Akşam oldu...
Fincanların dibine çöken telveye benzer bi’şeyler var içimde; öksürsem, acı bir kahve tadı.
*
Akşam oldu...
Zannediyorsun ki; bir sıradan gün daha bitti!
Hâlbuki öyle değiiil, ben bir gün daha öldüm; sen bir gün daha eksildin benden!..
Yani biz, uzakta kaldık bi’gün daha, birbirimizden.
*
Akşam oldu...
Olacak akşamlardan biri daha soldu yüzümde; hem de ben, gözlerinde titreyişini göremeden, güneşin son ışıklarının.
*
Akşam oldu...
Olmadığın sabahın akşamıydı gene, üstüme çöken... Ve bilirken, şafak sökerken de olmayacağını!..
*
Akşam oldu...
Sorulmayacak sorular, karanlık köşelerde kaldı:
Olacak akşamlarda yan yana olmamak için mi yaşıyorduk hayatta?..
*
Akşam oldu...
Yine akşam oldu, fakat neden oluyor bu akşamlar? Veya akşamlar, neden böyle oluyor? Fincanların dibinde biriken telveler gibi içime toplanıyor, büzüşüyor bi’şeyler; içim kuruyor!..
*
Akşam oldu...
Ne dilim “gel”, ne de yüreğim; “git” demeye muktedir sana!..
İçim ümit ve korku arası, içim gündüz ve gece arası, içim sevinç ve hüzün arası, içim sıcak ve soğuk arası, içim;
..sen ve sensizlik arası!
*
Akşam oldu...
..bir akşam daha oldu!
http://www.turkiyegazetesi.com/makaledetay.aspx?ID=438145
Muammer Erkul