Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Aç Kapılarını Kabe.. (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
YalanciSahidim_kabe014.jpg


Aç Kapılarını Kabe..

Bir at üstünde kanatlanmış geliyor sanki,
Ümmetin efendisi.
Suruşunda bir asalet, ve gözlerinde tebessüm.
Ağlamaya alışkın gözler bu defa gülüyor.
Sultanlar sultanı geliyor,
Alemlerin peygamberi geliyor.
Muhammed Geliyor...

Sırtında sanki dağlar taşıyor.
Gözlerinden sanki ummanlar akıyor.
Gülüyor nurlu yüzü,tebessümü ashabı'na cesaret veriyor.
Başlar önde,Kabe kollarını açmış bekliyor.
kabe yarini bekliyor,kabe sahiplerini bekliyor.
Ashab'ın yüzünde bir heyecan.
Ve Muhammed Gülüyor.Aç kapılarını kabe,
Çünkü sevdalın geliyor.

Mekke'nin kapısından asırlık bir devir için
bütün ihtişamıyla,gökleri bile ağlatan peygamber giriyor.
İşte zeyd,kalabalığın içinde gizlice ağlıyor.
Cafer ellerini yüzüne götürmeye utanıyor.
Yasir Rasullullahın yüzüne sanki aşık olmuş,
Nasıl da hayranlıkla bakıyor.
Ve bütün ağızlarda salavat
Gökler Allah sesiyle inliyor.
Bütün ihtişamıyla bir devri aydınlatmaya
Aşka susamış insanlığa aşkı sunmaya
Muhammed geliyor.

Çamurdan putların üzerine yağmur düşüyor.
Kabenin önü kirli su Muhammedim,
Senin nur'unla arınıyor.
Sırtında sarı elbisesiyle,Gülen nurlu yüzüyle,
Bir devenin üzerinde Rasullullah geliyor.

Nasılda belli sırtındaki yük,çektiğin çile,
Halid bin velid ellerini semaya kaldırıyor.
Ne müthiş bir andır bu,gökler senin isminle yankılanıyor.
Lailahe illallah Muhameden Rasullullah.
Aç kapılarını kabe,senin tek sevdalın geliyor.
Muhammed geliyor.

Hz.Hamzanın savaşını vermeye yemin etmişçesine,
Gözlerini tutamıyor kusam-bin Abbas.
Seni korumak için Uhud'da kendini siper ederken habeşi
Allah dedi,tekbir Allah.
Muhammedi yaradan ve bizlere Rahmet yollayan
Allah için savaşın dedi.
Haykırırken dili bu anlatılmaz sevdayı,
Yüreği sanki ondört yürek oldu aşkından.
Kab'bin Malik kabenin kapısında el pençe,
Sana divan duruyor,
Deven sanki üzerinde bir asrı taşıyor.
Herkes deven olmak istemişti orda.
Seni omuzlarda taşımak ve salavatlar sunmak için sana.
Kabe hiç bu kadar dile gelmemişti.
Aç şimdi kapılarını kabe.
Sultanlar sultanı geliyor.
Efendiler efendisi geliyor.
Aç kapılarını kabe...Muhammed geliyor...

Mekke'nin kapısından bir ihtişamla,
İnsanlığın önderi giriyor.
Babasızlığın acısını yaşayıp yıllardır,
İçinde sakladığı sevdayı sunmaya geliyor.
Bilal-i habeşi ezan okuyor kabenin tepesinde.
Bütün gözler göğe bakıyor.
Rahmet iniyor gökyüzünden.
Sultanımın gözlerinde bir tebessüm,
Sanki omuzunda bir dağı taşıyor.
aç şimdi kapılarını mekke,
Aç kapılarını kabe,
Çünkü Rasullullah geliyor,Muhammed geliyor,Muhammed geliyor...





20071027_162848_kabe01.jpg
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Sana ağlayan bir çift göz

Sana ağlayan bir çift göz

SANA AĞLAYAN BİR ÇİFT GÖZ


Sen Gidince Efendim

Sevgili !

Sen gitmiştin...
Koyup bir başımıza, bırakıp pak ellerimizi, gurbetlerine salmıştın bizi.
Yetim kaldık, öksüz kaldık ve ellerimiz kirlendi yokluğunda...
Sen gitmiştin...
Ayrılıkların dilini hece hece ağlıyoruz şimdi.
Akşamlar iniyor dağlara ve hasretimiz yankılanıyor yamaçlarda.

Sevgili !


Nasıl iltica edelim sana ;
huzuruna nasıl varalım, yalvaralım?!.
Ve duyurabilsin mi sesini!?.
Efendim, duyar misin sesimizi?..

Sevgili !

Sen aşk ikliminde sultan, sen güzellik şahikasında dolunay, sen vefa göğünde
hilal.
Biz bir bakışının dilencisi,
biz dolunay tutkunları,
biz bayramı gözleyen oruçlar.
Güzellik ordusunun hakanı sen, gam ruzigârinda gedalar biz.
Sen imrenme, biz ayıplanma.
Sen özüsün varlığın ve biz varlık iddiasında küstah yoksullar.
Sen sabah yıldızlarının ışığı, biz gaflet uykusunda kervancı.
Dert ve keder denizinde çığlık çığlığayız biz,
kumrular ve bülbüller seni bestelemekte oysa.
Çığlıklarımızı bestelere karıştırıver efendim,
düşkünlerine, savrulmuşlarına kulak ver.
İtivermezsin elinin tersiyle bizi, değil mi efendim?..

Sevgili !

Sen gitmiştin...
Yokluğunda kaybettik önce varlığımızı ve sonra yok eyledik aklımızı da.
Hasretinle akan zamanlarda cevherimiz özden, madenimiz mıknatıstan ayrıldı.
Sen gitmiştin...
Gönüllerimiz billur kadehler gibi çalındı sengsarlara;
ırmaklarımız mecralarında susuzluğa mahkum edildi.
Sen gitmiştin...
Çelik mermere çarptı, iradeye ateş düştü yokluğunda.
Hasretinden akıllar yitirildi efendim,
gönüller gölgelere düştü.
Kucak kucağa güneşlerimiz söndü,
dudak dudağa denizlerimiz kurudu
ve sen gitmiştin efendim.
Sen gitmiştin...
Seninle birlikte her şeylerimiz gitti.
Şehitlerimiz kefenlerinden sıyrıldı senden sonra;
kanlarımız sahralar doldurdu.
Kelimelerimiz anlamlarını yitirdi,
kutlu erlerimiz tutsak oldu nefis ordularına...
Hiçbir şey kazanmadık ayrılığında, efendim,
hiç kâr elde edemedik.
Aldandık, hep aldandık.
Delilimizi yitirdik, delillerimizi yitirdik.
Dillerimiz dilim dilim edildi efendim.
Bize sevmeyi unutturdular ilkin;
sonra sevginin ne olduğunu...
Kendi gönlüne ihanet edenlerimiz, gönlün kendisine ihanet ediyorlardı artık.
Vurgunlar yedik pes pese efendim...
Ve sen gitmiştin.

Sevgili !


Sen gitmiştin...
Biricik sığınağımız, varlığımızın övüncü, yüz akımızdın.
Hayırları söyleyip gitmiştin,
biz ser işler olduk.
Uzun uzun emellere kapıldık,
kapılanıp kaldık umutların kapısında.
Yolunda yürümekten üzerimize düşen,
baş kaldırdık önce ve sonra yıkılışlar gördük hep efendim.
Ellerimiz vardı açıldıkça dolan, uzandıkça verilen;
böğrümüzde kaldı ellerimiz.
Hanım idik halayık olduk;
bay idik köle edildik.
Sen gitmiştin...
Yanmış igsilerle kara bahtımıza kara resimler çizdiler.
Aşk dervişleri avare, pejmürde, hercâyî rüzgârlara kapıldılar,
dönüşlerinin ahengini kırdılar.
Bölük bölük kadınlarımız,
grup grup erlerimiz,
demet demet çocuklarımız,
kimi güler, kimi ağlarken yitirdiler kendilerini.
Ve sen gitmiştin efendim...

Sevgili !

Hani bir aşk idin, bir güzellik idin sen, güzellikle askın kesiştiği
prizmada.
Güzelliğin cihanı gösteren bir ayna;
aşkın o aynanın cilası idi hani.
Güzelliğin olmasa efendim,
aşkı hiç bilmeyecekti cihan;
aşkın olmasa güzelliği hiç anlamayacaktı.
Aşk pazarında mezat hep güzelliğine; güzellik yurdunda yollar hep aşkına
durmuştu efendim...
Ve sen gitmiştin...

Sevgili !


Derd ile ağlayandın; hem derde salandın!..
Gönül yurdunda çaresizlerin çaresi, hastaların merhemiydin.
Saadetle yasamış, saadet çağını yaşatmıştın.
Suretleri ve canları iman ile sen şekillendirmiş,
"Lâ" ile "Illa"yi i'câz ile sen dillendirmiştin.
Sen gidince, ey sevgililer sevgilisi, güvercinlerimiz tuzaklara esir düştü;
Hüdhüdlerimizin mil çekildi gözlerine.
Artık düşmanlarımız dostlar arasında;
dostumuz düşman içinde.
Divanelere döndük, yaya kaldık yolunda.
Kendimizi unuttuk, seni bilmez olduk...
Sana muhtacız!..
Sana en fazla muhtacız.
En fazla sana muhtacız.
Uyandır bizi uykumuzdan...
Gel ey sevgili !
Bir gelişle gel, bir gülüşle gel.
Doğ ufkumuza, sar dünyamızı, gir gönlümüze yeniden...
Sana muhtacız...

Sana en fazla muhtacız...

 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt