Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

28 şubat ve İBDA (1 Kullanıcı)

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
28 ŞUBAT VE İBDA



İBDA’nın misyonunu anlayabilmek ve 99 yılı ile birlikte İBDA Mimarı’nın duruşunun kime, neye karşı olduğunun şuuruna varabilmek için, “28 Şubat”ı zihniyetiyle, hedefleri ve stratejileriyle, iç ve dış ilişkileriyle çok iyi tahlil etmek ve kavramak mecburiyetindeyiz. Eğer bunu yapamazsak her sözümüz, her hareketimiz havada kalacağı gibi, İBDA Mimarı’nın söyledikleri de bizdeki yerini bulamayacaktır. Daha da ötesi halimiz, bırakın beklenen İslam Devrimi’ni yapacak namzetler olmayı “hadiselerin arkasından laf yetiştirenler”den olacaktır.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
1999 yılının manası ile birlikte ne getirip, ne götürdüğünü muhasebesinin yapılamamasının altında yatan en büyük sebep de “28 Şubat”ın tam manasıyla kavranamamasıdır. Kavranabilmiş ve “28 Şubat”ın temsil ettiği mananın şuuruna varılabilmiş olsaydı, İBDA Mimarı’nın bütün İslam Alemi adına yapmış olduğu meydan okumaya layık ve o ciddiyette hareket tarzı geliştirilebilirdi.
Tekrar “28 Şubat”a dönersek, herkesin bildiği, fakat çok az insanin şuuruna vardığı hakikati peşinen ifade edelim;
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
28 Şubat” süreci ve bu süreci yürütenler özde İslâm Düşmanı olup, devlette ve toplumda “dinsizleştirme” politikası gütmektedirler. Amerika ve İsrail’in güdümünde yürütülen bu politika, “Tek Kutupla Yeni Dünya Düzeni”nde Türkiye’ye biçilen misyonun bir gereğidir. Aslına bakılırsa, bu misyon, bu gün biçilmedi, yaklaşık bir asır evvel biçildi. Bu manada “28 Şubat” bir milat olmakla beraber muhtevası ve misyonu itibariyle bir asır evvel başlayan “dinsizleştirme” sürecinin bu gün devam eden şeklidir.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
19 Mayıs 1919’da başlayan “dinsizleştirme” süreci, Türkiye’nin devamlı değişen şartlarından dolayı yarım kalmış, tamamlanamamış; “28 Şubat”a gelindiğinde ise, en elverişli şartlar elde edilmiş ve bu sürecin tamamlanması için harekete geçilmiştir.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
“Yeni Dünya Düzeni”, insanlığın bir “Üçüncü Sistem” beklentisi içine girdiği bugün, Amerika ve İsrail’in bölgelerin şartlarını gözeterek dünyaya şekil verme, dünyayı “tek kutup”lu hale getirme isteğinin adıdır. Meseleye bu gözle bakıldığında görülecektir ki, insanlığın bir “Üçüncü Sistem” beklentisi içine girdiği bugün, Amerika ve İsrail’in bölgelerin şartlarını gözeterek dünyaya şekil verme, dünyayı “tek kutup”lu hale getirme isteğinin adıdır.
Bu iki bölgenin tarihten gelen, Türkiye üzerindeki etkisi, yine aynı sebeple Türkiye’nin bu iki bölge üzerindeki etkisi malum!.. Bu günkü iç ve dış gelişmeler Türkiye’ye tarihi misyonunu icra etmeyi ihtar ediyor. Türkiye’nin İslam temelli tarihi misyonunu icra etmesi “Yeni Dünya Düzeni”nin buradan başlayacağı manasına geleceği, bunun da Yahudi Hıristiyan tandanslı “Yeni Dünya Düzeni”nin bertarafı demek olduğu göz önüne alındığında, Amerika ve özellikle İsrail’in sessiz kalması ve bölgeye müdahale etmemesi düşünülemezdi.
Diğer taraftan Türkiye’ye tarihi misyonunu ihtar eden iç ve dış gelişmeler de engellenemediğine göre, o zaman yapılması gereken şey Türkiye’nin formasyonunu değiştirerek, yani “Yeni Dünya Düzeni”ne uygun bir hale getirerek bölgedeki etkinliğini sağlamak olmalıydı. Bunun manası şudur:
Düzen bütün unsurlarıyla İslam’dan arındırılacak aynı anda bu işlem toplumda da uygulanacak ve bu gayeye direnecekler “ya teslim alınacak, yahut yok edilecek”; neticede “dinsiz-ateist” bir devlet ve toplum meydana getirilecekti. Bu gaye ile “28 Şubat”ta düğmeye basıldı ve süreç işlemeye başladı.
“28 Şubat” bir “teslim alma-yok etme” hareketidir. Bu “dinsizleştirme” operasyonuyla, daha önceden ifade ettiğimiz gibi, aslında İslâm’a saldırıya geçen “Yeni Dünya Düzeni”nin mimaridir. Yani, Amerika ve İsrail’in başını çektiği bütün Batı dünyası...
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
“Teslim alma-yok etme” sürecinin daha evvel başladığını ifade etmiştik. “28 Şubat”ın ve 1919’un sacayaklarına geçmeden önce bu husus üzerinde durmakta fayda var.


“28 ŞUBAT” ÖNCESI “28 ŞUBAT”

“28 Şubat” sürecinin başlangıcını Mehmet Ağar’ın İstanbul Emniyet Müdürü olduğu 1990 yılı diye tespit edebiliriz. 90 yılından 93 yılına kadar bu “operasyonun” yürütücüleri bir nevi hazırlık yapmışlar: Özal’ın ölümü ile de ekip halinde sahneye çıkmışlardır. Turgut Özal ölmeden önce “çete başı” Demirel Ekonomi Profesörü Tansu Çiller’i “tek bir konuşma”yla “ikna” edip, partiye kazandırmış, aynı anda Mehmet Ağar da bürokrasinin merdivenlerini çok hızlı bir şekilde çıkarak Emniyet Genel Müdürü olmuştu. Mehmet Ağar her çıktığı basamakta ekibini kurmayı ihmal etmemiş, “mafya tipi” örgütlenme ile de muhtelif yerlerde ekibini istihdam etmiştir.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Bilindiği gibi “28 Şubat”ın “finansörü”, güdücüsü ve hamisi İsrail’dir. İsrail’le ilişkiler “Özel Tim” polislerinin eğitimi vesilesiyle Mehmet Ağar’ın Emniyet Genel Müdürlüğü zamanında başlamıştır. Daha sonra “Özel Hareket Dairesi”ne bağlı bu polisler Azerbaycan’ın Devrik Cumhurbaşkanı Ebul Feyz Elçibey’in adamlarını da eğitmiştir.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Ufak ufak İsrail’de ilk “gizli” antlaşmalar Mehmet Ağar’ın Emniyet Genel Müdürlüğü zamanında yapıldığı halde, kamuoyu o dönem PKK’ya kilitlenmiş olduğundan buna pek dikkat etmedi. Hatta o zamanlar sözde bazı Kürt aydınları “İsrail Kürtlerin doğal müttefikidir” diyerek PKK’yı da İsrail’e yanaştırmaya çalışmışlardır. PKK-İsrail ilişkileri ayrı bir fasıl olduğundan şu an bunun üzerinde durmak istemiyoruz. Ancak, şu kadarını söyleyelim ki, İsrail-PKK ilişkileri muhtelif alanlarda Apo’nun yakalanmasına kadar sürmüştür. Apo’nun yakalanmasına sebep de büyük bir ihtimalle İsrail ile girdiği bu ilişkidir.
Ağar’ın beş bin kişilik ordusu “Özel Tim” polislerinin eğitimi ile başlayan İsrail’le ilişkiler her geçen gün biraz daha artmış, yanılmıyorsam İngiltere’de yapılan silah fuarında MOSSAD Ajanlarıyla yapılan “çok gizli görüşmeler” neticesinde bir sisteme bağlanmıştı. Yapılan “gizli” anlaşmalarla İsrail’den, istihbaratta kullanılmak üzere ilk defa “teknoloji” ithal edilmesi de bu dönemdedir. Özal’ın ölümünden sonra Demirel’in Köşke çıkmasıyla çete, daha bir işlevlik kazanmış ve organze hale gelmiştir.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Bu “teslim alma-yok etme” sürecini başlatan kadroya bir göz atalım: Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ünal Erkan, Özel Harekat Dairesi Başkanı Vekili İbrahim Şahin, MIT, Kotr-Terör Başkanı Korkut Eken, MIT Müsteşarı Sönmez Köksal, Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman, Olağanüstü Hal Bölge Valiliğinin paralarını iç eden İstanbul Valisi Hayri Kozakçioğlu, Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş ve Abdullah Çatlı. Bu arada Tansu Çiller DYP başkanı olmuş, sürecin tepesindeki isim Demirel de Çankaya’daki yerini almıştı. Ayrıca Teoman Koman ile birlikte Hizbullah da faaliyete geçmiştir. Bir de Sedat Edip Bucak’la birlikte korucuları unutmamak gerekir.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Bu kadro daha sonra, resmi olarak “işten el çekmekle” birlikte fiili olarak “28 Şubat”ın içinde yer almışlardır. Özellikle Mehmet Ağar, halen iş adamıdır. Bunlarla, “28 Şubat” sürecini yürütenlerin fikirde, hedefte ve stratejilerde hiçbir ayrılıkları yoktur. Her iki kesimin de nihai hedefi İslâm’ı ortadan kaldırarak dinsiz-ateist, kafatasçı, faşist bir polis devleti kurmaktır. Her iki grubun da ortak paydası; İslam düşmanlığı, fark sadece, şartlardadır. Bahsini ettiğimiz bu kadronun “göreve” başladığı zaman PKK’nın güçlü olduğu zamandı. PKK ile mücadelede “İslâmı” motive edici unsur olarak kullandıklarından “İslâm Düşmanı niyet”lerini açık edemediler-etmediler. İslam’ı bu şekilde kullanmakla güdülen gaye, bir PKK’yla mücadele eden Silahlı Kuvvetleri, özellikle de “Özel Harekat Şubesi”ne bağlı Özel Tim Polislerini motive etmek, iki, PKK’nin İslamlaşmasını engellemekti. O dönemde nispeten bu iki hususda da başarılı olunduğunu söyleyebiliriz. Yani, iki aşamalı bir planla yürütülen süreçte, birinci aşamada PKK yok edilecek, ikinci aşamada ise İslamcılar yok edilecekti.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
PKK’ya karşı harekat sürdürülürken “vatan, millet, Sakarya” edebiyatıyla Müslümanların Laik-Kemalist düzenin yaninda yer alması sağlanacağı gibi, ikinci aşamada sezdirilmeyecekti. PKK ile savaşta Müslümanlar Laik-TC’nin yanında yer
almamışlardır. Ama, İBDA haricinde herkes sessiz kalmıştır. Bu sessizlik de nispeten bu süreci yürütenlerin işine yaradı. PKK’yı “İslam’a düşman etmek” gayesiyle o dönem “Hizbullah” sahneye sürülmüş, fakat yine İBDA’nın başta, meseleyi bütün hatlarıyla ortaya koyan “Kürt Meselesi” başlıklı tarihi röportaj olmak üzere, bütün cephelerden müdahalesiyle bunda da başarılı olamamışlardır. Planın ikinci aşamasi icabı daha sonra “işi biten” Hizbullah,
2000 yılının başıyla birlikte tasfiye edildi.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
O dönemin en dikkat çekici gelişmelerinden biri de Özal’ın ölümüdür. Dikkat çekici husus, Özal’in gayrı resmi yollardan ve aracılar vasıtasıyla PKK ile görüşmeye başladığı ve sorunun çözümü için diyalog yollarını aradığı bir zamanda ölmesidir. Aracılardan birinin Cengiz Çandar oldugu biliniyor. Bir diger aracı ise, Apo’nun ifadelerinde geçtiği üzere PKK’nin Avrupa Bürosuna Genel Kurmay’i temsilen görüşmeye giden bir albay. Tam da bu gelişmelerin yaşanmaya başlandığı bir süreçte Özal “öldü”. Özal’ın ölümü üzerinde “sis” perdesini iddia eden ve başbakanlığı dönemindeki suikast ile ölümünü irtibatlandıran yakın çevresine söyleyecegimiz şudur: Eger Özal öldürülmüşse katilleri bahsini ettigimiz bu kadro içinde aranmalıdır. Bütün gayesi, İslam’ı “ehlileştirerek” Türkiye’yi “Küçük Amerika” haline getirmek olan Özal, bu süreçte engel teşkil etmiş olabilir. Özal’in engel teşkil ettigi düşünülmüşse, bizce “öldürülme” ihtimali hiç de az degildir. Özal öldükten sonra Demirel’in
Cumhurbaşkanlığı ile birlikte diger kadrolar kilit noktalara hızla yerleştirilmişlerdir.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Buraya kadar saklayarak geldiğimiz bir isim var ki, o hem “28 öncesi 28 Şubat”ın üzerindeki asıl isim, hem de ülkücüleri “İslam’dan arındırma” operasyonunu başlatan ve ilk önceleri Laik T.C’nin, daha sonraları İsrail’in “fino köpeği” konumuna getiren ve bu konumda tutan kişidir: Alparslan TÜRKEŞ...
“İslam Düşmanı”, kafatasçı-faşist devlet yapılandırılmasında ilk önceleri Türkeş’in Cumhurbaşkanlığı gündemde idi. Daha sonra muhtelif sebeplerden dolayı bundan vazgeçilerek Türkeş’in partiler ve siyasetçiler üstü konumunun korunmasına karar verildi. Hatırlanacağı gibi İsrail ile ilgili “İsrail müttefikimizdir” diyerek, ilk “dostluk” mesajları veren Türkeş’tir. İşte, Türkeş’in “konumu”nun önemi de tam bu noktadadır. Türkeş’in konumunu önemli kılan bir diğer husus ise, onun bir “Avşar Alevisi” olmasıdır. “28 Şubat”ın sacayaklarında değineceğimiz “Aleviler” bu “teslim alma-yok etme” hareketinin dün olduğu gibi bugün de temel direklerinden biridir.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Cumhurbaşkanlığı, Demirel’den sonra tehir edilenTürkeş’e tevdi edilen görev ülkücüleri İslam’dan arındırıp. Alevilerle birleştirerek Yahudi’nin sadık bir köpeği haline getirmekti. Bu gayeyle Türkeş, ilk önce “Ülkücü Ocakları”nda “Kanımız Aksa da Zafer İslamın” gibi Islam’i çağrıştıran sloganları yasaklamış ve Aleviliğin bir Orta Asya kültürü propagandasını başlatmıştı. Böylece “Müslüman Türk” veya “İslamci Ülkücü” imaji, yerini,”kafatasçi- Şamanist Türk” inancına bırakmıştı.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Bu operasyonun neticesinde bu gün gelinen noktaya baktığımızda hareketin gayesine ulaştığını söylemek durumundayız. Ülkücü Ocakları, “Hacı Bektaşi Veliyi Anma”düzenleyerek de bu törenlere bütün Alevi temsilcileri davet edilmektedir. Bu törenlere baktığımızda hareketin gayesine ulaştığını söylemek durumundayız.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Burada kast edilen “Alevilik” Hz. Ali’den arındırılmış ve içinde hiçbir din unsuru bulunmayan Aleviliktir. Zaten “Alevilik bir Orta-Asya Türk Geleneğidir” sözünden anlaşılması gereken budur.Bu da “DİNSİZLEŞTİRME” hedefinin bir başka yönüdür. Yani, Alevilik İslam’da “Sünnet ve Cemaat Ehli” anlayışına göre sapık bir mezhep olabilir; fakat bu sapıklığı da yine sapık dini inancından dolayıdır. Neticede “sapık bir dini inanç” olarak içinde din unsuru barındırmaktadır. Dolayısıyla hedef, aşama aşama Aleviliği dini unsurlardan temizleyerek “Şamanist” çizgiye çekmektir. Kesin olan şu ki, “Avşar Alevisi” Alparslan Türkeş “Yahudi Milliyetçilik Anlayışı”nın hakim olduğu “Milliyetçilik” anlayışıyla, bu “teslim alma-yoketme” sürecinin başındaki isimdi. “Hesapların üstündeki hesap”ın tecellisiyle “ani ve beklenmedik” bir şekilde ölmesiyle, partiler ve kişiler üstü kimligiyle beraber doğan boşluk Demirel’in şahsıyla doldurulmuştur. Ayrıca yine Türkeş “Lions Klüpleri” ve “Mason
Dernekleri” ve “Yahudi” işadamları başta olmak üzere İsrail’le en yogun dirsek temasi olan ve ilişkileri yönlendiren kişiydi. Bu konuda altı çizilmesi gereken bir diğer önemli nokta da şudur: Ülkücülere İslam aşısını yapan Büyük Doğu Mimarı’ydı. Gayet tabii olarak bunu en yakından bilen ve şuurunda olan kişi de Türkeş’ti. Haliyle Türkeş bu hainliği yaparken kimin şahsında İslam’a saldırdığının da şuurundaydı. Ülkücüleri İslam’dan “kurtarırken (!)” Türkeş’in güttüğü tek bir gaye vardı; o da Büyük Doğu İBDA hareketini yok etmek. Fakat şuan kendisi “yok” olmuş vaziyette hesabını “Hesap Sahibi”ne veriyor... Türkeş’e bir nokta koyup, “28 Şubat öncesi 28 Şubat” sürecinin nasil işletildigine ve o dönem neler yapıldığına kısaca bir bakalım:
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Bir hatırlatma yapmak gerekirse, bahsettiğimiz kadroyla, “28 Şubat” kadroları aynı oyunun aktörleridir. Ve, iki aşamalı yürütülen bu “telim alma-yok etme” planı aynı gayeye yöneliktir. Oyuncuların “niçin” değiştiğinin izahını sonraya bırakarak bu “Dinsizleştirme-Ateistleştirme” planının aşamalarını bir kez daha kaydedelim:

1-PKK bütün unsurlarıyla yok edilecek,
2-Daha sonra kimi “teslim alınarak”, kimi de yok edilerek İslam kafalardan ve kalplerden silinecek...
Tansu Çiller, elinde bir liste kürsüden sallıyor: “PKK’ya yardım edenlerin hepsinin isimleri tek tek elimde.” Çok kısa bir süre sonra anlaşılacaktı ki, Tansu Çiller’in kürsüden salladığı bu kağıt parçası aslında bir ölüm listesiydi. Sadece Mehmet Ağar’ın zamanında faili meçhul cinayet sayısı “1200”dür. Doğu’da ve Batı’da hergün kaç kişinin her gün faili meçhule kurban gittiğinin sayısı belli değildir. Düzce-Sapanca-Hendek üçgenine atılan, işkence ile öldürülmüş Kürt işadamları yüzünden normal vatandaşlar bile arabayla bu bölgeden geçerken korkar olmuşlardı. Doğuda bir taraftan “Hizbullah”ın satırlı katliamları, bir taraftan korucu terörü, bir taraftan da “Özel Tim”in “yerinde infazları” yla kaç insan öldü belli değil...
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Bütün bu katliamlar yapılıken, diğer taraftan da öldürülmeyip paçayı kurtarabilen Kürt milletvekilleri meclisin önünde polis tarafından yaka paça göz altına alınıp işkencehanelere götürüldüler. Neticede çoğu örgüt üyesi olmaktan hüküm giydiler ve halen cezaevindeler. Bazıları da seçim bölgelerinde öldürüldü.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Yine o dönemde işkence hat safhaya ulaşmış, şubeye canlı giren insanlar, ölü çıkar olmuşlardır. Bütün bu “yok etme” faaliyetlerinin kararları Demirel’ın başkanlık ettiği MGK toplantılarında alınmış ve “resmi” olarak uygulanmıştır. Yine MGK kararlarıyla İsrail ile ilişkiler üst seviyelere çıkarılarak gizli gizli yapılan görüşmeler yerini aleni imzalanan anlaşmalara bırakmıştır.
Çiller’in meşhur “500 kişilik” ordusu İsrail’in tarafindan eğitilmeye başlanmış ve “çok özel” silahlarla da yine İsrail tarafindan donatılmıştı. Bu silahlarla ilgili bir not düşmek istiyorum: “25 Ocak 2000” tarihinde yapılan İBDA Mimarı’nı “yok etme” operasyonunda, İBDA-C Koğuşuna bu silahların da içinde bulundugu silahlarla saldırmışlardır.
 

osman gazi

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
28 Ara 2008
Mesajlar
716
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Yine İsrail’le yapılan antlaşmalar çerçevesinde daha sonra meydana çıktığı üzere “boğma telinden, susturucuya” kadar çeşitlilik arzeden “infaz silahları” ithal edilmiştir; ayrıca yine bu antlaşmalarla istihbarat ve kontra-terör eğitimini de İsrail vermiştir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt