Arkadaşlar aşağıda yazılı sorulara cevap arıyorsanız araştırmanıza yardımı olsun diye aktarıyorum...;
Sorular bana ait olup aldığım cevaplar yorum yapılmadan aynen yazılmıştır...( D.İ.B. 'dan cevaplar alınmıştır...)
Soru 1 : Hatemul embiya ne demektir?
Soru 2 : 124000 Peygamber A.S. sayısı tamamlandı mı ? Tamamlandı ise en son ne zaman tamamlandı ?
Soru 3 : Hızır A.S. kimdir ? Hızır A.S. lar halen var mıdır ?
Soru 4 : İsa A.S. dünyaya dönecek ise Peygamber olarak dönmeyecek mi ? Hatemul enbiya konusunda İsa A.S. nerede yer alıyor ?
Soru 5 : Niçin Mehdi gelsin ? Gelecek biri gelecekse eğer neden Hızır A.S. olmasın ?
Cevap:
1- Hatemü'l-Enbiya, peygamberlerin sonuncusu demektir.
2- İlk Peygamber Hz. Adem’den son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.s.)’e kadar pek çok Peygamber gelip geçmiştir.
Hz. Muhammed ise miladi 632 yılında vefat etmiştir.
Gönderilen Peygamberlerin sayısı konusunda Kuran’da herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Bir hadiste Peygamberlerin sayısının 124. 000 olduğu, bunlardan 315 ’ini resullerin teşkil ettiği haber verilmektedir (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 266).
Fakat bir ayette “Andolsun, senden önce de Peygamberler gönderdik. Onlardan sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var. Sana kıssalarını bildirmediğimiz kimseler de var.” (Mü’min, 40/78) buyrulması göz önünde bulundurulursa Peygamberlerin sayısı ile ilgili bir rakam belirlemeksizin Hz. Adem’den Hz. Muhammed (s.a.s.)’e kadar gönderilmiş olan Peygamberlerin hepsine inandım, hepsinin hak ve gerçek olduklarını kabul ettim, demek daha uygundur.
3- İnsanlar arasında Hızır kıssası olarak anılan kıssada geçen ve Hz. Musa’ya ledünni ilim (gayb ilmi) hakkında bilgi veren şahsın kimliğine dair Kur’an’da bilgi verilmemiş olup, sadece Kehf süresi 65. ayette “kullarımızdan biri” şeklinde geçmektedir.
Ancak müfessirlerin çoğunluğu bu şahsın Hızır aleyhisselam olduğu görüşündedir (bk. Razi, XXI, 149; Şevkani, III, 336). Hızır’ın ledünni ilme sahip olduğu şüphesiz olmakla birlikte, peygamber olup olmadığı kesin olarak bilinmemektedir.
Bu kıssadaki olayları, Hz. Musa’nın Hızır’a tabi olmasını, ondan ilim almasını ve kıssada geçen bazı ayetleri, özellikle 82. ayetteki, “Ben bunu kendiliğimden yapmadım” ifadesini nazarı itibara alarak Hızır’ın peygamber olduğunu iddia eden alimler çoğunluktadır.
Diğerleri ise onun peygamber değil veli olduğunu kabul ederler (Razi, XXI, 148).
Hızır aleyhisselamın ab-ı hayat içtiği için kıyamete kadar yaşayacağını söyleyenlere karşı müfessirlerin çoğunluğu, “Senden önce de hiçbir beşere ebedilik vermedik” (Enbiya 21/34) mealindeki ayete ve diğer akli ve nakli delillere dayanarak onun öldüğünü söylemişlerdir (Elmalılı, V, 3260).
Hızır’ın maddi alemde değil misal aleminde bulunduğunu söyleyenler de vardır (bk. Tehanevi, I, 415). Öte yandan halk arasında Hızır ile ilgili bir çok efsane vardır. Ancak bu efsanelerdeki şahsiyet, Kur’an’daki Hızır’dan ziyade halk inançlarındaki Hızır’a benzemektedir. Ayrıca bu hikayelerdekinin aksine, gerek Kur’an’da gerekse sahih hadislerde Hızır’ın ölümsüzlüğe mazhar olduğuna dair en küçük bir işaret yoktur (geniş bilgi için bk. İlyas Çelebi Süleyman Uludağ, “Hızır”, DİA, XVII, 406-411).
4- Hz. İsa'nın ölümü ve kıyametin kopmasından önce kıyametin bir alameti olarak tekrar dünyaya gelişi genellikle "nüzul-i İsa "(nüzul-i Mesih) adı altında alimler arasında tartışılmıştır. Hz. İsa'nın kıyamet alametleri kapsamında tekrar yer yüzüne döneceğini ifade eden anlayış tartışmalı bir husustur. Kur'an-ı Kerim'de, Yüce Allah'ın Hz. İsa'yı Yahudilerden koruduğu, öldürülmesine imkan vermediği, ayrıca mahiyeti anlaşılmayan bir şekilde, Allahu Teala'nın katına yükseltildiği ifade edilmektedir. Konuyla ilgili ayetlerde şöyle buyurulmaktadır: "Bir de inkarlarından ve Meryem'e büyük bir iftira atmalarından ve 'Biz Allah'ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük' demelerinden dolayı kalplerini mühürledik. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat onlara öyle gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler bu konuda kesin bir şüphe içindedirler. O hususta hiçbir bilgileri yoktur. Fakat zanna uyuyorlar. Onu kesin olarak öldürmediler" (Nisa, 4/156-157). "Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir" (Nisa, 4/158). "Hani Allah şöyle buyurmuştu: 'Ey İsa! Şüphesiz, senin hayatına ben son vereceğim. Seni kendime yükselteceğim. Seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim'." (Ali İmran 3/55 ) İslam bilginleri, bu ayetler ile Hz. Peygamber (s.a.v.)'den nakledilen haberlere dayanarak farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir kısım bilginler Allahu Teala'nın Hz. İsa'yı cismiyle ve ruhuyla kendisine yükselttiği görüşünü benimsemişlerdir. Bazı alimlere göre ise Hz. İsa vefat etmiştir. Allahu Teala, nebilerin sıddıkların ruhunu yükselttiği gibi onun ruhunu da yükseltmiştir. Tefsir ve akaid kaynaklarında Hz. İsa'nın kıyamete yakın bir zamanda dünyaya ineceği ve onun sayesinde Hıristiyanlık teslis akidesinin (Allah-Ruhu'l-Kudüs-İsa ), İslam'ın tevhid akidesine dönüşeceği ifade edilmekle birlikte, bu görüş sadece Hz. Peygamber (s.a.v.)'e atfedilen haberlerde yer almaktadır. Özellikle son devir İslam alimlerinin bir kısmı, Kur'an-ı Kerim'de açıkça yer almamış olması nedeniyle Hz. İsa'nın yeryüzüne inişi hadisesine olumlu bakmamakta, ilgili hadisleri delil olarak kabul etmemektedir. Müslümanların vazifesi de ıslahat için Hz. İsa'yı beklemek değildir; kötülüğü engellemek, iyilik ve güzellikleri yaymak, yaşamak ve yaşatmak için ellerinden geleni yapmak, canla başla çalışmaktır. Allah müminlerden, ıslahatçıyı bekleyip beklemediklerini değil, bunun için kendilerinin ne yaptıklarını soracaktır. Bu konularda daha geniş bilgi için, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi'nin "İsa" ( XXII, 465-474) maddesine bakabilirsiniz.
5- Mehdi kelimesi sözlükte “hidayete ermiş” kimse demektir. Istılahta ise dünyada fesat ve bozgunculuğun hüküm sürdüğü esnada ortaya çıkıp insanları hidayete erdireceğine inanılan kimse anlamına gelir. Kur’an-ı Kerim’de mehdilik kavramıyla ilgili her hangi bir ayet bulunmamaktadır. İki temel hadis kaynaklarından Buhari ve Müslim’in Sahih’lerinde de yine açık bir rivayetle karşılaşılmamaktadır. Bu bakımdan yaygın İslami anlayışa mensup kelam alimlerinin eserlerinde mehdilik ile ilgili açıklamalardan söz edilmemektedir. Ancak Tirmizi, İbn Mace ve Ebu Davud’un Sünen’leri ile Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde Mehdi’nin geleceği, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in soyundan olacağı, adının Peygamber’in adı ile aynı olacağı ile bazı fizik özelliklerine dair çeşitli rivayetler bulunmaktadır. İslam alimleri özellikle Selefi alimler bu hadisleri sahih kabul ederken diğer bazı alimler bunları zayıf yahut tartışmaya açık bulmuşlardır. Bu sebeple konu Ehl-i sünnette bir inanç esası olarak ele alınmamıştır. Diğer taraftan Şia mehdiliği “imamet” inancının bir parçası olarak ele almış, On İkinci İmamın beklenen Mehdi (mehdi el-muntazar) olduğuna inanmıştır (Konuyla ilgili olarak geniş bilgi için, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nin “Mehdi” (XXVIII, 369–374) ve “Mehdilik” (XXVIII, 384–386) maddelerine bakılabilir).