Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

3 MART ve MÜSLÜMANLARIN YÜREĞİNE SAPLANAN ÜÇ KURŞUN... (1 Kullanıcı)

HUSEYIN SASMAZ

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2009
Mesajlar
1,204
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
3 MART ve MÜSLÜMANLARIN YÜREĞİNE SAPLANAN ÜÇ KURŞUN...
Yine bir Mart ayına mazlum ve mahzun olarak girmekteyiz... Bundan 87 sene evvel bu ay Müslümanlar, tarihleri boyunca uğradıkları en büyük ihanete; İngiliz ajanlarının, efendilerine sunmuş oldukları en büyük armağan olan Hilafet'in İlga Edilmesine şahit oldular...
İşte bu ihanetin sahibi "Hilafet'in ilgasına ve Hanedan- ı Osmaniye'nin Türkiye Cumhuriyeti memalik-i hariciyesine çıkarılmasına dair kanun" un çıkarıcısı olan Meclis'ül Dırar (TBMM) idi.
Evet, bundan 87 sene evvel 3 Mart'ta, bu Dırar Meclisi'nin yoğun ve önemli bir gündemi vardı ki o gündemin ana başlıkları şunlardı:

1. Şer'iyye ve Evkaf ve Erkan-ı Harbiyye-i Umumiyye Vekaletleri'nin İlgasına Dair Kanun,
2. Tevhid-i Tedrisat Kanunu
3. Hilafet'in ilgasına ve Hanedan- ı Osmaniye'nin Türkiye Cumhuriyeti memalik-i hariciyesine çıkarılmasına dair kanun.

İşte bunlar, o Dırar Meclisi'nin ana gündem maddeleri idi ve nihayetinde özellikle Hilafet'in ilgasına dair kanun üzerinde hararetli tartışmalar yapıldıktan sonra bu kanunlar kabul edildi. Şimdi tarihin tozlu sayfalarından o kara güne, 3 Mart 1924'e gidelim ve Müslümanlara yapılan ihaneti okumaya çalışalım:
1-) 3 Mart 1924 tarih ve 429 Sayılı: Şer'iyye ve Evkaf ve Erkan-ı Harbiyye-i Umumiyye Vekaletleri'nin İlgasına Dair Kanun:
Bu kanunun 2. Maddesine binaen devletin aldığı kararların İslâm Şeriat'ına uygun olup olmadığını inceleyen Şeyhülislamlık ilga edilmiştir. Bilindiği üzere Şeyhülislamlık, Osmanlı'dan sonra da Meclis tarafından Şeyhülislamlık ile Evkaf(Vakıflar) Nezareti'nin birleştirilmesiyle varlığını sürdürmüştür. Şeriyye ve Evkaf Vekâleti'nin ilgasıyla beraber Laik Devlet anlayışının temelleri pekiştirilmiştir. Yasayı meclise sunan Siirt Mebusu Halil Hulki ve 50 arkadaşı yasanın çıkarılmasının gerekçesi olarak Din ve ordunun siyasetle ilgilenmelerinin birçok sakıncalar doğuracağı, bu gerçeğin birçok uygar ülkede temel ilke kabul edildiğini göstermişlerdir.
2-) 3 Mart 1924 tarih ve 430 Sayılı: Tevhid-i Tedrisat Kanunu:
Bu kanunla hedeflenen en önemli husus şüphesiz ‘öğretimin laikleştirilmesidir.' Yeni kurulan devletin ilkelerine bağlı bir nesil yetiştirme yolunda çıkarılan önemli bir kanundur. İslâmî müfredatı uygulayan tüm medreseler kaldırılıp yerine Batılı normlara göre şekillenmiş müfredatlara sahip okullar açılmıştır.
3-) 3 Mart 1924 tarih ve 431 Sayılı: Hilafet'in ilgasına ve Hanedan- ı Osmani'nin Türkiye Cumhuriyeti memalik-i hariciyesine çıkarılmasına dair kanun:
Bu kanunla beraber Hz. Rasulullah Efendimizin kurucusu olduğu ve vefatından sonra 632'de Hz. Ebu Bekr'in ona halef olmasıyla Hilafet ismini alan İslâm Devleti yok edilmiştir. Meclis'e Hilafet'in kaldırılması için yasayı öneren Urfa mebusu Şeyh Saffet Efendi, Hilafet'in kaldırılmasının gerekçesi olarak şunları göstermiştir: ‘...Yüzyıllardan beri Türk Ulusunun felakete sürüklenmesine neden olan ve sonuna kadar bir Türk İmparatorluğunun yok olmasına neden olan Hanedanın, Hilafet kisvesi altında Türkiye'nin varlığına daha etkili bir tehlike olacağı tecrübelerle kesinlik kazanmıştır. Bu hanedanın ilişkisi olan her durum, ulusal varlığımız için kesinlikle tehlikelidir. Aslında Hilafet, İslam'da hükümet anlamında kullanılmış ve hükümet görevi görmek üzere konulmuş olup dünyevi ve dinsel işleri üstlenmiş olan bugünkü İslâm hükümetinin, yanında bir de Halifeliğin varlığına neden yoktur...'
İşte böylelikle Hilafet, Hilafet'in kaldırılmasına zemin hazırlayan diğer yasaların geçirilmesiyle beraber meclisin birkaç saatlik oturumu neticesinde ilga edilmiştir. Gerekçe olarak ise son günlerde de gündem edilen ‘Hilafet'in, Cumhuriyet ve Hükümet kavramları içerisinde temsil edildiği' gösterilmiştir. Halbuki bu açık bir yalandır; zira Hilafet: yeryüzünde Allah'ın indirdiği hükümleri tatbik eden İslâm'daki yönetim şekline denilir. Cumhuriyet ve Hükümet ise ‘Allah'ın indirdiği hükümleri uygulamayan, Allah'ın indirdiklerine değil de insanların kendi hevalarına göre uygun gördükleri kanunlara itibar eden sistemlere ait kavramlardır. Bu nedenle İslâmî Şeriat'ı uygulamayan, dahası onunla savaşan ve onun geri gelmemesi için elinden gelen her şeyi yapan bir sistemde Hilafet'in varlığından söz edilemez. Çünkü Hilafet sembolik bir makam değildir. Bilakis İslâm Şeriatı'nın pratikte uygulayıcısıdır.
Durum böyledir ve 87 sene geçmesine rağmen durum hala değişmemiştir. Oysaki Hilafet'sizlik Müslümanlara haram kılınmıştır. Zira Rasulullah Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Kim Allah'a itaatten elini çekerse, Kıyamet gününde lehine hiçbir delil bulunmaksızın Allahu Teâla'yla karşılaşacaktır. Kim de boynunda Halife'ye biat olmadan ölürse cahiliye ölümü ile ölür." (Müslim K. İmara H. No: 1851)
Bu hadis ile Nebi (s.a.v) bütün Müslümanlara bir Halife'ye biati farz kılarak, boynunda biat olmadan ölen kişinin ölümünü "cahiliye ölümü" olarak tanımlamıştır. Burada geçen biat ancak bir Halife'ye yapılandır. Rasulullah her Müslüman'ın boynunda Halife'ye biatin olmasını farz kıldı. Ancak burada asıl farz kılınan her Müslüman'ın Halife'ye biat etmesi değil, kendisine biatin gerçekleşmesini sağlayacak bir Halife'nin bulunmasıdır.Yine Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Muhakkak ki imam (Halife) kalkandır. Onunla savaşılır ve korunulur." (Müslim K. Imara Bab 9 H. No: 1841)
İşte bunlar bir halifenin ve Hilafet'in olması gerektiğini emreden açık hadis-i şeriflerdir. Bunun dışında Kur'an-ı Kerim'de, Allah'ın indirdiği hükümlerin uygulayıcısı olan Hilafet'in varlığını kaçınılmaz kılan çok sayıda ayet vardır. Allahu Teala şöyle buyurmuştur:
وَأَنِ احْكُم بَيْنَهُم بِمَآ أَنزَلَ اللّهُ وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءهُمْ
"Onların arasında Allah'ın indirdikleri ile hükmet, onların heva ve heveslerine uyma ve seni, Allah'ın sana indirdiğinin bazısından saptırırlar diye onlardan sakın." (Maide 49)
وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ
"Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kafirlerdir."(Maide 44)
Yine bu ayetlere paralel olarak Allahu Teala'nın uygulanmasını kesin bir dille talep ettiği fakat bir devlet olmaksızın uygulanması mümkün olmayan hükümler mevcuttur. Mesela Allahu Teala'nın şu kavli gibi:
وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُواْ أَيْدِيَهُمَا
‘‘Ve, hırsızlık yapan erkek ve kadının yaptıklarına karşılık olmak üzere, Allah'tan bir ceza olarak ellerini kesin. Ve Allah Azîz'dir, Hakîm 'dir.'' (Maide 38)
Yine şu kavli gibi:
الزَّانِيَةُ وَالزَّانِي فَاجْلِدُوا كُلَّ وَاحِدٍ مِّنْهُمَا مِئَةَ جَلْدَةٍ وَلَا تَأْخُذْكُم بِهِمَا رَأْفَةٌ فِي دِينِ اللَّهِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَلْيَشْهَدْ عَذَابَهُمَا طَائِفَةٌ مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ
‘‘Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dini(nin koymuş olduğu hükmü uygulama) konusunda onlara acıyacağınız tutmasın. Mü'minlerden bir topluluk da onların cezalandırılmasına şahit olsun. '' (Nur 2)
Tüm bu hükümlerin uygulanması bir otoritenin varlığını gerekli kılmaktadır. "Bir farzın yerine getirilmesi için gerekli olan şeyler de farzdır" şer'i kaidesine binaen bu hükümleri tatbik edecek bir devletin varlığı farzdır ve bu devlet de Hilafet'tir.
İşte tüm bunlar Hilafet'in kaldırılışının 87.yıldönümünde hatırlanması ve bilinmesi gerekenlerdir. Müslümanların, bir halife naspedilmesinin önemini Sahebelerin algıladığı şekilde algılaması gerekmektedir. Ki onlar Rasulullah (s.a.v)'in vefatından sonra onu defnetmek yerine yeni bir Halife'nin seçimi ile meşgul olmuşlardır. Halbuki mevtanın (ölülerin) en kısa zamanda defni farz kılınmış ve kendilerine defnin farz olduğu kişilerin, defni erteleyip başka bir işle meşgul olmaları da haram kılınmıştır.
Rasulullah (s.a.v)'ın cenazesinin techizi ve defni üzerlerine farz olan Sahabelerin, Rasulullah (s.a.v)'in defni ile meşgul olmayı bırakarak Halife'nin seçimi ile meşgul olan bir kısmına, diğer bir kısım sahabelerin, -cenazeyi defne engel olan bu seçime engel olmaya imkanları olduğu halde- defnin iki gece ertelenmesi karşısında sessiz kaldıklarını ve defnin geciktirilmesine iştirak ettiklerini görüyoruz. Rasulullah'ın (s.a.v) cenazesinin defni beklerken Halife'nin seçimi ile meşgul olmaları şeklinde gerçekleşen bu icmâ göstermektedir ki; Halife'nin seçilmesi, insanların en hayırlısının cenazesinin defnedilmesinden daha önemli bir farzdır.
Allahu Teala'dan, Ümmet'in zalimlere karşı kıyama kalktığı bir döneme denk gelen Hilafet'in bu yılki kaldırılış yıldönümünde Müslümanların çabalarını Hilafet'i getirici çabalara dönüştürmesini ve İslâm Ümmeti'ni tüm tağut yöneticilerin zulmünden kurtaracak olan Raşidi Hilafet'in yeniden kurulmasını yakınlaştırmasını niyaz ederiz.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ
‘‘Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar. '' (Muhammed 7)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt