. O zaman; kim tagutu (şeytanı ve şeytana ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah’a îmân ederse (mü’min olursa) (Allah’a ulaştıran yolu tercih ederse), artık andolsun ki; o, (Allah’tan) kopması mümkün olmayan (sağlam bir kulba) urvetül vuskaya (mürşidin eline) (tutunup) yapışmıştır. Allah SEMÎ’un ALÎM’dir.
Bu urvetül vuska (kulp), Allah’a ulaştıran irşad yolunun ipidir. İrşad yolu kendisi bir yoldur, Sıratı Mustakîm’dir. Zaten Bakara Suresinin 256. âyet-i kerimesi bir seçimi ifade ediyor. İrşad yolunu ve gayy yolunu kişi mukayese ediyor birbiriyle; ya gayy yolunu ya da irşad yolunu (rüşd yolu) seçiyor.
Burada yapışılacak olan kulp, hem Allah’a ulaştıran ip hem de insanlardan bir iptir.
Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesinde sonucunu görüyoruz (syf-29).
Eğer herhangibir sebeple bu kişi Allah’ın yolundan düşerse, Allah’a ulaşmayı dileyip Allah’a ulaştıktan sonra insan ve cin şeytanlar o kişiyi kandırırsa, kişinin ibadetleri yavaş yavaş aşağı doğru inmeye başlar ve kalbindeki bütün nurları Allahû Tealâ geri alır. Kalbindeki “îmân” kelimesini alır, kalbinin kapısını tekrar mühürler. Bu kişi hidayetten tekrar dalâlete geri dönmüştür.
Dikkat edin: 1. Sıratı Mustakîm, Allah’a ulaşmayı dilediğiniz noktadan (3. basamaktan) itibaren 7. basamağa kadar gelen kesimdir.
Sonra Allah’a yönelmiş durumdasınız. Allahû Tealâ size yardımlarını çok net bir şekilde ulaştırır. Allah’a ulaşmayı dilediğiniz an, artık herşey sizindir. Bu dileğin hemen arkasından Allahû Tealâ 7 tane furkan verir. Görmeyen, işitmeyen, idrak etmeyen bir insan iken (bir ölü iken) Allah sizi canlandırır: Gören, işiten bir hüviyet kazanırsınız.
Onlar ki, Allahû Tealâ kalplerine ulaşmıştır, kalplerini Allah’a döndürmüştür, göğüslerinden kalplerine nur yolu açmıştır. Ve huşû sahibi olduktan sonra hacet namazını kılmışlardır, Allah onlara mürşidlerini göstermiştir ve mürşidlerine ulaşmışlardır. Allah’ın ipine sarılanlar mürşidlerine ulaştıktan sonra, gene Allah’ın ipini bırakmadan Allah’ın Zat’ına Allahû Tealâ tarafından ulaştırılırlar. 7 gök katını aşan ruh Allah’ın Zat’ına ulaşır. Allah’ın Zat’ında yok olur.
Demek ki, Allah’a ulaşmayı dilediğimiz zaman bu noktadan itibaren Allah’ın ipine sımsıkı sarılmış oluruz. Bu ip bizi önce Allah’a ulaştırıyor ama orada herşey bitmiyor. Allah’ın ipi Allah’ın Kendisine düşen görevi gerçekleştireceğinin kesin bir işaretidir. Kim Allah’a ulaşmayı dilerse Allahû Tealâ söz vermiş, onu mutlaka Kendisine ulaştıracak; ulaştırıyor. Allah’a ulaşmayı dilediğimiz an 3. ve 7. basamaklar arasındakı 1. Sıratı Mustakîm üzerindeyiz (Allah’a ulaşmayı dileme Sıratı Mustakîm’i).
7. Basamaktan mürşidimize ulaştığımız 14. basamağa kadar yolun 2. kademesindeyiz. Bu, 2. Sıratı Mustakîm’dir (Allah’a yönelme Sıratı Mustakîm’i).
Mürşidimize ulaştığımız noktada ruhumuzun Allah’a ulaştırıldığı Sıratı Mustakîm, 3. Sıratı Mustakîm başlar. Bu Sıratı Mustakîm, Allah’ın ipinin 3. safhasıdır. 4 sebîlden oluşur:
1. sebîl, yatay sebîldir. Tâbî olunan dergâhtan ana dergâha kadar bir yatay sebîl.
2. sebîl, dikey sebîldir. Adı Tarıkî Mustakîm’dir. Ana dergâhtan altın kapıdan başlayıp, 7. gök katına kadar ulaşır. 7 tane gök katını birbirine bağlayan en büyük yol! 7 tane gök katını aşan bir yol!
3. sebîl, bir yatay sebîldir. 7. katta soldan sağa 7 tane âlemi aşan 3. Sıratı Mustakîm’dir.
4. sebîl, dikey sebîldir; Sidretül Münteha’dan Allah’a ulaştıran sebîldir.
Böylece sebîller tamamlanır. Allahû Tealâ’nın dizaynında bu sebîller bir bütünü ifade ve ihata eder. 4 sebîl, bir Sıratı Mustakîm ifade eder. Bu Sıratı Mustakîm, aksiyonel Sıratı Mustakîm’dir. Allah’a ruhun fizik standartlarına göre (ruh 7 tane gök katını aşarak), Allah’a ulaştıran Sıratı Mustakîm söz konusudur.
Fizik vücudumuzun Allah’a teslimini oluşturan Sıratı Mustakîm, 4. Sıratı Mustakîm’dir.
Nefsimizin Allah’a teslimini gerçekleştiren Sıratı Mustakîm, 5. Sıratı Mustakîm’dir.
İrşada ulaştıran Sıratı Mustakîm, 6. Sıratı Mustakîm’dir.
İrademizi Allah’a teslim etmemize bizi ulaştıran Sıratı Mustakîm, 7. Sıratı Mustakîm’dir.
7 tane Sıratı Mustakîm söz konusudur. Ve Allah’ın ipi 1., 2. ve 3. Sıratı Mustakîm’i kapsayan bir iptir ki, Allah’ın Zat’ına ulaştırır.
Öyleyse Allah’ın ipinin muhtevasında 3 tane Sıratı Mustakîm oluşur ve 3 tane de hidayet şekillenir. 3. hidayette ruhumuz Allahû Tealâ’ya ulaşıp Allah’ın Zat’ında yok olur. Allah’a ulaştıran ip burada sona erer.
64/TEGABUN-11: Mâ esâbe min musîbetin illâ bi iznillâh(bi iznillâhi), ve men yu’min billâhi yehdi kalbeh(kalbehu), vallâhu bikulli şey’in alîm(alîmun).
Allah izin vermedikçe, kimseye bir musîbet isabet etmez. Kim Allah’a âmenû olursa, Allah onun kalbine ulaşır. Ve Allah, herşeyi bilir.

Kalbe ulaşan Allahû Tealâ kalbe hidayet koyuyor, kalbin nur kapısını Allah’a çeviriyor. Kişinin göğsünden kalbine bir nur yolu açıyor. Kişi zikir yapıyor, Allah’tan gelen rahmetle fazl kişinin göğsüne geliyor, göğsünden kalbine ulaşıyor. Rahmet nurları kalbe giriyor ve fazıllar kalpte çekici güç olmadığı için kalbe giremiyorlar. Bu noktadan sonra kalbe giren %2 nispetindeki rahmet nuru o kişinin kalbinin huşûya ulaşmasını sağlıyor. Ve huşûya ulaşan kişi hacet namazını kılıp Allah’tan mürşidini soruyor. Allah ona mutlaka mürşidini gösteriyor. Çünkü mürşidini görmek huşû sahiplerine verilmiş bir haktır: Hacet namazını kılacak ve Allahû Tealâ’dan soracak!
Kalbe Allah’ın ulaşmasından itibaren geçen (8, 9, 10, 11, 12, 13, 14.) basamaklar 2. Sıratı Mustakîm’i kapsar. Burası 2. hidayetin ipidir. Allah’ın ipinin 2. bölümünü oluşturur.
Ne zaman ki irşad makamına ulaşırız, tâbiiyetimiz gerçekleşir; o ana kadar aldığımız 12 tane ihsanın ötesinde Allahû Tealâ’dan 7 tane de ni’met almamız söz konusudur. Burada Allah’ın ipinin 3. ve son bölümüne adım atıyoruz.
İrşad makamı Allah’ın bir farz emridir; kişi yerine getiriyor. Hacet namazını kılıyor, huşûya ulaşmışsa mutlaka Allahû Tealâ o kişiye mürşidini gösteriyor. Ve kişi Allah’ın gösterdiği o mürşide ulaşıyor. Tâbiiyetini gerçekleştiriyor. Ve kalbinin içine “îmân” yazılıyor. Aynı zamanda da gönderilen devrin imamının ruhu kişinin başının üzerinde yer alıyor. Sonra Allahû Tealâ o kişiye o güne kadar 1’e 10 verirken o günden itibaren 1’e 100 vermeye başlıyor. Ve bunu ruh Allah’a doğru gök katlarında yolculuğunu (seyri sülûk) artırdıkça 1’e 700’e kadar da çıkaracaktır. Allahû Tealâ o kişinin bütün günahlarını sevaba çeviriyor:
25/FURKAN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihanfe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah, seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafûr’dur (günahları sevaba çeviren), Rahîm’dir (rahmet gönderen).
Kişi, nefs tezkiyesine başlıyor. Fizik vücut nefs tezkiyesi boyunca güçleniyor, nefsin afetleriyle mücâdele kaabiliyeti kazanıyor. Ruh kişinin vücudundan ayrılıp Allah’a doğru yola çıkıyor. Böyle bir dizaynda Allahû Tealâ’nın kişiye herşeyin en güzelini nasip ettiğini görüyoruz. Ve ruh Allah’a doğru yaptığı yolculuğunu devam ettiriyor. Allah ile olan ilişkimizde bu müesseseye baktığımız zaman, burada Allah’ın emaneti olan ruhun Allah’a ulaştırılıp teslimi söz konusu oluyor. Ne zaman ruh, Allah’ın Zat’ına ulaşır da Allah’ın Zat’ında yok olursa Allah’ın ipi tamamlanmıştır. Allah’ın ipine sımsıkı sarılan kişi, Allah’ın ipine sarılarak o ipin ulaştıracağı makama (Allah’ın Zat’ına) ulaşmıştır. Emanet sahibine iade ve teslim edilmiştir. Allah’ın ipinin fonksiyonu burada bitmiştir. Burası 3. hidayeti ifade eder.
Allah ile olan ilişkilere baktığımız zaman Allah’ın ipinin insan hayatında son derece önemli bir yeri olduğunu görürüz. Bizi Allah’a ulaştıran ip, Allah’ın ipidir ve 3 tane Sıratı Mustakîm’den oluşur. Ruhun Allah’ın Zat’ına ulaşmasıyla 3. Sıratı Mustakîm de tamamlanır, ruh Allah’ın Zat’ında yok olur.
Allahû Tealâ: “Kim Allah’a ulaşmayı dilerse Allah onları Sıratı Mustakîm’e ulaştırır.” diyor.
Öyleyse Allahû Tealâ’nın sözüne dikkat edin: “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ki, hidayete eresiniz.” Hidayette olmak başka şeydir, hidayete ermek başka şeydir:
1. Sıratı Mustakîm, kişiyi hidayet üzere kılar.
2. Sıratı Mustakîm, kişiyi hidayet üzere kılar, hidayette kılar.
3. Sıratı Mustakim, hidayete erdirir.
Üçünün toplamı Allah’ın ipinin bütününü ifade eder.
Sevgili kardeşlerim, can dostlarım, gönül dostlarım! Allahû Tealâ’nın hepinizi hem cennet saadetine hem dünya saadetine ulaştırmasını Yüce Rabbimizden dileyerek yazımızı inşaallah burada tamamlıyoruz.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt