Gülüşü Yaralı
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 6 Şub 2008
- Mesajlar
- 5,741
- Tepki puanı
- 3
- Puanları
- 0
- Yaş
- 40
- Konum
- ha bura :)
- Web Sitesi
- www.facebook.com
NOT: MÜKEMMEL BİR KİTAP
VE HARİKA ANLATIMLI BİR DİYALOG.
BUNUN KİTABINI OKUMUŞTUM .
LAKİN BİR BÖLÜMÜNÜ SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM.
ŞİDDETLE TAVSİYE EDERİM.BUYRUN
“AKLIM, SAVAŞ MEYDANI GİBİ” ( Alâaddin Başar)
VE HARİKA ANLATIMLI BİR DİYALOG.
BUNUN KİTABINI OKUMUŞTUM .
LAKİN BİR BÖLÜMÜNÜ SİZLERLE PAYLAŞMAK İSTEDİM.
ŞİDDETLE TAVSİYE EDERİM.BUYRUN
“AKLIM, SAVAŞ MEYDANI GİBİ” ( Alâaddin Başar)
Namaz kılıyorlardı. Yanındaki genç yer yer tiksinir gibi oluyor ve kafasını seri olarak birkaç kez sağa sola sallıyordu. Namazdan sonra dışarı çıktılar.
Yanına yaklaştı ve “Afedersiniz,” dedi,
“Bir rahatsızlığınız mı var?”
“Hayır” dedi genç,
“Ne bileyim, ben de hoşnut değilim bu halden.”
“Hangi halden? diye sordu adam:
“Önce bir tanışalım” dedi genç ve kendisini tanıttı:
“Ben Bilge Lisesi’ne Felsefe öğretmeni olarak tayin oldum. İsmim Erol. Ankaralıyım.
“Benim ismim de Hayatî. Edebiyat Fakültesi mezunuyum. Yayınevi işletiyorum. Mesleğimiz yakın sayılır.
İkimiz de kitap ve bilgi üzerini odaklanmışız.”
Sonra, eliyle caminin hemen yanındaki çay bahçesini işaret ederek:
“İsterseniz birkaç dakika birlikte olalım” dedi.
“Memnun kalırım” diye cevap verdi Erol.
Hayati bey,
“Oyun yine aynı oyun, düşman yine aynı düşman” diye geçirdi içinden. Daha önce birkaç gençte de aynı hali görmüş ve kendileriyle konuşmuştu.
Bunun da derdi aynı olsa gerekti.
Yanlarına gelen garsona,
“Bize iki çay” dedi ve genç öğretmene sordu:
“Namaza başlayalı ne kadar oldu?”
“Altı ay” dedi, Erol.
“Bu altı ay içerisinde kendinde ne gibi değişiklikler hissettin ve ediyorsun?”
“Her şeyden önce başıboş bir varlık olmadığımı unutmuyorum. Ezanlar bana bunu haykırıyorlar. Rabbime karşı görevimi yerine getirdikten sonra, işlerimi daha bir zevkle yapıyorum. Önüm artık kapalı değil. Yolculuğumun kabirle son bulmadığını biliyorum. Bu da benim için ayrı bir mutluluk kaynağı.”
“Çok güzel!” dedi Hayati bey, “Seni tebrik ederim.” “O zaman sana şöyle bir soru sorsam:
Çevrendeki bütün insanların iyi ve hayırlı kimseler olduğunu söylemek her halde çok zor. Her meslekte olduğu gibi öğretmenlikte de iyilerin yanında kötüler de var. Bunların sana karşı tepkileri nasıl oldu?”
Çaylar gelmişti.
Erol, derince bir nefes aldı.
Çay bardağını eline alarak, serinlemiş havanın üşütmeye başladığı o zayıf parmaklarını ısıtmak niyetiyle, bardağı sıkmaya başladı. Sonra çayından bir yudum alarak:
“Benim derdim çevre değil” dedi.
“Çevre şu serin havaya benzer. Sizi üşütmeye başladı mı, sıcak bir mekâna gider ve ondan kurtulursunuz.
Yahut şu anda yaptığım gibi sıcak bir çayla serinliğe karşı koyabilirsiziniz. Ama sıtma olmuşsanız, titremeniz içten geliyorsa bunun çaresi sıcak hava değildir. Ciddi bir tedavi görmeniz gerekir.”
Hayati beyin gözlerinde hayretle tebrik duyguları iç içeydi. Bu genç öncekilere hiç mi hiç benzemiyordu. Rahatsızlık aynı olsa bile bundaki fikir derinliği ve engin şuur, düşmanını ALLAH’ın izniyle alt edecek boyutlara varmıştı.
“Güzel konuşuyor ve meramınızı çok net ortaya koyabiliyorsunuz” dedi.”
Edebiyata özel bir ilginiz olsa gerek.”
“İyi tahmin ettiniz” diye karşılık verdi Erol.
“Boş vakitlerimde eskiden beri hep kitap okurum.
Arkadaş gibi kitabın da hem iyisi vardır, hem de fenası.
Ama çok şükür bir yıla yaklaştı ki hep iyileriyle arkadaş oldum.”
Bakışları bir süre Hayati beyin gözlerine çakıldı, sonra başını önüne eğerek:
“Onlar beni iyilerin yanına getirdi” dedi.
