mustafa_xtar yazdı:
Esselamu aleyküm arkadaşlar. Geçenlerde göz ile ilgili iki konu açılmıştı. Bunlardan biri müstehcen görüntülere bakmaktı sanırım, diğerini hatırlayamadım çok güzel bilgiler vardı bende bu konuya tasavvuf ehlinin yaklaşımından bi derlemeyle katılmak istiyorum. Allaha emanet olun.
Gözümüz gönlümüzdür. Gönlümüz kalbimizdir. Çok dikkat etmemiz gerekir.
Göz, gönlün dışa açılan penceresi ve habercisidir. Gönül en çok gözden etkilenir. Gözün her hareketi gönlü ilgilendirir. Gönül göz yüzünden pek çok şey kazanır veya kaybeder. Gözden gelen şeylerle gönül sevinir veya ah eder. Onun için gönlünü düşünen kimse gözüne sahip olmalıdır.
Arifler göz ile gönül arasındaki irtibata çok önem vermişlerdir. Her insanın asıl niyeti, gerçek sevgisi, ulaşmak istediği hedefi gönlünde gizlidir. Gönülle kalp aynı şeydir. Gönül, değerini ölçemeyeceğimiz bir cevherdir. Çünkü gönül, kainatta Yüce Allahın nazar ettiği çok özel bir yerdir. İnsan gönlü ile Yüce Allahı tanır, sever ve O’nun yakınlığını hisseder
Hak yolcusu, yolda yürürken gözü ayağı üzerinde ve yolunca yürümeli, edepli olmalı, adımlarını sakin atmalı, sevimsiz hal ve hareketlerden, kibirli tavırlardan şiddetle sakınmalıdır. Bu konuda Sünnet’e uymalıdır.
Alemlere rahmet olan Rasulullah s.a.v. Efendimiz yolda yürürken sağa sola bakmazdı. Önüne nazar buyurur, gideceği yöne yönelirdi. Yürüyüşü çok dengeli ve intizamlı idi. Kibirli bir şekilde, el kol hareketi yaparak ve sallanarak yürümezdi. Adımlarını hızlı fakat sakince atardı. Yüksekçe bir yerden iniyormuş gibi yürürdü. Adımlarını atarken yeryüzü saadetli ayakları altında dürülüyormuş gibi olurdu. Bir kimseye yöneleceği zaman sadece mübarek başını çevirmez, bütün vücuduyla ona yönelirdi. Kimseye arkasından ve uzaktan seslenmez, yanına varınca konuşurdu.
Hak yolcusu, gözünü haramdan ve kalbini karıştıracak şeylerden korumalıdır. Kendisini ilgilendirmeyen şeylere takılmamalıdır. Gözünü haramdan korumayanın gönlü ilâhi muhabbetten mahrum kalır.
Hz. Rasulullah s.a.v. Efendimiz, harama bakmayı şeytanın kalbe fırlattığı zehirli bir ok olarak tanıtmıştır. Kalbi bu okların zehirinden ve zararından korumanın tek yolu gözü muhafaza etmektir. Bunun için kalbe katılık verecek işlerden, görüntülerden, şekil ve suretlerden gözü uzak tutmalıdır. İmam Hak yolcusu, ibadet, vazife ve hizmetlerinde adım adım ilerlemeli, bir noktaya çakılıp kalmamalıdır. İki günü eşit olan kimse zarardadır hadisi, hak yolunda yürüyenleri ve ebedi saadetini kazanmak isteyenleri uyarmak içindir. Çünkü Yüce Allahı tanımanın, manevi makamların ve güzel ahlâkın bir sonu yoktur. Bu yolculuk ölene kadar sürer, ahirette farklı bir şekilde devam eder. Her gün yapılan ibadet ve amelin miktarı devamlı değişmez, fakat kalbin muhabbeti, huzuru, edebi, Yüce Allaha yöneliş şekli her an değişip artabilir. Bütün vazifeler az da olsa devamlı yapılmalıdır. Başlanmadan iş bitmez, adım atmadan yol gidilmez. Hak yolcusu, manen ilerledikçe nefsin afetlerinden korkmalıdır. Bunun için her halde edebe sarılmalı, boynunu bükmeli, kibirden ve benlikten Yüce Allah’a sığınmalıdır. Bir başarıdan sonra bunu kendine mal eden ve insanlara burun büken nice başlar, baş aşağı gitmiştir.
Arifler der ki: Bir insanın ilmi artar da edebi artmazsa, onun Allah’dan uzaklığı artar. İbadeti çoğaldığı halde tavazusu çoğalmayan kimsenin benlik deresinde boğulmasından korkulur. İnsan, işin başından çok sonunu düşünmelidir. Onun için devamlı yalvarış içinde olmalıdır. Kalp ümit ve korku içinde bulunmalıdır. Ümidin korkudan biraz fazla olması iyidir, fakat ben artık kurtuldum, cenneti garantiledim, insanlar helâk oldu demek, tehlikenin ta kendisidir.
Hak yolcusu ibadet ve ameline değil, Yüce Allahın rahmetine güvenmelidir. İlâhi destek olmadan kendi başına bir yol alamayacağını bilmelidir.
DR. DİLAVER SELVİ. - SEMERKAN DERGİSİ KAYNAKLI