soner.ulgur
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 1 Eyl 2008
- Mesajlar
- 52
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 46
ALLAH RIZASI İÇİN YARIM EKMEK VERMEDİ
Ebu Bekir Şibli, dördüncü asır zahidlerindendir. Ta¬savvufla fıkhı birleştiren eşsiz bir maneviyat büyüğüdür. Bağdat'lı fırıncı ününü duyduğu İmam-ı Şibli'ye hayrandır. O'nu bir defa olsun görmeyi çok arzu etmek-
Ancak, işini bırakıp da ayağına gidemez, fırının tezgâhından ayrılmayı göze alamaz. Ne var ki ağzı kalabalıktır. Hayranları Şibli den söz edince, O da feryad eder:
— Ah, O büyük zatı bir görsem!
Büyükler hep böyledirler. Çok arzu edilirler. Ancak kendileri pek görünmek istemezler. Çünkü görmek iste¬yenler, hayallerinde bir büyük tasavvur ederler. O büyü¬ğün hayranıdırlar. Halbuki gerçek büyük, onların hayal¬lerindeki gibi müşekkel ve mükemmel görünüşte değildir. Bu yüzden büyükler görünmeyi arzu etmezler, hayallerdeki rnüşekkel ve mükemmelin yıkılmasını istemezler...
Nitekim bir gün fırıncının tezgâhı önünde ak sakallı bir ihtiyar görünür. Kılık kıyafeti pek cazip olmayan za¬vallı adam elini uzatır:
— Allah rızası için yarım ekmek!..
Fırıncı hışımla karışık perişan adama:
— Çekil oradan be! Bıktık sizden. Öğrenmişsiniz bir Allah rızası., gelip geçip onu söylüyorsunuz? İste¬diğiniz adam verecek durumda mı değil mi, onu hiç düşünmüyorsunuz.
İhtiyar bu çıkıştan suspus olup hemen çekilir. Bağ¬dat'ın dışına doğru yoluna devam eder. Arkadan gelenler fırıncıyı uyarırlar:
— Ne yaptın sen? Çıkıştığın bu ihtiyar, hayranı olduğun Şibli Hazretleriydi.
— Şu perişan giyimli adam mı?
— Evet.
Şaşkına dönen fırıncı, koşar, yolda arkasından erişti¬ği Şibli Hazretleri'nin elini öper, yalvarmaya başlar:
— Beni affet!
Allah rızası için yarım ekmeği vermeyen hayranına gereken dersi verme zamanı geldiğini düşünen Şibli, tek¬lifini şöyle yapar:
— Seni affederim ama, Bağdat Meydanında yüz altınlık bir ziyafet verirsen.
— Hay hay, başım üstüne. Yüz altının kıymeti mi olur Senin için.
Hemen bahsedilen yerde herkesin katılacağı büyük bir ziyafet hazırlanır. Herkes iştirak eder.
Sofradan çekilenler Hazret-i Şibli'den nasihat bekle¬meye başlarlar. Biri, bu isteği duyurur:
— Cemaat, cennet, cehennemden bahseden bir nasi¬hat istemekteler. Lütfen bizleri irşad buyurun. Hem müj¬deleyin, hem korkutun.
Şöyle cevap verir Şibli Hazretleri:
— Cennetlikleri bilmiyorum kimlerdir. Ama ce¬hennemlikleri sorarsanız, hemen haber verebilirim.
Cemaat birbirlerine bakışırlar. İçlerinden biri atılır:
— Buyurun efendim, cennetlikleri anlatmıyorsa¬nız, hiç olmazsa cehennemlikleri anlatın.
— Cehennemlik bir adam görmek istiyorsanız si¬ze ziyafet veren bu fırıncıya bakın!
Ortalıkta bir sessizlik... Hemen herkes, şaşkın. Şaş¬mayan sadece Şibli.
Şöyle açıklar durumu:
— Bu fırıncı, Allah rızası için yarım ekmek vermedi, ama Şibli için yüz altınlık ziyafetten kaçınmadı. Bu nasıl ihlas, nasıl dindarlık, siz izah edin durumu?
Toplulukta bir sessizlik ve tefekkür. Az sonra kulak¬tan kulağa fısıldaşmalar:
— Şibli Hazretleri hepimize büyük bir ders verdi, ikaz olup ibret almamız lâzımdır bundan...
Sahi bir çoğumuz böyle miyiz yoksa?..
— Allah rızası için yarım ekmek vermeyiz, ama dost¬ları memnun etmek için büyük çapta masrafları göze al¬maktan çekinmez miyiz? Ne dersiniz?