Abdülmuttalib‘in duasında istediği on oğul oldu. Kendisinin yüzünde taşıdığı nur, sekizinci oğlu Abdullah‘a geçmişti. Abdullah on kardeş arasında en güzel, en nezaketli ve en çok sevilendi. Abdülmut-talib adağını yerine getirmek için çocuklarını topladı ve duasını onlara anlattı. Çocuklardan itiraz eden olmadı. Çocuklarına birer ok verdi ve okların üstüne isimlerini yazmasını istedi. Her çocuk kendi ismini ok üzerine yazdı ve babasına verdi. Babası okları aldı, mahzun mahzun Kabe‘ye vardı. Ok memuruna okları verdi. Araplar‘da bu tür durumlarda kura çekme geleneği vardı. Memur bu oklardan rasgele birini çekti. Herkes merakla okunacak ismi bekliyordu. Ok memuru çıkan ismi okudu.
-Ab... dul... lah.
Abdülmuttalib‘in gözleri yaşardı, yüreği yandı, sanki ciğeri parçalandı. Allah‘a vermiş olduğu, bir de söz vardı. İbrahim‘le İsmail‘i hatırladı. İbrahim‘i anladı. Ne büyük bir sınavdı?
Eve geldi. Tüm oğullar babasını beklemekteydi. Abdülmuttalib,
- Oğlum, Abdullah! Allah kendisine kurban edilmek üzere seni seçti. Bu onur kardeşlerinin arasında sana verildi.
Abdullah boynunu büktü.
- Hazırım, dedi.
Abdülmuttalib bıçağını aldı, Abdullah‘ın elinden tuttu. Kurban alanına yürürken Kureyşliler‘den kalabalık ve saygın bir grup Abdülmuttalib‘i karşıladı.
- Ey Abdülmuttalib! Duyduk ki Abdullah‘ı kurban edecekmişsin. Sen ki Mekke‘nin büyüğüsün. Sen böyle bir geleneği başlatırsan bizlerin de çocuklarını kurban etmesi gerekir. Biz buna asla izin vermeyiz, dediler.
Bu sırada Abdullah‘ın dayısı ileri atıldı.
- Ey Abdülmuttalib! Vallahi meşru bir mazeret belirtmezsen sen onu kurban edemezsin. Ben onu kurtarmak için tüm servetimi veririm, diyerek Abdülmuttalib‘e karşı çıktı.
Abdülmuttalib, Allah‘a verdiği sözden geri dönemezdi. Ne kadar ısrar etseler de Abdülmuttalib‘i kararından vazgeçirmeleri mümkün değildi. Kureyşliler,
- Ey Abdülmuttalib! Şam‘da bilge bir kadın var. Zorlukta kalan herkes ona gider ve çözüm arar. Abdullah‘ı alıp ona git ve durumunu anlat. Ola ki sana da bir çözüm getirir. Abdullah kurban edilecek, derse edersin. Bir çare bulursa onu yaparsın, dediler.
Bu fikir Abdülmuttalib‘e uygun geldi. Abdullah‘ı alıp Şam‘a yola çıktı. Medine‘ye geldiklerinde, bilge kadının Hayber‘de olduğunu öğrendiler ve oraya gittiler. Kadını buldular. Abdülmuttalib durumunu anlattı. Kadın sordu:
- Sizde bir insanın diyeti nedir?
-On devedir.
- Gidin, on deve hazırlayın. Çocukla on deve arasında ok çekin. Okta "deve" yazısı çıkıncaya kadar, deve sayısını onar onar artırın. Develeri kurban edip çocuğu kurtarın.
Oğlu için çare bulan Abdülmuttalib sevindi. Hiç eğleşmeden, Mekke‘ye dönerek develeri hazırladı. Kabe‘ye gitti. Ok memuruna iki ok verdi. Oklarda "Abdullah" ve "develer" yazılmıştı. Memur oku çekti, Abdullah‘a çıktı. Deve sayısı yirmiye çıkartıldı, ok Abdullah‘a çıktı. Otuz, kırk, elli deve, ok yine Abdullah‘a çıktı. Altmış, yetmiş, seksen, doksan deve... Yine her seferde ok Abdullah‘a çıktı. Deve sayısı yüze çıkarıldı, ok çekildi. Ok memurunun ağzından ilk kez "develer" çıktı. Kureyşliler sevindi ama Abdülmuttalib,
- Hayır! Kalbim mutmain olmadı. Tâ ki ok üç defa daha çekilecek. Üçünde de Abdullah‘a çıkmazsa develeri kurban edeceğim, dedi.
Ok çekimi üç defa daha yapıldı. Üçünde de ok develer için çıktı. Abdülmuttalib, "Allahüekber! Allahüekber!" diyerek sevincini belirtti ve diz üstü çökerek, şükür duasında bulundu.
Temel Din Eğitimi (Hikaye ve Örneklerle)
Eyüp Beyhan
-Ab... dul... lah.
Abdülmuttalib‘in gözleri yaşardı, yüreği yandı, sanki ciğeri parçalandı. Allah‘a vermiş olduğu, bir de söz vardı. İbrahim‘le İsmail‘i hatırladı. İbrahim‘i anladı. Ne büyük bir sınavdı?

Eve geldi. Tüm oğullar babasını beklemekteydi. Abdülmuttalib,
- Oğlum, Abdullah! Allah kendisine kurban edilmek üzere seni seçti. Bu onur kardeşlerinin arasında sana verildi.
Abdullah boynunu büktü.
- Hazırım, dedi.
Abdülmuttalib bıçağını aldı, Abdullah‘ın elinden tuttu. Kurban alanına yürürken Kureyşliler‘den kalabalık ve saygın bir grup Abdülmuttalib‘i karşıladı.
- Ey Abdülmuttalib! Duyduk ki Abdullah‘ı kurban edecekmişsin. Sen ki Mekke‘nin büyüğüsün. Sen böyle bir geleneği başlatırsan bizlerin de çocuklarını kurban etmesi gerekir. Biz buna asla izin vermeyiz, dediler.
Bu sırada Abdullah‘ın dayısı ileri atıldı.
- Ey Abdülmuttalib! Vallahi meşru bir mazeret belirtmezsen sen onu kurban edemezsin. Ben onu kurtarmak için tüm servetimi veririm, diyerek Abdülmuttalib‘e karşı çıktı.
Abdülmuttalib, Allah‘a verdiği sözden geri dönemezdi. Ne kadar ısrar etseler de Abdülmuttalib‘i kararından vazgeçirmeleri mümkün değildi. Kureyşliler,
- Ey Abdülmuttalib! Şam‘da bilge bir kadın var. Zorlukta kalan herkes ona gider ve çözüm arar. Abdullah‘ı alıp ona git ve durumunu anlat. Ola ki sana da bir çözüm getirir. Abdullah kurban edilecek, derse edersin. Bir çare bulursa onu yaparsın, dediler.
Bu fikir Abdülmuttalib‘e uygun geldi. Abdullah‘ı alıp Şam‘a yola çıktı. Medine‘ye geldiklerinde, bilge kadının Hayber‘de olduğunu öğrendiler ve oraya gittiler. Kadını buldular. Abdülmuttalib durumunu anlattı. Kadın sordu:
- Sizde bir insanın diyeti nedir?
-On devedir.

- Gidin, on deve hazırlayın. Çocukla on deve arasında ok çekin. Okta "deve" yazısı çıkıncaya kadar, deve sayısını onar onar artırın. Develeri kurban edip çocuğu kurtarın.
Oğlu için çare bulan Abdülmuttalib sevindi. Hiç eğleşmeden, Mekke‘ye dönerek develeri hazırladı. Kabe‘ye gitti. Ok memuruna iki ok verdi. Oklarda "Abdullah" ve "develer" yazılmıştı. Memur oku çekti, Abdullah‘a çıktı. Deve sayısı yirmiye çıkartıldı, ok Abdullah‘a çıktı. Otuz, kırk, elli deve, ok yine Abdullah‘a çıktı. Altmış, yetmiş, seksen, doksan deve... Yine her seferde ok Abdullah‘a çıktı. Deve sayısı yüze çıkarıldı, ok çekildi. Ok memurunun ağzından ilk kez "develer" çıktı. Kureyşliler sevindi ama Abdülmuttalib,
- Hayır! Kalbim mutmain olmadı. Tâ ki ok üç defa daha çekilecek. Üçünde de Abdullah‘a çıkmazsa develeri kurban edeceğim, dedi.
Ok çekimi üç defa daha yapıldı. Üçünde de ok develer için çıktı. Abdülmuttalib, "Allahüekber! Allahüekber!" diyerek sevincini belirtti ve diz üstü çökerek, şükür duasında bulundu.
Temel Din Eğitimi (Hikaye ve Örneklerle)
Eyüp Beyhan