Süleyman aleyhisselam, hem padişahtı hem peygamberdi.
Padişah olduğu zaman
devlet reisleri hediyeler götürmeye başladı. Karıncanın biri de, bir çekirgenin
kopmuş bacağını ağzına almış, o da saraya gidiyormuş.
Nereye gidiyorsun diye sormuşlar.
Karınca demiş ki:
— Süleyman aleyhisselam padişah oldu, ona hediye götürüyorum.
— Yahu sen aklını başına topla, devlet adamları gidiyorlar, çok büyük
hediyeler götürüyorlar, senin çekirgenin bacağına mı kaldı bu iş?
— Öyle demeyin, Süleyman aleyhisselama, kim hediye getirdi diye listeye yazacaklar.
Ben adımı yazdıracağım. Bacağı yazdırmayacağım! Orada, kimler geldi,
kimler gelmedi diye listeye bakacaklar.
Herkes tarafını belli edecektir. Başka çare yoktur; çünkü ahirette iki yer var:
Bir Cennet var, bir de Cehennem var, üçüncü bir yer yok.
Diyecekler ki, sen hangi taraftasın?
Herkes bir vasıtaya biniyor, herkes bir yola giriyor. Ne mutlu bize ki,
Ehl-i sünnet âlimlerinin gösterdiği yola girdik. Bu yol, düşsek de, kalksak da,
yürüsek de, sürünsek de bizi Cennete götürür. Bu çıkar yoldur, sonu güzeldir!
O kadar çok güzeldir ki, Şah-ı Nakşibend hazretleri,
(Biz o yolun sonunu, en başa koyduk) buyuruyor.
En başa koyduk demek, sizi uyandırdık demektir.
Herkes bu işin sonunda uyanırken,
onlar işin başında bizi uyandırdılar. Yani, doğruyu, yanlışı, iyiyi kötüyü öğrettiler.
Dünyada en zor iş budur, hangisi doğru, hangisi yanlış bilmektir.
Bunu bilmek mümkün değildir; ancak biri söylerse, biri öğretirse insan bilebilir.
Bize, elhamdülillah bunu öğrettiler. Aradaki fark, görenle görmeyen arasındaki
fark gibidir. Yani ilk başta gözümüzü açtılar. Dediler ki, bakın, sizin gözünüz
artık görüyor, iyiyi kötüyü görebiliyorsunuz, onun için yanlış yapmayın!
www.huzurpinari.com
Padişah olduğu zaman
devlet reisleri hediyeler götürmeye başladı. Karıncanın biri de, bir çekirgenin
kopmuş bacağını ağzına almış, o da saraya gidiyormuş.
Nereye gidiyorsun diye sormuşlar.
Karınca demiş ki:
— Süleyman aleyhisselam padişah oldu, ona hediye götürüyorum.
— Yahu sen aklını başına topla, devlet adamları gidiyorlar, çok büyük
hediyeler götürüyorlar, senin çekirgenin bacağına mı kaldı bu iş?
— Öyle demeyin, Süleyman aleyhisselama, kim hediye getirdi diye listeye yazacaklar.
Ben adımı yazdıracağım. Bacağı yazdırmayacağım! Orada, kimler geldi,
kimler gelmedi diye listeye bakacaklar.
Herkes tarafını belli edecektir. Başka çare yoktur; çünkü ahirette iki yer var:
Bir Cennet var, bir de Cehennem var, üçüncü bir yer yok.
Diyecekler ki, sen hangi taraftasın?
Herkes bir vasıtaya biniyor, herkes bir yola giriyor. Ne mutlu bize ki,
Ehl-i sünnet âlimlerinin gösterdiği yola girdik. Bu yol, düşsek de, kalksak da,
yürüsek de, sürünsek de bizi Cennete götürür. Bu çıkar yoldur, sonu güzeldir!
O kadar çok güzeldir ki, Şah-ı Nakşibend hazretleri,
(Biz o yolun sonunu, en başa koyduk) buyuruyor.
En başa koyduk demek, sizi uyandırdık demektir.
Herkes bu işin sonunda uyanırken,
onlar işin başında bizi uyandırdılar. Yani, doğruyu, yanlışı, iyiyi kötüyü öğrettiler.
Dünyada en zor iş budur, hangisi doğru, hangisi yanlış bilmektir.
Bunu bilmek mümkün değildir; ancak biri söylerse, biri öğretirse insan bilebilir.
Bize, elhamdülillah bunu öğrettiler. Aradaki fark, görenle görmeyen arasındaki
fark gibidir. Yani ilk başta gözümüzü açtılar. Dediler ki, bakın, sizin gözünüz
artık görüyor, iyiyi kötüyü görebiliyorsunuz, onun için yanlış yapmayın!
www.huzurpinari.com