Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah'ın İnkar edenlere hemen azap vermemesİnİn sırrı (2 Kullanıcı)

ayşe.a

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Tem 2008
Mesajlar
3,140
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
İnsanların yaptıkları kötülüklerin karşılığını hemen almadıkları, her karşılığın belli bir vakte kadar ertelenmesi Kuran'da bildirilen sırlardan biridir. Allah bunu ayetlerinde şöyle bildirir:
Eğer Allah, kazandıkları dolayısıyla insanları (azab ile) yakalayıverecek olsaydı, (yerin) sırtı üzerinde hiçbir canlıyı bırakmazdı, ancak onları, adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman, artık şüphesiz Allah Kendi kullarını görendir. (Fatır Suresi, 45)
Senin Rabbin rahmet sahibi (ve) bağışlayıcıdır. Eğer, kazandıklarından dolayı onları (azabla) yakalasaydı, şüphesiz onlara azabı (bir an önce) çabuklaştırırdı. Hayır, onlar için bir buluşma zamanı vardır, onun dışında asla başka bir sığınak bulamayacaklardır. (Kehf Suresi, 58)
Birçok insan yaptığı kötülüğün karşılığını hemen almayınca, kötülüklerin karşılıksız kalabileceğini zanneder. Hatta bu nedenden dolayı tevbe etmez, pişmanlık duymaz ve tavrını düzeltmez, karşılıksız kalacağını sandığı için azgınlığını daha da artırır. Akılsız olduğu için, bunun gelecek olan azabını daha da dayanılmaz yapacağını hesap edemez. Allah, bu konuda şöyle hükmetmektedir:
O küfre sapanlar, kendilerine tanıdığımız süreyi sakın kendileri için hayırlı sanmasınlar, Biz onlara, ancak günahları daha da artsın, diye süre vermekteyiz. Onlar için aşağılatıcı bir azab vardır. (Al-i İmran Suresi, 178)
Bu, Allah'ın insanları denemek için yarattığı bir ertelemedir. Oysa, her insanın yaptıklarının karşılığını alması için Allah Katında belirlenmiş bir süre vardır. O süre geldiğinde ne bir an öne alınır, ne bir an ertelenir. Allah, herkesin karşılığını mutlaka alacağını ayetlerinde şöyle açıklar:
Eğer Rabbinden geçmiş bir söz ve adı konulmuş (belirlenmiş) bir süre (ecel) olmasaydı, muhakkak (yıkım azabı) kaçınılmaz olurdu. (Taha Suresi, 129)
Onlara bir süre tanıyorum. Hiç şüphesiz Benim düzenim (cezalandırmam) sapasağlamdır. (Araf Suresi, 183)

:a03:
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
Esselamu aleykum,

Gayretlerin için teşekkür ederim kardeşim,hayırlı bir paylaşım olmuş...
 

kalemgenç

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ocak 2009
Mesajlar
499
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
46
s.a. paylaşımınız için Rabbim razı olsun. insanoğlu çok nankör Yüce yaratıcısı ALLAH'a karşı bile fütursuzca karşı gelebiliyor isyan edebiliyor.....
Rabbim bizleri sırat-ı mustakim'den ayırmasın.
selam ve dua ile...........
 

_AYDIN_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Eyl 2009
Mesajlar
1,485
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
selamün aleyküm...
güzelbi paylaşım olmuş,emeğine sağlık....
RABBİME emanet ol...
 

ayşe.a

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Tem 2008
Mesajlar
3,140
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
s.a. paylaşımınız için Rabbim razı olsun. insanoğlu çok nankör Yüce yaratıcısı ALLAH'a karşı bile fütursuzca karşı gelebiliyor isyan edebiliyor.....
Rabbim bizleri sırat-ı mustakim'den ayırmasın.
selam ve dua ile...........

aleykümselam kardeşim Rabbim hepimizden razı olsun inşaallah..
selametle:a03:
 

Vuslat 71

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Kas 2009
Mesajlar
59
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
selamun aleyküm emeğine sağlık kardeş faydalı paylaşım için
 

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0
Allahımızın insanlara vermiş olduğu her vakit ve hayat onun kurtuluşuna ve tevbe etmesine fırsat vermesi Rahmetindendir.Eğer bir kul günah işleyip de hemen onu cezalandırmış olsaydı kul diyecekti ki..
"Ya Rabbi!..Bana bir fırsat verseydim belki tevbe edip huzuruna gelirdim.Oysa sen bana hiçbir fırsat vermedin" derdi.Bu arada Allah ona haksızlık etmiş olurdu.Yüce Rabbimiz Adildir.Hiçbir zaman haksızlık etmez.Kullarına karşı çok merhametlidir..

Bu güzel paylaşımlarınız için herkese teşekkür ederim..
 

ayşe.a

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Tem 2008
Mesajlar
3,140
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Allahımızın insanlara vermiş olduğu her vakit ve hayat onun kurtuluşuna ve tevbe etmesine fırsat vermesi Rahmetindendir.Eğer bir kul günah işleyip de hemen onu cezalandırmış olsaydı kul diyecekti ki..
"Ya Rabbi!..Bana bir fırsat verseydim belki tevbe edip huzuruna gelirdim.Oysa sen bana hiçbir fırsat vermedin" derdi.Bu arada Allah ona haksızlık etmiş olurdu.Yüce Rabbimiz Adildir.Hiçbir zaman haksızlık etmez.Kullarına karşı çok merhametlidir..

Bu güzel paylaşımlarınız için herkese teşekkür ederim..

biz teşekkür ederiz kardeşim faydalı olabilmek dileğiyle inşaallah..
 

kalbiminurlandır

Eposta Onaylanmamış Üyeler
Katılım
7 Tem 2008
Mesajlar
4,040
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
SELAMUNALEYKUM sevgili adaşım :a12:
Cenab-ı Hakk razı olsun senden paylaşımın için.
hayatımıza da yansıtabilmemiz duasıyla :H
Rabbim bizleri hem affet hem adam et :A
 

ayşe.a

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Tem 2008
Mesajlar
3,140
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
SELAMUNALEYKUM sevgili adaşım :a12:
Cenab-ı Hakk razı olsun senden paylaşımın için.
hayatımıza da yansıtabilmemiz duasıyla :H
Rabbim bizleri hem affet hem adam et :A

ve aleykümselam canım kardeşim Rabbim hepimizden razı olsun inşaallah..
selam ve dua ile:a03:
 

AY-YA

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Ara 2008
Mesajlar
2,370
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Rabbim günahlarımızı affeylesin ...selam ve dua ile
 

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0
İBRAHİM SURESİ

42. Ve Allah Teâlâ'yı zalimlerin yaptıkları şeylerden gafil sanma. Onları kendisinde gözlerin korkudan dışarı fırlayacağı bir gün için tehir eder.

Bu mübarek âyetler, Cenab-ı Hak'kın bütün zalimce halleri bildiğini ve zalimlerin akıbeti en müthiş, hayret verici bir günde azap göreceklerini hatırlatıyor. Ve Resül-i Ekrem'in bu müthiş gün ile insanları korkutmakla emrolunduğunu ve o günde zalimlerin nasıl boş bir temennide bulunacaklarını ve bu temennilerinin nasıl reddedileceğini beyan buyurmaktadır. Şöyle ki: Hak Teâlâ Hazretleri Yüce Peygamberini teselli ve zâlimleri tehdid etmek için buyuruyor ki, (Ve Allah Teâlâ'yı zalimlerin) kâfirlerin, hak ve hakikate tecavüz edenlerin (yaptıkları şeylerden) gayrı meşru muamelelerden, inkarcı ve zalimce hareketlerden (gafil sanma) Cenab'ı Hak onların bütün işlediklerini tamamen bilmektedir onları derhal lâyık oldukları azaba kavuşturmaması bir hikmet gereğidir. (Onları) onların azaplarını (gözlerin korkudan dışarı fırlayacağı) görülecek felâketlerden, müthiş manzaralardan dolayı gözlerin yukarıya dikilerek açık kalacağı, göz kapaklarının hareket edemiyeceği (birgün için tehir eder) o günde artık lâyık oldukları azaba kavuşmuş olurlar.

Gaflet, bir ruhsal durumdur ki, insan işlerin haki kat I arını öğrenmekten men eder ve diğer bir bakımdan da gaflet, sakınma ve uyanıklığın azlığından dolayı, insana arız olan bir unutma ve hatadır. Böyle bir durum ise Allah hakkında mümkün değildir, böyle bir gafletten Cenab'ı Hak'kın uzak olduğu ise Resül-i Ekrem'ce katiyyen bilinmektedir. Binaenaleyh böyle "gafil sanma" diye emir edilmesi, zalimler hakkında bir vad'dir, zulme uğramışlar hakkında da bir tesellidir, zalimlerden intikam alınacağını ilândır. Ve böyle bir emir, görünürde Hz. Peygamber'e yönelik ise de gerçek durumda ümmetin fertlerine yöneliktir, ta ki uyanık bulunsunlar.

43. -Öyle ki- başlarını yukarıya dikerek koşarlar. Gözleri kendilerine dönüp bakamaz ve yürekleri ise bomboş hava kesilmiş bulunur.

O zalimlerin azabı geri bırakılır (öyle) müthiş bir güne (ki) o günde zalimler (başlarını yukarıya dikerek) gözlerini sema tarafına çevirip birbirine bakamıyarak (koşarlar) çağırıldıkları tarafa bir korku ve dehşette, bir zillet ve miskinlikle çabucak varmaya çalışırlar (gözleri kendilerine dönüp bakamaz) gözleri bir dehşetle yukarıya yönelik olarak apaçık bir halde kalır, göz kapakları kendilerine bakabilmek için harekette bulunamaz (ve yürekleri ise bomboş hava kesilmiş olur) yani: Kalpleri pek ziyade hayret ve dehşetten dolayı akıldan, anlayıştan uzak, âdeta bomboş bir hava kesilmiş gibi bir halde kalmış olur.

Muhtî, davet edene sür'atle koşan demektir. Zelil, sakin ve korkuyla koşan mânasına gelir. Çoğulu "muhtün" dir. "Mukni" de başını yukarıya kaldıran demektir. Başkasına iltifat etmeksizin önünde olan bir şeye gözü ile bakıp duran manâsında kullanılmaktadır. Çoğulu: "Muknün" dir. "ikna" da başını yukarı kaldırmak demektir.





44. Ve insanları korkut, o azabın kendilerine geleceği bir gün ile ki, o zalim olanlar diyeceklerdir ki; Ey Rab'bimiz!. Bizi bir yakın vakite kadar tehir et, senin davetine uyalım, ve Peygamberlere tabî olalım. -Onlara denilecektir ki "sizin için bir zeval yoktur" diye siz evvelce yemin etmiş değil mi idiniz?.

Artık Resulüm!. O zalimler, o müthiş günü düşünsenler!. (Ve) sen de (insanları) o gibi zâlimleri, kâfirleri veya bütün insanlığı (korkut) o günün müthiş neticesini kendilerine ihtar et (o azabın kendilerine geleceği bir gün ile ki) o pek korkunç olduğu bildirilen kıyamet günü ile ki: (O zalim olanlar) o gün (diyeceklerdir ki: Ey Rab'blmiz!. Bizi bir yakın güne kadar tehir et) bizi az bir müddet için dünyaya iade buyur (senin davetine uyalım) seni birleyerek ve kutsayarak kötü hareketlerimizi, yanlı; inançlarımızı terkeyleyelim (ve Peygamberlere tâbi olalım) onların davet ettikleri şeylere uyalım. O zalimlerin bu temennilerini reddetmek ve kendilerini kınamak için denilecektir ki: (sizin için bir zeval yoktur diye siz evvelce) daha dünyada iken (yemin etmiş değil mi idiniz?.) yani: Siz katiyyen iddia ediyordunuz ki:

Dünyada daima nefsani zevklerinize kavuşacaksınız, sizin için bir dirilme, bir neşir, başka bir âleme geçiş vuku bulmayacaktır, hayat, yalnız bu dünya hayatından ibarettir. Artık ne kadar cahilce, zalimce hareketlerde bulunmuş olduğunuzu şimdi anladınız değil mi? Size o kadar cehalet yakışır mı idi?





45. Halbuki, siz nefislerine zulmetmiş olanların yurtlarında ikamet etmiş ve onlara neler yapmış olduğumuz sizin için apaçık belli olmuş idi ve sizin için misaller de beyan etmiştik.

Allah tarafından o zâlimleri daha fazla kınamak için şöyle buyuruluyor: (Halbuki siz) ey zalimler!, kâfirler!, daha dünyada iken sizden evvel (nefislerine zulüm etmiş olanların yurtlarında ikmet etmiş) idiniz. Onların tarihi hâllerini, başlarına gelmiş olan fecî felâketleri anlamış idiniz. (Ve onlara neler yapmış olduğumuz) onları o çirkin amellerinden dolayı nasıl helake, cezalara uğratmış olduğumuz eserleri görmekle, tarihî haberlerin nakledilmesiyle (sizin için apaçık belli olmuştu) bunlardan birer ibret dersi almalı değil mi idiniz? (ve) özellikle (sizin için misaller de beyan etmiştik) semavî kitaplarda ve Peygamberlerin lisanları vasıtasiyle bir çok kavmin zulümleri, küfürleri yüzünden ne gibi korkunç âkibetlere uğratılmış oldukları bildirilmiş, birçok ibret verici misaller gösterilmiştir. Ne için onlardan istifade ederek uyanmadınız, fena hareketlerinizi terketmediniz, fırsatı elden çıkarmış oldunuz?. Artık sizin için dünyaya iade ile kaybolanı telâfi etme imkân söz konusu olamaz. O misaller, Cenab-ı Hak'kın dilediği kimselere kendi kötü amelleri sebebiyle dünyada da ahrette de azap edeceğine pek açık birer delil bulunmuştur. Elverir ki, onlardan bir ibret dersi alınsın.

ÖMER NASUHİ BİLMEN/ Kur'an-ı Kerim meal ve Tefsiri
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt