_YUSUF_
Yönetici
- Katılım
- 26 Haz 2008
- Mesajlar
- 4,070
- Tepki puanı
- 1,042
- Puanları
- 113
- Yaş
- 42
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lutfuyla kainatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (cc.)'a mahsustur.
Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa'ya, a'line, ashabına ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmeti üzerine olsun.
Şirk ve tevhid kavramları, yaşadığımız coğrafyadaki insanların genel olarak duydukları veya bildikleri kavramlardır. İslam'ın özüyle ve temel yapısıyla dolaysız bir şekilde alakalı olan bu kavramlar, birçok kimseler tarafından bilinmesine rağmen, kuşatıcı anlamları ve yaşantıdaki yerleri itibariyle toplumun gafil olduğu meselelerdir.
Tevhid ve şirkin güncelleşmesi, yaşanılan coğrafyalarda müşahhas bir hale getirilmesi, İslami davet için açık bir gerekliliktir. Özellikle sirk meselesi, insanların zihninde geçmişten örneklendirilen meselelerdir. Çağdaş şirkin her türlüsüyle içice veya yüzyüze olan insanlarımıza şirk denilince, her nedense sadece Mekke müşriklerinin taptıklan bazı putlar akıla gelmektedir.
Nitekim birçok insanımıza göre putperestlik veya Allah'a eş koşmak, çok eskilerde kalan hadiseler olup, günümüzde böyle ilkel şeyler hiç söz konusu değildir.
Oysa öyle bir çağda yaşamaktayız ki, putperestleri veya müşrikleri İslam'ı reddedenlerin arasında değil kendilerini İslam'a nisbet edenlerin arasında bulmamız mümkündür. Kendisini müslüman zanneden nice insan vardır la, itikadıyla, yönelişiyle, yaşantısıyla müşriklerden veya putperestlerden herhangi bir farkı yoktur.
Fakat kendisine sorsanız, Elhamdülillah müslümanım diyecektir. Tabi ki bu çelişkilerin nedeni, tevhid ve şirk meselesinin yeterince güncelleşmemesi ve yaşadığımız coğrafyaya göre açıklanmamasıdır.
Tevlidi ve şirk gerçeğiyle ilgili olarak insanımıza verilmesi gereken temel esasları amaçlayan bu kitap çalışmasında, bu meseleler yaşadığımız coğrafyadaki insanlar ve insanların içinde bulundukları durum dikkate ahnarak, kısa ve özlü bir şekilde verilmeye çalışılmıştır.
Hayrın gerçek sahibi olan Rabbmizden, bu çalışmamızın hayırlara vesile olmasını diliyoruz..
(Not.Tevhid ve şirk konusunu ele alacağımız bu kitabın yazarının ismini vermeme düşüncesi geçti içimden.Sebebi insanlarımızın yazara bakıp kitaba önyargı ile bakması veya hiç bakmaması, bende düşündümki bu hocamız zaten bunu Allah rızası için yazdı o zaman bana bu konuda kızmayacağını umid ederek bu şekilde davranmak istedim olurki okumak isteyenler kitaba ön yargı ile yaklaşmazlar, katılmadıkları konu olursa onuda araştırma gereği duyarlar.Kitabı tamamladığımızda inşaAllah yazarın ismini zikredeceğiz.)
_YUSUF_
1. ŞİRKİN TANIMI
“Ortak olmak” manasına gelen “Şe-Ri-Ke” fiil kökünden bir mastar olan “Şirk” kelimesi; ortak koşma, ortak tanıma anlamına gelir. Bir kavram olarak kulanıldığı İslami pratikteki anlamı ise; alemlerin Rabbi olan Allah (c.c.)'a zatında ve sıfatlarında eş koşmak veya Allah'a ortak isnat etmektir. Allah'a eş veya ortak koşmayla ilgili bütün fiillere “Şirk” denildiği gibi, bu fiillerin faillerine de “Müşrik” denilir.
“Şirk” kavramı, İslam'ın kuşattığı bütün meselelerde Allah'a eş koşmak veya Allah'a ortak isnat etmek manasına gelmesine rağmen, günümüzdeki toplumsal anlayışa göre genel olarak, Allah'ı inkar manasına gelmektedir. Nitekim Allah'ı inkar eden kafirlere “Müşrik”, Allah'a inandığını ileri süren müşriklere ise “Müslüman” denilmesinin nedeni, bu çarpık anlayıştır.
Oysa İslam'la mükellef olan bir insan yaratılışla ilgili bazı olayları görerek ve tefekkür ederek; “Allah vardır” dese, sadece bu ikrar ve bu inanç o insanı müslüman yapmaz. Bilindiği gibi müşrikler de yaratıcı olarak Allah'a ve Allah'ın varlığına inanmaktadırlar. Nitekim müşriklerle ilgili olarak Ku’ran-ıKerim'de şöyle buyurulmaktadır.
“Andolun, onlara; Gökleri ve yeri lam yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı? diye soracak olursan, şüphesiz; Allah diyecekler. Şu halde nasıl oluyorlar da, çevriliyorlar?”
“Andolsun, onlara; Gökten su indirip de ölümünden sonda yeryüzünü dirilten kimdir? diye soracak olursan, şüpbesiz; Allah diyeceklerdir. De ki; Hamd Allah'ındır. Hayır onların çoğu akletmiyorlar.”
Kur'an'ı Kerim'de zikredilen bu gibi ayet-i kerimeler, meseleye açıklık getirmektedir. Müşrik, Allah'a inanmasına rağmen Allah'a eş koşan insandır. Allah'a eş koşan bu insanın, Allah'ın varlığına olan imanı ister taklidi iman, ister tahkiki iman olsun bu insan müşriktir ve İslam dairesinde değildir.
Şirk meselesine tanımla ilgili olarak bu kısa girişi yaptıktan sonra insanları müşrik durumuna getiren şirk olgusunu, itikadi ve ameli şirk olmak üzere iki genel başlıkta değerlendirebiliriz.
Hamd, sena ve övgülerin en güzeli, ezelde ve ebedde var olan, lutfuyla kainatı ve bizleri yaratıp var eden, sayısız nimetlerle yaşatan ve rahmetiyle doğru yolu gösteren Allah (cc.)'a mahsustur.
Salat ve selam da, alemlerin Rabbi tarafından sevilen, insanların ise tanıyıp, idrak edebilme nisbetînce sevebildikleri, efendimiz, önderimiz, rehberimiz Hz. Muhammed Mustafa'ya, a'line, ashabına ve onun yolunu izlemeye çalışan ümmeti üzerine olsun.
Şirk ve tevhid kavramları, yaşadığımız coğrafyadaki insanların genel olarak duydukları veya bildikleri kavramlardır. İslam'ın özüyle ve temel yapısıyla dolaysız bir şekilde alakalı olan bu kavramlar, birçok kimseler tarafından bilinmesine rağmen, kuşatıcı anlamları ve yaşantıdaki yerleri itibariyle toplumun gafil olduğu meselelerdir.
Tevhid ve şirkin güncelleşmesi, yaşanılan coğrafyalarda müşahhas bir hale getirilmesi, İslami davet için açık bir gerekliliktir. Özellikle sirk meselesi, insanların zihninde geçmişten örneklendirilen meselelerdir. Çağdaş şirkin her türlüsüyle içice veya yüzyüze olan insanlarımıza şirk denilince, her nedense sadece Mekke müşriklerinin taptıklan bazı putlar akıla gelmektedir.
Nitekim birçok insanımıza göre putperestlik veya Allah'a eş koşmak, çok eskilerde kalan hadiseler olup, günümüzde böyle ilkel şeyler hiç söz konusu değildir.
Oysa öyle bir çağda yaşamaktayız ki, putperestleri veya müşrikleri İslam'ı reddedenlerin arasında değil kendilerini İslam'a nisbet edenlerin arasında bulmamız mümkündür. Kendisini müslüman zanneden nice insan vardır la, itikadıyla, yönelişiyle, yaşantısıyla müşriklerden veya putperestlerden herhangi bir farkı yoktur.
Fakat kendisine sorsanız, Elhamdülillah müslümanım diyecektir. Tabi ki bu çelişkilerin nedeni, tevhid ve şirk meselesinin yeterince güncelleşmemesi ve yaşadığımız coğrafyaya göre açıklanmamasıdır.
Tevlidi ve şirk gerçeğiyle ilgili olarak insanımıza verilmesi gereken temel esasları amaçlayan bu kitap çalışmasında, bu meseleler yaşadığımız coğrafyadaki insanlar ve insanların içinde bulundukları durum dikkate ahnarak, kısa ve özlü bir şekilde verilmeye çalışılmıştır.
Hayrın gerçek sahibi olan Rabbmizden, bu çalışmamızın hayırlara vesile olmasını diliyoruz..
(Not.Tevhid ve şirk konusunu ele alacağımız bu kitabın yazarının ismini vermeme düşüncesi geçti içimden.Sebebi insanlarımızın yazara bakıp kitaba önyargı ile bakması veya hiç bakmaması, bende düşündümki bu hocamız zaten bunu Allah rızası için yazdı o zaman bana bu konuda kızmayacağını umid ederek bu şekilde davranmak istedim olurki okumak isteyenler kitaba ön yargı ile yaklaşmazlar, katılmadıkları konu olursa onuda araştırma gereği duyarlar.Kitabı tamamladığımızda inşaAllah yazarın ismini zikredeceğiz.)
_YUSUF_
1. ŞİRKİN TANIMI
“Ortak olmak” manasına gelen “Şe-Ri-Ke” fiil kökünden bir mastar olan “Şirk” kelimesi; ortak koşma, ortak tanıma anlamına gelir. Bir kavram olarak kulanıldığı İslami pratikteki anlamı ise; alemlerin Rabbi olan Allah (c.c.)'a zatında ve sıfatlarında eş koşmak veya Allah'a ortak isnat etmektir. Allah'a eş veya ortak koşmayla ilgili bütün fiillere “Şirk” denildiği gibi, bu fiillerin faillerine de “Müşrik” denilir.
“Şirk” kavramı, İslam'ın kuşattığı bütün meselelerde Allah'a eş koşmak veya Allah'a ortak isnat etmek manasına gelmesine rağmen, günümüzdeki toplumsal anlayışa göre genel olarak, Allah'ı inkar manasına gelmektedir. Nitekim Allah'ı inkar eden kafirlere “Müşrik”, Allah'a inandığını ileri süren müşriklere ise “Müslüman” denilmesinin nedeni, bu çarpık anlayıştır.
Oysa İslam'la mükellef olan bir insan yaratılışla ilgili bazı olayları görerek ve tefekkür ederek; “Allah vardır” dese, sadece bu ikrar ve bu inanç o insanı müslüman yapmaz. Bilindiği gibi müşrikler de yaratıcı olarak Allah'a ve Allah'ın varlığına inanmaktadırlar. Nitekim müşriklerle ilgili olarak Ku’ran-ıKerim'de şöyle buyurulmaktadır.
“Andolun, onlara; Gökleri ve yeri lam yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı? diye soracak olursan, şüphesiz; Allah diyecekler. Şu halde nasıl oluyorlar da, çevriliyorlar?”
“Andolsun, onlara; Gökten su indirip de ölümünden sonda yeryüzünü dirilten kimdir? diye soracak olursan, şüpbesiz; Allah diyeceklerdir. De ki; Hamd Allah'ındır. Hayır onların çoğu akletmiyorlar.”
Kur'an'ı Kerim'de zikredilen bu gibi ayet-i kerimeler, meseleye açıklık getirmektedir. Müşrik, Allah'a inanmasına rağmen Allah'a eş koşan insandır. Allah'a eş koşan bu insanın, Allah'ın varlığına olan imanı ister taklidi iman, ister tahkiki iman olsun bu insan müşriktir ve İslam dairesinde değildir.
Şirk meselesine tanımla ilgili olarak bu kısa girişi yaptıktan sonra insanları müşrik durumuna getiren şirk olgusunu, itikadi ve ameli şirk olmak üzere iki genel başlıkta değerlendirebiliriz.