Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

??? (1 Kullanıcı)

MELEK DİLBER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Tem 2011
Mesajlar
611
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
19 yasındayım.nişanlı bir bayanım seneye allah nasip ederse yuva kurucaz
mutlu bir evlilik olacagından eminim ama bazı ipucları bekliyorm abilerim ablalarım
allah razı olsun
selam ve dua ile:)
 

buket58

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Haz 2009
Mesajlar
1,331
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
tecrübem olmadığı için ip ucu veremem ama rabbim mutlu etsin ablacım:)
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
19 yasındayım.nişanlı bir bayanım seneye allah nasip ederse yuva kurucaz
mutlu bir evlilik olacagından eminim ama bazı ipucları bekliyorm abilerim ablalarım
allah razı olsun
selam ve dua ile:)

ilk once tebrikler..adiniza cok mutlu oldum..rabbim mesut eylesin..ip ucu derken nedemek istediginizi anlamadim...ben elimden geldigince evlilike ilgi yazi paylasirim insallah..ama ip ucu veremicem ..
 

MELEK DİLBER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Tem 2011
Mesajlar
611
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
ilk once tebrikler..adiniza cok mutlu oldum..rabbim mesut eylesin..ip ucu derken nedemek istediginizi anlamadim...ben elimden geldigince evlilike ilgi yazi paylasirim insallah..ama ip ucu veremicem ..


siz yapacagınız paylaşımları bilirisniz her bilginiz ayrı bi gelişme veriyo bana allah c.c razı olsun inşallah
selam ve dua ile:)
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Peygamberimiz (a.s.m.) mü'minlere şu tavsiyede bulunur:

"Kadınlarla dört hasletleri için evlenilir: Malı için, asaleti için, güzelliği için ve dini için. Sen dindar olanı tercih et, mesut olursun."(İbni Mâce, Nikâh: 6)

Kadının diğer vasıfları yanında, bilhassa dinî cihetine ağırlık verilmesi bir Peygamber tavsiyesidir. Dolayısıyla, Müslümanın da göz önüne alması gereken en hayatî noktadır. Bayanlar da aynı şekilde eş adayına karar verirken dindar ve güzel ahlaklı olmasına dikkat etmelidirler.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Erkeğin, evleneceği kızı seçmesi, kız velisinin de damat adayını seçmek için dikkatli davranması, kurulacak yuvanın selâmeti ve doğacak çocukların sıhhati ve terbiyesi açısından çok mühimdir. Gelin ve damat namzetlerinin tayininde dikkatli olunmasını tavsiye eden Sevgili Peygamberimiz, "İnsanlar iyilik ve kötülükte madenler gibidir"(1) buyurarak bizleri ihtiyata davet etmektedir. Hz. Ömer, kendisine çocuğun babası üzerindeki hakkını soran bir oğluna şu üç şeyi sayar: 'Temiz ve iyi ahlâklı bir anne seç, güzel bir isim koy ve ona Kur'ân öğret." (2)

Her şeyden önce, evlilikte esas maksat hayırlı bir neslin vücuda gelmesidir, insanın bazı muhtemel günahlara girmesine mani olması ve düzenli bir hayata kavuşması için de ayrıca ehemmiyeti vardır. Yoksa sırf nefsin arzusundan kaynaklanan ve sadece geçici bazı zevklerin tatmini düşüncesine dayanan bir teşebbüsün ilerisi için devamlı bir rahatsızlık unsuru olacağı şüphesizdir.

İmam-ı Gazali dinimizin bu husustaki prensiplerini sayarken ilk iki maddeye, "dindarlık ve güzel ahlâkı" koymuştur.(3)
Aile yuvasının ileride bozulmaması için eşler arasındaki denklik büyük ehemmiyet arz etmektedir. Dindar bir kız ile hevaî bir erkeğin denk olmayacağı muhakkaktır. Böyle bir evliliğin ileride bozulma ihtimali kuvvetlidir. Çünkü dünyaları ayrı iki insan arasında uyumun sağlanması çok defa mümkün olmamaktadır. Aynı şekilde, dindar bir erkeğin, dindar olmayan, davranış ve hareketlerini İlâhî emirlere göre tanzim etmeyen bir kadınla evlenmesi ve hayat arkadaşlığı kurması beraberinde pekçok problem getirdiği gibi, böyle bir yuvanın da devamı zor olur. İşte İslâmiyet, sonradan olabilecek hadiseleri önceden tedbir olarak engellemektedir. Böylece cemiyet nizamını sağlam esaslar üzerinde devam ettirmektedir.

Bu hususa dikkatimizi çeken Peygamberimiz (a.s.m.) mü'minlere şu tavsiyede bulunur:

"Kadınlarla dört hasletleri için evlenilir: Malı için, asaleti için, güzelliği için ve dini için. Sen dindar olanı tercih et, mesut olursun."(4)

Kadının diğer vasıfları yanında, bilhassa dinî cihetine ağırlık verilmesi bir Peygamber tavsiyesidir. Dolayısıyla, Müslümanın da göz önüne alması gereken en hayatî noktadır.

Peygamberimiz, Hz. Ömer'in "İhtiyacımızı gidermek için ne gibi mal elde edelim?" diye sorması üzerine şu tavsiyede bulunurlar: "Malın en faziletlisi zikreden bir dil, şükreden bir kalb ve âhireti ile ilgili [İslâmî> hizmetlerde ona yardım eden imanlı bir hanım."(5)

Kocasına İslâmî hizmetlerde destek olan hanımı, Peygamberimiz, dünya servetinin en mühimlerinden birisi saymıştır.

Bu noktadan sık sık ikazlarda bulunan Peygamberimiz şu sözlerinde daha da dikkatli davranılmasını istemektedir: "Kadınları [sırf> güzellikleri için nikahlamayınız, Çünkü onların güzellikleri onları tehlikeye atabilir. [Sadece> malları için de nikahlamayınız. Çünkü mallan onları azdırabilir. Dindar olanını nikahlayın. Şüphesiz, burnunun bir kısmı kesik, kulağı delik ve teni siyah dindar bir cariye, dindar olmayan bir kadından efdaldir."?

Evlenecek kadında dindar olma şartı arandığı gibi, kız velîsinin de erkekte öncelikle dinî tarafını araması bir vazifedir. Kızlarını verecekleri adamda sadece güzellik, zenginlik ve makam gibi üstünlükler arayıp, dinî cihetine itibar etmeyen kimseler bozgunculuğa ve fitneye meydan vermiş olurlar.

Kızının talipleri olan bir adam Hasan-ı Basrî'ye gelerek "Kızımı nasıl bir kimseye vereyim?"diye fikrini sorar. Hasan-ı Basrî de, "Allah'tan korkan bir adama ver.Çünkü böyle bir kimse kızını severse ona iyilikte bulunur, şayet ondan nefret duyacak olsa zulmetmez" buyururlar.(6)

"Şer'an, koca karıya küfüv olmalı, yani birbirine münasip olmalı" diyen Bediüzzaman Hazretleri de devamında, "Bu küfüv ve denk olmak, en mühimmi diyanet noktasındadır. Ne mutlu o kocaya ki, kadınının diyanetine bakıp taklit eder, refikasını hayat-ı ebediyede kaybetmemek için mütedeyyin olur. Bahtiyardır o kadın ki, kocasının diyanetine bakıp 'Ebedî arkadaşımı kaybetmeyeyim' diye takvaya girer" demektedir.(7)

Her iki taraf dindarlık cihetini nazara aldıktan sonra,tabiî olarak, diğer yönlere de ehemmiyetine göre yer verir. Kadında aranan başka bir vasıf da iyi huylu ve temiz ahlâklı olmasıdır. Zaten dinî hayatına dikkat eden kadınların ekserisi, İslâm ahlâkını yaşamaya çalışacaktır.

Kadının erkek hakkında fikir ve tercihi de unutulmamalı, ihmal edilmemelidir. Çünkü ömür boyu sürecek ve sonsuz hayatta da devam edecek bir beraberlik olacaktır.

Dikkate alınması gereken diğer bir husus da kadının mehrinin az olmasıdır. Yani fazla masrafa yol açmayan bir çevreden alınmasıdır. Bugün hâlâ bazı bölgelerimizde bir cahiliye âdeti olan başlık parası nikâh yolunun kapanmasına sebep olmaktadır.

İslâm âlimleri, hayırlı ve faziletli bir namzetin fakirliğinin karı-koca arasındaki denklige mâni ve nikâha zarar veren bir durum olmadığını açıklamaktadırlar." O halde, eşler arasında karşılıklı rıza olduktan sonra zenginlik ve fakirlik noktasındaki bir dengesizlik evliliğe ciddî bir engel teşkil etmez.

Bunun yanında, dindarlığı ve ahlâkı istenen vasıfta olduktan sonra, kadının zengin bir aileden olması, malî cihetten yeterli bulunması da ayrı bir tercih sebebi olabilir. Hadiste de bu şık ayrı bir hususiyet olarak zikredilmiştir.


1. Müsned, 2: 539.
2. Terbiyetü'l-Evlâd, 1: 38.
3. ihya, 2: 38.
4. İbni Mâce, Nikâh: 6.
5. Tirmizî, Tefsirü'l-Kur'ân.- 48, IbnİMâce, Nikâh: 5.
6. İhya, 2: 43.
7. Lem'alar, s. 186.

Kaynak : Mehmet Paksu, Kadın, Aile, Hayat, Nesil Yayınları
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Aile; nesep ve evlilik yoluyla bir araya gelmiş, bir çatı altında bulunan en küçük ve en önemli bir sosyal gruptur. Aile, toplumun çekirdeği ve temel taşıdır.

Aile, kişinin güçlerinin, kabiliyetlerinin, yeteneklerinin, eğilimlerinin hatta içgüdü ve isteklerinin bir düzen içinde gelişip olgunlaştığı; onun fizikî, ruhî ve kültürel gelişiminin tamamlandığı, kişiliğinin oluştuğu verimli bir ortamdır. Aile, sevincin, mutluluğun birlikte yaşandığı mukaddes bir müessesedir.
Aile, sorumlulukların ve yükümlülüklerin paylaşıldığı, dertlerin anlaşıldığı, fertlerin kaynaştığı, sevinç ve tasanın paylaşıldığı, dinin ve değerlerin birlikte yaşandığı bereketli bir alandır. Bu öneminden dolayı dinimiz evlenmeyi ve aile kurmayı kolaylaştırıcı ve teşvik edici olmuştur.
Yüce dinimiz İslam aile kurmayı teşvikle kalmamış, onun dayanakları ve sağlıklı işleyişi ile ilgili ölçüler koymuş, bu konuda aile fertlerine hak ve sorumluluklar yüklemiştir. Kur’ân’a baktığımızda ailede “gönül huzuru (sekîne), dostluk (meveddet) ve rahmet” arandığı, sorumlulukların paylaşıldığı, “iyilikle yaşama”nın hedeflendiği, eşlerin birbirine tutamak, dayanak ve korunak oldukları; Peygamberimizin (asm) sözlerine, tavırlarına ve uygulamalarına da bakınca sağlıklı bir yuva kurmanın önemi, aileyi korumanın gereği, aile fertlerinin birbirine karşı görevleri, eşler arasında adaletli, ölçülü, sabırlı, anlayışlı, fedakar, sevgi ve merhamet dolu olmanın önemi... ile ilgili zengin malzeme buluruz.

SEVGİ

Sevgi, eşlerin hem evliliğe başvururken hem de evliliği sürdürürken muhtaç oldukları en önemli kavramdır. Sevgi, ruhun olgunluk hissettiği, çok hoşlandığı şeye karşı meylidir. Âlemin dokusu sevgi ile döşelidir. Bir başka ifadeyle, kâinatın temeli sevgi üzerine kuruludur. Yüce Allah da bizi sevgiyle, severek yaratmış ve bu zengin gücümüzü kendisi, sevdikleri ve razı oldukları için kullanmamızı istemiştir. Bu bitmeyen ve harcadıkça artan zengin sevgi hazinemizden vermeyi hak edenlerin başında eşimiz, çocuklarımız ve yakınlarımız, sonra da diğer insanlar ve doğa gelir.
Sevgi, aile mutluluğumuzu besleyen ana kaynağımızdır. Bu kaynağın tıkanması durumunda aile saadetimiz de tehlikeye girer. Bunun için “seven katlanır” sözü gereği sevdiklerimizin bazı olumsuzluklarını görmezden gelmemiz, onlara katlanmamız gerekmektedir.
Modern hayatta insanların tez sevgili bulduklarını; ama uzun süreli sevgili kalamadıklarını görüyoruz. Sevgide dâim olmak için ona kutsallık atfetmek, güzel eşimizi sevmenin, ona muhabbetle bakmanın Allah sevgisinin gereği olduğunu hatırda tutmak gerekir.

Kadın, eşinden sürekli sevgi ve ilgi bekler. Sırası gelince o da, aynen hatta fazlasıyla mukâbelede bulunur. Bu şekilde sevgi yeşerme, güçlenme ve yayılma imkânı bulur. Sevginin yeşerme, güçlenme ve devamlılık arz etmesinde güzel sözlerin, güzel davranışların, anıları yenilemenin, kültüre göre anma günleri düzenlemenin, hediyeleşmenin, bazen ufak jestler yapmanın, bir de duanın önemli yeri vardır. Biz sağlıklı ve mutlu bir şekilde yaşamamız için olduğu kadar sevgimizin cennette de taşınması, orada da bir olmamız için duacı olmalıyız.

SAYGI

Eşler arası ilişkilerin sağlıklı yürümesi için sevgi gerekli; ama onu yıpratmamak, tüketmemek, ayağa düşürmemek için saygı da gereklidir. Saygı, eşimizin onurunu koruma, değerlerini ve tercihlerini göz önünde tutma, hakkına ve hukukuna dikkat etme, çevresindekilere değer verme hassasiyetidir.
Saygı, karşındakinin varlığını göz önünde bulundurma, sana yapılmasını istemediğini ona yapmamandır.
Saygı; ince, kibar, seviyeli ve medeni davranmayı, hak ve hukuka riayet etmeyi gerektirir. Bunun için saygılı bir insan eşine küfredemez, onun düşüncelerini hafife alamaz, tarzını ve tavrını aşağılayamaz, değerlerini küçümseyemez, akraba ve çevresini reddedemez. Eşine saygılı olan “hem severim, hem döverim” anlayışını da benimseyemez.

SABIR

Evlilik, bir bakıma sorumluluk yüklenmektir. Sorumluluğu artan kişinin haliyle yükü de artmıştır, rolleri de. Görev ve sorumluluğu artan eşler ailede haliyle bekarlık dönemine göre daha çok yorulabilecektir. Yorulan çiftlerin stresi artacaktır. Stres artınca sataşma veya bağırma da kendini gösterecektir. İşte bu aşamada eşlerin sataşma, bağırma ve dövüşmeye karşı kendilerini frenleyebilmesi için sabır şarttır.
Sabır, eşlerin birbirinin bazı olumsuz söz ve davranışlarını sakince, anlayışla ve tepkisizce karşılamada olduğu gibi, eşlerin birbirlerinin isteklerini yerine getirememeleri durumunda da gösterilmesi gereken önemli bir erdemdir. Bu güzel erdem, eşlerin birbirine karşı gösterildiği gibi yakınlarına karşı da gösterilmelidir. Söz gelimi, eşinin fazla konuşmalarına sabreden, onun annesinin konuşmalarına da sabretmelidir. Böyle davranan bir kimsenin Allah katında da büyük mükâfata erişeceği unutulmamalıdır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmaktadır:
“Huysuz bir kocanın kahrına sabreden bir kadına Cenab-ı Allah tarafından, Firavun’un eşi Âsiye’ye verilen ecrin bir benzeri verilir; buna karşın huysuz eşine sabreden erkeğe de (yaralar içerisinde kıvranıp da sabredip şikayetçi olmayan) Eyüp Aleyhisselam’a verilen sevabın benzeri verilir.” (bk. Gazzali, İhya, Nikah Adabı)
Evlilikte, özellikle eşlerin birbirini tanımaya çalıştıkları ilk yıllarda, birtakım olumsuzluklar, bazı huzursuzluklar, maddi sıkıntılar, çevresel baskılar yaşanabilir. Bunları sabırla aşmak gerekir. En ideal bir yuvada bile bazı eksikler ve olumsuzluklar yaşanabilir. Bunları doğal karşılayıp sabırla aşmak lâzım. Halk arasındaki “Sabreden derviş muradına erermiş” sözünü, aile için de unutmamak gerekir.

SADAKAT

Sadakat, eşlerin sözlerinde ve işlerinde doğru ve birbirine güven dolu olmaları demektir. Sadakat duygusu, eşin fiziğinden, huyundan, çapından, gücünden, birikiminden razı olup onunla yetinmeyi, başka arayışlara koyulmamayı, halinden memnun olmayı ifade eder. Eşinin durumundan memnun olmayıp sadakatsizlik göstermek, başka insanların güzelliğinden yararlanma açgözlülüğünden, başkasındakileri merak etmekten, para veya menfaatten, aldatılmaktan yahut kandırılmaktan kaynaklanabilir ki, bunların hepsi sonuçta bir aldanışı ve aldatışı ifade eder.

Aldatma ise bir olgunsuzluk, onursuzluk, sebatsızlık, vefasızlık kısacası Allah’ın verdiğine razı olmayış, küfran-ı nimette bulunuştur. Sadakatin zıddı “hıyanet”tir. Bu sıfat eşe ve olgun bir Müslüman’a asla yakışmadığından bunu Kur’ân yasaklamış ve Sevgili Peygamberimiz (asm) de münafıklığın alâmeti olarak saymıştır. Örneğin Kur’ân’da,
“Allah’a, Resulü’ne ve emanetiniz altında olanlara (çoluk-çocuk ve eşlerinize) karşı hıyanette bulunmayınız!..”(Enfal, 8/27)
buyrulmaktadır. Müslüman hem eşiyle hem de diğer insanlar hatta canlı ve eşya ile ilişkilerini sadakat ahlâkı üzere, doğruluk, dürüstlük ve açıklık ilkesine göre düzenlemelidir. Eşler hem evdeki görevleri açısından, hem de iffetlerini korumaları açısından birbirlerine karşı sâdık olmalıdırlar.
Kadın, ailesine sadakat göstermeyen erkekten intikam almaya kalkışmamalıdır. Zira, nihai planda herkes kendi karakteri ve kişiliğinin gereğince hareket ettiğine göre, herkesin fiili kendisini bağlayacaktır ve herkes kendi hesabını verecektir.

SAĞLIKLI CiNSî HAYAT


Cinsellik insan doğasının bir parçasıdır. İnsanı duygusal, rasyonel yönden zengin yaratan Allah, ona şehevi güçle de ayrı bir zengin ve bereketli bir boyut eklemiştir. Bu güçle insan haz alır, motive olur, şiir ve edebiyat inşa eder, bereketli nesiller elde eder, hayatına renk katar. Söz konusu bu gücü dengede tutan, itidal ölçüsünde kullanan insan “iffet” sahibi olmakta, bu gücü aşırı ve gayri meşru şekilde kullanan da “fücûr” ehli veya seks manyağı olmaktadır. İşte insanda var olan cinsel duyguları dinimiz asla yadsımamış, onu olumsuzlamamış, meşru ölçüler içinde bu duyguların tatmin yolunu açmıştır. Bunun en güzel yolunun da evlilik olduğunu göstermiştir.
Kur’ân’da kadınların, eşlerinin “tarlası” olduğu ve erkeklerin kendi tarlalarını istedikleri gibi sürebilecekleri sembolik bir dille anlatılarak, meşru yolla cinsel arzuların tatmin edilmesinin engellenmemesi istenmiştir. Bir başka âyette de kadınların erkekler için “örtü”, erkeklerin de kadınlar için “örtü” olduğu belirtilmiştir. Yani eşler birbirini harama, günaha karşı korurlar, birçok konuda birbirinin yardımcısı olurlar.
Peygamberimiz (asm) de evlenerek, aile kurarak, çoluk-çocuğa karışarak bize uygulamalarıyla eş ve baba olmanın örnekliğini sergilemiştir. Hal böyle iken din adına, İslâm adına birçok şeyi yasak, günah ve tabu ilan etmek; eşlerin yatak odalarına girerek onların cinsel yaşamlarına sınır getirmek haksızlıktır ve günahtır.
Bu konuda meşru olmayan ilişkiler bellidir. Bu da aile mahremiyetini ihlal, dışarıda edep ve ahlak dışı yakınlaşmalar, yine dışarıda yapmacık tavırlar, cinsel ima ve görüntüler, fuhuş, homoseksüellik, teşhircilik, pornografi vs’dir. Bunun dışında eşler birbirlerinin meşru cinsel taleplerini karşılamak, birbirlerine güzel söylemek, güzel görünmek ve güzel yaklaşmak; kısacası birbirleriyle tatmin olmak zorundadırlar. Evliliğin devamı, ailenin bekası, insanların dengeli ve huzurlu olması, yüzlerin ve gözlerin gülmesi için bu gereklidir.
Eşler, bu sıraladığımız altı S’de derinleşir, kendi özel ve güzel yönleriyle bunu zenginleştirirlerse, çağımızda aile yapısını tehdit eden birçok unsura rağmen evliliklerini yürütecekleri düşünülmektedir. Kısacası bu altı S’den aile saâdet ve selameti hasıl olacaktır. Bütün niyazımız da her ailenin mutluluk ve esenlik üzere varlığını sürdürmesidir.

SORUMLULUK

Sağlam bir aile, buraya kadar sıraladıklarımıza ilave olarak, eşlerin sorumluluk duygusunu hissetmeleriyle mümkündür. Eskilerin “mesuliyet” dedikleri sorumluluk ailede eşin önce kendisini yetiştirmesi, koruması, görev bilincinde olması, yükümlülüklerini yerine getirmesi, sonra da eşi, çocukları, büyükleri ve akrabalarına karşı nasıl davranacağını bilip, bunlara karşı yükümlülüklerini yerine getirmesidir.
Ailede maddi sorumluluklarımız vardır, manevi sorumluluklarımız vardır. Birincisi barınma, yeme içme, giydirme, eğitim, meşru ölçüler içerisinde gezme, eğlenme ve dinlenme ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Manevi sorumluluk ise eşin ve aile bireylerinin ruhen sağlıklı olmaları, manen gelişmeleri, kültürel açıdan seviye kazanmaları, gönül dünyalarını genişletmeleri kısacası iyi insan, iyi Müslüman olmanın donanım ve birikimini kazanmaları için elden gelen gayreti sarf etmektir. Biraz açacak olursak, çalışan eşlerin evde birbirine daha çok yardımcı olmaları, çocukların ilmî, imanî, fiziksel ve ruhsal gelişimleriyle birlikte ilgilenmeleri, akrabaları da ilgi çemberine almaları (zira aile ocağı yakınlar ve dostlarla da güçlenir), aile onurunu, namusunu ve sırlarını korumaları, aile kazancını çarçur etmemeleri, güzellikleri paylaşmaları, kötülüklerde birbirlerini engellemeleri, cennete giden yolu birlikte kat etmeye çalışmaları eşlerin sorumlulukları altında olan hususlardır. Bu sorumlulukların hissedilmediği aile dağılır. Onun için “Din de insana sorumluluklarını hatırlatmak için gelmiştir.” desek mübalağa etmiş olmayız. Zira insanların ahirette kendisine, ailesine ve Rabbine karşı görevlerinden sorulmadan bir tarafa ayrılamayacakları haber verilmektedir.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Kadının kocasına karşı vazifeleri:

1- Kanaat: Çünkü kanaatkar olmak kalp rahatlığının sebebidir.. bir kadın arsızlık ve açgözlülük ederek efendisini, kendisinden ve evinden soğutmaktan sakınmalıdır. Kanaat; kafi gelecek miktar ile yetinmek tamahkarlık etmemek demektir.

2- Kocaya itaat: Peygamberimiz ( a.s.m.)" bir kadın kocası kendisinden memnun olarak ölürse cennete girer." buyurmuşlardır.

3- Temiz olma: Kocanın göreceği yerlere itina ile dikkat etmek ve temizlemek. Bilinmelidir ki, güzellik ve temizliği getiren şeylerin en güzeli sudur. daima güzel kokular sürünmeli.

4- İhtiyaçların karşılanması: Kocanın yemek yiyeceği vakte dikkat etmek. uyku saatini geçirmeme. kocanın adeti nasılsa o zamanlarda yemek ve yatağını hazırlamak.

5- Malın korunması: Kocanın mal ve eşyasını korumak, çünkü mal ve eşyayı korumak iş bilmekten geçer.

6- Akrabaya saygı: Kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmek. çünkü kadının kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmesi, güzel idare ve tedbirden ileri gelmektedir.

7- Sır saklanması: kadın kocasından edindiği sırrını hiç kimseye duyurmaması. eğer duyuracak olursa kocasının itimadını kaybeder. kadında ondan emin olamaz.

8- Saygı ve hürmet: kocanın emrini yerine getirmek. ona karşı çıkmama ve asi olmamak. eğer ona karşı gelecek olunursa onu kendine kinlendirip düşman yapma ihtimali yüksektir.

Ayrıca bir koca hanımını istediği şeye zorlaması da caiz değildir ve kadın bu gibi şeyleri dinen yapmak zorunda değildir. Mesela, bir kadın yemek yapmak veya kendi çocuğuna bakmak zorunda değildir. Ama ailenin huzuru ve selameti için, aile fertleri arasında karşılıklı hürmetin tesisi için kadının meşru ve müspet olan ( kendi hoşuna gitmese de ) yapması elbette güzeldir.

Aile içinde karı kocanın görev paylaşması:

İslam’da aile, korunması gereken kutsalların başında yer alır. Bu sebeple aile başı boş bırakılmamış, bireylerini koruyacak biri aile reisi olarak en başta sorumlu tutulmuştur. Bu sorumlu kimse,sözünü dinletecek güç ve kuvvette olmalı ki,ailede haddi aşanları meşruluk çizgisinde muhafaza edip sözünü dinletebilsin.. Bu da aile içinde etkisini herkese kabul ettirecek güçte olan baba ve koca olacaktır..

İslam’da ailenin bu reisi, başına buyruk kimse değildir.Tam aksine reisi olduğu ailenin sorumluluklarını olanca ağırlığıyla yüklenen, geçimini temin etme görevini de omuzlarına alan kimse demektir. Yani baba ve kocanındır dışarıda çalışıp ailenin geçimini temin etme sorumluluğu.. Hanım aile reisi gibi dış işlerinde çalışarak ,geçim temin etme zorunda değildir.

Efendimiz (sav) Hazretleri, kızı Fatıma ile damadı Ali’yi evlendirdiği sırada, evin iç işlerini kızı Fatıma’ya, dış işlerini de damadı Ali’ye verirken:

- Çeşmeden su getirmek, hamur yoğurup ekmek yapmak,evin temizliğini yapıp iç işlerini düzenlemek .. Fatıma’ya aittir. Dış işleri de Ali’nin sorumluluğundadır !tavsiyesinde bulunmuştur.

Bununla beraber, bey ev işlerine de yardım edebileceği gibi,hanımın da dış ilerinde beye destek olması da caiz görülmüştür . Nitekim Efendimiz(sav)Hazretleri ev işlerinde ailesine yardım etmiş,hatta evdeki bu yardımın ümmetine de sünnet olduğu kitaplarımızda ifadesini de bulmuştur.

Kadın Kocasına Yemek Yapmak Zorunda mıdır?

Kadının yiyecekleri, elbisesi, oturacağı yerden ibaret olan nafakası, meşrû şartlar dâhilinde kadının nikâhlı kocasına aittir. İsraftan sakınmak gerekir. Zira Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, “Kocanın malından, iyilikle sana ve çocuğuna yetecek kadar al.” buyurmuşlardır.

Hanımların yemek ve ekmek pişirmesi, elbise yıkaması, oda süpürmesi, ev işlerini tertip ve düzenlemesi, kocasının yükünü hafifletmeye çalışması ahlaki birer görevdir ve şerefli bir hizmettir. (Hukuku İslamiyye Ö. N. Bilmen 2/483)

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem kızı Fatıma'ya: "Kızım sen ev işlerini, Ali de dış işleri görsün" buyurdu. Peygamberimiz her şeyde olduğu gibi aile hayatında bize en güzel örnektir. Bu günkü aile sıkıntılarımızın başında Kur'an ve Sünnetten ayrılmamız gelir.

Anne Çocuğu Emzirmeye Zorlanır mı?

“Çocukların, annelerinin nafakaları ve elbiseleri kendileri için çocuk doğurdukları (kocaları) üzerinedir." (Bakara 233)

Bir anneye doğurduğun çocuğu emzir diye cebrolunmaz. Ancak çocuk anasından başka kadınları emmez ise cebrolunur. Allahu Teala Kur'an-ı Kerim'de:

"Anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler.”( Bakara 233) ayet-i kerimesi kadınların çocuklarını emzirmelerine delildir.

Annesi çocuğunu emzirmediği müddetçe babası ücretle bir sütanne tutup, annesinin yanında çocuğu emzirir. Zira çocuğu koruma ve terbiye etme hakkı annenindir.

Çocuğunu emzirmek, anne üzerine diyaneten lazımdır. Çünkü Kur'an-ı Kerimde geçen, "Anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler." ifadesi haber sigası ile tekitli emirdir. (Mevkufat 1/597)

Kadın Eşinin Ailesine İyi Davranmalı:

Müslüman bir hanımın eşine iyi davranmasının bir diğer yönü de eşinin anne ve babasına karşı iyi davranması, onlara hürmeti ve takdiri elden bırakmamasıdır. Kadın, kayınvalidesine yardımcı olarak kocasına ikram ve iyilikte bulunur. Dolayısı ile koca da bu durumu göz önünde bulundurarak hanımına ve onun annesine karşı iyi davranır. Kadın bunu yapmakla aslında kendine iyilik yapmış olur. Zira Allah Teâlâ, "İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?” (Rahman 60)

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, "İnsanların hayırlısı, insanlar için hayırlı olandır." buyuruyor.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetine öğrettiği merhamet, sadece yakınlarını değil bütün insanlığı kucaklamaktadır. Bir hadis-i şerifte şöyle ifade edilmiştir:

"İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.” (Müslim)

"Merhamet edenlere Allah da merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin". ( Tirmizî )

Merhamet bazı kimselerin sandığı gibi, sadece bir acıma duygusu değildir. Sevgiyle gelişen yardım ve fedakârlıkla büyüyen şümullü bir histir. Eğer bir kalpte merhamet duygusu yoksa o kalp hastadır.

Zamanımızda bazı kişiler ‘kadın, erkeğinin çamaşırını yıkamak zorunda değildir, çocuğunu emzirmek mecburiyeti yoktur’ diyerek aile hayatının yaşanmaz hale gelmesine vesile oluyorlar. Her ne kadar kazaen mecbur değilse de işin bir de dinî yönü, insanî yönü, merhamet boyutu vardır. Memure kadın, alacağı para karşılığında tanıdığı, tanımadığı insanlara günlük en az sekiz saat hizmet ederken kocasına, çocuğuna, kocasının anne, babasına neden itaat etmesin. Bu garip düşünceler ve benzeri yanlışlar nice ailelerin çözülmesine ve huzursuzluğa vesile oluyor. Aileler her şeyden fazla muhabbete muhtaçtırlar.

Ailelerin dünya ve ahiret saadeti için önce Allah ve Rasulü’ne itaat etmesi birbirlerine meşrû zeminlerde itaatleri gerekir. Günahlarda hiç kimseye itaat gerekmez.

Saniyen; herkesin birbirlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmeleri ailenin mutluluğunu sağlar. Aksi halde aile hayatı yaşanmaz hale gelir. Bir diğer yönü ise hayat sadece bu dünya ile sınırlı değil, bir de asıl hayat olan ahiret hayatı vardır. Biz öyle bir aile ortamı oluşturalım ki haramlardan uzak, Kur’an ve sünnet ikliminde, cennetî bir hayat yaşanan akl-ı selim sahibi insanların hayatı olsun. Zira Allahu Teala güzel davranışta bulunanları sever.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

 

MELEK DİLBER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Tem 2011
Mesajlar
611
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
kadının kocasına karşı vazifeleri:

1- kanaat: çünkü kanaatkar olmak kalp rahatlığının sebebidir.. Bir kadın arsızlık ve açgözlülük ederek efendisini, kendisinden ve evinden soğutmaktan sakınmalıdır. Kanaat; kafi gelecek miktar ile yetinmek tamahkarlık etmemek demektir.

2- kocaya itaat: peygamberimiz ( a.s.m.)" bir kadın kocası kendisinden memnun olarak ölürse cennete girer." buyurmuşlardır.

3- temiz olma: kocanın göreceği yerlere itina ile dikkat etmek ve temizlemek. Bilinmelidir ki, güzellik ve temizliği getiren şeylerin en güzeli sudur. Daima güzel kokular sürünmeli.

4- ihtiyaçların karşılanması: kocanın yemek yiyeceği vakte dikkat etmek. Uyku saatini geçirmeme. Kocanın adeti nasılsa o zamanlarda yemek ve yatağını hazırlamak.

5- malın korunması: kocanın mal ve eşyasını korumak, çünkü mal ve eşyayı korumak iş bilmekten geçer.

6- akrabaya saygı: kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmek. çünkü kadının kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmesi, güzel idare ve tedbirden ileri gelmektedir.

7- sır saklanması: kadın kocasından edindiği sırrını hiç kimseye duyurmaması. Eğer duyuracak olursa kocasının itimadını kaybeder. Kadında ondan emin olamaz.

8- saygı ve hürmet: kocanın emrini yerine getirmek. Ona karşı çıkmama ve asi olmamak. Eğer ona karşı gelecek olunursa onu kendine kinlendirip düşman yapma ihtimali yüksektir.

Ayrıca bir koca hanımını istediği şeye zorlaması da caiz değildir ve kadın bu gibi şeyleri dinen yapmak zorunda değildir. Mesela, bir kadın yemek yapmak veya kendi çocuğuna bakmak zorunda değildir. Ama ailenin huzuru ve selameti için, aile fertleri arasında karşılıklı hürmetin tesisi için kadının meşru ve müspet olan ( kendi hoşuna gitmese de ) yapması elbette güzeldir.

aile içinde karı kocanın görev paylaşması:

islam’da aile, korunması gereken kutsalların başında yer alır. Bu sebeple aile başı boş bırakılmamış, bireylerini koruyacak biri aile reisi olarak en başta sorumlu tutulmuştur. Bu sorumlu kimse,sözünü dinletecek güç ve kuvvette olmalı ki,ailede haddi aşanları meşruluk çizgisinde muhafaza edip sözünü dinletebilsin.. Bu da aile içinde etkisini herkese kabul ettirecek güçte olan baba ve koca olacaktır..

Islam’da ailenin bu reisi, başına buyruk kimse değildir.tam aksine reisi olduğu ailenin sorumluluklarını olanca ağırlığıyla yüklenen, geçimini temin etme görevini de omuzlarına alan kimse demektir. Yani baba ve kocanındır dışarıda çalışıp ailenin geçimini temin etme sorumluluğu.. Hanım aile reisi gibi dış işlerinde çalışarak ,geçim temin etme zorunda değildir.

Efendimiz (sav) hazretleri, kızı fatıma ile damadı ali’yi evlendirdiği sırada, evin iç işlerini kızı fatıma’ya, dış işlerini de damadı ali’ye verirken:

- çeşmeden su getirmek, hamur yoğurup ekmek yapmak,evin temizliğini yapıp iç işlerini düzenlemek .. Fatıma’ya aittir. Dış işleri de ali’nin sorumluluğundadır !tavsiyesinde bulunmuştur.

Bununla beraber, bey ev işlerine de yardım edebileceği gibi,hanımın da dış ilerinde beye destek olması da caiz görülmüştür . Nitekim efendimiz(sav)hazretleri ev işlerinde ailesine yardım etmiş,hatta evdeki bu yardımın ümmetine de sünnet olduğu kitaplarımızda ifadesini de bulmuştur.

kadın kocasına yemek yapmak zorunda mıdır?

kadının yiyecekleri, elbisesi, oturacağı yerden ibaret olan nafakası, meşrû şartlar dâhilinde kadının nikâhlı kocasına aittir. Israftan sakınmak gerekir. Zira peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz, “kocanın malından, iyilikle sana ve çocuğuna yetecek kadar al.” buyurmuşlardır.

Hanımların yemek ve ekmek pişirmesi, elbise yıkaması, oda süpürmesi, ev işlerini tertip ve düzenlemesi, kocasının yükünü hafifletmeye çalışması ahlaki birer görevdir ve şerefli bir hizmettir. (hukuku islamiyye ö. N. Bilmen 2/483)

peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem kızı fatıma'ya: "kızım sen ev işlerini, ali de dış işleri görsün" buyurdu. Peygamberimiz her şeyde olduğu gibi aile hayatında bize en güzel örnektir. Bu günkü aile sıkıntılarımızın başında kur'an ve sünnetten ayrılmamız gelir.

anne çocuğu emzirmeye zorlanır mı?

“çocukların, annelerinin nafakaları ve elbiseleri kendileri için çocuk doğurdukları (kocaları) üzerinedir." (bakara 233)

bir anneye doğurduğun çocuğu emzir diye cebrolunmaz. Ancak çocuk anasından başka kadınları emmez ise cebrolunur. Allahu teala kur'an-ı kerim'de:

"anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler.”( bakara 233) ayet-i kerimesi kadınların çocuklarını emzirmelerine delildir.

Annesi çocuğunu emzirmediği müddetçe babası ücretle bir sütanne tutup, annesinin yanında çocuğu emzirir. Zira çocuğu koruma ve terbiye etme hakkı annenindir.

çocuğunu emzirmek, anne üzerine diyaneten lazımdır. çünkü kur'an-ı kerimde geçen, "anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler." ifadesi haber sigası ile tekitli emirdir. (mevkufat 1/597)

kadın eşinin ailesine iyi davranmalı:

müslüman bir hanımın eşine iyi davranmasının bir diğer yönü de eşinin anne ve babasına karşı iyi davranması, onlara hürmeti ve takdiri elden bırakmamasıdır. Kadın, kayınvalidesine yardımcı olarak kocasına ikram ve iyilikte bulunur. Dolayısı ile koca da bu durumu göz önünde bulundurarak hanımına ve onun annesine karşı iyi davranır. Kadın bunu yapmakla aslında kendine iyilik yapmış olur. Zira allah teâlâ, "iyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?” (rahman 60)

peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, "insanların hayırlısı, insanlar için hayırlı olandır." buyuruyor.

Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetine öğrettiği merhamet, sadece yakınlarını değil bütün insanlığı kucaklamaktadır. Bir hadis-i şerifte şöyle ifade edilmiştir:

"insanlara merhamet etmeyene allah merhamet etmez.” (müslim)

"merhamet edenlere allah da merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin". ( tirmizî )

merhamet bazı kimselerin sandığı gibi, sadece bir acıma duygusu değildir. Sevgiyle gelişen yardım ve fedakârlıkla büyüyen şümullü bir histir. Eğer bir kalpte merhamet duygusu yoksa o kalp hastadır.

Zamanımızda bazı kişiler ‘kadın, erkeğinin çamaşırını yıkamak zorunda değildir, çocuğunu emzirmek mecburiyeti yoktur’ diyerek aile hayatının yaşanmaz hale gelmesine vesile oluyorlar. Her ne kadar kazaen mecbur değilse de işin bir de dinî yönü, insanî yönü, merhamet boyutu vardır. Memure kadın, alacağı para karşılığında tanıdığı, tanımadığı insanlara günlük en az sekiz saat hizmet ederken kocasına, çocuğuna, kocasının anne, babasına neden itaat etmesin. Bu garip düşünceler ve benzeri yanlışlar nice ailelerin çözülmesine ve huzursuzluğa vesile oluyor. Aileler her şeyden fazla muhabbete muhtaçtırlar.

Ailelerin dünya ve ahiret saadeti için önce allah ve rasulü’ne itaat etmesi birbirlerine meşrû zeminlerde itaatleri gerekir. Günahlarda hiç kimseye itaat gerekmez.

Saniyen; herkesin birbirlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmeleri ailenin mutluluğunu sağlar. Aksi halde aile hayatı yaşanmaz hale gelir. Bir diğer yönü ise hayat sadece bu dünya ile sınırlı değil, bir de asıl hayat olan ahiret hayatı vardır. Biz öyle bir aile ortamı oluşturalım ki haramlardan uzak, kur’an ve sünnet ikliminde, cennetî bir hayat yaşanan akl-ı selim sahibi insanların hayatı olsun. Zira allahu teala güzel davranışta bulunanları sever.
[ı]selam ve dua ile...
Sorularla islamiyet[/ı]



bütün bilgilerin için saol ablacım benim
hepsini okudum tek tek allahu allah senden razı olsun cok saol
alahım seni cennet bahcelerinden birinr nasip etsin
selaaaaaaam ve dua ile:):):)
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
bütün bilgilerin için saol ablacım benim
hepsini okudum tek tek allahu allah senden razı olsun cok saol
alahım seni cennet bahcelerinden birinr nasip etsin
selaaaaaaam ve dua ile:):):)

ALLAH senden razi olsun guzel kardesim eger faydali olabildiysem cok mutlu olurum...amin cumlemizi insallah..insallah sik sik paylasirim..hep beraber ogreniriz..:)
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
19 yasındayım.nişanlı bir bayanım seneye allah nasip ederse yuva kurucaz
mutlu bir evlilik olacagından eminim ama bazı ipucları bekliyorm abilerim ablalarım
allah razı olsun
selam ve dua ile:)

Aleykum selam
birinci ve son tavsiyem ne olursa olsun Yolun, yönün Rabbinin yönüne olsun
Çünkü diğer konuları tavsiyeleri veren bulursun
Ahireti unutmaki dünya da ahirette senin olsun
Sadece dünya dersen Allah korusun , ahireti unutursun
Sevgi, saygı ee daha ne olsun?? bunlar var ise mutlu olursun.. inşallah Rabbim hayırlı eylesin
Bol, bol duayı da unutma mutlulugun devamında, üzüldügün anda da Rabbim daim yanında edebe de dikkat ha(tamam bunlar bana da):a21:
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
67
19 yasındayım.nişanlı bir bayanım seneye allah nasip ederse yuva kurucaz
mutlu bir evlilik olacagından eminim ama bazı ipucları bekliyorm abilerim ablalarım
allah razı olsun
selam ve dua ile:)

Benden ip ucu bir gün sonra ...Takip ediniz ...
 

melek4545

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
3,460
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
32
Konum
İstanbul
Hayırlı olsun canım allah devamını erdirsin bi yastıkta kocarsınız inşallah :)

Evlilikte mutluluk için bu 5 S nin olması gerekiyor

1) Sevgi
2) Saygı
3) Sadakat
4) Sorumluluk
5) Sabır

Ablam evlenirken bi akrabamız bunu demişti bende sana diyim dedim canım :)

Allah mesut etsin artık darısı başıma :D :D
 

özgürlü_zamanlar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2010
Mesajlar
597
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Konum
Erzurum
Birliktelik insanlar için en zor olanıdır. Her insanın huyu ayrıdır. Peygamberler hariç kimseler dört dörtlük değildir. Bunun bilincinde hareket etmek gerekir. İnsanları kendinizin istediği gibi değil. Olduğu gibi kabul etmelisiniz. Küçük bir düşünce ile karşınızdakinin sizi değiştirmesini ister misiniz ? sorusunu sorarak cevabını bulabilirsiniz. Değişimi pekala nasıl yapacaksınız. Zamanla birbirinizin nelerden hoşlanıp hoşlanmadığını bileceksiniz. Doğrularınızı yanlışlarınızı zamanla öğreneceksiniz. Ve ilişkinin olmazsa olmazı kavgalar olacaktır. Bunların sürekli değilde zaman zaman olması her şeyin yolunda gittiği anlamına gelir. Sonuçta güle oynaya bir hayat yaşamıyoruz. Mevlamız bize ; gülmek,ağlamak,sinirlenmek vb. sistemlerde bahşetti ki bunlar kullanılmaz ise yaşamda Mevlam bunları bizlere bahşetmezdi. Dediğim gibi tartışmalarda olacak,sevinçlerde , tebessümlerde. Fakat hepsinin üzerinde en değerli saklayacağınız saygı. Onun olmadığı yerde bunlar temelsiz bir binanın parçaları olur. Birbirinize duyacağınız saygı en güzelini sizlere getirecektir. Mevlam yaşamınızı bereketli ve huzurlu eylesin. Dedikleri gibi bir yastıkta kocayın. :8
 

Seyren

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2012
Mesajlar
1,036
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
Allah birlikteliğinizi daim etsin canım.Bende 3 yıllık evliyim iyi kötü zamanlarımız oldu.Çok şükür iyiyiz.Eskiden annelerimizin zamanındaki evliliklerden bahsediyor olsaydık,sana çok daha kolay yazabilirdim.Ama çağımız evliliğini yürütmek o kadar zorki.Rabbim yar ve yardımcın olsun.
Yaşamadığım ama etrafımda çokça gördüğüm ve arkadaşlarımdan dinlediğim sıkıntılar ışığında sana yararlı olacak ipuçları verebilirim inşallah.
Evvela eşler kaşılıklı ailelerine saygıda kusur etmemelidirler.
Zamanımızın en büyük (gelin açısından) sıkıntısı kayınvalide o ne derse kırmadan evet deyip aklına yatarsa yapar yatmazsa eşine annesini çekiştirmek yerine kendi doğrularını sevgi saygı çerçevesinde aşılayıp yaptırmaya çalışmalısın.Erkeğin genelini annesi hakkında konuşmayıda konuşturmayıda sevmezler..Kayınvalideler biz ne desek onu yapsın isterler ama her daim olmuyor olamazda zaten çünkü oğluda gelinide sonuçta yetişkin birer bireyler ama annelerimiz maalesef bunu anlayamıyorlar.Bilakis kendilerinin yaşadıkları sıkıntılardan bahsedip yapmamalarını gerekirken aynı sıkıntıları gelinlerine yaşatıyorlar.Umarım böyle bir sıkıntın olmaz.
Ve görümce,arkadaşımda var düşman başına bile diyemem.Sen sen ol eşini ne annesine ne annene nede görümcene sakın ola şikayet etme eksik yanlarını belli etme,sana sır vermişse ölene dek seninle gitsin.Gün olur devran döner unutma.
Özellikle eş tarafına ziyaretlerde bulunduğunda yada misafir ağırladığında eşini yücelt.Kavga etmişsen küssen bile bunu kimseye belli etme.
Eşine saygıda kusur etme belli kalıpları varsa değiştirmek yerine kabullenmeyi ve kendi kalıplarınıda kabullendirmeyi öğrenmelisin.Eğer doğrularından ödün vermeye başlarsan unutma sonu gelmez.Erkekler eşlerinin evliliğin ilerleyen aşamalarında tanıştıkları dışında bir kadın görmeyi sevmezler,şimdi onu göreceğin yada onunla birlikte olacağın zamanlarda nasıl özenli davranıyorsan evliliğinin ilerleyen zamanlarında da aynı özeni göstermeye elinden geldiğince devam et.
Ve en önemlisi zırt pırt ağlayan artı yüksek sesle konuşan kadınlar erkeklere her daim itici gelir tatlım.
Umarım mutluluğunuz daim olur.Allah bir yastıkda kocatsın:)
Hoş yastıklarda ayrı artık nerede o eski uzun 2 kişilik yastıklar:)
Ben hediye edeyim bari bir tane




DSC00764.JPG
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
67
EE hani?? tavsiyeyi merakla bekliyoruz.
Elde olmayan nedenle gecikti...Kusura bakmayın...Unutmadım...

Çok hayırlı bir karar sizi kutlarım...Allah C.C. size mutluluk nasip etsin...
Hiç endişe etmeyiniz...Doğru karar verilmiş...Kısmetiniz olan Murat kuşunuz güzel uçmuş ...Konması gereken en güzel dala konmuş...


Siz evlilik olayından sonra, kurulan yuvada eşinize ,hizmetçi olun...Eşinizde size olsun köle...
Allah C.C. mesut etsin...Selamlarımla...
 

**RaNa**

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Haz 2011
Mesajlar
3,597
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
31
19 yasındayım.nişanlı bir bayanım seneye allah nasip ederse yuva kurucaz
mutlu bir evlilik olacagından eminim ama bazı ipucları bekliyorm abilerim ablalarım
allah razı olsun
selam ve dua ile:)

Allah mutlulugunuzu daim etsın İnşallah:)

Rabbım herkeze nasibini sevdirsin.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt