Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sa’lebe’nin Tevbesi (1 Kullanıcı)

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,548
Tepki puanı
897
Puanları
113
Yaş
65
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
[h=1]Sa’lebe’nin Tevbesi[/h]

Fakih şöyle anlatmıştır: “Babam (daha başka kimselerin rivayet etmesiyle), Hz. Ali bin Ebî Talib radıyallahu anhunun şöyle dediğini anlattı: ‘Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, müslümanlar arasında kardeşlik bağı kurdu. Bu çeşitten olmak üzere, Said bin Abdullah ile Sa’lebe Ensarî arasında da bir kardeşlik bağı kurdu.
‘Bu sırada, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Tebük gazasına çıkmıştı. Said bin Abdullah gaza niyeti ile yola çıktı. Yerine kardeşi Sa’lebe’yi, çoluk çocuğunun işi için vekil bıraktı. Sa’lebe odun taşıyor; su getiriyor. Bütün bunları yaparken, sevabını Allah-u Zülcelal’den diliyordu. Bir gün dönüşünde eve girdi. İçeri girince ona iblis geldi ve: “Şu perdenin arkasına bak!” deyince, Sa’lebe, perdeyi kaldırdı ve kardeşinin güzel hanımını gördü. Dayanamadı; yanına girdi ve eliyle ona dokundu. Kadın şöyle dedi:
– Ey Sa’lebe! Allah yolundaki kardeşinin sana bıraktığı hakkı koruyamadın! Bunun üzerine Sa’lebe:
– Eyvah, mahvoldum! Diye bağırıp yola düştü. Bir dağa çıktı. Yüksek sesle şöyle yalvarıyordu: “İlahi Sen Sen’sin, ben de benim. Sen mağfiretle karşılayansın. Ben ise günahlarla, hatalarla huzuruna geldim.”
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem gazadan döndükleri zaman, herkes kardeşini karşılamaya geldi. Ama Said’in kardeşliği gelmedi. Said evine gitti, hanımına sordu:
– Allah yolunda kardeş olduğumuz Sa’lebe nerede? Kadın şöyle anlattı:
– O kendini hatalar denizine attı; dağa doğru çıkıp gitti.
Said kardeşini aramak üzere yola çıktı. Bir süre arayıp onu buldu. Sa’lebe yüzüstü düşmüştü. Başını iki eli arasına almıştı. Yüksek sesle şöyle diyordu:
– Zillet makamım ne kadar düşük! Rabbine âsi olan kimsenin makamı nasılsa öyle… Said ona şöyle dedi:
– Kalk ey kardeşim, bu gördüğüm hâl nedir? Sa’lebe şöyle dedi:
– Seninle gelemem. Ancak, şu şekilde gelebilirim, elimi boynuma bağlamalısın. Zelil bir kul, efendisinin kapısına nasıl götürülürse öyle götürmelisin.
Said onun dediğini yaptı. Sa’lebe’nin, Hamsane adında bir kızı vardı. Gelip babasını aldı. Hz. Ömer radıyallahu anhunun kapısına götürdü. Evden içeri girdiler. Sa’lebe, Hz. Ömer radıyallahu anhuya şöyle dedi:
– Allah yolunda gazaya çıkan kardeşimin hanımına dokundum. Benim için tevbe yolu var mı? Hz. Ömer radıyallahu anh şöyle dedi:
– Git yanımdan, saçlarından tutup seni ezmek istiyorum!
Buradan çıkınca, Hz. Ebû Bekir radıyallahu anhunun yanına gitti; şöyle dedi:
– Allah yolunda gazaya çıkan kardeşimin hanımına dokundum. Benim için tevbe yolu var mı? Hz. Ebû Bekir radıyallahu anhu şöyle dedi:
– Git buradan; beni de kendi ateşinde yakma!
Oradan çıktı; Hz. Ali radıyallahu anhunun kapısına gitti. Şöyle dedi:
– Allah yolunda gazaya çıkan kardeşimin hanımına dokundum. Benim için tevbe yolu var mı? Hz. Ali radıyallahu anh şöyle dedi:
– Çık git buradan! Buradan çıkınca, şöyle dedi:
– Ey kardeşim! Ey kızım! Bu üç kişi beni ümitsiz bıraktı. Ümidim o ki, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem beni ümitsiz bırakmaz.
Bunun üzerine kızı, onu Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin yanına götürdü. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem onu görür görmez şöyle dedi:
– Cehennemin zincirlerini ve bukağılarını, bana hatırlattın!
Sa’lebe, Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme şöyle dedi:
– Ya Nebiyyallah! Allah yolunda gazi kardeşimin karısına dokundum. Benim için tevbe yolu var mı? Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– Çık buradan!
Oradan böyle çıktıktan sonra, kızı ona şöyle dedi:
– Ey baba, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı senden razı oluncaya kadar, sen benim babam değilsin; ben de senin kızın değilim!
Bunun üzerine Sa’lebe yüksek sesle:
– Ya Rabbi! Hz. Ömer’in kapısına gittim; beni dövmek istedi. Hz. Ebû Bekir’e gittim; beni azarladı, tahkir etti. Hz. Ali’nin yanına gittim; beni kovdu. Hz. Peygamber’e gittim; beni ümitsiz bıraktı. Ey Mevlam! Benim için sen ne yapmayı istiyorsun. Bu duâma ‘evet’ diyecek misin? Yoksa cevabın ‘hayır’ şeklinde mi olacaktır?
Bunun üzerine semadan bir melek geldi ve Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme şöyle dedi,
– Allah-u Zülcelal soruyor: ‘Halkı sen mi yarattın, yoksa ben mi?’ Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Allah-u Zülcelal’e murad edip şu cevabı verdi:
– Sen, ey Allah’ım! Bunun üzerine melek şöyle dedi:
– Allah-u Zülcelal şöyle buyuruyor: ‘Kuluma müjdele; onu bağışladım.’ Bunun üzerine Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ashabına sordu:
– Sa’lebe’yi kim bana getirecek? Hz. Ebû Bekir radıyallahu anhu ve Hz. Ömer radıyallahu anhu kalktılar:
– Biz getiririz, Ya Resulallah! Dediler.
Hz. Ali radıyallahu anhu ve Selman radıyallahu anhu da kalktılar:
– Ya Resulallah! Biz getiririz, dediler.
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Hz. Ali ve Selman’a izin verdi. Sa’lebe’yi bulmaya gittiler. Yolda, Medine çobanlarından birine rastladılar. Hz. Ali radıyallahu anh ona sordu:
– Resulullah’ın ashabından birini gördün mü? Çoban şöyle dedi:
– Galiba siz, cehennemden kaçan birini arıyorsunuz?
– Evet, onu arıyoruz. Bizi onun yanına götür, deyince, çoban şöyle dedi:
– Gece basınca, şu dereye gelir gider, şu ağacın altına oturur. Sonra yüksek sesle şöyle der: “Rabbine âsi olanın makamı ne kadar düşüktür!”
Orada beklediler. Gece olunca Sa’lebe geldi; o ağacın altına gidip oturdu. Sonra ağlayarak secdeye kapandı. Selman onun ağlamasını duyunca, ona doğru yürüdü ve şöyle dedi:
– Yâ Sa’lebe kalk! Âlemlerin Rabbi seni bağışladı. Bu sesi duyunca sordu:
– Habîbim Muhammed nasıldır?
– Allah’ı ve seni seviyor, dediler. Bilâl namaza kalktığı zaman, Sa’lebe’yi mescide getirdiler. Safın son kısmında durdular. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem namazda, “Çoklukla övünmek sizi oyaladı.” (Tekasür; 1) ayetini okuduğu zaman, bir bağırış bağırdı. “O kadar ki; kabirleri ziyaret ettiniz.” (Tekasür; 2) ayetini okuyunca, bir daha bağırdı ve yere düştü.
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, namazı bitirince Sa’lebe’nin yanına geldi ve şöyle buyurdu:
– Ey Selman, onun üzerine su serp. Selman şöyle dedi:
– Ya Resullallah, o dünyadan ayrıldı. Sonra kızı geldi, Resulullah’a şöyle dedi:
– Ya Resulallah, babam nerede? Ona hasret kaldım. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:
– Mescide gir, dedi. Mescide girince, babasını ölmüş buldu. Elini başına götürdü:
– Ah perişan halim, ah babacığım, senden sonra bana kim bakacak? Demeye başladı. Onun bu halini gören Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– Ey Hamsane! İster misin? Ben, senin baban olayım; Fatıma da kardeşin? Buna karşılık şöyle dedi:
– Olur ya Resulullah!
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Sa’lebe’nin cenazesine gitti. Kabrin kenarına geldiği zaman, parmak uçlarına basarak yürüdüğü görüldü. Döndükleri zaman, Hz. Ömer radıyallahu anhu şöyle sordu:
– Yâ Resulallah! Kabrin başında parmak uçlarına basarak yürüyordun, nedendir? Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– Yâ Ömer! Meleklerin çokluğundan, ayağımın tabanını basacak yer bulamadım.
(Yukarıdaki hikâye, Fakih’in ifadesine göre, çeşitli lafızlarla anlatılmıştır.)
Söylendiğine göre, şu ayet-i kerime, o sahabe hakkında nâzil olmuştur: “Onlar, bir kötülük yaptıkları zaman ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlarlar. Ve hemen günahlarının bağışlanmasını isterler. Günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir? Yaptıkları kötülükte bile bile ısrar etmezler. Bunlara rablerinden mağfiret vardır; altından ırmaklar akan cennetler vardır. Orada ebedî kalırlar. Böyle yapanların mükâfatı, ne kadar güzeldir.” (Âl-i İmran; 135-136) Tevbenin ne kadar kıymetli ve mü’minler için de ne kadar büyük bir müjde olduğu buradan anlaşılmaktadır.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
33
Konum
.........
Sa’lebe’nin Tevbesi



Fakih şöyle anlatmıştır: “Babam (daha başka kimselerin rivayet etmesiyle), Hz. Ali bin Ebî Talib radıyallahu anhunun şöyle dediğini anlattı: ‘Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, müslümanlar arasında kardeşlik bağı kurdu. Bu çeşitten olmak üzere, Said bin Abdullah ile Sa’lebe Ensarî arasında da bir kardeşlik bağı kurdu.
‘Bu sırada, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Tebük gazasına çıkmıştı. Said bin Abdullah gaza niyeti ile yola çıktı. Yerine kardeşi Sa’lebe’yi, çoluk çocuğunun işi için vekil bıraktı. Sa’lebe odun taşıyor; su getiriyor. Bütün bunları yaparken, sevabını Allah-u Zülcelal’den diliyordu. Bir gün dönüşünde eve girdi. İçeri girince ona iblis geldi ve: “Şu perdenin arkasına bak!” deyince, Sa’lebe, perdeyi kaldırdı ve kardeşinin güzel hanımını gördü. Dayanamadı; yanına girdi ve eliyle ona dokundu. Kadın şöyle dedi:
– Ey Sa’lebe! Allah yolundaki kardeşinin sana bıraktığı hakkı koruyamadın! Bunun üzerine Sa’lebe:
– Eyvah, mahvoldum! Diye bağırıp yola düştü. Bir dağa çıktı. Yüksek sesle şöyle yalvarıyordu: “İlahi Sen Sen’sin, ben de benim. Sen mağfiretle karşılayansın. Ben ise günahlarla, hatalarla huzuruna geldim.”
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem gazadan döndükleri zaman, herkes kardeşini karşılamaya geldi. Ama Said’in kardeşliği gelmedi. Said evine gitti, hanımına sordu:
– Allah yolunda kardeş olduğumuz Sa’lebe nerede? Kadın şöyle anlattı:
– O kendini hatalar denizine attı; dağa doğru çıkıp gitti.
Said kardeşini aramak üzere yola çıktı. Bir süre arayıp onu buldu. Sa’lebe yüzüstü düşmüştü. Başını iki eli arasına almıştı. Yüksek sesle şöyle diyordu:
– Zillet makamım ne kadar düşük! Rabbine âsi olan kimsenin makamı nasılsa öyle… Said ona şöyle dedi:
– Kalk ey kardeşim, bu gördüğüm hâl nedir? Sa’lebe şöyle dedi:
– Seninle gelemem. Ancak, şu şekilde gelebilirim, elimi boynuma bağlamalısın. Zelil bir kul, efendisinin kapısına nasıl götürülürse öyle götürmelisin.
Said onun dediğini yaptı. Sa’lebe’nin, Hamsane adında bir kızı vardı. Gelip babasını aldı. Hz. Ömer radıyallahu anhunun kapısına götürdü. Evden içeri girdiler. Sa’lebe, Hz. Ömer radıyallahu anhuya şöyle dedi:
– Allah yolunda gazaya çıkan kardeşimin hanımına dokundum. Benim için tevbe yolu var mı? Hz. Ömer radıyallahu anh şöyle dedi:
– Git yanımdan, saçlarından tutup seni ezmek istiyorum!
Buradan çıkınca, Hz. Ebû Bekir radıyallahu anhunun yanına gitti; şöyle dedi:
– Allah yolunda gazaya çıkan kardeşimin hanımına dokundum. Benim için tevbe yolu var mı? Hz. Ebû Bekir radıyallahu anhu şöyle dedi:
– Git buradan; beni de kendi ateşinde yakma!
Oradan çıktı; Hz. Ali radıyallahu anhunun kapısına gitti. Şöyle dedi:
– Allah yolunda gazaya çıkan kardeşimin hanımına dokundum. Benim için tevbe yolu var mı? Hz. Ali radıyallahu anh şöyle dedi:
– Çık git buradan! Buradan çıkınca, şöyle dedi:
– Ey kardeşim! Ey kızım! Bu üç kişi beni ümitsiz bıraktı. Ümidim o ki, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem beni ümitsiz bırakmaz.
Bunun üzerine kızı, onu Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin yanına götürdü. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem onu görür görmez şöyle dedi:
– Cehennemin zincirlerini ve bukağılarını, bana hatırlattın!
Sa’lebe, Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme şöyle dedi:
– Ya Nebiyyallah! Allah yolunda gazi kardeşimin karısına dokundum. Benim için tevbe yolu var mı? Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– Çık buradan!
Oradan böyle çıktıktan sonra, kızı ona şöyle dedi:
– Ey baba, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ve ashabı senden razı oluncaya kadar, sen benim babam değilsin; ben de senin kızın değilim!
Bunun üzerine Sa’lebe yüksek sesle:
– Ya Rabbi! Hz. Ömer’in kapısına gittim; beni dövmek istedi. Hz. Ebû Bekir’e gittim; beni azarladı, tahkir etti. Hz. Ali’nin yanına gittim; beni kovdu. Hz. Peygamber’e gittim; beni ümitsiz bıraktı. Ey Mevlam! Benim için sen ne yapmayı istiyorsun. Bu duâma ‘evet’ diyecek misin? Yoksa cevabın ‘hayır’ şeklinde mi olacaktır?
Bunun üzerine semadan bir melek geldi ve Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme şöyle dedi,
– Allah-u Zülcelal soruyor: ‘Halkı sen mi yarattın, yoksa ben mi?’ Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Allah-u Zülcelal’e murad edip şu cevabı verdi:
– Sen, ey Allah’ım! Bunun üzerine melek şöyle dedi:
– Allah-u Zülcelal şöyle buyuruyor: ‘Kuluma müjdele; onu bağışladım.’ Bunun üzerine Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ashabına sordu:
– Sa’lebe’yi kim bana getirecek? Hz. Ebû Bekir radıyallahu anhu ve Hz. Ömer radıyallahu anhu kalktılar:
– Biz getiririz, Ya Resulallah! Dediler.
Hz. Ali radıyallahu anhu ve Selman radıyallahu anhu da kalktılar:
– Ya Resulallah! Biz getiririz, dediler.
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Hz. Ali ve Selman’a izin verdi. Sa’lebe’yi bulmaya gittiler. Yolda, Medine çobanlarından birine rastladılar. Hz. Ali radıyallahu anh ona sordu:
– Resulullah’ın ashabından birini gördün mü? Çoban şöyle dedi:
– Galiba siz, cehennemden kaçan birini arıyorsunuz?
– Evet, onu arıyoruz. Bizi onun yanına götür, deyince, çoban şöyle dedi:
– Gece basınca, şu dereye gelir gider, şu ağacın altına oturur. Sonra yüksek sesle şöyle der: “Rabbine âsi olanın makamı ne kadar düşüktür!”
Orada beklediler. Gece olunca Sa’lebe geldi; o ağacın altına gidip oturdu. Sonra ağlayarak secdeye kapandı. Selman onun ağlamasını duyunca, ona doğru yürüdü ve şöyle dedi:
– Yâ Sa’lebe kalk! Âlemlerin Rabbi seni bağışladı. Bu sesi duyunca sordu:
– Habîbim Muhammed nasıldır?
– Allah’ı ve seni seviyor, dediler. Bilâl namaza kalktığı zaman, Sa’lebe’yi mescide getirdiler. Safın son kısmında durdular. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem namazda, “Çoklukla övünmek sizi oyaladı.” (Tekasür; 1) ayetini okuduğu zaman, bir bağırış bağırdı. “O kadar ki; kabirleri ziyaret ettiniz.” (Tekasür; 2) ayetini okuyunca, bir daha bağırdı ve yere düştü.
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, namazı bitirince Sa’lebe’nin yanına geldi ve şöyle buyurdu:
– Ey Selman, onun üzerine su serp. Selman şöyle dedi:
– Ya Resullallah, o dünyadan ayrıldı. Sonra kızı geldi, Resulullah’a şöyle dedi:
– Ya Resulallah, babam nerede? Ona hasret kaldım. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona:
– Mescide gir, dedi. Mescide girince, babasını ölmüş buldu. Elini başına götürdü:
– Ah perişan halim, ah babacığım, senden sonra bana kim bakacak? Demeye başladı. Onun bu halini gören Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– Ey Hamsane! İster misin? Ben, senin baban olayım; Fatıma da kardeşin? Buna karşılık şöyle dedi:
– Olur ya Resulullah!
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Sa’lebe’nin cenazesine gitti. Kabrin kenarına geldiği zaman, parmak uçlarına basarak yürüdüğü görüldü. Döndükleri zaman, Hz. Ömer radıyallahu anhu şöyle sordu:
– Yâ Resulallah! Kabrin başında parmak uçlarına basarak yürüyordun, nedendir? Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– Yâ Ömer! Meleklerin çokluğundan, ayağımın tabanını basacak yer bulamadım.
(Yukarıdaki hikâye, Fakih’in ifadesine göre, çeşitli lafızlarla anlatılmıştır.)
Söylendiğine göre, şu ayet-i kerime, o sahabe hakkında nâzil olmuştur: “Onlar, bir kötülük yaptıkları zaman ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlarlar. Ve hemen günahlarının bağışlanmasını isterler. Günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir? Yaptıkları kötülükte bile bile ısrar etmezler. Bunlara rablerinden mağfiret vardır; altından ırmaklar akan cennetler vardır. Orada ebedî kalırlar. Böyle yapanların mükâfatı, ne kadar güzeldir.” (Âl-i İmran; 135-136) Tevbenin ne kadar kıymetli ve mü’minler için de ne kadar büyük bir müjde olduğu buradan anlaşılmaktadır.
Allah razi olsun rabbim tovbelerimizi kabul buyursun aminn.tovbe ettikten sonra bir daha ayni hatayi dusmemeyi..onlar gibi olmamiz olmayi nasib etsin...rabbim tovbe ettikten sonra ayni hataya dusmekten bizleri korusun..amiiiin...o ashab gunah isleyip bir kez tovbe ettikten sonra ayni hataya dusmezlerdi ama bizler hem tovbe ediyoruz hemde ayni suratla gunahlarimiza devam ediyoruz...
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
501
Puanları
83
Yaş
43
SübhanAllah...
SübhanAllah...
SübhanAllah...

Allah cellecelalüh razı olsun...
Tüyleri diken ettiren paylaşım...
 

sinemm89

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Nis 2012
Mesajlar
601
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
nekadar güzel bir paylaşım allah razı olsun..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt