Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

4x4*(NamaZ)!!! (1 Kullanıcı)

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,225
Tepki puanı
7,579
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamünaleykum...Hayırlı Cumalar...

Esselamünaleykum...Hayırlı Cumalar...

İnşallah kardeşim...
Bir gün gelir...
Müslümanca yaşamak ve hayat sürmek herkese nasip olur...


İnşallah mavci abi inşallah....

Allah CC. razı olsun değerli kardeşim...
DUA ile inandıklarımızı yaşamaya devam edelim inşallah...
 

ya mucib

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Ara 2008
Mesajlar
1,037
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
33
ve aleykümselam hocam
ALLAH razı olsun
emeginize saglıkk
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,225
Tepki puanı
7,579
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamünaleykum...

Esselamünaleykum...

ve aleykümselam hocam
ALLAH razı olsun
emeginize saglıkk

Estağfurullah kardeşim...
Hocalık kim biz kimmm...
Allah CC. cümlemizden razı olsun inşallah...
Allah CC. şuurunda olarak kıldığımız namazlarımızı arttırsın inşallah...
Hayırlı ve bereketli Cumalar kardeşim...
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,225
Tepki puanı
7,579
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamünaleykum...

Esselamünaleykum...

Resulullah (sav) buyurdular ki:

"Size çullanmak üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi, birbirlerini çağıracakları zaman yakındır." Orada bulunanlardan biri: "O gün sayıca azlığımızdan mı?" diye sordu: "Hayır," buyurdular. "Bilakis o gün siz çoksunuz. Lakin sizler bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan çer-çöpler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!" "Zaaf da nedir ey Allah'ın Resulü?" denildi. "Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!" buyurdular.

Ravi: Sevban, Hadis No: 4771-Buhari
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,225
Tepki puanı
7,579
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamûaleykum...

Esselamûaleykum...

"Baş Vakt"e Beş Güzelleme...

Sabah...
Bir gül tazeliğinde selamlamak üzere gün seni..
Kalbine binlerce şafak dokunuyor gün ışığının değdiği yerde.
Bir müjde dökülüyor sokakların çehresine.
Bir taze nefes olup içiyorsun yeni âlemi de..
Bir yeni bakış olup çerçeveliyorsun kaldırımları, gürültüleri bile.
Sözüyle bütün sabahları müjde eyleyen kutlu elçi'nin dudağına değen sözler dudağını bekliyor şimdi.
Göğün ve yerin nuruna elçilik eden o aydınlık yüz'ün yöneldiği kıble dönüyor yüzüne.
O ebedî tebessümün hep yeniden hep yeniden doğduğu an öpüyor alnını şimdi.
Sana senden de yakın olanın, seni senin seni sevmenden de önce sevenin sonsuz ve sessiz yakınlığı değsin alnına.
Şimdi sabah namazı vakti...


Öğle
Bin telaşın yamaçlarında savruluyor saçların.
Koşturmaların ortasında serin bir rüzgârı özlercesine kıvranıyor kalbin.
Vaktin zirvesinde uykuların en talihsizi yakışıyor yakana.
Yoğun işlerin, gereksiz önceliklerin, ertelenmiş düşlerin sonrasında, yakınlıkların en güzelini özlüyor, sılasına uçmak istiyor ruhun.
Gelişiyle "ateşlerin söndüren" o Elçi'nin bin umutla koştuğu, sonsuz tebessümle sığındığı o kapının eşiğindesin şimdi.
Varlığıyla sağır duvarları yıkan, bakışıyla küskünlükleri deviren, duruşuyla uzaklıkları eriten o kutlu elçi'nin durduğu yerde bekleniyorsun şimdi.
Ana şefkatinden öte bir şefkatle üzerine titreyen, kederlerinin hepsini kalbinden silip süpüren, korkularının cümlesini sessizliğiyle susturan o elçi'nin durduğu yerde durasın, durulasın şimdi.
Şimdi öğle namazı vakti.


İkindi
Gölgelerin uzuyor; hatıraların soluyor, güzlerin hepsi alnında birikiyor.
Eriyor vakit, kayıp gidiyor avuçların bile avuçlarından.
Tenin çekiliyor dünyanın kıyılarından.
Ayaklarını sıkı sıkıya bastığın toprak seni de çekiyor isimsiz kalmış, unutulmuş taşların altına.
Beli bükülüyor mutlulukların.
Sesi kısılıyor hesapsız sevinçlerin...
Dudağı kuruyor sahte ümitlerin...
Asr'ı saadet eyleyenin elinden kanatlanıyor ümit kuşları.
Vakti, sonsuzluğun avuçlarına akıtan elçi'nin gözlerinden uçuyor hüznün baygın kelebekleri.
Dünyayı, ebediyetin tarlası eyleyip terk edilmiş tohumları uyandıran elçi'nin yüzünden geçiyor sevinçli maviler.
Yüzünü sonsuz aynalara hazırlayan, sözünü sonsuz mutlulukların vadisine akıtan, gözünü bitmez huzurların pencere önüne taşıyan O Elçi'nin eğildiği yere eğil şimdi.
Rükûlarca doğrultasın ümitlerini, secdelerde bulasın yitirdiklerini.
Şimdi ikindi namazı vakti.


Akşam
Alaca vakitlerin hoyratça tırmaladığı loş kentlerde bir yalnızsın.
Yumuşacık yastıkların bencilliği beslediği sağır vakitlerde bir çaresizsin. Silahların konuştuğu, hasetlerin kol gezdiği, kibirlerin boy verdiği amansız kuyuları itilmiş bir yetimsin.
Elinden tutan yok güneşin bile...
Başını kurtaramıyorsun her akşam göğü kana bürüyen, yıldızları karanlığa bulayan akşamların aldırışsız geçişinden.
Geri gelmiyor gün.
Bir dahası yok yaşamanın.
Akşamın kızılca kıyametini avuçlarında gül kızılı bir dua eyleyen Kutlu Elçi'nin müjdesi duyuluyor dinle...
Çürüyüp giden vakit, nefes nefes solan hayatın özünü damıtmaya çağrılıyorsun seccadeye.
Elinden tutamadığın ellerini sonsuzluğa bağla şimdi kıyamda.
Tükeniş rüzgârlarından uzak tutamadığın saçlarını ahrete uzat şimdi rükularda. Bir türlü vefalı aynalara tutamadığın yüzünü sonsuzluğa akıt şimdi secdelerde.
Şimdi Akşam Namazı vakti..


Yatsı
Gecenin koynuna yuvarlandı dünya.
Yakası çözüldü tutkuların, hırsların. Ayağına yıldızlar dolandı sığ telaşların. Gözler yeni avuntular arıyor renkli kuyularda.
Bir göz kapağının ardına savruluyor kimlikler, benlikler, bencillikler.
Eşitleniyor âlem.
Yetimin uykusunda bir rüyâ saltanatı uyanıyor.
Zalimin uykusunda bin cehennem alev alıyor.
Günleri yüzsüzleştiren aydınlıkları terk eden, kalpleri sahteleştiren bencilliklerde sırtını dönen, varlığı çirkinleştiren cimriliklerden yüz çeviren rahmet yağmurunun altında ıslanıyorsun şimdi.
Yalnızlığını insanı alaka'dan ve ilgiden yaratan Rabbiyle sonsuz komşuluğa çeviren kutlu elçi'nin yolunu adımlıyorsun şimdi.
Yüzünü çevirdiğin kıblede vuslat müjdesi.
Sözlerin eylediğin ayetlerde sonsuzluk nefesi...
Bedenini yoğurduğun namazda bekliyor seni "kerimlerin en keremi" Rabbin...
Yokluğa meydan "oku"maya dönüştür şimdi namazını.
Bencilliğe karşı durmak için eğ şimdi bedenini.
Kibirlenmeyi aşağılamak için in şimdiyi secdeye...

Şimdi Yatsı Namazı Vakti

Alıntı: Senai DEMİRCİ
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,225
Tepki puanı
7,579
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamûaleykum...Hayırlı Cumalar...

Esselamûaleykum...Hayırlı Cumalar...

namaz-003-01.jpg


Yıllar önce bir otobüsle yolculuk ederken sabah namazının vakti girmişti. Her yolculukta yaşadığım “namaz sancısı” her yanımı öylesine kaplamıştı ki, uyuyamıyordum. Şoför bir türlü mola vermiyor, vakit gittikçe daralıyordu.

Birlikte yolculuk ettiğimiz arkadaşıma yöneldim:

— Namaz geçmek üzere. Ben şoföre namaz için ricada bulunacağım. Durmazsa ineceğim, dedim. Kaşlarını çattı, alaycı bir ifadeyle:

— Ya sen aklını mı kaçırdın, dedi.

Şaşırdım, üzüldüm, kırıldım. Namazlarını kılan bir kimseydi o. Gerçekten ben aklımı mı kaçırmıştım? Otobüste mışıl mışıl uyuyup, Rabbimi düşünmeden oturmalı mıydım?

Kendimi sorguladım. Sabah namazını bu kadar düşünmekte haksız mıydım?

Oysa bir gece dayısına misafir olan babam, sabah hıçkırık sesleriyle uyanıyor. Dayısının oğlu çocuk gibi gözyaşı döküyor. Sebebini sorduğunda aldığı cevap ilginç:

— Sabah namazına kalkamadık. Baksana, güneş doğmuş; onun için ağlıyorum.

Evet, namaz için ağlanır, namaz için akıl kaçırılır, ona can ve canan feda edilir. Ne yazık ki, şimdi bu gerçek tam anlaşılmıyor.

Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, sabah namazını düşünmek “delilik”, kalkamayınca ağlamak “gariplik” olabiliyor! Gerçekten sabah namazını kaçırınca üzülmemiz gerekmez mi?

“İmandan sonra en büyük ve en mühim mesele olan namaz”ın bir vakti geçirilince hiçbir şey olmamış gibi normal mi karşılamalıyız?

Sabaha kadar dünya kupası maçlarını izlemek mantıklı, ama Kur’an’da en fazla emredilen ibadet olan namazı düşünmek gereksiz mi? Oysa sabah uyanamadığı için üniversite sınavını kaçıran bir genç, üzüntüsünden, kahrından, yeri göğü yıkabiliyor.

Peki, Peygamberimizin (s.a.v.), iki ayrı hadiste, “Dünya ve içindekilerden hayırlıdır” dediği sabah namazının sünneti ve farzı, bir maç kadar önemli değil mi? Dünya ve içindeki tüm hazinelerden daha değerli olan sabah namazı, bir üniversite imtihanı kadar ehemmiyet taşımıyor mu?

Bir ankete göre, ülkemizde namaz kılanların oranı yüzde 25, kılmayanlar ise yüzde 75. Beş vakit namaz kılan mü’minler içinde, haftada, ayda veya birkaç ayda bir namazını kaçıranların sayısı oldukça fazla.

Oysa sabah namazı ve tüm farz namazlar, başta Peygamberimiz (s.a.v.) ve onun güzide ashabının üzerinde titrediği muhteşem bir ibadettir. Bir mü’min namazını kaçırdığında “aklını kaçırmış gibi” deli divane olmalı, dünyası kararmalı, yemek yiyecek bir iştah bulamamalı, kendini cezalandırmalıdır.

Ve hepsinden önemlisi, namazı kaçırmayı kesinlikle “sıradan” bir olay gibi görmemeli, “olabilir” kabul etmemeli; nefsine, gaşetine, uykusuna isyan etmelidir. Hemen, “Nerede hata ettim? Hangi tedbiri almalıyım ki, bir daha bu acıklı azaba düşmeyeyim?” diyerek çözüm arayışına girmeli, çözümü bulmalı ve derhal uygulamalıdır.

Çünkü söz konusu olan çocuk oyuncağı değil, basit bir hadise değil, üç günlük dünya hayatını ilgilendiren bir mesele değil. Sözünü ettiğimiz; bizim, kâinatın ve her şeyin Sahibi, Sultanı, Yaratıcısı olan Allah’ın huzuruna girme; Onun dergâhında secdeye kapanma; canımız, cananımız, biricik varlığımız, sevenimiz, sevgilimiz olan Zât-ı Zülcelâle ibadet etme meselesidir.

Dünyada hiçbir şey bundan daha mühim, daha lüzumlu, daha sevimli, daha vazgeçilmez olamaz. Eğer burada bir eksiğimiz varsa, hata bizdedir. Kulu olmakla iftihar ettiğimiz Rabbimiz bizden namaza karşı umursamazlık, vurdumduymazlık istemiyor. Ümmeti olmakla şereflendiğimiz sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), bize ihmalkârlığı değil, aksine hassasiyeti emrediyor.



Namaz konusunda nasıl bir durumda olursak olalım, ister onu haftada bir, ister yılda bir, hatta birkaç yılda bir kaçırıyor olalım; yeni bir ubudiyet şuuruyla donanmak, yeni bir cehd ve gayret kılıcını kuşanmak, yeni bir tebliğ ve ikaz harekâtı başlatmak durumundayız.


Alıntı: Cemil Tokpınar
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,225
Tepki puanı
7,579
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamûaleykum...

Esselamûaleykum...

28615_408236077248_121766397248_4082855_84348_n.jpg
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt