Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

14 yaşındaki çocuğa idam! (2 Kullanıcı)

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Hainler sanık sandalyesine

28-UBA~1.JPG


Türkiyeyi bir asır geriye götüren 28 Şubat yıldönümünde, milli iradeye ihanet edenlere lanet yağıyor.



- 28 Şubat’a suç duyurusu furyasına yenileri eklenirken, kamuoyu, cuntacıların sanık sandalyesinde bir an önce hesap vermesini istiyor.

Özde İHL’leri, genelde ise inançlı kesimi hedef alan ve Refah-Yol hükümetinin yıkılması ile sonuçlanan 28 Şubat postmodern darbesinin bugün 15. yıldönümü. Sincan’da ve Sultanbeyli’de tank yürüterek milli iradeyi ayaklar altına alan cuntacılara yurdun dört bir yanında lanet yağıyor.Türkiye’nin dört bir yanından dün 28 Şubat’a tepki haberleri geldi. YAŞ kararlarıyla TSK’dan atılan subaylar, başörtüsü yasağı zulmü yaşan öğretmenler ve öğretim üyeleri de başlarından geçenleri anlattı. Sendikalar, akademisyenler, öğretmenler, öğrenciler ve sivil toplum kuruluşları yaptıkları açıklamalarla hem yaşadıkları mağduriyetleri anlattı hem de Türkiye’yi geri bırakan 28 Şubatçılardan hesap sorulmasını istedi.

BİZE O GÜNLERİ YAŞATANLAR HESAP VERSİN

Muş’ta 28 Şubat’ın mağduru olan başörtülü öğretmenler Canan Yıldırım ve Ayfer Aker, karşılaştıkları zulümleri anlattı. Yasak yüzünden 6 yıllık kayba uğradığını anlatan Canan Yıldırım, kendilerine mağduriyet yaşatanların hesap vermesini istedi. Öğretmen Ayfer Aker ise 8 ay boyunca sürekli sorgu, para cezası ve görevden alınma ile sonuçlanan dram dolu günler yaşadığını kaydetti.

“İÇKİ Mİ DEĞİL Mİ DİYE BARDAKLARI KOKLUYORDU”

Re’sen Emekliler Derneği Başkanı Servet Kahramaner ise 28 Şubat sürecinde düzmece belgelerle ordudan atıldıklarını dile getirdi. Kahramaner, işkencelerin, tarihin sayfalarına kara bir leke olarak yazıldığını ve asla bunu unutmayacaklarını söyledi. 7. Jet Ana Üs Komutanlığı’nda cuma akşamları düzenlenen çiğköfte partisinde, sicil amirleri, ajan subayların geceye gelenlerin bardaklarında içki olup olmadığını kokladığını anlatan Kahramaner, “Kola içenlere (siz sek mi içiyorsunuz?) derlerdi” dedi. 28 Şubat sürecinde eşi başörtülü olduğu, kendisi namaz kıldığı için TSK’dan ihraç edilen Astsubay Başçavuş Yüksel Sulumeşe, hakkında hapis cezası almış gibi sahte belge düzenlenerek, bunun ayrılma işleminde delil olarak gösterildiğini söyledi.

Esnaf ve Sanatkârlar Derneği Genel Başkanı Mahmut Çelikus, 28 Şubat sürecinin demokrasi kadar ekonomide de derin tahribatlar oluşturduğunu, 28 Şubat’ın faturasının millete ödetildiğini söyledi.

“28 ŞUBAT MAĞDURLARININ HAKLARI İADE EDİLMELİ”

Memur-Sen Manisa İl Temsilcisi Yüksel Ülker, 28 Şubat sürecinin Türkiye’ye büyük zararlar verdiğini, etkilerinin hayatın her alanından temizlenmesi gerektiği vurguladı. Ülker, askerî darbelerin ülkeyi 50 yıl geriye götürdüğünü belirtti.

Eğitim-Bir-Sen Niğde Şube Başkanı Celalettin Özüdoğru, 28 Şubatların tekrarlanmaması için bütün darbecilerin yargılanması gerektiği çağrısı yaparak, “28 Şubat yani bugün darbe riskinin ve darbeci zihniyetin bir daha palazlanmayacak şekilde tarihin çöp sepetine atılmasını sağlayacak topyekun kararlılığı ifade etmek adına en anlamlı gündür” dedi.

Adıyaman Hukukçular Derneği Başkanı Av. Abdulhamit Dursun; 28 Şubat’ın siyasi tarihe kara bir leke olarak geçtiğini bildirdi. Mazlumder Kayseri Şube Başkanvekili Ahmet Taş ise, millet iradesine darbe vuran 28 Şubat sorumlularının yargılanması gerektiğini söyledi. Antalya Alperen Ocakları Başkanı Mustafa Alper Çin; yaptığı açıklamada, “İmama Hatip Lisesi mezunu olarak 28 Şubat darbecilerine hakkımı helal etmiyorum” dedi. Çin, yapılan askeri müdahale ile milletin manevi duygularının sömürüldüğünü söyledi.

Yazsanbir Genel Başkanı Hayrullah Eraslan ise 28 Şubat dönemindeki çoğu köşe yazarının kalemlerinin hakkını veremediğini ve cuntacıların sözcülüğünü yüptığını kaydetti.


YENİ AKİT

 

VaVeyla

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
11,102
Tepki puanı
22
Puanları
38
Konum
Mevlana diyarı
14 yaşımda darağacımı gördüm!

130020120225110652576.jpg


28 Şubat sürecinde henüz 14 yaşındayken idamla yargılanıp 10 yıl hapis yatan Yakup Köse'nin yaşadıkları, o dönem inançlı kesime açılan savaşın en belirgin izleri aslında...




28 Şubat sürecinde tutuklandığında henüz orta okula gidiyordu. 14 yaşındaydı. Terör örgütüne üyelikten idam talebiyle yargılandı.


Ropörtajını gördüm bugün yürek dayanmıyo..

eyvallah abi
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Darbenağme 28 Şubat



Zulmün kanlı elleri tutmuş…

Asilliğinden dolayı…

Fikrinden…

Taviz vermeyen yiğitleri…

Kan bürümüş gözlerini…

Çıkarları uğruna…

Anadolu çoçuklarına…

Müslümanlara…

Işkence yapmayı marifet bilenleri…

Kah başörtüsü sorun demişler…

Kah irtica hortladı demişler…

Vatan toprak demişler…

Vatansızlar…

Zafer sanmışlar millete darbeyi…

Bilineni bildiridim…

Aha bunların…

Çirkin yüzleri…

Bin yıl sürecek derdi zulmünde cevik olan biri…

Ulaşamadı hedefine bu bilmem neyin üyesi…

Nerededir şimdi boy göstermez oldu…

Sanırım hürriyeti için hürriyyeten uzak durdu…

Ve özkökünden…

Özkökü parsa peşinde kıvır kıvır…

Kıvrılana dursun…

Medet umsun sahtelikleriyle…

Hükümetten…

Kıvrıkoğludur…

Bu soyları meşrepleri aynı…

Boy boy hepsi bir düzine…

Karadayı oldular yine bu millete…

Yeşillerin tetikçiliğiyle…

Yargıda vurallları vardı savaş peşinde…

Neye karşı kime karşı savaş…

Yüksellerle yükselttiler çığırtkanlıklarını…

Çetin oldular metin oldular…

Başı çektiler…

Kendi asılası kararlarıyla…

Adınada…

Postmodern darbe dediler…

Akıttıllar başlarındaki Allahın hükmü olan başörtüsü için…

Bacılarımın göz yaşlarını…

Zindanlara soktular kucağında çoçuklarıyla hüda kaya gibi anaları…

Ve daha neleri ve niceleri…

Bugün o gündür…

Hesap sormanın arefesi…

ALLAHIN BEREKETİ ZAFERİ ÜMETTİN ÜZERİNE OLSUN

YAKUP KÖSE
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Devletin İşkenceyle Büyüttüğü Çocuk
Siz hiç 14 yaşındayken idama mahkum edilen bir çocuk tanıdınız mı? Hem de hiçbir suçu yokken... İşkence altında zorla imzalatılan ifadelerle insanların cezaevine tıkıldığı 28 Şubat döneminin kurbanı olan, başkalarına gözdağı vermek için kullanılan bir çocuk. İşte o çocuk bugün hesap soruyor ve hakkını arıyor. Her ne kadar çocukluğuna geri dönemeyecek olsa da...
Yakup Köse 28 Şubat döneminin en dramatik olaylarından birini yaşadı. Daha orta okul birinci sınıf öğrencisiyken tanıştığı hücreler, koğuşlar ve işkencelerle bugün bize 28 Şubat zihniyetini en iyi anlatabilecek insanlardan biri o. Adını duymadığı siyasi oluşumlar ve terimler yüzünden 10 yılı hapishanelerde geçmiş ve Türkiye siyasi tarihinin en karanlık dönemlerine tanıklık etmiş biri.
Henüz 14 yaşındayken arkadaşlarıyla vakit geçirdiği Milli Gençlik Vakfı'nın toplantısında kendisine hoş geldiği için yaptığı el hareketi yüzünden İbda-c militanı olarak algılandı. İşte her şey o an başladı. Çeçenistan'a karşı duyulan sempatinin Avrasya Feribotu olayı ile en üst seviyeye çıktığı bir dönemde gazete bayilerinde gördüğü ve Çeçenistan'ı konu alan Taraf Dergisi'ni aldı. O dönemde yaşadığı Antalya'da Çeçenistan'a destek mitinglerinde yaptığı ve İbda-C örgütünün kullandığı el hareketi onun için geri dönüşü olmayan yola giriş biletiydi.

"Evde yemek yiyorduk. Kapı sertçe çalındı. Birisi açtı kapıyı o anda içeri hücum halinde sivil polisler girdi hemen yere yatırdılar beni. Babam telaş etti neden beni yatırdıklarını sordu. Polis de 'telaş etme dayı kavgaya karışmış' dedi. Babam da camdan görmüş bir sürü polis arabası var dışarıda. 'Ne kavgası bu da bu kadar arabayla geldiniz' dedi. Cevap vermediler aldılar götürdüler beni Terörle Mücadele Bürosuna. Gözlerim bağlı, kollarıma iki kişi girdi. İki kişi girince ayaklarım yerden kesildi benim."
Ona ilk olarak el hareketini neden yaptığı ve Taraf dergisini neden aldığı sorulmuş. "O zaman herkes farklı birkaç el hareketi yapıyordu ben de o hareketi beğendim onu yaptım. Taraf Dergisi de zaten bayilerde satılıyordu" diye cevaplamış soruları. Polisin "seni salarlar" demesine inanarak polis tarafından yazılan ifadeyi imzaladıktan sonra öğrenmiş suçlarını.

Bir birahane, bir bankamatik ve bir turizm şirketine bomba atmak... Bombalara delil ise sıhhi tesisatçı olan babasının evde bulundurduğu bir su borusu. "İlker Başbuğ göstermişti lav silahını da 'boru bu' demişti. Onun ki silahtı da boru dedi benim ki bildiğin su borusuydu idamla yargılandım" diyor gülerek.
Antalya'da 14 gün hücre cezasıyla başlayan hapis hayatı 10 yıl sürmüş Yakup Köse'nin. En büyük şoku ise Nazilli Cezaevinde yaşamış. "İşgüzar bir asker geldi yanıma benimle bir tur atmak istediğini söyledi. Çıktık dışarıya gezerken beni darağacının yanına götürdü. 'Yakında burada asılabilirsin' dedi. Eğer darbe tam manasıyla emeline ulaşabilseydi beni asarlardı o dönemde" diye anlatıyor bu olayı.

ARKAMDA TÜRKAN ŞORAY, YAŞAR KEMAL YOKTU
Yakup Köse'nin davası dönemin meşhur "Manisalı Çocuklar davası" diye bilinen ve lise öğrencisi olan 16 gencin yasadışı örgüte üye olmak suçuyla yargılandığı dava ile beraber görüldü. Manisalı gençler "paralı eğitime hayır" pankartı taşıdıkları için bir gece evlerinden alınmış ve inanılmaz işkencelere tabi tutulmuşlardı. O dönemde aydınlar ve yazarlar bu olayı kamuoyu gündeminden hiç düşürmemiş Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Zülfü Livaneli ve Türkan Şoray gibi tanınmış kişilerce sürekli olayla ilgili basın açıklamaları yapmış davaları yakından takip etmişti.
Aynı salonda yargılanan Köse için ise kimse basın toplantısı düzenlememiş, kimse konuyu gündeme getirmemişti. Hele ki Manisalı çocuklar serbest bırakılmış ama o idam ile yargılanmıştı. "O gün üzerime Mickey Mouse tişörtü giymiştim. Annem çocuk olduğuma kanaat getirirler diye giymemi istemişti. Hakim'e 'hakim amca benim dışarıda Türkan Şoray ablam Yaşar Kemal amcam yok' dedim. Kızdı bana 'sen bizim dışarıdan yönlendirileceğimizi mi zannediyorsun' dedi. Toplam 3 kere hakim karşısına çıktım 15 dakika sürmemiştir hepsi."
Anlamlarını bilmediği siyonizme, emperyalizme ve kapitalizme karşı eylemlerde bulunduğu için idama mahkum edilen Yakup Köse o anı ise şöyle anlatıyor "Karar öncesi ara verildi annem geldi o sırada askere 'oğluma sarılmak istiyorum' dedi. Asker de itekledi annemi 'terörist o' dedi.

Annem de 'terörist değil o benim oğlum' dedi. İzin vermediler sarılmasına. Hakim, 'Yakup Köse'nin anayasal düzeni silahla yıkmaya teşebbüsünden anayasanın 146'ya 1. Maddesi uyarınca idamına, daha önceden sabıkası bulunmadığından dolayı müebbet hapis ile cezalandırılmasına karar verilmiştir hadi git yat' dedi. O anda başladım tekbir getirmeye. Orada indirip dövmeye başladılar beni. Araca götürdüler orada da ayaklarımı ellerimi bağlayıp dövdüler. Askerin biri 'sen kararını mahkeme mi verdi sanıyorsun? Senin kararını Genelkurmay verdi' dedi"

BEN NOEL BABAYI GÖRDÜM AMA ELİNDE OYUNCAK DEĞİL G3 VARDI
Köse'nin çocukluğunda oynadığı oyunlar bunlardan ibaret değil. Anlatmaya devam eden Köse, "Bir iftar vakti çok büyük bir patlama sesi geldi. Her yerden ateş ediliyordu koğuşa. Bir arkadaşımız vuruldu ben de kolumdan yaralandım. O sırada pencereden baktım ve dışarıda Noel Baba'yı gördüm. Karşı çatıdaydı ama elinde hediye, oyunca yok G3 silahı vardı ve bize ateş ediyorlardı. Üç gün boyunca taradılar bizi." Yakup Köse'nin bu cümlelerle anlattığı olay Hayata Dönüş operasyonları çerçevesinde yapılan Noel Baba Operasyonu.
O yıllarda aynı suçtan hükümlü olan mahkumlar aynı koğuşa konuluyordu. Bu nedenle Yakup Köse'nin yattığı Bandırma Cezaevi'nin de bir terör örgütünün yuvası haline geldiği iddia ediliyordu. Bu iddialar çerçevesinde operasyon düzenlenmiş koğuşuna. Köse, bu baskını anlatmaya şöyle devam ediyor:

"Seccade benim namusumdur. Asker geliyor onu ayağıyla çiğniyor. Ben zaten mahkum olmuşum kaybedecek bir şeyim yok. Namusumu çiğnetmemek için direniş gösterdim. Daha sonra bu olay yüzünden bana dava açılmış. Halkı askere karşı kışkırtmak, direniş göstermekten. Yedi yıl hapis cezasına çarptırıldım. Yargıtay onaylarsa gidip yatacağız. İki kızım var onlar için üzülüyorum sadece..."

BENİ GÖZDAĞI VERMEK İÇİN KULLANDILAR
Yakup Köse'nin "Savaşın içinde olduğum için çok normal geliyor ama dışarıdan bakıldığında bu olaylar çok kötü olaylar" diye anlattığı dayak ve işkence hadiseleri o ve birçok mahkuma uygulanırken ailesi de bir çıkış yolu aramış durmuş. MGV ve Refah Partisi yetkililerinden yardım istemişler. Ama kapılar yüzlerine kapanmış.

Yakup Köse bu olayları hep 28 Şubat zihniyetinin bir çocuğu kullanarak diğer insanlara gözdağı vermesi olarak yorumluyor. Yaşadığı bir diğer ilginç olay ise yine bu durumu açıklar nitelikte. Sevk oldukları Bolu F Tipi Cezaevi'nde Müdür Ali Şeref Kül tarafından "Ben Yeşil'in (Mahmut Yıldırım) adamıyım" sözleriyle tehdit edilmişler. "Bize 'Rahat durun sizi infaz ederim' demeye getirdi lafı" diyerek yaşadığı bu olayı ve o dönemde gelinen durumu anlatıyor Köse.
O dönem ne insan hakları mahkemesi ne de çaldıkları kapılar Köse'nin ailesine avukat bulmuş. Hapse girdikten sonra da bir kişi gelip ziyaret etmemiş. "Belki de 'çocuğa bu yapıldıysa bana neler yapılır' diye düşünmüşlerdir" diyor Yakup Köse. Ama devrin değiştiğini insanların 28 Şubat'ı konuşup tartışabilir hale geldiğini ve bunun doğru olduğuna da inanıyor. Mazlumder'in arkasında durmasıyla 28 Şubatçılara dava açmışlar bu düşünceyle. "O Çevik Bir'den, İsmail Hakkı Karadayı'dan, İstanbul DGM Başsavcısı Metin Çetinbaş'tan hesap sormadan rahat uyumayacağım. Bu insanlar annemi kalp, babamı şeker hastası ettiler." Köse'nin en büyük delilleri de davalarına bakan hakimlerin birfing alması, yönlendirildikleri ve bunların belgelerle kanıtlanmış olması...

EN BÜYÜK SUÇLU 28 ŞUBAT'TA SUSAN VE ALKIŞLAYAN MEDYA
Sabıkasından dolayı iş bulmakta güçlük çeken iki çocuk babası Yakup Köse şu sıralar hükümlü kontenjanından atanmayı bekliyor. Hapiste aldığı disiplin cezalarından dolayı meslek edinememiş. "Bize hakaret ediyorlardı "lan" diyorlardı. Biz de gardiyana "lan" diyorduk. Hemen bir tutanak 6 ay mektup cezası, sosyal alanlara çıkamama cezası" Köse, yaşadıklarının baş sorumlusu olarak 28 Şubat basınını ve iki yüzlü insanları görüyor. "Haberlerde görüyoruz Silivri mahkumları cezaevi şartlarını beğenmiyormuş. Ben onların icadı olan F tipi cezaevlerinde 10 yıl yattım." diyor.

Yenişafak







 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Yeniden Yargılansınlar

DSCF0340.jpg


28 Şubat sürecinin mağdurlarından Salih Mirzabeyoğlu, birifinglerle karar veren hakimlerin verdiği kararla müebbet hapse mahkum. Mirzabeyoğlu'nun avukatı Müşir Deliduman, Meclise çağrı yaparak, 28 Şubat sürecinde haklarında mahkumiyet kararı verilenlerin yeniden yargılanması gerektiğini söyledi.

28 Şubat’ın üzerinden 15 yıl geçti. Her yıl o döneme ilişkin yapılan yanlışlar ve dönemin mimarları, mağdurları konuşuldu. Ancak bu sene önceki yıllara nazaran daha yoğun bir gündem vardı, çeşitli suç duyurularında bulunuldu. O dönemin mağdurları ve yaşadıkları konuşulurken Salih Mirzabeyoğlu’nun yaşadığı mağduriyet, yeteri kadar gündeme gelmedi. Mirzabeyoğlu, 28 Şubat süreci devam ederken gözaltına alındı, idamla yargılandı ve yine o dönemde idam kararı onandı. Onun hakkında idam kararı alan hakimin yanlış karar almış olabilirim ifadesine rağmen yargılanma süreci henüz başlatılmadı. 28 Şubat zihniyetinin mahkum ettiği bir kısım mağdurların avukatı Müşir Deliduman ile dava sürecini ve bundan sonra yapılabilecekleri konuştuk.

DSCF0337.jpg

Salih Mirzabeyoğlu, yıllardır cezaevinde ve çeşitli zulümlere, işkencelere maruz bırakılıyor. Siz 28 Şubat sürecinin yargı mağdurlarının avukatısınız, Mirzabeyoğlu da bu süreçte mağdur olanlardan önemli birisidir. Mirzabeyoğlu hangi suçu işledi ki bu muameleyi görüyor?
Teknik olarak hukuk mesnedini sosyolojiden, toplumun dinamiklerinden almadığı zaman tiranlığa dönüşür. 28 Şubat süreci tamamen halkın iradesine karşı ve düşmanca bir tutum içinde olmuştur. Yargılamalar da bu minval üzere olmuştur. Oysa Hukukun varması gereken ideal; adalet kavramını gerçekleştirmesidir. Salih Mirzabeyoğlu’nun adli suçlar, adli ve silahlı örgütle bir şekilde ilgisi yok. Çünkü ortada silahlı bir örgüt yok. Ancak Salih Mirzabeyoğlu bir mütefekkir olarak yargılanıyorsa tamam diyebiliriz.
Örgüt bağlantısı yok
Zannederim bu resmi olarak da belgelendi değil mi?
Adana Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin yaptırmış olduğu bilirkişi raporunda, ortada bir silahlı örgüt olayının olmadığı yer alıyor. 28 Şubat’ın öncüleri, 12 Eylül zihniyetine sahip olanlar, olmayan bir örgüt çemberi oluşturdular, suç örgütü oluşturdular ve örgüte de bir yönetici gerekiyordu. Yönetici olarak da 50 civarında eser sahibi olan Mirzabeyoğlu’nu seçtiler. Mirzabeyoğlu gibi başka isimler de var cezaevinde olan. Sağ veya sol olsun onlar için hiç problem değil.
Peki 28 Şubat döneminde başlayan bu mağduriyetin giderilmesi ne şekilde olabilir? KiSalih Mirzabeyoğlu da bunlardan birisi…
28 Şubat sürecinde alınan yargı kararlarının toptan iptal edilmesi lazım. Yargılamaların yeninden adil olarak yapılması yönünde hukuki şartlar mevcuttur. Kaldı ki bir tıkanma olursa hususta Meclis’in halkın iradesine uygun, hümanist ve adil olarak davranıp tıkanmış yollar açması gerekmektedir. Meclis şike olayında, MİT olayında yasal bir düzenlemeye gitti. Kaldı ki bu iki düzenlemede mağdur olanlar 28 Şubat sürecinde mağdur olanlar kadar değillerdi. Kamuoyu tepkisi de bu denli çok ve yoğun değildir. Bu nedenle halkın sesine kulak verilerek meclis bu konuda yasala düzenlemeler yapması gerekmektedir.28 Şubat sürecinde yargının aldığı kararlar cuntacıların, halkın iradesine rağmen almış olduğu kararlardır. Bu kararlar brifingle beslenmiş olan hâkimlerin yapmış olduğu yargılamalar neticesinde adalet kavramını zedeleyen kararlardır. Bu kararlar halkın vicdanın yok hükmünde ki kararlar olduğundan dolayı yeniden adil yargılama yapılması adalete olan inancı pekiştirecektir.
Meclis adım atmalıdır
28 Şubat mağdurları için yargı yolu yeniden nasıl açılabilir?
Bunların kararların kaldırılması, değiştirilmesi ve yargılamanın önünün tekrar açılması Meclis’in elindedir. Eğer Meclis böyle bir adım atarsa, Türkiye’de yaşayan bütün halklar Meclis’i alkışlayacaktır. İdeolojisine, partisine bakmadan bu yönde alınacak bir karar toplumumuzun yaralanmış vicdanına merhem olacaktır. Bu hususta Meclis’in elini tutacak hiçbir güç yoktur, bir günde bu kararı çıkarabilir. Böylece o süreç içerisindeki yargılamalar bir bütün olarak yenilenebilir.
Bu şekilde alınacak bir kararın hukuki zeminde bir engeli var mıdır?
Meri ve cari pozitif hukuk çerçevesinde dahi, bu yargı kararlarının tekrar gözden geçirilmesi önünde hiçbir engel yoktur. O dönemde alınan kararlardan birisi de Mirzabeyoğlu ile birlikte Yakup Köse davasıdır. Bu yargılamayı yapan, Sedat Karagün isimli hakim alınan kararla ilgili olarak: “Ben o dönemlerde her davamda baskı görürdüm” dedi. Her davasında baskı gören bir hakimin vereceği kararlar sağlıklı olamaz. Hakimin görüntüde tarafsızlık ilkesine aykırıdır. AİHM standartlarına uygun değildir. Yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden sadece bir tanesidir.
Metin Çetinbaş da buna benzer bir açıklama yapıyor. Hata yapmış olabilirim diyor…
Onun ötesinde yine çok garip bir beyanatı var: “Biz o gün ki şartlara göre karar verdik” diyor. O gün ki şartlar ve o gün ki Ceza Kanunu kalktı, o zaman o gün ki suçlamalar da kalktı. O günkü şartlara göre karar veren hakim, hukuk etiği açısında yansız ve tarafsızlık hatta bağımsızlık ilkesini kaybetmiştir. Ceza kanunumuz içerisinde hakimin kusurundan kaynaklanan kararların verilmesi sakat kararlardır ve bu davaların yeniden yargılanması lazım.
mirzabeyglu.jpg

28 şubat döneminde alınan kararlar yeniden ele alınmalı

28 Şubat döneminde SalihMirzabeyoğlu davası başta olmak üzere o dönem alınan tüm kararların hukuki olarak yeniden gözden geçirilmesini mi talep ediyorsunuz?
Kesinlikle evet. Sokakta yürüyen halkının talebi de budur. Hukuk; o ülkede yaşayan halkın mutluluğu için vardır, halkın vicdanını rahatsız eden bir hukuk sistemi neden olsun ki? O dönemin sosyal dinamiklerini de araştırmamız lazım. 28 Şubat dönemde suçsuz ve günahsız başörtüsü mağdurları var ve bunların sayısı Türkiye’deki bir büyükşehir belediye nüfusunun miktarı kadardır. Bunlar da brifing alan hakimler tarafından cezalandırılmıştır. O karanlık dönemin bütün sosyal olgularıyla birlikte, özellikle hukuk nosyonuyla birlikte değerlendirilmesi tarihin çöplüğüne atılması lazım. Bunun için elimizde hukuk argümanları vardır. O dönemde karar alan hakimler kendileri söylüyorlar o zamanın şartlarına göre karar aldıklarını. O günün ki şartları da cuntanın emriyle, cuntanın istediği kararları verdik demektir. O zamanki cunta balyozcular, Ergenekoncular, milli iradeye ve insana karşı düşman olan, hatta camileri bombalamak için planlar yapan kişilerdir.
Salih Mirzabeyoğlu davası brifinglerin yargıya doğrudan müdahalesinin somut bir örneğidir denilebilir mi?
Kesinlikle diyebiliriz. Çünkü o dönemde belli bir fikriyatı temsil eden bir liderin, bir önderin cezalandırılması onlar için büyük bir zaferdi. Ve bunu da nitekim kendi argümanlarına göre başardılar. Sakat yargılamalarla, uydurulmuş delillerde SalihMirzabeyoğlu hakkında karar vardılar. O dönem ki yargı kararlarının hepsinde bu kokuyor. Salih Mirzabeyoğlu davası da bunun somut ve majör örneğidir.
Salih Mirzabeyoğlu’nun işkence görmüş haliyle mahkemeye getirildiği görüntüler zihinlerden silinebilecek kareler değil. Bir de telegramdan bahsediliyor…
İnsanlık onurunu zedeleyecek tıraş etme, ceza evinde tek kişilik hücreye atmalar. Bizim görmediğimiz uygulamalar da var tabi, çünkü her şey de aleni yapılmıyor. Kaba dayaklar ve küfürlerin yanı sıra psikolojik işkenceler. Kendi avukatları tarafından dile getirilen zihin kontrolü- telegram da var.
O dönemde sonuca bağlanan kararların yeniden gözden geçirilmesi için bir girişiminiz oldu mu?
Biz 28 Şubat süreci ile ilgili Yakup Köse davası ile birlikte Ankara özel yetkili savcılığa bir suç duyurusunda bulunduk. Yargıçlara brifing verenler, ondan sonra bunda somut etkisi olanlar hakkında bir suç duyurusunda bulunduk. Bunun üzerine ertesi gün Savcı Bey Genel Kurmay’dan brifinge katılan hakimlerin listesini talep etti. Demek ki bunda makul ve ciddi bir şüphe gördü, onun üzerine hareket etti. Maddi gerçek ancak sağlam ve kirletilmemiş delillerle ortaya çıkar. Bu da ülkemizde hukuk birliği ve “hukuk barışını “sağlar.
28 Şubat Allah’a inananlara açılan savaştır
28 Şubat dönemi alınan yargı kararları göz önünde bulundurularak cevap verecek olursanız, o dönemin hedefinde kimler vardı?
Çok net bir şekilde, Müslümanlara karşı zulümdür, yapılan bir işkencedir, yapılan bir darbedir. Bunlar halkla birlikte Hakka savaş açmışlardır. 28 Şubat; Allah ve Allah’a inanlara açılan bir savaştır.
28 Şubat’ın üzerinden 15 yıl geçti. Bu zaman içerisinde Mirzabeyoğlu’nun mağduriyetinin kamuoyunun gündemine yeteri kadar gelmemesini nasıl yorumluyorsunuz?
O dönemde bu cuntacılar yayın organları bastırdılar, hiçbir şekilde dile getirilmedi. Bazıları bir fikir yapısına karşı düşmanlıklarından dolayı bunu dile getirmiyor. Diğer tarafta da İslamcı kesiminin kariyerist ve konformist olmaları etkili oldu. Ayrıca 28 Şubat’ın artçıları devam ediyor.
Hukuki anlamda örneklendirir misiniz?
Somut olarak Yakup Köse. İdam vermişler, durmamışlar şuanda Yakup köse’nin devam eden 3 davası, kesinleşen 1 cezası var. Cezalar kesinleşti ve şu anda insanlar paldır paldır toplanıyor.
Tahliye olmuş kişiler yeniden içeriye mi alınmak isteniyorlar?
-Tabi tabi, metris cezaevinde kalanlar alınıyor. Bandırmadaki 32 kişinin davasında 7yıl ile 10 yıl arasındaki cezalar şu anda Yargıtay da. Bu cezalandırma şu anda temyiz aşamasında muhtemelen onanacak. Bu çocuklar, bu gençler tekrar toplanıp içeri atılacak. Bu da 28 Şubat hala devam ediyor demektir.
Mirzabeyoğlu çocuğunu okula götürürken yakalandı
Mirzabeyoğlu örgüt evinde mi yakalandı?
Çocuğunu okula götürürken tutuklanan Mirzabeyoğlu’nun eşiyle yaşadığı ev örgüt evi olarak lanse edildi. O herhangi bir suç işlemediği için normal hayatını sürdürüyordu. Her aile babası gibi çocuğunu eliyle okula götürüyordu. Mesela Yakup köse 15 yaşında iken legal bir partinin mitingine katılıyor ve evinde Kuran-ı Kerim bulunuyor. Bu çocuk suçüstü yapılmadan alınıyor, sonra keşfe gidilmiyor. Bunlar hep sahte tutanaklarla keşif yapıldı gösteriliyor. Sonra da Yakup Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal sürecini değiştirmek için bir örgüte üyeliği, o örgüt kapsamında faaliyetlerde bulunduğu suçlamasıyla idama mahkum ediliyor. 10 yıl boyunca da yapmadıkları işkence, ailesine yapılan baskı kalmıyor. Bu çocuğun annesine dahi sarılmasın yasaklayan bir zihniyetinSalih Mirzabeyoğlu davasında yaptıklarını çok görmemek lazım.
Mirzabeyoğlu’nun talepleri İslami ve insani
Salih Mirzabeyoğlu süreçle ilgili olarak ne düşünüyor, çıktığı zaman ne olacak?
Çok nettir, kalkıp da özür dileyecek bir durumda değildir. Özür dileyecek bir şey yapmamıştır. 50’yi aşkın fikir eseri vermiştir ve çıktığı zaman yine yoluna devam edecektir. Fikirleri ile toplumu aydınlatmaya çalışacaktır. Zaten kendisi silahlı bir örgüt veya bir şiddet taraftarı değildir. Belli fikirleri vardır, bu fikirler de evrensel ilkeler doğrultusunda İslami fikirlerdir. Tabi ki karşılaştığı durumla ilgili rahatsız oluyor. Suçsuz günahsız bir şekilde sizi de götürseler, siz de rahatsız olursunuz. Mirzabeyoğlu’nun çok insani ve İslami talepleri var.
Son olarak eklemek istediğiniz bir husus var mı?
Burada bir hususu belirtmek istiyorum, hem Salih Mirzabeyoğlu hem de Yakup Köse davasının kamuoyu tarafından bilinmesi daha doğrusu 28 Şubat cuntasının teşhir edilmesinin kütleselleşmesini kurumsal olarak HAS Parti sağlamıştır. Bunun yanında bir takım kurum ve şahısların da katkısı vardır. Hepsine teşekkür ederiz. En son olarak ailece mağdur olan bir de Hüda Kaya ve kızlarının durumunu da halkımız daha unutmamıştır. En kısa sürede bu mağduriyetlerin giderilmesi ve Bütün cuntacılar ile hesaplaşmak şarttır. 4 Nisan 2012 günü 12 Eylül yargılamasının duruşma günüdür. Darısı 28 Şubatçılara,12 Martçılara,27 Nisancılara olsun velhasılı kelam tüm cuntacılara olsun.
Meclis düzenleme yapmalı
İnancının bedeli olarak içeride tutulan Mirzabeyoğlu inanan kesimden ayrı bir hassasiyet bekliyor mu?
Elbette bekliyor. Yıllarca aynı fikirdaşlığı yapan insanlardan, birileri Meclis’te, birileri yönetim kademesinde, birileri de zindan da, çok ciddi bir tezat.
Yetkili mercilerden beklentiniz nedir?
Dilekçemizin üzerine brifing alan hakimlerin tespiti ile birlikte kanaatimize göre yeni deliller çıkacak. Yeni deliller, Salih Mirzabeyoğlu, Yakup Köse dosyasını esasta etkileyecekleri için yargılamanın yenilemesi için yeterli kanıtlardır. Bu çerçevede tekrar yargılamanın yenilenmesini talep ediyoruz. Ayrıca bu hususta eksiklerin ve boşlukların Meclis tarafından düzenlenmesini istiyoruz. Toplumun düşmanlarının, cuntacıların ekmiş olduğu zehir tohumlarını ayıklaması için yeni bir düzenleme yapılması mümkündür.

MİLAT GAZETESİ




 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt