Şüphecilerin heva-i nefislerine kaynak gördükleri Ayet
ŞÜPHECİ;أَأَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء أَن يَخْسِفَ بِكُمُ الأَرْضَ فَإِذَا هِيَ تَمُورُ“ Yoksa siz, gökte olanın sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden emin mi oldunuz. O zaman yer birden sallanmaya başlar. “أَمْ أَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء أَن يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِباً فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ“ Yoksa siz, gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir rüzgâr göndermeyeceğinden emin mi oldunuz? O zaman tehdidim sanılmış göreceksiniz. “(Mülk: 16 ,17).Şüphesiz ki insanları yere batıracak olan Allah’u Azze ve Celle’dir... Birilerinin zannettiği gibi burada bahsi edilen melekler değildir… Bu Ayeti celilelerde gökte olanın kendisinin olduğunu anlatılıyor Rabbimiz…Ebetteki Melekler de göktedirler, ama Allah’u Teâlâ’nın burada haber verdiği şey; kendisinin meleklerinde üstünde olduğudur…
CEVAP Bu ayet kesinlikle “Allâh” lafzı diye geçmiyor. Niçin Allâh ile tefsir ediyorsun ki?Burada ayeti zahirine göre aldın ki, Allâh’ın göklerde olduğunu söylemen daha açık olsun diye. Hâlbuki müfessirlerin bir kısmı “Gökte olanın” yani “meleklerin” olduğunu, bazılarının da “ Mülkü ve kudreti göklerdedir” ve bazılarının da “Şanı yüksek veya Şanı en yüksek olan yerdedir”, yani göklerde olduğunu söylemişlerdir.”Hiçbir Ehlisünnet Vel Cemaat âlimi, Allâh’ın zatıyla göklerde olduğunu söylememiştir.Müfessirlerin bazılarının bu konudaki görüşleri şöyledir;
1- أَأَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء“Meleklerdir” demektir. İmam Beyzavi (Tefsiri Beyzavi)
2-أَأَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء“Kudreti ve Sultanı” demektir. (Celaleyn Tefsiri)
أأمِنتُم مَنْ في السماءِ3- “Melekler” demektir. İmam Maverdi (Tefsiri Maverdi)
4-من في السماءAnlamı: ”Bu mecazdır. Allâh’ın bir yönde bulunmaması akli delillerle sabittir. Bunun mecaz anlamı şöyledir: “O’nun Mülkü göklerdedir. O’nun Mülkü her şeydedir ama sema meleklerin yeri olduğu için sema zikredilmiştir.” Müfessir Ebu Heyyâ Endelusi (El-Bahrul Muhit Tefsiri)
ءامِنتم مَّن فِى السماء5- Bil ki Müşebbihe, bu ayeti delil getirerek, Allah'ın bir yeri olduğunu söylemiştir. Buna şu şekilde cevap veririz: "Bu ayetin, Müslümanların ittifakıyla, zahirî manasına alınması caiz değildir. Çünkü Hakk'ın gökte olması, göğün Allah'ı, her yanından kuşatmış olmasını gerektirir. Dolayısıyla da Allah, -hâşâ- gökten küçük olmuş olur. Hâlbuki Arş gök'ten çok daha çok büyüktür. Binaenaleyh Allah Teâlâ'nın Arş'a nispetle çok küçük olması gerekir. Hâlbuki bu, bütün Müslümanların ittifakıyla imkânsızdır. Bir de Allâh,
قُل لّمَن مَّا فِى السموات والأرض قُل لِلَّهِ"’Gökteki ve yerdeki şeyler kimindir?’ de. De ki: Allâh'ındır" (En’am, 12) buyurmuştur. Buna göre eğer Allâh-u Teâlâ, gökte olmuş olsaydı, kendi kendinin maliki olmuş olurdu ki, bu imkânsızdır. Böylece bu ayetin, zahirî manasına göre anlaşılmaması gerektiğini anlıyoruz. Bunun tevili ve tefsiri sadedinde şu izahlar yapılabilir:
1)Ayetin takdiri, "Göktekinden, yani Allâh'ın azabından emin mi oldunuz?" şeklinde niçin olmasın? Çünkü âdet, hep belaları, inkârcı ve isyankârlara gökten indirme şeklinde cereyan etmiştir. Dolayısıyla gök, Allâh'ın rahmet ve nimetinin iniş yeri olduğu gibi, azabının da iniş yeridir.
2) Ebu Müslim şöyle demiştir: "Araplar bir tanrının varlığını kabul ediyorlardı, fakat bu tanrının, tıpkı Müşebbihe'nin inandığı gibi, gökte olduğuna inanıyorlardı.
Buna göre Hak Teâlâ sanki onlara, "Gökte olduğuna inandığınız ve dilediği şeyi yapabileceğini kabul ettiğiniz o Zâtın, sizi yere batırmasından emin mi oldunuz?" demiştir."
3)Ayetin takdiri, "Gökteki olandan, yani Allâh'ın saltanatından, mülkünden ve kudretinden emin mi oldunuz?" şeklindedir. Fakat ayette "gök" sözünün yer alışı, Allah'ın saltanatını ululamak ve O'nun kudretini yüceltmek içindir. Bu tıpkı,
وَهُوَ الله فِى السموات وَفِى الأرض"O, yerde de, gökte de gerçek ilâhtır" (En'am, 3) ayeti gibidir. Çünkü tek bir şeyin aynı anda iki ayrı yerde olması mümkün değildir. Binaenaleyh Allâh'ın yerde ve gökte oluşundan maksat, O'nun emrinin, kudretinin ve iradesinin göklerde de, yerde de geçerli olduğunu anlatmaktır. (Veya semalarda ve yerde hakkıyla ibadet edilen Allâh’tır) İşte bu ayette de böyledir...
4) "Gökteki" ifadesi ile "azapla görevli meleğin" kastedilmiş olması niçin caiz olmasın. Bu melek de Cebrail'dir. Buna göre mana, "Cebrail'in, Allah'ın emri ve müsaadesi ile sizi yere batırmasından emin mi oldunuz?" şeklinde olur. İmam Razi (Tefsiri Kebir)
أأمِنتُم مَنْ في السماءِ6- “Melekler” demektir. İmam Kurtubi (Tefsiri Kurtubi)
أأمِنتُم مَنْ في السماءِ7- “Melekler” demektir. Hafz Iraki (el-Emâli)
Bu alimlerin kitaplarna da bakabilirsiniz:
1-İmam Kurtubi–el-Cami Li Ahkamil Kur’an
2-İmam Beyzavi–Haiyetu şehâb
3-Hafız Suyuti ve Allame Mahelli-Tefsir el-Celâleyn
4-İmam Muhammed es-SebzevSari- el-Vedid Fi Tefsiril Kur’an-il Mecid
5-Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri
6-Elmall Hamdi Yazr Tefsiri
7-İsmail Hakki Bursavi-Ruhul Beyân
8-Diyanetin Kur'an yolu Tefsiri
Arapça’da övmek için de ''gِökte'' denir:
1-İmam Suyuti–Ukud ez-Zeberced Ala Müsnedil İmam Ahmed
2-İmam Zebiydi–Tac el-Arus
3-Allame İbni Manzur–Lisanu Arap
4-İmam es-Semin el- Hanbelî- Umdetul Huffaz
Şüphecilerin bazıları ''Biz Allah'u teala'nın yukarıda olmasından Allah'la beraber başka bir varlığın bulunmadığı alemin üstünü/fevkini kastederiz'' diyerek Allah'u teala'yı mekandan,cihetten yani mahlukatın içine girmekten tenzih etmeye çalışırlar, ardından yedinci kat semadan aşağıya diğer semaları (hulul,hudud ve intikal gibi mahzurlu şeyleri) geçmeden zatıyla dünya semasına nasıl gelinir? diye düşünmeden tenakuza düşüp - aşağıda nasıl anlaşılmasını aktaracağımız -nuzül hadisini delil getirirler. Lakin bazıları da ''Allah’u Azze ve Celle mahlukâtı yarattıktan sonra, yanında bulunan kitaba şöyle yazdı: rahmetim gadabımı geçmiştir. Bu kitap arşın üstünde Allah’ın yanındadır. '' (Buhari: 6.c.2985.S - 16.c.7425 - 7426.S - Ahmed: 2 / 258) hadisini naklederek.kitabı O'nun yanına yerleştirirler.Kendini Selefi olarak adlandıran ve '' zahiri açık anlamlarını alırız ''diyen şu şüphecilere bakınız!
İlk önce bu hadiste geçen عنده ( yanında) illa ki mekân manasında olmaz.Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ عِنْدَ بَارِئِكُمْ(Bakara /54)Anlamı: ”Öyle yapmanız, Yaratıcınızın nezdinde sizin için daha hayırlıdır”Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ(Bakara / 62)Anlamı: ”Rableri nezdinde mükâfatları vardır.”Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ (Hud /83)Anlamı: “(O taşlar) Allâh’ın (ilmiyle) onlara yağdırıldı.” Herhangi bir akıllı, bu taşlar Arş’ın üzerinde Allâh’ın yanında olduğunu söyler mi?Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:إِنَّ الَّذِينَ عِنْدَ رَبِّكَ لا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ(A’râf/206)Anlamı: ”Kuşkusuz Rabbin nezdindekiler O’na kulluk etmekten kibirlenmezler.”Gördüğünüz gibi bu “ عِنْدَ “ kelimesi sadece mekân için kullanılmamaktadır. Bundan anlaşılıyor ki, göstermiş olduğu hadisin anlamı şöyledir: “Bu kitap Allâh nezdinde değerli olan yerde bulunmaktadır.” Orası Allâh’a karşı günah işlenmediği bir yer olduğundan dolayı Allâh nezdinde değerlidir.İmam Hafız Veliyüddin El-İraki “Tarhu-t Tesrib” adlı kitabında şöyle diyor: ”Muhakkak ki, bu hadiste geçen “yanında” kelimesini zahirinden başka bir te’vil yapmamız gerekir. Çünkü zahiri manası bir yer demektir. Allâh ise yerleşmekten ve bir yerde veya bir yönde bulunmaktan münezzehtir.” Hâşâ, Allâh Teâlâ Arş’ın üzerinde olsaydı o zaman bu kitapla beraber aynı yerde olmuş olurdu. Çünkü bu hadise göre o kitap Arş’ın üzerindedir.
ŞÜPHECİ;أَأَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء أَن يَخْسِفَ بِكُمُ الأَرْضَ فَإِذَا هِيَ تَمُورُ“ Yoksa siz, gökte olanın sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden emin mi oldunuz. O zaman yer birden sallanmaya başlar. “أَمْ أَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء أَن يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِباً فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ“ Yoksa siz, gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir rüzgâr göndermeyeceğinden emin mi oldunuz? O zaman tehdidim sanılmış göreceksiniz. “(Mülk: 16 ,17).Şüphesiz ki insanları yere batıracak olan Allah’u Azze ve Celle’dir... Birilerinin zannettiği gibi burada bahsi edilen melekler değildir… Bu Ayeti celilelerde gökte olanın kendisinin olduğunu anlatılıyor Rabbimiz…Ebetteki Melekler de göktedirler, ama Allah’u Teâlâ’nın burada haber verdiği şey; kendisinin meleklerinde üstünde olduğudur…
CEVAP Bu ayet kesinlikle “Allâh” lafzı diye geçmiyor. Niçin Allâh ile tefsir ediyorsun ki?Burada ayeti zahirine göre aldın ki, Allâh’ın göklerde olduğunu söylemen daha açık olsun diye. Hâlbuki müfessirlerin bir kısmı “Gökte olanın” yani “meleklerin” olduğunu, bazılarının da “ Mülkü ve kudreti göklerdedir” ve bazılarının da “Şanı yüksek veya Şanı en yüksek olan yerdedir”, yani göklerde olduğunu söylemişlerdir.”Hiçbir Ehlisünnet Vel Cemaat âlimi, Allâh’ın zatıyla göklerde olduğunu söylememiştir.Müfessirlerin bazılarının bu konudaki görüşleri şöyledir;
1- أَأَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء“Meleklerdir” demektir. İmam Beyzavi (Tefsiri Beyzavi)
2-أَأَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء“Kudreti ve Sultanı” demektir. (Celaleyn Tefsiri)
أأمِنتُم مَنْ في السماءِ3- “Melekler” demektir. İmam Maverdi (Tefsiri Maverdi)
4-من في السماءAnlamı: ”Bu mecazdır. Allâh’ın bir yönde bulunmaması akli delillerle sabittir. Bunun mecaz anlamı şöyledir: “O’nun Mülkü göklerdedir. O’nun Mülkü her şeydedir ama sema meleklerin yeri olduğu için sema zikredilmiştir.” Müfessir Ebu Heyyâ Endelusi (El-Bahrul Muhit Tefsiri)
ءامِنتم مَّن فِى السماء5- Bil ki Müşebbihe, bu ayeti delil getirerek, Allah'ın bir yeri olduğunu söylemiştir. Buna şu şekilde cevap veririz: "Bu ayetin, Müslümanların ittifakıyla, zahirî manasına alınması caiz değildir. Çünkü Hakk'ın gökte olması, göğün Allah'ı, her yanından kuşatmış olmasını gerektirir. Dolayısıyla da Allah, -hâşâ- gökten küçük olmuş olur. Hâlbuki Arş gök'ten çok daha çok büyüktür. Binaenaleyh Allah Teâlâ'nın Arş'a nispetle çok küçük olması gerekir. Hâlbuki bu, bütün Müslümanların ittifakıyla imkânsızdır. Bir de Allâh,
قُل لّمَن مَّا فِى السموات والأرض قُل لِلَّهِ"’Gökteki ve yerdeki şeyler kimindir?’ de. De ki: Allâh'ındır" (En’am, 12) buyurmuştur. Buna göre eğer Allâh-u Teâlâ, gökte olmuş olsaydı, kendi kendinin maliki olmuş olurdu ki, bu imkânsızdır. Böylece bu ayetin, zahirî manasına göre anlaşılmaması gerektiğini anlıyoruz. Bunun tevili ve tefsiri sadedinde şu izahlar yapılabilir:
1)Ayetin takdiri, "Göktekinden, yani Allâh'ın azabından emin mi oldunuz?" şeklinde niçin olmasın? Çünkü âdet, hep belaları, inkârcı ve isyankârlara gökten indirme şeklinde cereyan etmiştir. Dolayısıyla gök, Allâh'ın rahmet ve nimetinin iniş yeri olduğu gibi, azabının da iniş yeridir.
2) Ebu Müslim şöyle demiştir: "Araplar bir tanrının varlığını kabul ediyorlardı, fakat bu tanrının, tıpkı Müşebbihe'nin inandığı gibi, gökte olduğuna inanıyorlardı.
Buna göre Hak Teâlâ sanki onlara, "Gökte olduğuna inandığınız ve dilediği şeyi yapabileceğini kabul ettiğiniz o Zâtın, sizi yere batırmasından emin mi oldunuz?" demiştir."
3)Ayetin takdiri, "Gökteki olandan, yani Allâh'ın saltanatından, mülkünden ve kudretinden emin mi oldunuz?" şeklindedir. Fakat ayette "gök" sözünün yer alışı, Allah'ın saltanatını ululamak ve O'nun kudretini yüceltmek içindir. Bu tıpkı,
وَهُوَ الله فِى السموات وَفِى الأرض"O, yerde de, gökte de gerçek ilâhtır" (En'am, 3) ayeti gibidir. Çünkü tek bir şeyin aynı anda iki ayrı yerde olması mümkün değildir. Binaenaleyh Allâh'ın yerde ve gökte oluşundan maksat, O'nun emrinin, kudretinin ve iradesinin göklerde de, yerde de geçerli olduğunu anlatmaktır. (Veya semalarda ve yerde hakkıyla ibadet edilen Allâh’tır) İşte bu ayette de böyledir...
4) "Gökteki" ifadesi ile "azapla görevli meleğin" kastedilmiş olması niçin caiz olmasın. Bu melek de Cebrail'dir. Buna göre mana, "Cebrail'in, Allah'ın emri ve müsaadesi ile sizi yere batırmasından emin mi oldunuz?" şeklinde olur. İmam Razi (Tefsiri Kebir)
أأمِنتُم مَنْ في السماءِ6- “Melekler” demektir. İmam Kurtubi (Tefsiri Kurtubi)
أأمِنتُم مَنْ في السماءِ7- “Melekler” demektir. Hafz Iraki (el-Emâli)
Bu alimlerin kitaplarna da bakabilirsiniz:
1-İmam Kurtubi–el-Cami Li Ahkamil Kur’an
2-İmam Beyzavi–Haiyetu şehâb
3-Hafız Suyuti ve Allame Mahelli-Tefsir el-Celâleyn
4-İmam Muhammed es-SebzevSari- el-Vedid Fi Tefsiril Kur’an-il Mecid
5-Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri
6-Elmall Hamdi Yazr Tefsiri
7-İsmail Hakki Bursavi-Ruhul Beyân
8-Diyanetin Kur'an yolu Tefsiri
Arapça’da övmek için de ''gِökte'' denir:
1-İmam Suyuti–Ukud ez-Zeberced Ala Müsnedil İmam Ahmed
2-İmam Zebiydi–Tac el-Arus
3-Allame İbni Manzur–Lisanu Arap
4-İmam es-Semin el- Hanbelî- Umdetul Huffaz
Şüphecilerin bazıları ''Biz Allah'u teala'nın yukarıda olmasından Allah'la beraber başka bir varlığın bulunmadığı alemin üstünü/fevkini kastederiz'' diyerek Allah'u teala'yı mekandan,cihetten yani mahlukatın içine girmekten tenzih etmeye çalışırlar, ardından yedinci kat semadan aşağıya diğer semaları (hulul,hudud ve intikal gibi mahzurlu şeyleri) geçmeden zatıyla dünya semasına nasıl gelinir? diye düşünmeden tenakuza düşüp - aşağıda nasıl anlaşılmasını aktaracağımız -nuzül hadisini delil getirirler. Lakin bazıları da ''Allah’u Azze ve Celle mahlukâtı yarattıktan sonra, yanında bulunan kitaba şöyle yazdı: rahmetim gadabımı geçmiştir. Bu kitap arşın üstünde Allah’ın yanındadır. '' (Buhari: 6.c.2985.S - 16.c.7425 - 7426.S - Ahmed: 2 / 258) hadisini naklederek.kitabı O'nun yanına yerleştirirler.Kendini Selefi olarak adlandıran ve '' zahiri açık anlamlarını alırız ''diyen şu şüphecilere bakınız!
İlk önce bu hadiste geçen عنده ( yanında) illa ki mekân manasında olmaz.Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ عِنْدَ بَارِئِكُمْ(Bakara /54)Anlamı: ”Öyle yapmanız, Yaratıcınızın nezdinde sizin için daha hayırlıdır”Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ(Bakara / 62)Anlamı: ”Rableri nezdinde mükâfatları vardır.”Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ (Hud /83)Anlamı: “(O taşlar) Allâh’ın (ilmiyle) onlara yağdırıldı.” Herhangi bir akıllı, bu taşlar Arş’ın üzerinde Allâh’ın yanında olduğunu söyler mi?Allâh-u Teâlâ şöyle buyurdu:إِنَّ الَّذِينَ عِنْدَ رَبِّكَ لا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ(A’râf/206)Anlamı: ”Kuşkusuz Rabbin nezdindekiler O’na kulluk etmekten kibirlenmezler.”Gördüğünüz gibi bu “ عِنْدَ “ kelimesi sadece mekân için kullanılmamaktadır. Bundan anlaşılıyor ki, göstermiş olduğu hadisin anlamı şöyledir: “Bu kitap Allâh nezdinde değerli olan yerde bulunmaktadır.” Orası Allâh’a karşı günah işlenmediği bir yer olduğundan dolayı Allâh nezdinde değerlidir.İmam Hafız Veliyüddin El-İraki “Tarhu-t Tesrib” adlı kitabında şöyle diyor: ”Muhakkak ki, bu hadiste geçen “yanında” kelimesini zahirinden başka bir te’vil yapmamız gerekir. Çünkü zahiri manası bir yer demektir. Allâh ise yerleşmekten ve bir yerde veya bir yönde bulunmaktan münezzehtir.” Hâşâ, Allâh Teâlâ Arş’ın üzerinde olsaydı o zaman bu kitapla beraber aynı yerde olmuş olurdu. Çünkü bu hadise göre o kitap Arş’ın üzerindedir.