Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Büyük Doğu Mimarı'nın 'Bizi Affet' dediği ve bugün de içerisinde bulunduğumuz durumun adeta özetini çıkardığı bu duasına amin demeyecek insan varmıdır.
«Bizi affet!..
Biz, Sevgilinin nuruna lâyık olmaktan düştüğümüz için bu hâle geldik.
O'na lâyık olabilmek kimsenin haddi değil... Fakat lâyık olunamayacağını bilmenin liyakati herkesin vazifesi... İşte bu son inceliğe lâyık olamadığımız için bu hâle geldik.
O nur öyle bir nur ki, ona lâyık olmakta, topyekûn zaman ve mekâna, bu dünyaya ve ötelere malik olmak var... Bu liyakatten düşmekte de, her türlü mahrumluk ve mahkûmluk...
Her türlü mahrum ve mahkûm olduk.
Bizi affet!..
O Nur'un vecd ve aşkı üzerimizdeyken, denizlere, yelkenleri ipekten ve çipalari altından kalyonlar indirdik; karalara da, yolunu viraneye çevirmek yerine mamureye döndüren ordular saldık. Padişahlara «ayağa kalk, kanun huzurundasın» diye ihtar eden hâkimler yetiştirdik. Müspet bilgiler, madenî âletler, kesifler ve buluşlar, hep o Nur'un kendi fert ve cemiyet aynalarımızda tecellisinden... O Nuru körleştirince de Şarkın son 5 asırlık macerası içinde bir zamanlar yaban domuzu hayati süren Garplının sürü hayvani olduk.
Son 150 yıl içinde bizi bu hâlden kurtarmak isteyen hiçbir davranış şifa getiremedi. Zira o Nur'a yeniden liyakat ve bu liyakati yeni zaman ve mekâna tatbik etmek şuurlaştırılamadı. Ters yollara sapıldı. Bu, ilerinin ilerisi şuurun sahiplerine «mürteci» dediler ve onları, asil din gözünde suçlu, o Nur'a liyakati sıfıra indirici, vecd ve ask mahrumu, din ve hikmet cahili kara yobazdan ayıramadılar.
Onları, bize böyle muamele ettikleri için değil bizi, bu muamelenin altından kalkamadığımız için affet!..
Yıldızların, içinde birer cam zerresi gibi küçük kaldığı, pırıl pırıl kaynaştığı sonsuz rahmet denizinin sahibi, sen bizi affet!..
Bizi, boynumuza taktıkları asırlık idam ipini kravat diye taşıdığımız için affet!.. Tek kelimeyle, «Müslüman» yaftası altında Müslüman olamadığımız için affet!..
Ve, bize; kendi öz yurdunda asırlardır lütfen iskâna tâbi muhacirlere benzeyen gerçek Müslümanlara, o Nur'a liyakatin en ileri derecesine bahset; ve ebediyet bestesinden şarkimizi ahenk helezonlarıyla gönüllere nakşet!..
Duamıza öyle bir tesir ver ki, kezzabın mermeri yediği gibi nefesimizin bütün oyuncak mabutları yakıp erittiğini, senin mücerret ve münezzeh birliğin etrafında hiçbir inanış pürüzü bırakmadığını görelim; ve suni teneffüsle açılan bir baygın seklinde bu milletin yavaş yavaş doğrulduğuna şahit olalım!..
150, derken 50 yıldır ruhumuzu ve maddemizi helâk edici her ne yapılmışsa bütün bunların karşısında salhane koyunu gibi seyirci kaldığımız ve hâlâ böyle kalmakta devam ettiğimiz için bizi affet ve sen imdat et!..»