Cemaatle Namaz Kılmanın Önemi ve Gerekliliği
274
Yazar: Ahmet Ağmanvermez
Köşe: Hadis İklimi
Farz namazları cemaatle kılmak esasdır. Cemaatle kılınan namazın fazileti tek başına kılınan namazdan kat- kat fazladır. İslâm cemaat dini olup, namaz başta olmak üzere cemaat halinde bulunmaya büyük bir önem verir. Mescide gitmek için atılan her adım kişinin Allah katındaki derecesini yükseltir, bir küçük günahın affedilmesine vesile olur. Namaz kılınan yerde, namazı kıldıktan sonra abdestli olarak oturmak kişiye namazda imiş gibi sevap kazandırır.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimsenin cemaatle kıldığı namazın sevabı, evinde ve çarşı pazarda kıldığı namazdan yirmi beş kat daha fazladır. O kimse abdestini güzelce alıp, sonra sadece namaz kılmak maksadıyla mescide giderse, attığı her adım sebebiyle bir derece yükseltilir, bir hatası da silinir. Namazını kıldıktan sonra abdestini bozmadan namaz kıldığı yerde kaldığı müddetçe, melekler ona:
“Allahım! Ona rahmetinle muamele et, ona acı!” diyerek dua etmeye devam ederler. O kimse namazı beklediği sürece namazda imiş gibidir.” (Buhârî, Salât 87)
Bu hadislerden, farz namazların tek başına evde veya iş yerinde, dağda, kırda, kısacası mescidler dışında da kılınmasının mümkün olduğunu anlıyoruz. Esas olan mescide gelmek ise de, bu mümkün olmadığı takdirde nerede kılınırsa kılınsın, namaz caizdir. Burada cemaate teşvik vardır. Yani cami ve mescidler dışında da cemaat olma imkânı vardır. Nitekim Müslümanlar, bulundukları her yerde, iki kişi bile olsalar namazı cemaatle kılmayı tercih etmelidirler.
Bundan da anlaşılacağı gibi, mescidlerde cemaatle namaz kılmak, başka bir mekânda cemaatle namaz kılmaktan daha faziletlidir. Hayırlı ve iyi davranışlar sergileyip ibadet edenlere melekler de dua ederler.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e, gözleri görmeyen Abdullah İbni Ümmü Mektûm gelip:
–“ Yâ Rasûlallah! Beni mescide götürecek bir kimsem yok”, diyerek namazı evinde kılabilmek için kendisine müsaade edilmesini istedi. Peygamber Efendimiz de müsaade etti. İbni Ümmü Mektûm dönüp giderken Rasul-i Ekrem ona seslenerek:
– “Sen namaz için ezan okunduğunu işitiyor musun?” diye sordu. İbni Ümmü Mektûm – Evet, cevabını verdi. Peygamber aleyhisselâm:
– “O halde davete icâbet et, cemaate gel.” buyurdular. (Müslim, Mesâcid 255)
Rasûl-i Ekrem’in “O halde cemaate gel.” sözünden hareketle bazı âlimler ezanı işiten kimsenin farzı eda için cemaate gelmesinin vâcip olduğuna kanaat getirmişlerdir Hadislerin, Müslümanları daha faziletli olan amellere, ibadet ve taate etkili bir şekilde teşvik ettiğini ifade eder.
Bu sebeple ezanı işiten kimsenin cemaate gitmesi gerekir. Makul bir özürden dolayı camiye gidemeyen kimsenin özrü kabul edilir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem yine şöyle buyurdu:“Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederek söylüyorum, içimden öyle geçiyor ki, odun toplamayı emredeyim, odun yığılsın. Sonra namazı emredeyim, ezan okunsun. Daha sonra bir adama cemaate imam olmasını emredeyim. En sonunda cemaate gelmeyen adamlara gidip onlar içindeyken evlerini yakayım.”( Buhârî, Ahkâm 52, Ezân 29

Rasûl-i Ekrem Efendimiz bir namazda bazı kimseleri göremeyince bu sözleri söylediler.Bu namazın, yatsı, sabah veya cuma namazı olduğu hakkında rivayetler vardır. Buhârî’nin bir başka rivayetinde şöyle buyurur: “Canımı gücüyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bu cemaatten geri kalanların herhangi biri, burada semiz etli bir kemik parçası veya iki tane güzel paça bulacağını aklı kesse, hemen yatsıya gelirlerdi.” Böylece namaza gelmeyenlerin dünya menfaatini düşündüklerine, ahiret nimetini hesaba katmadıklarına işaret buyurulmakta ve bu kimseler kınanmaktadır.
İmam Ahmed İbni Hanbel ile İmam Şâfiî, cemaate devam etmenin farz-ı ayın olduğunu söylemişlerdir.. Hanefîlerden Tahâvî, farz-ı kifâye olduğu görüşündedir. Yani tek başına namaz kılan bir kimse, cemaati terkettiği için günahkâr olur; fakat namazı sahihtir Çünkü onlara göre cemaat sünnet olsaydı, terkedenler yakılmakla tehdit edilmezlerdi. Hanefî mezhebinin yaygın görüşü, sünnet-i müekkede olduğu yönündedir. İmam Mâlik de bu görüştedir. Bir yerleşim birimindeki halkın tamamının cemaati terketmesine müsaade edilmez. Çünkü bu bir isyandır. Ve ibadete karşı tavır almaktır.
İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi: “Vallahi ben, nifakı bilinen bir münafıktan başka, namazdan geri kalanımız olmadığını görmüşümdür. Allah’a yemin ederim ki, bir adam iki kişi arasında sallanarak namaza getirilir ve safa durdurulurdu.Şüphesiz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize hidayet yollarını öğretmiştir. İçinde ezan okunan mescidde namaz kılmak da hidayet yollarındandır”. (Müslim, Mesâcid 256-257)
Cemaate devam hususunda gevşeklik gösterip bunu önemsemeyenlerin, hafife alan veya hak olduğuna inanmayanların İslam’a karşı lâübali davranmış sayılacaklarını söyleyen âlimlerimiz, İslam’dan olan bir şeyi kasten terketmenin küfür olacağı kanaatindedirler. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bir köy veya kırda üç kişi birlikte bulunur da namazı aralarında cemaatle kılmazlarsa, şeytan onları kuşatıp yener. Şu halde cemaate devam ediniz. Muhakkak ki sürüden ayrılan koyunu kurt yer.” (Ebû Dâvûd, Salât 46) Şayet üç kişi cemaat olmazlarsa şeytan onları kuşatır ve onlara karşı üstünlük elde eder. Onlara Allah’ın zikrini unutturur. Çünkü namaz en büyük zikirdir. Özürsüz olarak İslam’ın bir emrini terketmek şeytana uymaktır. Şeytan müslümanların cemaatinden korkup uzaklaşır. Çünkü “Allah’ın yardım ve desteği cemaatedir.” Fakat onları yalnız başına bulunca kendilerini kuşatır ve üstünlük sağlar. Bu tıpkı sürüden ayrılan bir koyunu tek olarak bulan kurtların onu parçalamasına benzer. Dilimizdeki “Sürüden ayrılanı kurt kapar” atasözü bu hadîs-i şerîfin tercümesidir. Cemaati terketmek, müslümanların zaafa uğramasına ve dağınıklığına sebep olur.
Cemaatla namaz konusunda en gevşek ve lakayt davrananlar Türkiyeli müslümanlardır. Sebep olarak bilgi ve şuur eksikliği diyebiliriz. Yanı başında cemaatla namaz kılınırken, bir müslüman ilk sünneti kılmayı tercih ederek cemaatı terk ediyorsa, bu şahsın en basit ilmihal bilgisine sahip olmadığı anlaşılır. Mısır’da camilerde hiç kimsenin tek başına farz namazı kılmadığını cemaatla namazı hiç terk etmediklerini hayretle izlemişimdir. Cenabı Hak bizleri İslam cemaatından, bütün namazlarını cemaatla kılanlardan ve evlerini de, namazı terkederek kabir değil, namaz için mekanlar ayırarak, namazı ihya ederek, cennet yuvaları haline getirenlerden eylesin. Amin.