Selamün Aleyküm.
13-NİSAN-2012-CUMA
![]() ![]() ![]() Hicrî Kamerî :22 CEMÂZİL-EVVEL 1433 ![]() |
|


|
![]() [Gündüzün uzaması 2 dak. - Ezânî sâat 1 dakika geri alınır.] ![]() Cuma namazından sonra, İhlâs ve iki Kul eûzüyü 7 defa okuyanı, Allahü teâlâ, öbür Cuma’ya kadar kötülüklerden korur. Hadîs-i şerîf![]() Ağzına helva verenle ensene tokat atan Müslüman arasında fark gözettiğin müddetçe, imanın kemale gelmiş değildir. Alâeddîn Abizî Rahmetullahi Aleyh ![]() AYET Medine'de nazil olmuştur. 176 ayettir. "Nisa" kadınlar demektir.Nisa Sûresi ![]() ![]()
1- Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp ikisinden bir çok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun; kendi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'dan ve akrabalık (bağlarını kırmak)tan sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözeticidir. 2- Öksüzlere mallarını verin ve kötüsünü (onlara vererek) iyisiyle değiştirmeyin. Onların mallarını, kendi mallarınıza karıştırıp yemeyin. Zira bu, büyük bir günahtır.
3- Eğer öksüz kızlarla evlendiğinizde onlara karşı adaletli davranamamaktan korkarsanız, hoşunuza giden diğer kadınlardan iki, üç ve dörde kadar evlenebilirsiniz. Eğer adaleti gözetmemekten korkarsanız, o zaman bir tane ile veya elinizin altındakiyle (sahip olduğunuz câriye ile) yetinin. Doğruluktan ayrılmamak için bu daha elverişlidir. 4- Kadınlara mehirlerini gönül hoşluğuyla verin. Eğer onlar gönül rızasıyla size bir şey bağışlarlarsa onu afiyetle yiyin. 5- Allah'ın, sizi başına diktiği mallarınızı aklı ermezlere vermeyin; o mallarla onları besleyin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin. ![]() BİR Hadis |

Hz.Peygamber (s.a.v.) buyurdu : "Sizden biriniz, ben kendisine babasından, çocuğundan ve tüm insanlardan daha sevimli olmadıkça ( tam ) iman etmiş olamaz.

BİR SÖZ |
|



BİR DUA |
Uykudan Kalkınca Okunacak Duâ
Peygamberimiz (-sallallahu aleyhi ve sellem-) uykudan kalkınca şöyle derlerdi;
"Bizi öldürdükten sonra dirilten Allah'a hamd olsun. Ölümden sonra dirilmek haşr ü neşr olmak da yine Allah'ın huzurunda olacaktır." (7)
Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz yine buyurmuşlardır ki:
"Sizden biriniz uykudan uyandığı zaman şöyle desin:
"Bana ruhumu geri veren, vücûdumu afiyette kılan ve kendisini zikretmeğe müsaade eden, Allah'a hamd olsun." (8)
Yine Buhârî'nin Ubâde bin Sâmit-radıyallahu anh-dan rivayet ettiğine göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:
"Kim uyku arasında uyandığında:
"Allah'dan başka ilâh yok, yalnız O vardır. Şerîki yoktur. Mülk O'nundur. Hamd de O'na mahsusdur ve O, her şeye kaadirdir. Allah'a hamdeder, Allah'ı tesbîh ederim. Allah'dan başka ilâh yok ve Allah en büyüktür, Allah'a dayanmaktan başka kuvvet, kudret yokdur." dedikten sonra; "Ey Rabbim beni mağfiret et" der, duâ ederse icâbet olunur; bir de abdest alırsa namazı kabul olunur. " (9)
"Kulun uykudan kalkınca söyliyeceği şeylerin en sevimlisi:
"Ölüyü dirilten Allah'ı tesbîh ederim ve O her şeye kaadirdir" demesidir. (10)
"Kim sabaha çıkınca:
"Ne iyinin ne kötünün tecâvüz edemiyeceği Allah'ın tam kelimelerine yarattığı şekil verdiği ve ektiği herşeyin şerrinden sığınırım" derse ins ü cinnin şerrinden muhafaza edilir. Yılan, akreb gibi şeylere sokulsa bile o gün akşama kadar zarar vermez. Akşamleyin bunu söylerse sabaha kadar hıfz u emân-ilâhîde kalır." (11)
Peygamberimiz (-sallallahu aleyhi ve sellem-) uykudan kalkınca şöyle derlerdi;
"Bizi öldürdükten sonra dirilten Allah'a hamd olsun. Ölümden sonra dirilmek haşr ü neşr olmak da yine Allah'ın huzurunda olacaktır." (7)
Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz yine buyurmuşlardır ki:
"Sizden biriniz uykudan uyandığı zaman şöyle desin:

"Bana ruhumu geri veren, vücûdumu afiyette kılan ve kendisini zikretmeğe müsaade eden, Allah'a hamd olsun." (8)
Yine Buhârî'nin Ubâde bin Sâmit-radıyallahu anh-dan rivayet ettiğine göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:
"Kim uyku arasında uyandığında:

"Allah'dan başka ilâh yok, yalnız O vardır. Şerîki yoktur. Mülk O'nundur. Hamd de O'na mahsusdur ve O, her şeye kaadirdir. Allah'a hamdeder, Allah'ı tesbîh ederim. Allah'dan başka ilâh yok ve Allah en büyüktür, Allah'a dayanmaktan başka kuvvet, kudret yokdur." dedikten sonra; "Ey Rabbim beni mağfiret et" der, duâ ederse icâbet olunur; bir de abdest alırsa namazı kabul olunur. " (9)
"Kulun uykudan kalkınca söyliyeceği şeylerin en sevimlisi:

"Ölüyü dirilten Allah'ı tesbîh ederim ve O her şeye kaadirdir" demesidir. (10)
"Kim sabaha çıkınca:

"Ne iyinin ne kötünün tecâvüz edemiyeceği Allah'ın tam kelimelerine yarattığı şekil verdiği ve ektiği herşeyin şerrinden sığınırım" derse ins ü cinnin şerrinden muhafaza edilir. Yılan, akreb gibi şeylere sokulsa bile o gün akşama kadar zarar vermez. Akşamleyin bunu söylerse sabaha kadar hıfz u emân-ilâhîde kalır." (11)
(7) Ebû Dâvud,Tirmizi,İbn Mâce'den naklenTuhfetû'z-zâkirîn 72
(8) el-Ezkâr, 21.
(9) Buharî, Teheccûd, 21.
(10) bk. Ebû Dâvud, Vitr, 32.
(11) Müslim'den Tuhfetû'z Zâkirîn, 73.
BİR NASİHAT
(8) el-Ezkâr, 21.
(9) Buharî, Teheccûd, 21.
(10) bk. Ebû Dâvud, Vitr, 32.
(11) Müslim'den Tuhfetû'z Zâkirîn, 73.

BİR NASİHAT
* En iyi haslet dindar olmaktır. Bu haslet iki olursa, dindarlık ve mal sahibi olmak. Üç olursa, dindarlık, mal ve haya. Dört olursa, dindarlık, mal, haya ve güzel ahlak. Beş olursa, dindarlık, mal, haya, güzel ahlak ve cömertliktir.

SOHBET - NAMAZIN HAKİKATİ222 |
![]() “Namaz müminlerin mirâcıdır.” “Namaz dinin direğidir.” “İnsanın Allahü teâlâya en yakın olması namazdadır.”Bu dünyada Allahü teâlâyı görmek mümkün değildir. Dünya buna elverişli değildir. Fakat, ona tâbi olan büyüklere, namaz kılarken bir şeyler nasip olmaktadır. Namaz, üzüntülü ruhlara lezzet vericidir. Namaz; hastaların, rahat vericisidir. Ruhun gıdası namazdır. Kalbin şifası namazdır.Namazın hakikatini anlamış olan bir kâmil, namaza durunca, sanki bu dünyadan çıkıp ahiret hayatına girer ve ahirete mahsus olan nimetlerden bir şeylere kavuşur. Bu nimet, yalnız bu ümmete mahsustur.Namazın hakikatini anlayamayanlardan birçoğu, ızdıraplarını teskin ve ruhlarını ferahlandırmayı, sima ve nağmede yani musikîde, vecde gelmekte, kendinden geçmekte aradı. Maksadı, mâşuku, musikî perdelerinin arkasında sandı. Bunun için raksa, dansa sarıldılar. Hâlbuki; “Allahü teâlâ haramda şifa tesiri yaratmamıştır.” hadîs-i şerîftir. Bunlara eğer namazın kemalâtından bir şey tattırılmış olsaydı, sima ve nağmeyi ağızlarına almaz, vecde gelmeyi hatırlarına bile getirmezlerdi.Kıyâmette, imandan sonra, namazdan sorulacaktır. Namazı doğru ise, diğer bütün sualler, Allahü teâlânın yardımı ile, kolay geçecektir. Namaz kılmayan ve diğer ibâdetleri yapmayan kimsenin kalbi temiz olmaz. |

KISSADAN HİSSE
Kimin Kalbi
Delikanlı alaca karanlıkta yürürken, yumuşak bir şeye
çarptığını fark etti. Eğildi baktı. Aman Allah’ım!... Ayaklarının
arasında, bir kalp duruyordu. Tıpkı resimlerdeki gibi, diri ve
;kanlıydı. Onu büyülenmişçesine avuçlarına aldığında, dehşetten
;çıldıracaktı. Kalp tıp tıp atıyordu ve sımsıcaktı.
Delikanlı, sanki ellerine yapışıp bir başka uzvu haline
geliveren kalpten kurtulmak istiyor, fakat ne olduğunu bilmediği,
kestiremediği duygular tarafından engelleniyordu. Bir müddet sonra
sakinleştiğinde, onun sahibini bulmak için en yakındaki evin
kapısını çaldı ve zincir ; aralığından bakan genç kıza ; "Bu kalp
sizin mi?" diye sordu. Biraz önce buldum onu.
Kız, mahcup bir ifadeyle; "Ben kalbimi, üç ay önce rastladığım
bir vefasıza kaptırdım" dedi. "Yandaki eve sorun, onların olabilir."
Kızın gösterdiği ev, göz kamaştırıcı bir villaydı. Kapıyı açan
hizmetkarlar, onu üst kata çıkartarak evin beyine götürdüler.
Delikanlı, yumuşacık halıların üzerine damlayan kanları ayağıyla
örtmeye çalışırken; "Bu kalp sizin mi acaba? " diye sordu. "Hala
atıyor da....."
Beyefendi, ışıl ışıl parıldayan kristal kadehinden höpürtülü
bir yudum çekerek; "Ben kalbimi dünyaya sattım, canikom" diye
sırıttı. "Komşu evde bir yaşlı bir ihtiyar var, belki o bilir
sahibini...."
Delikanlı, hızla soğumaya başlayan ve atışları gittikçe
yavaşlayan kalbi bitişik kulübedeki yaşlı ihtiyara koşturarak; "Bu
sizin mi?" diye sordu. "Çabuk olun, neredeyse duracak."
Yaşlı adam, okumakta olduğu Kutsal kitabi yavaşça kapatırken;
"Ben kalbimi, her şeyimle Allah'a verdim evlat" diye gülümsedi.
"Elindekinin sahibini, neden gidip anne ve babana sormuyorsun ?"
"Her ikisi de yaşlanıp bunadı." diye söylendi genç... "Bir
bebek gibi alaka görmek istediklerinden, üç gün önce kavga edip
onları terk ettim."
ihtiyar adam, büyük bir üzüntüyle ; "Terk ettin ha..! " diye
mırıldandı. "Terk ettin demek....."
Delikanlı, söylenenlere karşı kayıtsız görünüyordu. Oysa ki
yaşlı adam, beklediği cevabi çoktan almıştı. Delikanlıya doğru emin
adımlarla ilerledi ve iki eliyle kavradığı delikanlının gömleğini
bir hamlede yırtarak göğsünü açıverdi. Delikanlının sol göğsünde,
avuçlarında tuttuğu kalp büyüklüğünde kanlı bir boşluk vardı.
Delikanlı alaca karanlıkta yürürken, yumuşak bir şeye
çarptığını fark etti. Eğildi baktı. Aman Allah’ım!... Ayaklarının
arasında, bir kalp duruyordu. Tıpkı resimlerdeki gibi, diri ve
;kanlıydı. Onu büyülenmişçesine avuçlarına aldığında, dehşetten
;çıldıracaktı. Kalp tıp tıp atıyordu ve sımsıcaktı.
Delikanlı, sanki ellerine yapışıp bir başka uzvu haline
geliveren kalpten kurtulmak istiyor, fakat ne olduğunu bilmediği,
kestiremediği duygular tarafından engelleniyordu. Bir müddet sonra
sakinleştiğinde, onun sahibini bulmak için en yakındaki evin
kapısını çaldı ve zincir ; aralığından bakan genç kıza ; "Bu kalp
sizin mi?" diye sordu. Biraz önce buldum onu.
Kız, mahcup bir ifadeyle; "Ben kalbimi, üç ay önce rastladığım
bir vefasıza kaptırdım" dedi. "Yandaki eve sorun, onların olabilir."
Kızın gösterdiği ev, göz kamaştırıcı bir villaydı. Kapıyı açan
hizmetkarlar, onu üst kata çıkartarak evin beyine götürdüler.
Delikanlı, yumuşacık halıların üzerine damlayan kanları ayağıyla
örtmeye çalışırken; "Bu kalp sizin mi acaba? " diye sordu. "Hala
atıyor da....."
Beyefendi, ışıl ışıl parıldayan kristal kadehinden höpürtülü
bir yudum çekerek; "Ben kalbimi dünyaya sattım, canikom" diye
sırıttı. "Komşu evde bir yaşlı bir ihtiyar var, belki o bilir
sahibini...."
Delikanlı, hızla soğumaya başlayan ve atışları gittikçe
yavaşlayan kalbi bitişik kulübedeki yaşlı ihtiyara koşturarak; "Bu
sizin mi?" diye sordu. "Çabuk olun, neredeyse duracak."
Yaşlı adam, okumakta olduğu Kutsal kitabi yavaşça kapatırken;
"Ben kalbimi, her şeyimle Allah'a verdim evlat" diye gülümsedi.
"Elindekinin sahibini, neden gidip anne ve babana sormuyorsun ?"
"Her ikisi de yaşlanıp bunadı." diye söylendi genç... "Bir
bebek gibi alaka görmek istediklerinden, üç gün önce kavga edip
onları terk ettim."
ihtiyar adam, büyük bir üzüntüyle ; "Terk ettin ha..! " diye
mırıldandı. "Terk ettin demek....."
Delikanlı, söylenenlere karşı kayıtsız görünüyordu. Oysa ki
yaşlı adam, beklediği cevabi çoktan almıştı. Delikanlıya doğru emin
adımlarla ilerledi ve iki eliyle kavradığı delikanlının gömleğini
bir hamlede yırtarak göğsünü açıverdi. Delikanlının sol göğsünde,
avuçlarında tuttuğu kalp büyüklüğünde kanlı bir boşluk vardı.


ÇOCUĞUNUZA İSİMLE
ERKEK-Adem KIZ-Havva

Kabe’yi Halil İbrahim Peygamber inşa etmiştir. Ona dostun yaptığı ev manasına gelen “Beyt-i Halili” denir. Müminin gönül Kabe’sini ise Allah Teala nurlarıyla kuşatıp, aşk ve sevgisiyle süslemiştir. Ona da Cenab-ı Hakk’ın yaptığı ev manasına “Beyt-i Celili” denir. İkisinin de hakkı ve adabı vardır, ancak müminin hatırı daima öndedir. Bu konuda Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v), Kabe’yi tavaf ederken şöyle buyurmuştur: "Sen ne güzelsin, kokun da ne hoştur! Sen ne kadar büyüksün; hürmetin de çok büyüktür! Allah’a yemin olsun ki, müminin hürmet ve kıymeti senin hürmetinden daha büyüktür. Şüphesiz Allah Teala sende bir şeyi haram kıldı; seni haram bölgesi yaptı. Fakat müminin üç şeyini haram kıldı; malını, kanını ve şerefini. Bir de müminin hakkında kötü zan beslemeyi yasakladı." (İbnu Mace, Tabarani, Beyhaki, Heysemi) Bunun için bir gönüle girmek Yunus’un dediği gibi bin hacdan evla olduğu gibi, bir müminin gönlünü kırmak da Kabe’yi yıkmaktan daha kötü görülmüştür.
