mürmüdük
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 7 Tem 2009
- Mesajlar
- 6,952
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 53
- Web Sitesi
- anadoluhaber.blogcu.com
ALLAHA İTAAT EDENLERE KARŞI SEVGİ
İSYAN EDENLERE KARŞI NEFRET
Saadeddin Ustaosmanoğlu
Kâinatın Efendisi buyuruyorlar; “Nas uykudadır öldükleri zaman uyanırlar.”
Uyku hali farkındalığının hangi hâl’i ifade ettiğini kim nasıl anlayabilir. Ben idrak sahibiyim dememin bana ne faydası var? Ölçülerin yine ölçülerle(!) tepelendiği nefs meydanında, aldanmamanın hakîki ölçüsü ne?
İlim ve amelin meczine meydan vermeyen bilginin, nefs meydanında arz-ı endam etmesinin ne mânâya geldiğine, dikkat nazarımızı atfetmeyi becerebiliyor muyuz?
Kuru bilginin mahiyetine nüfûzu gerektiren gerekli ahlâk; ve nasıl olmalı?.. Bilginin çokluğu ve çeşitliliğinden kaynaklanan sahte tatmin duygusunun, bilginin hakiki mahiyetine nisbeti nasıl kurulmalı?
İlim ne? İrfan ne? Ahlâk ne?..
Bu “ne”lerin nereden nasıl neşet ettiği bir yana, birbirlerine karşı ve kendi içlerinde belirttikleri nüanslara, feraset nazarımızı atfetmemiz nasıl olmalı?
Ne olmalı? Nasıl olmalı? Niçin olmalı? Vs...
Bedavacılığa kaçmamak şartıyla, zamanüstü mânâ ifadesinde kelâm edenlerden, Abdullah İbni Ömer Radıyallahu Anhu’dan:
“Ömrüm boyunca oruç tutsam, hiç uyumadan geceyi ibadetle geçirsem, malımı parça parça Allah yolunda infak etsem ve bu hâl üzere ölsem... Fakat gönlümde Allah’a itaat edenlere karşı bir sevgi, isyan edenlere karşı da bir nefret duygusu olmasa... Bütün bu yaptıklarımdan bir fayda göremem!”
Âmiyâne tâbirle, at izinin it izine karıştığı bu hengâmede, bu mânânın ifadecisi sağlam itikad zemini nasıl temin edilebilir? Dert bu!
Yapıp etmelerin, asgarî ahlâkî normlara bile uygunluğu gözetilmeyen böylesi bir vasat, itikad felâketine dûçar kaldığımızın alâmetidir... “Amaan; itikad da ne”, diyenlerin veya hâl ifadesinde böyle yaşayanların sayısı o kadar çok ki! Nasıl bir çukura yuvarlandık; izahı bile zor.
İSYAN EDENLERE KARŞI NEFRET
Saadeddin Ustaosmanoğlu
Kâinatın Efendisi buyuruyorlar; “Nas uykudadır öldükleri zaman uyanırlar.”
Uyku hali farkındalığının hangi hâl’i ifade ettiğini kim nasıl anlayabilir. Ben idrak sahibiyim dememin bana ne faydası var? Ölçülerin yine ölçülerle(!) tepelendiği nefs meydanında, aldanmamanın hakîki ölçüsü ne?
İlim ve amelin meczine meydan vermeyen bilginin, nefs meydanında arz-ı endam etmesinin ne mânâya geldiğine, dikkat nazarımızı atfetmeyi becerebiliyor muyuz?
Kuru bilginin mahiyetine nüfûzu gerektiren gerekli ahlâk; ve nasıl olmalı?.. Bilginin çokluğu ve çeşitliliğinden kaynaklanan sahte tatmin duygusunun, bilginin hakiki mahiyetine nisbeti nasıl kurulmalı?
İlim ne? İrfan ne? Ahlâk ne?..
Bu “ne”lerin nereden nasıl neşet ettiği bir yana, birbirlerine karşı ve kendi içlerinde belirttikleri nüanslara, feraset nazarımızı atfetmemiz nasıl olmalı?
Ne olmalı? Nasıl olmalı? Niçin olmalı? Vs...
Bedavacılığa kaçmamak şartıyla, zamanüstü mânâ ifadesinde kelâm edenlerden, Abdullah İbni Ömer Radıyallahu Anhu’dan:
“Ömrüm boyunca oruç tutsam, hiç uyumadan geceyi ibadetle geçirsem, malımı parça parça Allah yolunda infak etsem ve bu hâl üzere ölsem... Fakat gönlümde Allah’a itaat edenlere karşı bir sevgi, isyan edenlere karşı da bir nefret duygusu olmasa... Bütün bu yaptıklarımdan bir fayda göremem!”
Âmiyâne tâbirle, at izinin it izine karıştığı bu hengâmede, bu mânânın ifadecisi sağlam itikad zemini nasıl temin edilebilir? Dert bu!
Yapıp etmelerin, asgarî ahlâkî normlara bile uygunluğu gözetilmeyen böylesi bir vasat, itikad felâketine dûçar kaldığımızın alâmetidir... “Amaan; itikad da ne”, diyenlerin veya hâl ifadesinde böyle yaşayanların sayısı o kadar çok ki! Nasıl bir çukura yuvarlandık; izahı bile zor.