Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah'ın İnkar edenlere hemen azap vermemesİnİn sırrı (1 Kullanıcı)

acizanegünahkar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
1,082
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
İnsanların yaptıkları kötülüklerin karşılığını hemen almadıkları, her karşılığın belli bir vakte kadar ertelenmesi Kuran'da bildirilen sırlardan biridir. Allah bunu ayetlerinde şöyle bildirir:
Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azab ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir. (Fatır Suresi, 45)
Senin Rabbin rahmet sahibi (ve) bağışlayıcıdır. Eğer, kazandıklarından dolayı onları (azabla) yakalasaydı, şüphesiz onlara azabı (bir an önce) çabuklaştırırdı. Hayır, onlar için bir buluşma zamanı vardır, onun dışında asla başka bir sığınak bulamayacaklardır. (Kehf Suresi, 58)
Birçok insan yaptığı kötülüğün karşılığını hemen almayınca, kötülüklerin karşılıksız kalabileceğini zanneder. Hatta bu nedenden dolayı tevbe etmez, pişmanlık duymaz ve tavrını düzeltmez, karşılıksız kalacağını sandığı için azgınlığını daha da artırır. Akılsız olduğu için, bunun gelecek olan azabını daha da dayanılmaz yapacağını hesap edemez. Allah, bu konuda şöyle hükmetmektedir:
O küfre sapanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar, Biz onlara, ancak günahları daha da artsın, diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azab vardır. (Al-i İmran Suresi, 178)
Bu, Allah'ın insanları denemek için yarattığı bir ertelemedir. Oysa, her insanın yaptıklarının karşılığını alması için Allah Katında belirlenmiş bir süre vardır. O süre geldiğinde ne bir an öne alınır, ne bir an ertelenir. Allah, herkesin karşılığını mutlaka alacağını ayetlerinde şöyle açıklar:
Eğer Rabbinden geçmiş bir söz ve adı konulmuş (belirlenmiş) bir süre (ecel) olmasaydı, muhakkak (yıkım azabı) kaçınılmaz olurdu. (Taha Suresi, 129)
Onlara bir süre tanıyorum. Hiç şüphesiz Benim düzenim (cezalandırmam) sapasağlamdır. (Araf Suresi, 183)

:a03:



Ahhh Kardeşim öyle bir konuya değinmişsinki
ALLAH razı olsun
RABBİM tövbesi kabul edilen kullardan eylesin bizi
RABBİME muhabbet ve nuruna emanet olun.
"Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız. Nisa, 31"
 
H

hado77

selamun aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu
kuran-ı hakimin tefsiri denen halde dirayet tefsiri yani kişinin tefekküri ufkuyla yaptığı mealin ve anlamın en doğrusunu ALLAH teala bilir sırrınca her halukarda bir ecele tabi olması halleri bakımından ALLAH teala HAY celle celaluhudur. bu açıdan meal ve tefsir anlayışı güne ve zamana göre değişir demek anlamın şartalar çevresindeki görünümü olur. efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin rüyaları yorumlaması gibi kişisel ve o kişinin ahvaline uygun bir anlayışla kişisel bir rüya gibidir. hayra yormak denen her hal hakikatla kesiştiği her halde vuku bulur ve mealin özünü efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem yapar.

benim dediğimiz dışında anlam yükleyen cehennemdeki yerini hazırlasın diyen efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem toplamda rızık bakışlı dünyada ALLAH tealanın kusurdan münezzeh anlayışının insanda asgari nevş-ü nemalarının meal bazlı olsuğunu söyleyecek ve ücret isteme hususunu nazara verecekti. bu açıdan meal ancak bu husus da rabbani tutuma en yakın anlayışlar tarafından genel geçer haletle anlam kazanacaktı.

efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin tefsiri denen hal kuran-ı hakimin verdiği kıssaların bire bir yaşanmış halleridir. halbuki orda değildin diyen ALLAH TEALA o kıssalardaki ve o ahvaldaki kimselerin halini yaşamsal olarak onun ruhunda aksettirince meal artık bir yaşamdır ve en kamil anlamıyla tefsir edilmiş olur. ashab-ı uhduddan tutun firavunla olan mücadeleye kadar bu kıssaların ağır ağır okunması denen toplam haller 23 yıllık kuranın iniş süresini de açıklar. o haletler bir bir gönüllerde yaşanır. ve en doğru çözümleri üretenlere de peygamberlik aleyhisselam görevi verilir. bir tercihten çok meselye yaklaşınmı en rabbani olanlar o ekber zatlar aleyhisselamlardır. kişisel seyr ve sülık halleri içi boş anlayışlarda hurma kütüğü gibi savrulmayı gerektiri ki bu halde kuran-ı hakim meal olarak değil hakikat olarak yaşanılması istenen hale uygun düşer ve efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem artık aranandır.

azabun elim denen her türlü zillet hali bir sünnet eşliğinde kurtuluşu talep eden insanın bir ipe sığınması olacaktır ki al-i ehl-i beyt kavramı bu husus da bir kale olacak her türlü gayya vari meselenin çıkış noktasını oluşturacaktı.

kafirlere verilen mühletin kemala anlamı bakımından ALLAH teala hazretlerinin tavrı ile bundan nemalanmak isteyen insanların tavırları arasındaki her fark efendimiz sallalllahu aleyhi ve selleme verilen biat sözünün bozulması ve mühleti yani işkenceyi uzatma hali olacaktı.

bire bir müdahale denen her halde o kimselere karşı yapılan her çıkış esasen mühlet vermeyen ALLAH TEALA hazretlerinin kainattaki tecellisidir. yani onun sözü bizce destekli bir hal değildir ve bu hali farkediş denen her hal de kalben buğuz ile imanın en alt seviyesini oluşturur. bu açıdan verilen mühlet denen her hal esasen bir çarpılma halidir ve buğz eden mümminin kalbi inkisarıyla tevil olunur. diliyle düzeltme denen her hal artık bu halden nemalanmak denen her halle örtüştüğü ölçüde artık kızgın demirin elde tutulamsıdır ki imanı elde tutmak ateşi elde tutmayla eş değer olur. eğer fiili mücadele safahatı başlarsa artık o kızgın demirden bir zırh imali gerekecektir ki bu husus HZ.DAVUT aleyhisselamın ilmi denen gece ibadeti ve oruç ile desteklenmezse yapılan zırhı kullanan kimsenin el değiştirmesine sebep olacak ve o kişi yaptığı zırh ile mücadele ettiğini görecekti.

her kitabın aslı elinde olan ALLAH teala bu son elde onların zımamı bizim elimizdeydi sen kişisel olarak ortaya bir şey koy çünkü o orduların sahibi olan mirasçılarla mücadele etmek zorunda kalmak denen her halin verdiğin sözün sana hatırlatılması olacaktır der.

peki bu halde yapılması gereken hal bakımından gerçek anlam ancak kişinin mücadele safahatı bakımından kendisine verdiği mühlet olur ve ALLAH tealanın kainatında esasen bir çatlak olmadığı vaveyla-i firaki koparan her şeytani ameliyenin sahibinin insan olduğu görülür. efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin HZ ALİ radıyallahu teala anha verdiği ikinci bakış denen namahreme bakış hali dış dünyadaki haletlerin insanı etkilemesi değil o mevzu artık meselenin başındaki ALLAH tealanın farkındalığı idi ve kişi kendi ameliyesini kontrol ile artık dünyevi her türlü şerirden kurtuluş beyyinesini elde ediyordu.

ALLAH TEALA bakışı veya eylemi yasaklarken ki tavrı bir nakısiyet olarak insandaki haletti ve meal olarak insan esasen mühlet verilmeyendi ancak böyle bir hal kişisel bir dünya görüşünü ve taraf olarak hakkın yanından uzak her hali açıklıyordu. bu bakımdan ALLAH tealanın mühleti denen hal kişiseldir ve ancak gönlünde münkirlik taşıyan her hale karşı anlam ihtiva eder. yoksa ALLAH TEALA küfre diğer insanı etkileyecek şekilde izin vermez.

sene veya yıl veya asır bazlı meal anlayışı ashab-ı kiramın haleti olan her halin mümmin bir millet tarafından tekrar tekrar yaşanmışı olur. araç ve zaman bağımsız yaşama denen halde efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin baba olma hakim olma komutan olma ve peygamber olma vasıflarını müşahhaşlaştıran her halde mealin gerçeği denen onun salllallahu aleyhi ve sellem tefsir anlayışı olacaktı.

meseleye giriş ve gelişme açısından bu azim işin evvel emirde peygamber aleyhisselamlar tarafından yapıldığı anlamlıdır. diğer peygamberler de aleyhisselam bu husularda zırh yapma ve kuran-ı hakimden nemalanmak denen her halden uzak tutmayla zebur tevrat incil ve suhuf hükümlerinin destek noktalarını açıklarlar.

en ve birinci vazife olan HZ.ADEM aleyhisselamın tebcili ve ona yapılan yardım bakımından annemiz HZ.HAVVA validemize kadar ki her haletten onların ismine karşı tevbeyle azim bir duruş sergilerler. bu nedenle meal anlam bakımından kişisel tevbe kapısı olur ve şükürle birleştirilince de tevbe edenin şükrü olarak cehennemi azaptan kurtuluşa veyahut öyle zannedilen şeytanın ümitsizliğe düşürmesi ile babamızın kardeşinle olan ilişkilerini düzelt denen her türlü uyarısına karşı kulakların açık olması halleri göz önüne serdedilir.

kafirin küfrü karşısındaki tutum denen her hal kişisel anlayışın bir önder karşısında bir imam karşısında anlatımı olunca artık mealin yaşamsal boyutu kitapların esaslarından hangisine iman edildiğini gösterecek ve ALLAH teala hesap sırasının önceliği denen muhammed aleyhisselam ümmetini bu kitapları manene ve madden yaşattığı insanı sıraya hizaya sokarak şefaat makamlarına ulaştıracaktı. la ilahe illallah ancak 4 kitabın aslına ulaşmaya yetiyor ancak muhammeden rasulullah lafzı dünyadan kamil anlamda terhisi 1. sırada hesap verme seviyesine çıkarıyordu.

bu yüzden sırf iman etmek deiğimiz haller bakımından yahudi isevi çıkışlı hayat kaynakları kitapların özüne olan imanları da açıklayacak ve kişi kalbi ve eylemi tutumları ile ilk sıraya muhammeden rasulullah diyerek geçecekti.

ALLAH teala bizlerden razı olsun.
 

Sayili

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Şub 2009
Mesajlar
130
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Güzel Bilgiler Allah Razı Olsun Selam Ve Dua İle..
 

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0
İnsan "ne oldum dememeli, ne olacağım." demelidir...

Konuyu özetlersek; Allahu Teaala Hz.leri insana hidayete ermesi için ona ömür mühleti vermektedir.Bu ömür müddeti sırasında kendisini Yaratan'ı aramalı ve ona inanmalıdır.Bir insan 1 saniyede de müslüman olur, 1 saniyede de kafir olabilir.Bu durumda kimse kalkıp da "YaRabbi!.Bana ömür vermedin, ben bilmiyordum, kimse bana bir şery anlatmadı, cahil kaldım." diyemez..

Bir ateisti düşünün; yaşı 80 diyelim.Allah tarafından onun kalbine iman olarak 1 saniye içine gelmiş olsa ve dese ki LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDÜN RESULULLAH " dese ve o an ölse müslüman olarak ölmüş olur.

Bir müslüman da 80 sene yaşamış olsa Allah korusun kalbine şeytan ve nefsinden "ALLAH'A ARTIK BUNDAN BÖYLE İNANMIYORUM" dese o kişi kafir olarak ölmüş olur.
Onun için muhterem kardeşlerim.Her duamızda son nefesimizde, imanlı bir şekilde ölmeyi her zaman düşünmeliyiz.Aksi takdirde sonumuz korkunç olur, Allah korusun...
Cennet ve cehennem herkes için hazır beklemektedir.Dileyen Allah'ın yolunu tutar vesselam...
 

acizanegünahkar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
1,082
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Kardeşim;
ALLAH razı olsun çok güzel bir konuyu paylaşmışsın,
RABBİM nuruyla nurlandırsın cennet hatunu salihalardan eylesin,
selametle.
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Selmaünaleyküm canım kardeşim
Rabbim razı olsun çok güzel ve faydalı bir paylaşım emeğine sağlık.
Rabbimiz buyuruyor ki eğer bu dünyaya bir sineğin kanadı kadar değer verseydim kafirlere rızık vermezdim.
Müslüman olarak doğduk iman ile yaşamayı ve son nefesimizi şehadet kelimesiyle vermeyi rabbim bizlere nasip eylesin inşaaLLAH..Amin
Allaha emanet olunuz
selam ve dua ile...
 

ayşekar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2010
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Bizler günahlarımızı nekadar küçük görür tevbe etmeyi ertelersek bir gün gelir o günahların altında ezilmeye mahkum oluruz.Allah, nefsimizin ve şeytanın şerrinden göz açıp kapayıncaya kadar bizleri muhafaza eylesin.Amin.Emeğinize sağlık ,Allah razı olsun paylaşımınız için.
 

ayşe.a

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Tem 2008
Mesajlar
3,140
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Ahhh Kardeşim öyle bir konuya değinmişsinki
ALLAH razı olsun
RABBİM tövbesi kabul edilen kullardan eylesin bizi
RABBİME muhabbet ve nuruna emanet olun.
"Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız. Nisa, 31"

amin can kardeşim Rabbim hepimizden razı olsun inşaallah
içten samimi dualarınıza yürekten amin diyorum, güzel yüreğine sağlık :a03:
 

abdullah1354

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 May 2010
Mesajlar
135
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
ALLAH (c.c) herşeyin iyisini bilir
atalarımızda boşa dememiş: herşeyin bir zamanı ve karşılıgı var
kardeşim güzel paylaşımdı ellerine ,gözlerine sağlık
 
Y

YAGMURBEY

İnsan "ne oldum dememeli, ne olacağım." demelidir...

Konuyu özetlersek; Allahu Teaala Hz.leri insana hidayete ermesi için ona ömür mühleti vermektedir.Bu ömür müddeti sırasında kendisini Yaratan'ı aramalı ve ona inanmalıdır.Bir insan 1 saniyede de müslüman olur, 1 saniyede de kafir olabilir.Bu durumda kimse kalkıp da "YaRabbi!.Bana ömür vermedin, ben bilmiyordum, kimse bana bir şery anlatmadı, cahil kaldım." diyemez..

Bir ateisti düşünün; yaşı 80 diyelim.Allah tarafından onun kalbine iman olarak 1 saniye içine gelmiş olsa ve dese ki LA İLAHE İLLALLAH MUHAMMEDÜN RESULULLAH " dese ve o an ölse müslüman olarak ölmüş olur.

Bir müslüman da 80 sene yaşamış olsa Allah korusun kalbine şeytan ve nefsinden "ALLAH'A ARTIK BUNDAN BÖYLE İNANMIYORUM" dese o kişi kafir olarak ölmüş olur.
Onun için muhterem kardeşlerim.Her duamızda son nefesimizde, imanlı bir şekilde ölmeyi her zaman düşünmeliyiz.Aksi takdirde sonumuz korkunç olur, Allah korusun...
Cennet ve cehennem herkes için hazır beklemektedir.Dileyen Allah'ın yolunu tutar vesselam...


birşey bu kadar güzel anlatılır izah edilir işte ALLAH razı olsun KARDEŞ..
 

arzu74

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ara 2009
Mesajlar
2,336
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
50
anlamlı paylaşım için teşekkürler selamlar:)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt