Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah Teâlâ söyle buyuruyor: (1 Kullanıcı)

HUSEYIN SASMAZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Mesajlar
1,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
Allah Teâlâ söyle buyuruyor:
"Muhakkak ki Biz peygamberlerimizi ve iman edenleri hem dünya hayatında, hem de meleklerin şahid olacağı günde muzaffer kılacağız." (el-Mü'mın, 40/51).
Kur'an, bize Firavun kıssası ile, Firavunî toplumların temel özelliklerini belirleme imkânı veriyor. Buna göre bu tür toplumların en temel özelliği, Allah'ın yeryüzündeki hakimiyetini reddetmeleridir. Firavun'un ilâhlık ve rablik iddiası, gerçekte Allah'ı ya da o toplumda varlığı kabul edilen ilahları yok saydığını değil; yeryüzünde kendisinden başka itaat edilecek, kanun koyacak, yönetecek güç tanımadığını ifade eder.
Kur'an'ı Kerimde Hz. Musa'nın Firavunla mücadelesi ayrıntılı şekilde açıklanmıştır. Hz. Musa gönderildiği kavmi cehalet ve sapıklık içerisinde buldu. Onları Hakka davet etti, yurdundan çıkarıldı, savaştı ve sonunda Allahu Teala'nın izniyle kazandı.
Allah Kur'an'ı Kerimde Firavun hakkında şöyle bildiriyor:
"... Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten haddi aşanlardandı." (Yunus Suresi, 83).
Firavun, kavminin kadınlarını sağ bırakarak, tüm erkek çocuklarını öldürüyor ve halkına dayanılmaz işkenceler uyguluyordu. Tüm Mısır ona aitti; dolayısıyla çok büyük bir zenginlik ve ihtişam içerisinde yaşıyordu. Kimse Firavun'a itiraz edemiyor, ona baş kaldıramıyordu. Kendisinin Mısır'ın ve tüm İsrailoğulları'nın ilahı olduğunu iddia ederek sapkınca büyükleniyordu.
Firavun'un zulüm ve işkencelerinin sona ermeyeceği, kesinlik kazanınca, Hz. Musa'ya İsrailoğullarını bir gece, Mısır'dan çıkarması emri verildi. Durumu öğrenen Firavun, hemen harekete geçerek büyük bir ordu topladı. Amacı, İsrailoğullarını bütünüyle yok etmekti. Ama Allah'ın da bir hesabı vardı. Firavun ve ordusu, Hz. Musa ve İsrailoğullarına yol vermek için yarılan Kızıldeniz'in yeniden birleşen suları içinde yok olup gitti. Böylece Allah, Firavun ve halkını tapınırcasına sevdikleri çeşmelerden, bahçelerden, hazinelerden, o güzel yerlerden çıkardı ve bunları İsrailoğullarına miras yaptı. Zorba Firavun, Kızıldeniz'in suları arasında artık her şeyin bittiğini, boğulacağını anlayınca, "Gerçekten İsrailoğullarının inandığından başka tanrı olmadığına inandım; ben de Müslümanlardanım" dedi, ama iş işten geçmişti. Allah, Firavunu denizde boğdu ve cesedini gelecek nesillere ibret olması için denizden çıkartarak bir tepeye attı.
Bugünkü zorbalarla, Kur'an'ı Kerimdeki bahsedilen zorbaların arasındaki fark nedir? Hüsnü Mübarek ve Gaddafi gibi çağımızın büyük zorbaları da, Firavun gibi ilah rolünü almak istedi, kendisinin ilah, yani kanun koyucu olmadığını savunanları da kesip öldürdü. Nasıl Hz. Musa'nın zamanında Firavun erkek çocuklarını katletmek için çabaladıysa, Mübarek ve Gaddafi'de Mısırlı ve Libyalı çocukların ve gençlerin zihniyetlerini katletmek için, onların düşüncelerini ve davranışlarını İslam dışı yapmak için uğraştı... Kendi halkını işsiz bıraktı, batıdaki İslam düşmanlarıyla işbirliği yaptı...
Aynı şekilde Hz Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in zamanında, Ebu Cehil ve Ebu Leheb gibi zorbalar vardı. Peygamberimizde onlarla mücadele etti. Aslında batıl fikirlere ve zorba yöneticilere karşı fikri ve siyasi çatışmada bulunmak, Peygamberimizin Mekke dönemindeki değişim metodun bir parçasıydı. Ancak Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'den sonra, zorbalara karşı mücadelede bulunacak başka peygamber gelmeyecektir. Allahu Teala Kur'an'ı Kerimde, bizlere peygamberlerin zorbalara karşı mücadelelerini elbette boşuna anlatmamıştır. Bizler için büyük dersler var bu kıssalarda. Bu anlatımlardan ders ve ilham alıp, bugünkü zorbalara karşı mücadele etmemiz zaruridir.
Nitekim Hizb-ut Tahrir gençlerinden peygamberlerin çizgisinden yürüyerek, zorbaları sorguya çeken şahsiyetler doludur. 1978 Temmuzu'nda, sözde "İslam Devrimi"nin ilanından sonra gerçek yüzünü ortaya koyan Gaddafi, Sünneti inkar etmekle meşhurdur. Gaddafi'nin, Yeşil Kitabının İslam'la bağdaşmadığını söyleyen bir ulema grubu çıktı ortaya.
Fakat Kaddafi bu sefer derhal İslam'ın hassas olduğu noktalara saldırmaya başladı. İslam'ın temeli olan Sünnet, hadis, kıyas, icma ve Şer'iatın gerçek İslam olmadığını, gerçek İslam'ın sadece Allah'ın kelamı olan kutsal Kur'an'dan ibaret olduğunu iddia etmeye başladı.
Hizb-ut Tahrir de Sünnet'in vahy olduğunu ispatlamak için Kaddafi'ye bir heyet gönderdi. Kaddafi ile heyet arasında 4 saat süren bir görüşme gerçekleşti. Toplantıda sunulan delilleri reddeden Kaddafi heyetteki dört kişiyi üniversite kampuslarında astırdı. Böylece Kaddafi hak sahiplerine cevap veremeyince, Firavun ve Nemrutun şiddet yöntemini kullanmış oldu.
Bizler zorbaları devirerek adaleti sağlayan güçlü bir nesil olabilmemiz için İslam'ı derin şekilde araştırıp sağlam bilgilenerek, zorbaların yalanlarını ve bahaneleri çürütmeliyiz. Bütün bu hain zorbaların zayıf noktalarını açığı çıkarmamız lazım ki o zorbalar zayıf kalsın ve devrilsin. Nasıl Hz. İbrahim keskin bir delille Nemrut'u susturup, fikirlerini çürüttüyse, bizlerde çağımızdaki zorbaları çökertmeliyiz.
Zorbalar aslında sadece İslam dünyasında değil Avrupa'da da var. Müslümanları baskıyla ve tehditlerle entegre etmeye çalışan siyasetçiler çoktur. Müslümanların İslami kimliğini kaybetmeleri için, Anti radikalleşme planını hazırladılar... İşte burada Hz. İbrahim ve Hz. Musa'nın çizgisinden giderek susmayıp ve pasif olmayıp, bu zorbaların planlarını deşifre etmeliyiz. Batıdaki bu yönetimlerin Müslümanlara karşı hangi komplolar yaptıklarını açığa çıkarmalıyız.
Batıdaki zorbaları, Nemrut gibi zorbalara benzetilebilir. Çünkü her iki tarafta onlara karşı çıkanlara ve hemfikirde olmayanlara baskı yapıyorlar. Nemrut insanlara baskı yaparak ilah olduğunu savunuyor ve bunun üzerine deliller getiriyordu. Aynı şekilde Danimarka'daki zorbalarda özgürlüğün bekçisi olduklarını savunuyor ve fikirlerine uymayanları baskıyla entegre etmek istiyorlar. İşte nasıl Hz. İbrahim, kesin delilerle, Nemrutun ikiyüzlülüğünü ve yanlış fikirlerini çürüttüyse, bizlerde, aydın delillerle, bu zorbaların ikiyüzlülüğünü ortaya çıkartıp, batıl fikirlerini çürütmemiz gerektir.
Batıdaki zorbalar olsun, İslam dünyasındaki zorbalar olsun, hiç bir zaman haksızlığa karşı göz yumarak susmamız doğru değildir. Zorbalara veya haksızlıklara karşı iki dille konuşmak veya çift anlamlı ifadelerde bulunmak veya imalı şekilde görüş öne sürmek, caiz değildir. Mücadelemiz net, açık ve cesaretli bir şekilde gerçekleşmesi lazım. Ayrıca zorbaların batıl fikirlerini çürütebilmemiz için, neyin hak ve neyin batıl olduğunu ve neyin adalet ve haksızlık olduğunu araştırmamız farzdır. Çünkü bilgilenmeden, zorbalara karşı mücadele etmek gerçekleşemez.
Son söz olarak, bugünkü konumuzdan şu 4 hususu kavramamız lazım:
1. Zorbaları sorguya çekmek ve küfürle mücadele etmek peygamberlerin büyük göreviydi. Başka ifadeyle peygamberler ancak barış mesajı getirmemiştir ki onlar şartsız barış isteyen Gandi zihniyetli şahsiyetler değillerdi.
2. Zorbaların yönetmesi asla süresiz ve ebedi devam edecek değildir. İlah rolünü almayı çalışan zorbalar, belirli zamandan sonra devrilmeye mahkûmdur ve adalet eninde sonunda sağlanacaktır. Tarih buna delil olan en büyük şahittir. 50 yıl da geçse, 100 yıl da geçse, neticede zorbalar devrilecektir. Her ne durumda olursa olsun umutsuzluğa kapılarak değişim ve adaletin vuku bulacağını inkar etmek, yersizdir.
3. Zorbalara karşı pasif olup, yapılan zulmü kabullenmek asla caiz değildir. ‘'Beni ilgilendirmiyor'' veya "ben bir şey yapamam'' gibi tavırlar Müslüman'ın tavrı olamaz. Aksine zorbaya karşı mücadelede bulunmak farzdır.
4. Zorbaların belirli zamandan sonra devrileceğine kesin şekilde inansak ta bu ancak zorbalarla mücadele sonucunda gerçekleşir... Çünkü değişim elbette bir takım insanların elleriyle gerçekleşecek. Yani pasif oturup, Allah tarafından bir şeyler beklemekle zorbalar devrilmez ve adalet sağlanmaz.
Elhamdulillahi rabbil Alemin.
Zeynep Afra
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt