Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

7'nin gizemi... (1 Kullanıcı)

harded

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2009
Mesajlar
69
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
1 RAKAMI
Her sayıya nüfuz etmiş,hepsini içeren ama çokluğu kabul etmeyen,her zaman aynı,değiştirilemez,kendisiyle çarpımı yine kendisini veren,parçası olmayan,bölündüğünde ise parçalara değil,birimlere ayrılan 1 rakamı 2.si olmayan Allah'a,Mutlak Bire işarettir, Onun sıfatıdır.Zaten Allah ismi ve Arap alfabesinin ilk harfinin elifle başlaması ve elifin rakamsal değerinin 1 olması da tesadüfi değildir.Geometrik olarak 1 (.) ile işaret edilir.

2 RAKAMI
İki sayısı ayrılma(mutlak İlahi birlikten ayrı düşme) anlamına gelir.2 tüm yaratılanları temsil eder.Kuran'ın ilk cümlesinin(besmele) ilk harfi b ile başlar ve bu alfabenin 2.harfi olup,sayısal değeri 2'dir. Bu sayı aynı zamanda zıt olan şeyleri de temsil eder (neşe ve hüzün,uysallık,hırçınlık...)eş itliği,ahengi,huzuru ,anlaşmayı da simgeleyen 2 rakamı geometride(-) olarak ifade edilir.Yani birleştirirken ayırır.

3 RAKAMI
İlk tektir.Geometrik şekil meydana getiren ilk şekildir.Dünyanın 3 boyutluluğunu simgeler,mekansal olarak (uzunluk,yükseklik,genişlik) ve zamansal olarak (geçmiş,şimdi,gelecek)
Hıristiyanlar için 3,üçleme dinsel anlayışı için önemlidir.İslami gizemcilere göre,insanların yolu da 3 türdür;şeriat,tarikat,hakikat. Ve nefis de 3 derecelidir(kötülüğü emreden,kendini suçlayan,huzur içinde olan)3'ler,7'ler,40'lar anlayışı da yücelik mertebelerini işaret eden rakamlardır.

4 RAKAMI
Dünya düzeninin simgesidir,adaleti simgeler.4'ün bilinen diğer özellikleri;
*4 ilke(su.hava,toprak,ateş) ve 4 yön(doğu,batı,kuzey,güney)
*4 mevsim,ayın 4 şekil göstermesi,4 büyük melek
*Allah isminin yazılışı da hem islamda hem diğer dinlerde 4 harflidir.
*Tanrısal unsura,sonsuzluğa işaret eder.Çünkü 1+2+3+4=10'dur,bu da her şeyi kuşatan büyük birliktir.
4 aynı zamanda iyi niyet,dostluk,yardım ve hoşgörüyü temsil eder.

5 RAKAMI
2 (ÇİFT)+3(TEK)=5 olduğundan çeşitliliği,evliliği,sevgiyi,m istisizmi simgeler.Aynı zamanda zeka,neşe,ani karar ve pratikliği simgeler.
*İnsan hayatı 5 duyu ile algılar.El ve ayaklarımızda bulunan parmak sayıları beştir.
*Namaz ibadeti beş vakit için emredilmiştir.
*5 ayrı evren vardır;Lahut,Ceberut, Melekut, Nasut, Misal.

6 RAKAMI
Yaratılmış evrenin mükemmel sayısıdır.(3+3=6 dır) yani gizli güçlerden içinde 2 tane barındırır.Diriliği,saflığı, huzuru,sevgiyi simgeler.Allah evreni 6 günde yaratmıştır.6 işgünü,bir dinlenme günü olması da bu nedenledir.

7 RAKAMI
Akıl,ışık,unsuru simgeler.Tüm varlıkların birliğe kavuşması bu sayı ile gerçekleşir.7 kozmik yapıyı,evrenin sembolü talihi simgeler,bu yüzden de talihli yedi olarak çağlar boyu adlandırılır.
*Hafta 7 gündür,7 yörünge vardır,gök-yer 7 tabakalıdır.
*İslam terbiyesinde 7 mertebe vardır.En yükseği Kutb'dur ve altında 4000 saklı evliya vardır.
*Kehf suresinde 7 uyurlar anlatılır.
*Kuran'ın ilk suresi fatihadır ve bu sure 7 ayettir.
*Hicr suresi 87. ayetinde ikilenen yedi ifadesi geçer.
*Gılgamışta 7 gün,7 gece,7 ekmek diye geçer.
*Eski Ahid'de de 7 rakamı geçer.
*7 kollu şamdan(İsmailiye mezhebinde) ve Mevlevilikte 7 selam vardır.

8 RAKAMI
Fazilet,ahlak,kararlılık ve aklı simgeler.Sağlamlık,mutluluk,zı tlık ve gizli tarafları bildirir.
*7 cehennem,8 cennet,8 melek inancı vardır.Bektaşilikte 8 uçmak deyimi mevcuttur ki;uçmak cennet demektir.
*Hıristiyanlar 8 uçlu yıldızı iyi şans sayarlar.

9 RAKAMI
Doğruluk,yüceliğin,bağımsızlığ ın işaretidir.Sayıların özüdür çünkü içinde 3 tane 3 vardır.
*7 kat gökten sonra gelen Arş ve Kürsi de kat olarak düşünülürse gökyüzü 9 kat olur.9 kat gök ile hava,su,ateş,toprak birleşince insan olmuştur.Bu yüzden 9 kat göğe 9 Ata,4 unsura 4 Ana denir.
*9'lu vefkler hastalıklara şifa olur.
*İslam kozmolojisine göre evren 9 felek(göksel küre)den oluşmuştur.

10 RAKAMI
Tamlık,mükemmelliktir.İlk 4 sayının toplamı 10 olduğundan 10'daki çokluk birliğe tekrar döner.İki basamaklı ilk sayıdır.Sonu olmayan yeni bir dizinin başlangıcıdır.
*İslam'da cennetle müjdelenen 10 sahabe vardır.
*10 Emir (Evamir-i Aşere)Allah'ın Yahudilere gönderdiği buyrukları içerir.

11 RAKAMI
Onun ötesindeki ilk sessiz harftir ve genellikle olumsuz olarak nitelendirilen 10 ve 12 gibi iki çok önemli yuvarlak sayının arasındadır.

12 RAKAMI
Kapalı dairedir.
* 1 yıl 12 aydır.
*3 ile 4'ün çarpımı olduğundan hem maddi hem manevi olanın birleşimidir.
*Roma Hukukunda "12 levha Kanunları"vardır.
*Evrende 12 burç mevcuttur.
*Bektaşilikte 12 imam vardır


13 RAKAMI
*Hıristiyan geleneğinde Şakirtlerden 13. sünün Hz. İsa'ya ihanet ettiğine inanılır.
*12+1=13 çoğunlukla cehenneme ait meleklerin sayısı olarak kabul edilir.

* 13 Kadim Maya dininde kutsal ve uğurlu bir sayıdır.

14 RAKAMI
*Ayın bir dolunay olarak mükemmelliğe ulaşması 14 gün alır.
*14 sadece Arap alfabesinin yarısı değil,insan elinin 14 kısmında ve omurganın aşağı ile yukarı parçalarının her birindeki 14 omuru da simgeler.
*Arap alfabesinde 14 güneş harfi 14 ay harfi vardır.

*İslam Mistisizmine göre Hz. Muhammed'in Taha İsminin sayısal değeri 14'tür. Bu da O'nun dolunay gibi ışınlar saçarak ruhani ve cismani güzelliği ile bu evreni aydınlatmak için karanlık bir gecede ortaya çıkmasına işarettir.

15 RAKAMI
*15,ilk tam sayının toplamı olduğu gibi iki kutsal sayının da ürünü 3 ile 5'in çarpımı olarak önemlidir.

16 RAKAMI
*Filozoflara göre tüm tabiat 16 unsurdan meydana gelir.
*Bütünlüğün sembolüdür,mükemmel ölçü ve bütünlük sayısıdır.

17 RAKAMI
*Cabir b. Hayyan'a göre tüm maddi alem 17 üzerine kuruludur.

*Fetih sayısıdır.

18 RAKAMI
*Sayısal değer olarak Hz. Davud'un ismine ve Esma'ül Hüsna'dan Hayy(diri) ism_i şerifine uygundur.
*İslam mistisizmine göre Bismillahirrahmanirrahim' de(Arap alfabesine göre) 18 sessiz harf vardır. Bu kelimeden türetilen alemlerin sayısı 18bindir.
*Mevlevilikte merkezi sayılardandır.

19 RAKAMI
*Ay çevriminin sayısıdır.
*İslami gelenekte Vahid(bir)kelimesinin sayısal değerine tekabül eder ki bu Allah'ın Esma'ül Hüsna'sındandır.
*Bahailerin kutsal sayısıdır.Yılı her biri 19 günlük 19 aya bölerler.

20 RAKAMI
*El ve ayak parmaklarının sayısı olduğu için bazı kültürlerde saymanın temelidir.
*Mayalar 20'i Güneş Tanrısıyla irtibatlandırmışlardır.
*Aztek takvimi 13*20 güne bölünür.

21 RAKAMI
*Mükemmellikle bağlantıdır.Çünkü 7 ile 3'ün çarpımıdır.

22 RAKAMI
*İbrani alfabesinin 22 harfi, Mabeddeki 7 kollu şamdan üstündeki 22 badem çiçeği ile sembolize edilir.
*Tarotta 22 kart vardır.

24 RAKAMI
*Tamlığın sayısıdır çünkü gündüz ve gecenin 24 saati ile bağlantılıdır.
*Pisagor'a göre 24 göğün kısımlarının tamlığını kuşatır.

25 RAKAMI
*Kutsal beşin karesidir.
*Bütün Kutsal sayıları içerir.1+3+5+7+9=25

27 RAKAMI
*Kutsal 3'ün 3'üncü kuvvetidir.
*Kameri sayılarla bağlantılıdır.3'ün katı olan 27 gece ay en iyi şekilde görülecek konumdadır.

28 RAKAMI
*Mükemmel sayıdır.Çünkü bölenlerinin toplamıdır.1+2+4+7+14=28

30 RAKAMI
*Düzen ve adaletle bağlantılı bir sayıdır.

32 RAKAMI
*Mutlu ve mükemmel bir sayıdır.

33 RAKAMI
*Tamlık ve mükemmellik sayısıdır.

35 RAKAMI
*Ahengi ifade eder.

40 RAKAMI
*Hazırlık ve tamlıktır.
*Bereketli sayıdır.
*Zamana işaret eden 4'ün ve bilgi demek olan 10'un çarpımıdır.
*Kutsal metinlerde 40 gün veya 40 yıl arınma bekleme veya hazırlanma süresidir.
*Katolik Kilisesine göre 40 insanın Kanonik çağıdır.Yani zeka bu yaşta bütünüyle gelişmiş olur.
*Hz. Muhammed'in isminin (Arap alfabesiyle yazılışında ) başında ve ortasında bulunan mim harfinin sayısal değeri 40'tır.İsminden mim harfi çıkarıldığı zaman Ahad kelimesi kalır ki bu da Allah'ın isimlerinden olup,1 demektir.
*İslam Mistisizmine göre Sufinin 40 günlük inzivaya katlanması şarttır.
*Bektaşilikte 40'lar vardır.

46 RAKAMI
*Hz. Adem'in (adem) Yunanca yazılışının sayısal değeridir.
*Hz. İsa'nın insani yönüyle bağlantılıdır.

52 RAKAMI
*Yılın 52 haftasını hatırlatır.
*Her 52 yılda bir yılın başlangıcı,başlangıçtaki sisteme kesin bir şekilde tekamül eder.Bunun hayat çevriminin yeni bir başlangıcını işaret ettiği kabul edilmiştir.

60 RAKAMI
*Merkezi sayılardandır.Dakikaları saniyeleri sayarken hala kullanılır.

64 RAKAMI
*8'in 2. kuvvetidir.Ebedi saadet ve mutlulukla ilgilidir.
*Satranç tahtasının 64 karesi vardır.

66 RAKAMI
*İslami Gelenekte Allah Lafza_i Celali'nin sayısal değerine tekamül eder.

72 RAKAMI
*Ortaçağ Kabalacıları Yahova 'nın İsminin 72 harften oluştuğunu kabul etmişlerdir.
*Çin Geleneğinde 72 veli vardır.
*İslami gelenekte 72 fırka vardır.

84 RAKAMI
*Hint geleneğinde gözde bir sayıdır.

99 RAKAMI
*İslamda 99 esma_i Hüsna vardır.
*Hıristiyan geleneğinde Tanrı'nın birliğine işaret eden melekler düzenini ifade eder.

100 RAKAMI
*Mükemmelliğin büyük yuvarlak sayısıdır.
*Hayır duaları 100 kere tekrarlanır.

101 RAKAMI
*Hint ve Pakistan geleneğinde geline 101 parça elbise ve hediye dolu 101 tepsi verilir.

120 RAKAMI
*Eski Ahidde insanın ortalama ömrü ile bağlantılıdır.

248 RAKAMI
*Yahudilikte önemlidir.(Duy ey israil)kelimesinin sayısal değeridir.
*İnsan bedeninde her biri Tanrının birliğini ifade eden bir harfe karşılık gelen 248 çıkıntı vardır.

300 RAKAMI
*İncil geleneğinde sıralayan 30'un 10 katı olarak kahramanlarla bağlantılı bir sayıdır.

318 RAKAMI
*İncil'de Hz. İbrahim'in hizmetkarlarının sayısı olarak geçer.

360 RAKAMI
*Dairenin dereceleri ve yuvarlak yıl ile bağlantılıdır.

666 RAKAMI
*Kitab-ı Mukaddesten geçen bu sayı Hıristiyan geleneğinde çeşitli şekilde yorumlanmıştır.

1000 RAKAMI
*Ondalık sistemde her şeyi kuşatan sayıdır.

1001 RAKAMI
*Sonsuzluk,sınırsızlık anlamına gelir.

10.000 RAKAMI
*Çin'de ölümsüzlük anlamına gelir ve 10.000 mevcut olan her şeydir.
 

Hidayet ve ermek

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Nis 2009
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
17
12 ihsan 7 ni'met

12 ihsan 7 ni'met

12 İHSAN 7 Nİ’MET

12 ihsan, 7 ni’met.

Allahû Tealâ şöyle buyurmaktadır:



-9/TEVBE-100: Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).
O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında iradesini Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar): Onların bir kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan (Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır.



Allahû Tealâ diyor ki: “O sabikûn-el evvelîn var ya! Onların bir kısmı ensardandı, bir kısmı da muhacîrîndendi, bir kısmı da ensar ve muhacirîne ihsanla tâbî olanlardandı.”

Hayırlarda yapılan yarışlarda en üst noktada olan birkaç gruptan sabikûn-el evvelîn; evvelki sabikûnlar, müsabıklar. Müsabaka; şimdiki tabiriyle yarış. O yarışlarda önde olanlar. Sonraki sabikûn da sizler olacaksınız, sevgili kardeşlerim. Bu devirde, hidayet devrinde yaşayıp da Mehdi (A.S)’a tâbî olanlar, onlardan daimî zikre ulaşan çok kişi olacak. Onlar sabikûn-el ahirîndir.

Sabikûn-el evvelîn, sahâbe yani ensar ve muhacîrin ve bir de onlara tâbî olanlar. Bu tâbî olanlara da tâbî olanlar, tebe-i tâbiîndir. Onlar da sabikûn-el evvelînin içindedir. Ondan sonrası için bir şey söylenmiyor.

Kişi Allah’a ulaşmayı dilemekle gerçek anlamda bir dîni hayatın sahibi olabilir. Yoksa Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir insanın Allah’ın gözünde bir kıymeti yoktur. O kişinin cehennemden kurtulması da mümkün değildir. Amelleri boşa gider. Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi hüsrandadır, küfürdedir, şirktedir. Gideceği yer cehennemdir. Allah’ın âyetlerinden gâfildir, dalâlettedir, amelleri boşa gitmiştir, fısktadır.

Allahû Tealâ Tevbe Suresinin 100. âyet-i kerimesinde sahâbeye tâbî olanların ihsanla tâbî olduğu söylüyor. Kur’ân-ı Kerim’imizde ihsanla tâbî olmak diye bir müessese vardır. İşte, 7 tane ni’met sadece ihsanla tâbî olanlar için geçerlidir.

İhsanla tâbî olanlar kimlerdir? Daha evvel 12 tane ihsanı almış olanlardır. Önce olay Allah’a ulaşmayı dilemekle başlar. Kişi önce Allah’a ulaşmayı diler. Bu, ihsanların başlaması için yeterli sebeptir. Öyleyse muhtevanın başından başlamamız lâzımdır. 12 tane ihsanı beraberce görelim.

Allahû Tealâ’nın dizaynında 28 basamak vardır. Kur’ân-ı Kerim 4 tane 7 basamaktan oluşur. Biz size 14. basamağa kadar olan bölümü anlatacağız ve konumuz orada tamamlanacak. Yani Allah’a ulaşmayı dilemek ve mürşide tâbiiyet (ihsanla tâbiiyet) ve her ikisinin de neticeleri. Bu neticeler, 12 tane ihsanla 7 tane ni’meti ifade eder. Anlıyoruz ki tâbiiyet; ihsanla tâbiiyettir.

Muhtevayı tam olarak yerli yerine oturtmamız lâzımdır. Bütün insanlar 1. basamağı yaşarlar. 1. basamak olayların yaşanmasıdır. Herkes kendi hayatını yaşayacaktır, bu herkes için geçerlidir. 2. basamak, bu olayları yaşayanların tavırlarını ortaya koymalarıdır. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’inde buyuruyor ki: “Biz sizi her yıl bir-iki defa musîbetlerle imtihan ederiz; bu musîbetlere karşı nasıl davranacağınızı size göstermek üzere. Ne olduğunuzu, sizin gözünüzün önüne sermek üzere.”



-9/TEVBE-126: E ve lâ yerevne ennehum yuftenûne fî kulli âmin merreten ev merreteyni summe lâ yetûbûne ve lâ hum yezzekkerûn(yezzekkerûne).
Ve onlar, senede bir veya iki kere imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Sonra tövbe etmiyorlar (Allah’a yönelmiyorlar) ve onlar zikir yapmıyorlar (Allah’ın ismini ardarda tekrar etmiyorlar).



Herkes musîbetlere karşı tavrını ortaya koyar. 2. basamakta tavırlar ortaya konulur. İşte bu tavırlarını ortaya koyan insanlar arasında 3 çeşit insan vardır.

1- Allah’a ulaşmayı dileyecek olanlar.

2- Allah’a ulaşmayı dilemeyecek olanlar.

3- Allah’a ulaşmayı dilememekten başka, diğer insanları da Allah’ın yolundan saptırmaya çalışanlar.

Öyleyse 3 grup insan yaşar. Bu 3 grup insana da tebliğ mutlaka yapılır. “Allah’a ulaşmayı mutlaka dilemek mecburiyetindesin. Allah’a ulaşmayı dile yoksa gideceğin yer cehennemdir, şirkte kalırsın vs.” diye “Allah’a ulaşmayı dileme” tebliği mutlaka herkese yapılır. Bu tebliğe muhatap olmayan kimse yoktur. Bütün resûller ve bütün nezirler, insanlara bunu söylemekle vazifelidirler. Biz de onlardan biriyiz. Ve diyoruz ki: “Allah’a ulaşmayı mutlaka dileyin. Yoksa şu âyetler gereğince durumunuz kötüdür. Gideceğiniz yer cehennemdir, amelleriniz boşa gider. Küfürdesiniz, dalâlettesiniz. Şeytanın kulusunuz, dostusunuz vs.”

Bu tebliğ yapılanlardan,

1- Tebliği duyar duymaz, ona evet diyenler var.

2- Bu tebliği duyduğu zaman kayıtsız kalanlar var. Bunlar tebliğe karşı koymayan ama kabul de etmeyen insanlar.

3- Hem karşı koyan ve kabul etmeyen, hem de başka insanların da Allah’a ulaşmayı dilemekten saptırmaya uğraşanlar var.

İşte bu 3 grup insanda Allahû Tealâ’nın uyguladığı statü birbirinden farklıdır. 1. gruptaki insanlar, kendilerine tebligat yapılınca Allah’a ulaşmayı diliyorlar. Onları devre dışı bırakıyoruz; konumuzla alâkalı değiller.

Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerden;

1- Allah’a ulaşmayı sadece dilemeyenler var.

2- Dilemediği gibi kavga edenler var.

3- Bir de bunun da ötesinde kavga ettikten, tebligatçıya fena halde hırslandıktan başka, diğer insanlara: “Hayır, insan ruhunun hayattayken Allah’a ulaşması diye bir şey yoktur.” diyerek, onları hidayetten men edenler var.

Hal böyle olduğu zaman Allah’ın uyguladığı statü birbirinden farklı oluyor.

Eğer bir insan Allah’a ulaşmayı dilemiş, Allah’a ulaşma dileği ona tebliğ edilmişse, “Bak benim aziz kardeşim, mutlaka ruhunu Allah’a ulaştırmayı dilemek zorundasın. Eğer dilemezsen, bu dünya hayatında böyle bir talebin olmazsa böyle böyle olursun. (12 tane negatif özelliğin sahibi olursun), küfürde kalırsın. Şeytanın dostu olarak, kulu olarak kalırsın, dalâlette kalırsın. Aman ne olur, bir Allah’a ulaşmayı dile, bunların hepsi yok olacak.”

Kişi buna karşı çıkmıyor, “Ben söylediklerine inanmıyorum.” demiyor, onunla çata çat kavga etmiyor ama daveti de kabul etmiyor. Allahû Tealâ böyle olanlar için diyor ki: “Biz onların hassalarına engeller koyarız.”

Herkeste basar adlı bir görme hassası vardır. Allahû Tealâ: “Basar hassına (görme hassasına) engel koyarız, onu mühürleriz. İşitme hassasını da mühürleriz. Kalbindeki idrak hassasını da mühürleriz.” diyor. Görme hassası (basar hassası), işitme hassası (sem’î hassası) ve kişinin idrak eden kalbi (idrak hassası) mühürleniyor. Burada 3 tane engel söz konusudur. Allahû Tealâ Casiye Suresinin 23. âyet-i kerimesinde böyle olanlardan bahsediyor:



-45/CÂSİYE-23: E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) kıldı (çekti). Bu durumda Allah’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?



Allahû Tealâ burada: “O hevalarını kendilerine ilâh edinenleri (nefslerinin, hevalarının emrinde olanları) görüyor musun? Allah onları, onların ilimleri üzerine (ilim sahibi olmalarına rağmen) dalâlette bırakır. Ve onların görme hassalarına gışavet isimli bir engel koyarız. Onların sem’î isimli işitme hassasını mühürleriz. Ve onların kalplerini (kalplerindeki idrak hassasını) mühürleriz.” diyor.

Allahû Tealâ bu âyette 3 hassadan bahsediyor. İşte bunun ötesi mevcut. İnsanlar Allah’a ulaşmayı dilemiyorlar ama kavga da ediyorlar. İsra Suresinin 45 ve 46. âyetlerinde Allahû Tealâ şöyle söylüyor:



-17/İSRÂ-45: Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhıreti hicâben mestûrâ(mestûren).
Sen Kur’ân’ı kıraat ettiğin (okuduğun) zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel Allah’a ulaşmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanlar arasına hicab-ı mesture kıldık (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).

-17/İSRÂ-46: Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûren).
O’nu (Kur’ân’ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, (fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur’ân’da Rabbinin tekliğini zikrettiğin zaman nefretle arkalarına döndüler.



Allahû Tealâ diyor ki: “Habibim! Sen Kur’ân’ı, Allah’ın tekliğini zikrederek onlara okuduğun zaman, okuyarak anlattığın zaman Allah’a ulaşmaya inanmayanlarla (Yevm’il âhir; Allah’a ulaşmayı dileme günüdür.), Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerle senin arana (onların gözlerinin üzerine) hicab-ı mesture adlı bir gizli perde çekeriz. (İnsanlar o perdeyi göremezler ama onların gözlerini perdeleriz.)”

Allahû Tealâ bunu niçin yapıyor? Buyuruyor ki: “Tebliği kabul etmedikleri için, seni irşad makamı olarak görmelerini artık Biz engelleriz. Sonra onların kulaklarına (işitme uzuvlarına) vakra isimli engel koyarız. Onların kulaklarını işitmekten men ederiz. Onların kalplerine idrak etmeyi engelleyen ekinnet koyarız.”

Allahû Tealâ bunları neden yapıyor? “Çünkü sen onlara Allah’ın taleplerini anlattığın zaman, onların sana karşı koymaları söz konusu olur. Onlar nefretle arkalarını dönüp uzaklaşırlar. Görmelerini engellemek için gözlerinin üzerine hicab-ı mesture koyarız. İşitmelerini engellemek için kulaklarına vakra koyarız. İdrak etmelerini engellemek için kalplerine ekinnet koyarız. Ve onlar nefretle arkalarını dönerler, giderler.” diyor.

Kavga var, kişi karşı çıkıyor. Ve başka insanları da hidayetten men ediyor. İşte Allahû Tealâ’nın bu insanın hem hassalarına hem de uvuzlarına engeller koyuyor.

Bu noktadan sonra bu kişi, Allah’a ulaşmayı dilerse,

1- Allahû Tealâ onun görme hassasının üzerindeki gışaveti alır.

2- İşitme hassasının üzerindeki mührü alır.

3- İdrak hassasının üzerindeki mührü alır.

4- Gözlerindeki hicab-ı mestureyi alır.

5- Kulaklarındaki vakrayı alır.

6- Kalbindeki ekinneti alır.

7- Allahû Tealâ kişinin kalbindeki idraki önleyen müessese olan ekinneti alıp yerine, idraki sağlayan yeni bir sistem koyar. Onun adı ihbattır.

Böylece kişide 7 tane ihsan oluşur. Allahû Tealâ burada bırakıyor mu? Hayır, bırakmıyor.

8. ihsan: Allahû Tealâ o kişinin kalbine ulaşır. Kalbini Allah’a çevirir. Kalbine ulaşarak, kalbini Allah’a çevirir. Allah’ın kalbe ulaşması Tegabun Suresinin 11. âyet-i kerimesinde ifade edilmektedir:



-64/TEGÂBUN-11: Mâ asâbe min musîbetin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve men yu’min billâhi yehdi kalbehu, vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun).
Allah’ın izni olmadıkça bir musîbet isabet etmez. Ve kim Allah’a îmân ederse (âmenû olursa), (Allah) onun kalbine ulaşır. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.



“Kim Allah’a âmenû olursa, Allah’a ulaşmayı dilerse Allah onun kalbine ulaşır.”

9. ihsan: Kalbin nur kapısının veya kalbin Allah’a çevrilmesini sağlar.



-50/KAF-33: Men haşiyer rahmâne bil gaybi ve câe bi kalbin munîbin.
Gaybda Rahmân’a huşu duyanlar ve münib (Allah’a ulaşmayı dileyen) bir kalple (Allah’ın huzuruna) gelenler (için).



“Allah onların kalplerini Allah’a döndürür (kalbin nur kapısını Allah’a çevirir).” Allahû Tealâ sonra ne yapar? Kişinin göğsünden kalbine bir nur yolu açar. (10. ihsan)



-6/EN'ÂM-125: Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne).
Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah’a) teslime (İslâm’a) açar. Kimi dalâlette bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü’min olmayanların üzerine pislik (azap, darlık, güçlük) verir.



“Allah kimi Kendi Zat’ına ulaştırmayı dilerse, Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü şerheder, yarar. Göğsünden kalbine bir nur yolu açar.”

Allahû Tealâ ne yapıyor? Kişinin göğsünü yarıyor. Allah’a ulaşmayı dilemiş olan o kişi zikir yapıyor ve göğse gelen nurlar o yolu takip ederek kalbe ulaşıyorlar.

10. basamakta kişi zikir yapar. Allah’ın katından gelen nurlar o kişinin göğsüne gelir, göğüsteki yarıktan geçerek kalbe ulaşır. Kalbe ulaştıkları zaman kalbin içine yalnız rahmet nurları girebilir. Fazılları kendisine çekecek olan manyetik alan henüz kalpte mevcut değildir. Burası 10. basamaktır.

11. basamakta kalbe rahmet ve fazl isimli 2 tane nur ulaşır ama kalbe girebilen sadece rahmet nurudur. Allahû Tealâ Zumer Suresinin 22. âyet-i kerimesinde bu hususu anlatmaktadır:



-39/ZUMER-22: E fe men şerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih(rabbihi), fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin).
Allah kimin göğsünü İslâm için (Allah’a teslim için) yarmışsa artık o, Rabbinden bir nur üzere olur, değil mi? Allah’ın zikrinden kalpleri kasiyet bağlayanların vay haline! İşte onlar, apaçık dalâlet içindedirler.



“Allah’ın zikriyle kalbine nur gönderdiğimiz kişiyle, gene zikir sebebiyle kalbi kararan kişi hiç aynı olur mu?”

Bir grup insan var, onların kalbine Allahû Tealâ nur gönderir. Allahû Tealâ’nın nur göndermesi, o kişinin kalbinde nur birikimini sağlar Ve böylece kişi 11. basamakta kalbine nur giren birisi olur. Rahmet nuru ne zaman %2’ye ulaşırsa o zaman o kişi huşûya ulaşır. Hadid Suresinin 16. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor ki:



-57/HADÎD-16: E lem ye’ni lillezîne âmenû en tahşea kulûbuhum li zikrillâhi ve mâ nezele minel hakkı ve lâ yekûnû kellezîne ûtûl kitâbe min kablu fe tâle aleyhimul emedu fe kaset kulûbuhum, ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne).
Allah’ın zikri ile ve Hakk’tan inen şeyle (Allah’ın nurları ile), âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) kalplerinin huşû duyma zamanı gelmedi mi? Kendilerine daha önce kitap verilip de böylece üzerinden uzun zaman geçince, artık (zikri unuttukları için) kalpleri katılaşan kimseler gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasıklardır.
 

Hidayet ve ermek

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Nis 2009
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
17
“O kişinin kalbinde Allah’ın zikriyle, Hakk’tan inen şeyle (nurla) huşû oluşması zamanı daha gelmedi mi?”

Burada %2’lik bir rahmet birikimi söz konusu olur. Bu, kalpte oluşan ilk huşûdur. (11. ihsan) Böyle huşû sahibi olan kişi, hacet namazını kılar ve Allah’ın emrettiği şeyi yapıp mürşidini Allah’tan sorar.

Mürşid Allah’tan sorulur ve sorulması farzdır. Allahû Tealâ bu farzı, Bakara Suresinin 45 ve 46. âyet-i kerimelerinde açık bir şekilde anlatmaktadır.



-2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).
(Allah’tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah’a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.

-2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).
O (huşû sahipleri) ki; onlar, Rab’lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O’na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.



“Sabırla ve namazla (hacet namazıyla) Allah’tan istianeyi isteyin. Mürşidinizi sormayı gerçekleştirin. İstianeyi (mürşidinizin kimliğini) Allah’tan sorun. Ama bu büyük bir iştir, zor bir iştir.”

Kime zordur? Huşû sahibi olmayan, Allah’a ulaşmayı dilemeyen herkese zordur. Allahû Tealâ: “Herkes için zor bir iştir. Ama huşû sahipleri üzerine böyle bir husus yoktur. Onlar için zor değildir. Onlar muhakkak surette Rab’lerine mülâki olacaklarına (ruhlarını hayattayken Allah’a ulaştıracaklarına, mülâki kılacaklarına), kesin şekilde yakin hâsıl ederek inananlardır. Sonra da ölümden sonra ruhlarının tekrar oradan gelip tekrar Allah’a döneceğine kesin şekilde inananlardır.” diyor. Böylece mürşidin Allah’tan sorulması bir temel faktör olarak karşımıza çıkıyor.

Mürşide ulaşmak da Allahû Tealâ’nın bir ihsanıdır (12. ihsan). 12. basamakta kişi huşû sahibi olur. 13. basamakta Allah’tan mürşidini sorar ve kişi gidip mürşidine ulaşır. 14. basamakta tâbiiyetini gerçekleştirir.

Gördük ki istianeyi istemek farzdır. Peki, mürşide tâbiiyet farz mıdır? Evet, farzdır. Maide Suresinin 35. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor ki:



-5/MÂİDE-35: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihî leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.



“Ey âmenû olanlar! Allah’a karşı takva sahibi olun. (2. takvanın sahibi olun) ve kim sizi Allah’a mülâki kılacaksa, ruhunuzu Allah’a ulaştırmanıza vesile olacaksa o vesileyi Allah’tan isteyin. Allah’a ulaştırmaya kim vesile olacaksa o vesileyi Allah’tan isteyin.”

İşte vesileye ulaşmak, tâbiiyeti gerçekleştirmek Allahû Tealâ’nın 12. ihsanı olarak karşımıza çıkıyor. 14. basamakta kişi, 12. ihsana muhatap oluyor. Nasıl sahâbeye tâbiîn ihsanla tâbî olmuşsa, bu noktaya kadar (mürşidine ulaştığı noktaya kadar) kişi, Allahû Tealâ’dan 12 tane ihsan almıştır. İşte onlar Allah’a ulaşmayı dilemişler, bu 12 tane ihsanı alarak mürşidlerine tâbî olmuşlardır. 12 ihsan ve tâbiiyet.

Kişi (Allah’a ulaşmayı dileyerek) hacet namazını kılmışsa ve kişi Allah’ın gösterdiği mürşide tâbî olmuşsa, bu ihsanla tâbiiyettir. Allahû Tealâ: “Hacet namazıyla isteyin.” diyor. Bir evvelki âyet-i kerimede bunun farz olduğu görüyoruz. Allahû Tealâ mürşidin, Allah’tan hacet namazıyla istenmesi lâzımgeldiğini söylüyor. Kişi hacet namazını kılıyor. 12 tane ihsanla mürşidine ulaşıp tâbiiyetini gerçekleştiriyor. El öpüyor ve bu kişi Allahû Tealâ’dan 7 tane de ni’met alıyor.

1. ni’met: Devrin imamının ruhu o kişinin üzerine gelip yerleşir.

2. ni’met: O kişinin ruhu vücudundan ayrılıp Allah’a doğru yola çıkar.

3. ni’met: O kişinin kalbine îmân yazılır.

4. ni’met: O kişinin o güne kadar aldığı dereceler 1’e 10 iken, tâbiiyet anından itibaren bu, 1’e 100’e çıkar. Ta ki o kişinin ruhu Allah’a ulaşmak üzere 1. gök katına yükselinceye kadar kişi hep 1’e 100 alır. Ruhu 2. gök katına ulaştığı zaman 1’e 200 olur. 3., 4., 5., 6., 7. katlarda 1’e 700’e kadar yükselir. Her katta 1’e 100 daha ilâve edilir. Allahû Tealâ Bakara Suresinin 261. âyet-i kerimesinde bunu ifade etmektedir:



-2/BAKARA-261: Meselullezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi ke meseli habbetin enbetet seb’a senâbile fî kulli sunbuletin mietu habbeh(habbetin), vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her sünbülünde (başağında) yüz adet tane (tohum) olmak üzere, yedi sünbül (başak) veren bir tek tohumun durumu gibidir. Allah, dilediği kimse için (onun rızkını) kat kat artırıp verir. Ve Allah Vâsi’dir, Alîm’dir.



“Biz o kişilere bir başağında 100 tane olan, 7 başaklı bir nebat kadar ihsanda bulunuruz.”

Kim Sıratı Mustakîm üzerindeyse, hidayet yolundaysa, Allah’a ulaşmayı dilemek üzere yola çıkmışsa ve kim Allah’ın kendisine verdiği ni’metten Allah için infâk ediyorsa; Allah bu insanlara ihsanda bulunuyor. Evvelâ bu söylediğimiz kişilerin ruhları Sıratı Mustakîm üzerindedir ve onlar infâk edenlerdir.

Kimin ruhu Sıratı Mutsakîm üzerindedir? Tâbiiyeti gerçekleştirebilen kişinin ruhu vücudundan ayrılıp, Sıratı Mustakîm’in üzerine çıkar. Şimdi bunları anlatacağız.

Bu olayın ötesinde bir de Allahû Tealâ o kişinin günahlarını sevaba çevirir.

Yeter mi? Hayır, yetmez. Günahlarını sevaba çevirdiği bu kişinin nefs tezkiyesine başlaması söz konusudur. (5. ni’met)

Nefs tezkiyesi yoluyla kişinin nefsindeki afetlerin azalması söz konusudur. Bu afetler azaldıkça kişinin iradesi güçlenir (6. ni’met). İradesi afetlere karşı güçlenir. Kişinin fizik vücudu afetlere karşı güçlenir (7. ni’met).

İşte bunları sırası ile görelim. Allahû Tealâ buyuruyor ki:



-40/MU'MİN-15: Refîud derecâti zul arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzire yevmet telâk(telâkı).
Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah’a ulaşmayı dilediği için Allah’ın da Kendisine ulaştırmayı dilediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah’a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.



“Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından dilediğinin üzerine Allah’ın katından ruh gönderir.”

Allah’ın katından gelen ruh, devrin imamının ruhudur. Devrin imamının ruhu bizim ruhumuzun üzerine ulaşır ve der ki: “Senin yevm’et talâkın, Allah’a mülâki olma günün geldi.” Bu bir emirdir. “Yani vücudu terk edip sen Rabbine geri döneceksin.”

Bütün ruhlar ya o kişi öldükten sonra ya da o kişi hayattayken mutlaka Allah’a geri döneceklerdir. Bu, hayattayken ruhun Allah’a ulaşması yani kişinin hidayete ermesidir. Öyleyse böyle bir olayda bu kişinin ruhu Allah’a doğru yola çıkar. Bu emir üzerine yevm’et talâkının gelmesini emreden, geldiğini kendisine söyleyerek vücudu terk etmesini emreden kimin ruhudur? Devrin imamının ruhudur. O kişinin üzerine gelir ve emri söyler. Peki, sonra? Sonra ruh, vücudu terk eder.

Şu ana 2 olay söz konusudur:

1- Devrin imamının ruhunun kişinin başının üzerine gelmesi ve

2- Ruhun vücudu terk ederek Allah’a doğru yola çıkması.

Allahû Tealâ bunu Nebe Suresinin 39. âyet-i kerimesinde anlatmaktadır:



-78/NEBE-39: Zâlikel yevmul hakk(hakku), fe men şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).
İşte o gün (mürşidin eli Hakk’a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah’a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm’i) yol ittihaz eder (edinir). (Allah’a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.



“İşte o gün Hakk günüdür, tâbî olduğumuz zaman ve ruhumuzun vücudumuzdan ayrıldığı gün Hakk günüdür. O gün Allah’a ulaşmayı dileyen kişi kendisine Sıratı Mustakîm’i yol ittihaz eder. Ve onun ruhu bu yol üzerinden Allah’a ulaşarak, Allah’ın Zat’ında yok olur, ifna olur. Ve Allah o kişinin ruhuna meab olur, sığınak olur.”



-3/ÂLİ İMRÂN-14: Zuyyine lin nâsi hubbuş şehevâti minen nisâi vel benîne vel kanâtîril mukantarati minez zehebi vel fıddati vel haylil musevvemeti vel en’âmi vel hars(harsi), zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu indehu HUSNUL MEÂB(meâbi).
İnsanlara, "kadınlara, oğullara, kantar kantar biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, hayvanlara ve ekinlere olan sevgiden oluşan" şehvetleri (aşırı düşkünlükleri) güzel gösterildi. Bunlar, dünya hayatının menfaatleridir. Ve Allah, O'nun katındaki en güzel sığınaktır.



“Yemin olsun ki, Allah’ın katında Allah’ın Zat’ı en güzel sığınaktır. Yemin olsun ki Allah’ın katında, Allah’ın Zat’ı en güzel sığınaktır. Ruhlar oraya ulaşıp, Allah’a ulaşırlar.”

Öyleyse devrin imamının ruhunun başımızın üzerine gelmesi ve ruhumuzun vücudumuzdan ayrılıp Allah’a doğru yola çıkması; 2 ni’met oldu. Böyle bir durumda ne olur? Günahlarımızın sevaba çevrilmesi ve Allah’ın bize verdiği derecelerin 1’e 10’dan, 1’e 700’e kadar artırılması söz konusu olur. 1’e 700’e kadar artırılmasının âyet-i kerimesini söyledik; Bakara–261. Şimdi günahların sevaba çevrilmesini söyleyelim. Allahû Tealâ bu konuda Furkan-70 ve 71. âyet-i kerimelerinde diyor ki:



-25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet gönderendir).

-25/FURKÂN-71: Ve men tâbe ve amile sâlihan fe innehu yetûbu ilallâhi metâbâ(metâben).
Ve kim (mürşidi önünde) tövbe eder ve salih amel (nefs tezkiyesi) işlerse, o taktirde muhakkak ki o, tövbesi kabul edilmiş olarak Allah’a ulaşır (hayattayken ruhu Allah’a ulaşır).



Furkan-69’da Allahû Tealâ cehenneme gidenlerden bahsediyor. Furkan-70’de de: “Kim nefs tezkiyesine başlarsa, amilüssalihat yaparsa ve böylece mü’min olursa (burada îmânı artan bir mü’min olmak söz konusu) Allah, onların günahlarını sevaba çevirir (Furkan-70).” diye buyuruyor.

Allahû Tealâ “Ama kim mü’min olursa…” diyor. Burada îmânı artan bir mü’min olma söz konusudur. Neden? Çünkü bu noktada kişinin kalbine Allahû Tealâ îmânı yazar. Kalbe îmân yazılması da bu noktadaki olaylardan biridir. Mucadele Suresinin 22. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ bu konudan (kalbe îmân yazılmasından ve devrin imamının ruhunun kişinin başının üzerine gelmesinden bahsetmektedir.



-58/MUCÂDELE-22: Lâ tecidu kavmen yu’minûne billâhi vel yevmil âhıri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ev ebnâehum ev ihvânehum ev aşîretehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minhu, ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anhu, ulâike hızbullâh(hızbullâhi), e lâ inne hızballâhi humul muflihûn(muflihûne).
Allah’a ve ahiret gününe (ölmeden önce Allah’a ulaşmaya) îmân eden bir kavmi, Allah’a ve O’nun Resûl’üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın. Ve onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile. İşte onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi (orada eğitilmiş olan, devrin imamının ruhu onların başlarının üzerine yerleşir). Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek. Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah, onlardan razı oldu. Ve onlar da O’ndan (Allah’tan) razı oldular. İşte onlar, Allah’ın taraftarlarıdır. Gerçekten Allah’ın taraftarları, onlar, felâha erenler değil mi?



“Onların üzerine Allah’ın katından ruh gönderilir ve kalplerinin içine îmân yazılır.”

Böylece bu kişi îmânı artan bir mü’min olur. Çünkü Allahû Tealâ: “Kim mürşidine ulaşır da tâbî olursa, o mü’min olur.” diyor. Îmânı artan bir mü’min olmak söz konusu. Allahû Tealâ bir başka âyet-i kerimesinde: “Onların îmânlarını artırırız.” diyor. İşte, Mucadele-22’ye göre o kişinin kalbinin içine îmân yazılınca, bir yazıyla da Allah’ın o kişinin kalbinde îmân var anlamına kalbine îmân kelimesini yazması söz konusudur. Tabiatıyla bu, îmânı arttıran bir müessesedir.

Böyle bir durumda o kişinin fizik vücudu afetlere karşı elbette güçlenir. Neden? Çünkü kişi zikreder. Zikrettikçe afetler devamlı azalır. Fizik vücudun gücü aynı güçtür ama afetlere karşı mücadele kabiliyeti artar, gücü artmaz ama diğer tarafın gücü azalır. Afetler azaldı ve yerine faziletler geldiği için 2 kat azalır. Hem afetler azaldığı kadar güçsüz hem de afetlerin yerini faziletler (fazıllar) aldığı için aynı miktarda bir defa daha güçlüdür. Her seferinde 2 kat artar, her %7 nur birikiminde fizik vücudun afetlere karşı gücü artar. Aynı zamanda nefsin de afetlere karşı gücü artar. Aynı zamanda iradenin de afetlere karşı olan gücü artar. Böylece bu noktada 7 tane de ni’met almak söz konusudur.

İşte mürşidimize ulaşıp, tâbiiyetimizi gerçekleştirdiğimiz zaman Allah’tan 7 tane de ni’met alırız. Bir defa Allah’a ulaşmayı dileyen herkes ihsanla tâbî olmuştur. Gördük ki sahâbeye tâbî olan tâbiîn de ihsanla tâbî olmuşlardır. Aynı standartlarda tâbiiyet bugün de devam etmektedir. Kim tâbiiyetini gerçekleştirebilirse, gerçekleştiren o kişi 12 tane ihsan üzerine, saydığımız 7 tane de ni’met alır. 12 ihsan ve 7 ni’met konusu da bu 7 tane ni’metin tamamlanmasıyla burada inşaallah sona erer.

Allahû Tealâ’nın hepinizi hem cennet saadetine hem de dünya saadetine ulaştırmasını Yüce Rabbimizden dileyerek, sözlerimizi inşaallah burada tamamlıyoruz. Allahû Tealâ hepinizden razı olsun.
 

cakdoc

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Eki 2008
Mesajlar
1,507
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
nedenini bilmiyorum ama benim en sevdigim rakam 7.. :)
 

gülkoksam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ara 2008
Mesajlar
969
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
gerçekten yaaa tesadğfmü yoksa başka bişeymi kaldım öyle..
 

06hitaf06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Mar 2010
Mesajlar
86
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
7 RAKAMI
Akıl,ışık,unsuru simgeler.Tüm varlıkların birliğe kavuşması bu sayı ile gerçekleşir.7 kozmik yapıyı,evrenin sembolü talihi simgeler,bu yüzden de talihli yedi olarak çağlar boyu adlandırılır.
*Hafta 7 gündür,7 yörünge vardır,gök-yer 7 tabakalıdır.
*İslam terbiyesinde 7 mertebe vardır.En yükseği Kutb'dur ve altında 4000 saklı evliya vardır.
*Kehf suresinde 7 uyurlar anlatılır.
*Kuran'ın ilk suresi fatihadır ve bu sure 7 ayettir.
*Hicr suresi 87. ayetinde ikilenen yedi ifadesi geçer.
*Gılgamışta 7 gün,7 gece,7 ekmek diye geçer.
*Eski Ahid'de de 7 rakamı geçer.
*7 kollu şamdan(İsmailiye mezhebinde) ve Mevlevilikte 7 selam vardır.




birde şunu okuyun
abdest alırken
*eller
*ağız
*burun
*yüz
*kollar
*başı mes ediyoruz
ve ayakları yıkıyoruz=7

dünyada 7 kıta vardır ve herbirinde'de çivi misali birertane sıra dağ vardır
ALLAHcc'li dünyayı 6 gecede yarattım buyuruyor yanlış bimiyorsam eğer
7.gün dünyanın yaratılma işlemi bitmiş ve yaşama uygun hale getirmiştir ALLAHcc'li
dünya yüzeyden semaya yani uzaya doğru 7 katmandır ve yüzeyden çekirdeğe kadar yine 7 katmandır


ilginç daha çok temel misaller var 7 rakamı ile ilgili
ALLAHcc'linin takdiri ilahisi
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt