asos1907
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 7 Nis 2008
- Mesajlar
- 496
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 46
Akik Yüzük Hikayesi
`bir ilkbahar sabahı,
Güneşle uyandın mı hiç?
Çılgın gibi koşarak,
Kırlara uzandın mı hiç?`
şarkısını söyleyerek soğuk memleketlerin sıradışı güneşlerine uyandığım sıradan bir gündü sadece...Banyo aynasında şarkının yüzüme yansıyan neşeli tarafını seyrederken,bir yandan da pijamalarımın komiksi buruşukluğuna ve buruşukluğun aslında beni nasıl da dinlendirdiğine dudak kenarına kondurduğum hınzır gülümsememle karıştırıyor ve biraz da diş macunu bulaştırıyordum üzerine.
Gardrobumu alt üst edip de üzerime rengi rengine denk kıyafetlerimi monte ettiğimde makyajsız yüzüme bakınca komik geldim kendi kendime.
Ve biraz boya badananın toparladığı geceden kalma mahmurluk esnemek dışında yer almıyordu artık yüz hatlarımın derinliklerinde.
İnce belli bardakla buharın dans ettiğine her sabah şahit olduğum demli çay damağımda tarif edilemez bir mutluluklar bırakırken saatin aceleciliği keyfimi kaçırıyor, biraz daha kahvaltı sofrasında oyalanabilmek için bahaneler uyduruyordum mesai vaktime.
Her sabahki gibi alyansımla ayrı parmaklarda kaderlerini yaşayan, günümün aydınlığı akik yüzüğümle gözgöze geldim ayna önünde bir an…
Kıyafetimin rengiyle örtüşmeyen rengini görünce vazgeçtim ,yürüdüm alyansımı takıp ellerimi hırkamın cebine atarak.
Ardımdan cılız bir ses….
‘neden bıraktın beni?’
Döndüm…Baktım…Yoktu kimse…
Sabahın serin kollarına atmaya hazır çıkarken odamdan,aynı cılız ses yeniden,hüzünlü…
‘Neden takmadın akiğini?’
‘hani stresini yenen,hani seni sen yapan, hani alyansının kaderini diğer yüzük parmağında paylaşan?’
Kıyamadım.
Aldım parmaklarımın sıcaklığı arasına cılız sesli can yoldaşımı.
Kahverengisinin tenime aşinalığını görünce başka bir keyifli çıktım evimden….
……………………………………….
Sohbetin çayla birleştiği bir Haziran sabahında öğrencilerimizi karneleriyle uğurlamışken kendiliğinden intihar etti avuçlarımda. Kendiliğinden paramparça olan narin bedenini sıktım avucumda…
Kan akmadı belki ama duydum acı çığlıklarını avurtlarımda….
Akiksizliğin acısı bir nevi keder yansıtırken çehreme , nerden bilebilirdim senin de bildiğini benim her gün akiğimi yaren ettiğimi alyansıma.
Nerden bilebilirdim bunca yakıştırdın akikleri parmaklarıma?
O gün bugündür uzun zaman geçti Haziran sabahlarına akikle dokunmadan…
Her ne zaman aynanın önünde göz göze gelsem bir ‘Ah!’ çektim incitmekten korkarak okşadığın parmaklarıma bakınca.
O gün bugündür akikler bunca anlamlı olmadı parmaklarımda.
Ve işte o gün eğer takmasaydım nerden bilirdim; sen yüreğinde sevdalar ısıtmışsın akik renk koyuluğunda….. alıntıdır...