Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sakal traşı olmak veya sakal bırakmanın hükmü nedir? (1 Kullanıcı)

haticekir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eyl 2007
Mesajlar
10
Tepki puanı
0
Puanları
0
Sakal traşı olmak veya sakal bırakmanın hükmü nedir? Delilleri ile beraber sakal ve bıyık hakkındaki hükümler nelerdir? Sakalın sünnete uygun şekli nasıl olmalıdır?
Soru
Sakalı bıraktıktan sonra kesme mevzusunda bir kaç yerde farklı hükümler söylenmiştir. Mezahibül-Erbaa eserinde Haram olduğu yazılmış ama Başka bir yerde siz Tahrimen Mekruh diyorsunuz. Eleştirmek anlamında değil, sakın yanlış anlaşılmasın. Aklımda bir soru işareti kalmasın istiyorumm. Hükmü nedir? Farklı hükümler var ise eğer bu hükümler kimlere aittir? Delilleri ile beraber yazarsanız çok rahatlayacağım. Sakalın sünnete uygun şekli nasıl olmalıdır?


Cevap
Değerli Kardeşimiz;



Sakal, Resûl-i Ekrem Efendimizin ehemmiyetli sünnetlerinden biridir. Hiçbir âlim farz olduğunu ileri sürmediği için, terkinde de farzın terki gibi bir hüküm verilmemiştir. Sakal sünnetinde Şafiî ile Hanefî arasında farklı görüş vardır. Şafiî ye göre sakal sünnettir. Kesimi ise sadece tenzihen mekruhtur.

Hanefi de ve diğer iki mezhepte ise hüküm farklıdır. Sakalı bıraktıktan sonra kesmek, tahrimen mekruhtur.

Dinimiz bu konuda bir zorunluluk getirmediği için bazı insanların sakal bırakmamasına neden bırakmıyorsun denilmez. Dinimiz sakal bırakmamayı men etmemiştir terkeden sünnet sevabından mahrum kalır ama günahkar da olmaz.

Peygamber Efendimizin (a.s.m.) getirdiği esas, kaide ve prensipler hayatın bütün safhalarını içine alır. İbadetten muamelâta, ahlâktan insanın şahsî yaşayışına ve cemiyetin bütün unsurlarına kadar...

Peygamberimizin yaşayışı en güzel bir örnek ve mü'minler için en açık bir misaldir. Bu hususu Rabbimiz Kur'ân-ı Kerimde şöyle belirtir : «Gerçekten Allah'ı, âhiret gününü arzulayanlar ve Allah'ı çok zikredenler için, size Allah'ın Resulünde (takip edeceğiniz) pek güzel bir örnek vardır.» (Ahzab, 21)

Peygamberimizin birtakım sünnetleri vardır ki, bunlar, onun fıtrî muameleleri şeklindedir. Giyinip kuşanması, yeyip içmesi, vücudunun bakımı ve temizliği bu kabildendir. Bunların birçoğu muaşeret kaideleri sınıfına girmektedir. Mü'minler ise, bu sünnetlere uymakla hareketlerini nurlandırmış olurlar.

İşte bu fıtrî sünnetlerden bir kısmını Hz. Âişe validemiz Resul-i Ekrem Efendimizden şöyle rivayet etmektedir :

«On şey fıtrattandır (yaratılıştan olması gereken âdetlerdendir) : bıyığı kısaltmak, sakalı bırakmak, misvak kullanmak, buruna su çekmek, tırnakları kesmek, parmak aralarını yıkamak, koltuk altını temizlemek, etek tıraşı olmak, istinca ve istibra.» (Müslim, Tahare : 56; Neseî, Zinet: 1)

Her insanın belli zamanlarda yapması gereken bu fıtrî sünnetler hem bir temizlik vasıtasıdır, hem de Peygamber âdetidir. İnsan bu vazifeleri yerine getirmekle hem bedenî vazifelerini yapmış, hem de sünnete uymakla manevî mükâfata kavuşmuş olur.

Bahsi geçen sünnetler içinde sakal bırakmak ve bıyıkları kısaltmak dış görünüş itibarıyla ayrı bir hususiyet taşımaktadır. Sevgili Peygamberimiz «Sakalı bırakın ve bıyıklarınızı kısaltın» derken «Müşriklere muhalefet edin» (Buhari, Libas: 64) buyurmakla da hikmet cihetini belirtmektedirler. Çünkü müşrikler sakallarını kesip bıyıklarını alabildiğine uzatırlardı.

İslâm âlimleri sakalı bırakma ölçüsü olarak bir tutamdan fazlasının kesilmesini ifade ederler. Hz. Ömer, sakalını uzatmış birini görerek bir tutamdan fazlasını kesmesini söylemiştir. Ebû Hüreyre gibi büyük bir Sahabî de (r.a.) sakalını tutar, bir tutamdan fazlasını keserdi. Abdullah bin Ömer'in de aynı şekilde hareket ettiği rivayet edilmektedir.

Fıkıh kitaplarımızda ifade edildiği gibi, sakalın kâmil mânâdaki şekli «arız» denilen yüzün iki tarafı ile çenede bırakılmasıdır. Şayet sadece çenede sakal bırakılsa sünnet yerine gelmiş olmaz.

Sakal bırakmakta ve diğer sünnetleri işlemekte mü'minin esas niyeti Peygamberimize uymak ve onu taklit etmektir. Bir Müslümanm gayesi, mümkün olduğu ölçüde sünnet-i seniyyeye her yönüyle uymaktır. Fakat buna muvaffak olmak ancak «ehass-ı havas» denilen bazı mümtaz şahsiyetlere mahsustur. Yalnızca müçtehid ve velî mertebesine varan zatlar bu sınıfa girer. Fakat herkes sünnetin tamamını yapamasa da, taraftar olmak, kabul etmek ve hâlis bir niyetle de yapmaya gayret göstermek mecburiyetindedir. Ancak bu niyet ve kararlılık içinde olmakla beraber, daha başka maslahatlar icabı olarak bazı sünnetleri yapmayanları ve yapamayanları çok büyük bir günaha girmiş gibi suçlamaya ve tahkir etmeye, küçük görmeye de hakkımız yoktur.

Sakal meselesine de bu ölçü içinde bakmak lâzımdır. Sakal bırakmak Peygamberimizin hem fiilî ve hem de kavlî bir sünnetidir. Mü'min bu sünneti işlemekle, âdetini ibadete çevirir ve büyük sevaba kavuşur. Sakal bırakmayanların mes'uliyet altına girdiklerini söyleyen müçtehidler varsa da, bazı âlimler sakalı kesmenin tenzihen mekruh olduğunu ve hattâ son devir İslâm âlimlerinin bazıları da mubah olduğunu belirtmişlerdir.

Asrımızın büyük âlimi Bediüzzaman, «Bazı âlimler 'Sakalı tıraş etmek caiz değildir' demişler. Muradları, 'Sakalı bıraktıktan sonra tıraş etmek haramdır' demektir. Yoksa hiç bırakmayan, bir sünneti terk etmiş olur» (Emirdağ Lahikası, s. 48:49) demektedir.

Bu durumda, sakalı bıraktıktan sonra kesenler, Hanefî, Hanbelî ve Maliki âlimlerince mes'ul duruma düşerlerse de, Şafiî âlimlerince —Gazali, İbni Hacer, Remli, Rafiî ve Nevevî—ye göre tenzihi bir mekruh işlemiş olmaktadırlar. Bu meselede Şafiî mezhebine uyan kimseler,bir mes'uliyet altına girmezler. (Mezahibü'l-Erbaa,2 :44-45; İânetü'l-Tâlibîn, 2 : 340)

Bu sünneti işlemeye taraftar olmak, işleyenleri tebrik etmek, onlara hürmet etmek İslâmî bir davranış olduğu gibi, bırakamayanları veya bir mazeretinden dolayı terk edenleri de hor görüp küçük düşürücü konuşmak, büyük bir İslâmî eksiklikmiş gibi değerlendirmek de normal bir hareket değildir. Hele bu meseleden dolayı Müslümanlar arasındaki birlik ve kardeşlik bağlarına zarar vermek, şuurlu Müslümanın yapacağı işlerden değildir.

Sakal bırakan kimselerin, sünnete göre bakımını yapmaları, sünnete hürmetin ifadesi olur. Bıyık meselesinde ise dinî ölçü, kılların üst dudağı kaplamaması, bıyığın herkesin kendi kaşının kılları uzunduğunda olması ve dudak hizasını geçmemesidir. "Bıyıkları kısaltın" hadisine uyan âlimler bıyıklarını ciltleri görünecek kadar kısaltmışlardır.



Sakalı kısaltmak ve yanlardan almak sünnet midir? Peygamber (sav) efendimizin yanına getirilen bir adam için, sakalını keşke şuradan ve şuradan alsaydınız, demiş midir?

Kaynaklarda bu manaya gelen herhangi bir hadise rastlayamadık. Sakalla ilgili düzeltmeleri ön gören birkaç rivayete karşın, sakala hiç dokunulmaması gerektiğine dair bir çok rivayet ve alimlerin görüşleri vardır.

Bazı rivayetlere göre Peygamber Efendimizin (s.a.s) sakalının ucundan ve yanlarından aldığı bilinmektedir. (Tirmizi, Edeb, 17).

İmam Malik, "Müslüman, çoğunluk sakalını ne şekilde bırakıyorsa o kadar bırakmalı, fazlasını kesmeli, böyle yapmak menduptur. Çünkü bu fazlalığın kesilmemesi, çirkin görünmeye sebep olur. Sakalı kısaltmanın bir sınırı yoktur. En uygunu, şekli güzelleştirecek biçimde kısaltmaktır" der. İmam Bâcî Abdullah İbn Ömer ve Ebu Hureyre'den nakledilen tatbikata dayanılarak bir tutamdan fazlasının kesilebileceğini söylemiştir.

Dürrü’l-Muhtar'da sakalın bir tutam boyunda olmasının sünnet olduğu ifade edilmektedir. Aynı şekilde, ekseriyetin görüşüne göre bir tutamdan fazlasını kesmek de sünnettir.

Ayrıca saçla ilgili olarak “kimin saçı varsa ona iyi baksın”(bk. Irakî, Tahricu ahadisi’l-İhya-İhya ile birlikte, 1/142) mealinde hadis vardır.

Ebu Davud ve Tirmizî’nin rivayet ettikleri bir hadis de mealen şöyledir, “Saçı, sakalı dağınık bir adam Hz. Peygamber(a.s.m)’in meclisine geldi. Buyurdu ki, bunun bir yağı yok mu ki onunla saçını düzeltsin” (Irakî, a.g.y)

Sakal brakanların alt dudak altını alması mekruh ve bidat mıdır?

Reddu’l-Muhtar’da kısaca “el-Garaib”den naklen “alt dudağın kıllarının alınması bidattır” denilmektedir(İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar, 6/407).

Celal Yıldırım hoca da –herhangi bir kaynak vermeden- “Sakal bırakanların alt dudak üzerindeki kılları tıraş etmeleri bid’at sayılmıştır. Çünkü, peygamberimizin(a.s.m) o kısmı tıraş etmediği sahih hadislerle sabittir” görüşüne yer vermiştir. (bk.Celal Yıldırım, İslam Fıkhı, 4/207)

Tahavî’nin bildirdiğine göre, üst dudaktaki kılları(bıyığı) tıraş etmek İmam Azam, Ebu Yusuf ve Muhammed’e göre kısaltmaktan daha güzeldir. Fakat daha sonra gelen Hanefî fakihlerine göre, bıyıkları tıraş etmek değil, kısaltmak sünnettir. (bk. el-Bahru’r-raik-şamile-7/163)

Hanefî alimlerine göre sakalın çenenin altındaki boğaz kısmını tıraş etmek uygun değildir, İmam Ebu Yusuf’a göre bunda bir sakınca yoktur. (bk. Reddu’l-muhtar, 2/418)

Kişinin yüzündeki kılları kesmesinde bir sakınca yoktur. Yeter ki, kadınlara benzemek niyeti olmasın. (bk. Reddu’l-muhtar, a.y.)

Bıyık uzatma ve kesme konusunda bilgi almak için tıklayınız.



Sakal konusunda detaylı bilgi için tıklayınız...



Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

29-Ocak-2007 - 10:12:20
 
F

FiSeBiLiLLaH

SAKALIN DİNDEN OLUŞU

İbni Ömer radıyallahu anhuma, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor; “Bıyıkları kısaltın, sakalları uzatın. Müşriklere benzemeyin.”[1]

İnsanları en güzel biçimde yaratan Allah Teala, peygamberleri aracılığıyla kulluk vazifelerini onlara öğrettiği gibi kılık kıyafetlerini de tayin etmiş ve bildirmiştir. Yaratılış icabı ve hikmetleri gereği olarak insanların bedenlerinde saç, sakal ve diğer kılları yaratmıştır. Bunların bir kısmının giderilmesini veya kısaltılmasını, bir kısmının da kesilmeyerek uzatılmasını peygamberleri aleyhimus selam tebliğ etmişler ve uyarmışlardır. Hadisler, sakalın bırakılmasını, bıyığın kısaltılmasını emretmekte olup, bunun vacip olduğu hükmü anlaşılmaktadır.

Bu hükme delilsiz bir şekilde muhalif olan Mevdudi[2], Ebu Zehra[3], Muhammed Şeltüt[4], Yusuf el Kardavi[5] gibi şaşkın zavallılar, sakalın sadece bir adet olduğunu, kesilmesinin haram olmadığını söyleyebilmişlerdir. Tabii ki insan Allah’tan korkmadıktan sonra dilediğini söyler. Ancak, alim, Allah’tan korkan kimsedir, Allah’tan korkmayan, kütüphaneleri yutmuş da olsa, kitap yüklü eşekten hiçbir farkı olmaz. Yukarıda ismi geçen zevat, burada iddialarının cevabını Allah’ın izniyle, hakkıyla bulacaklardır.
SAKAL FITRAT’TANDIR
“(Şeytan, Allah’a karşı “Elbette senin kullarından belli bir nasip edineceğim. Onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara düşüreceğim, şüphesiz onlara emredeceğim de, hayvanların kulaklarını yaracaklar, şüphesiz onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler” dedi. Kim Allah’ı bırakıp ta şeytanı dost edinirse, elbette apaçık bir ziyana düşmüştür.” (Nisa;118-119)

Ebu Hüreyre radıyallahu anh’ın rivayet ettiği hadisi şerif; “Cuma günü gusletmek, misvak, bıyıkları kısaltmak, sakalı uzatmak, İslam fıtratındandır. Zira Mecusiler bıyıklarını uzatır, sakalı keserler. Şu halde onlara muhalefet edin.”[6]

Aişe radıyallahu anha rivayet ediyor; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “On şey vardır ki, bunlar daha önceki peygamberlerin de sünnetlerindendir; bıyıkları kısaltmak, sakalı uzatmak, misvak kullanmak, buruna su çekip temizlemek, tırnakları kesmek, parmak aralarını yıkamak, koltukları yolmak, kasıkları tıraş etmek, taharet ve ağza su vermek.”[7]

Bıyıkları uzun ve sakalları tıraşlı bir Mecusi Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelmiş ve Rasulullah s.a.v., ona; “Böyle yapmanı sana kim emretti?” diye sorunca o Kisra’yı kastederek; “Rabbim” demişti. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem; “Lakin benim Rabbim, bıyıkları kısaltmamı, sakalları salıvermemi emretti” buyurarak sakalın önemini ve Rabbimizin bir emri olduğunu belirtmiştir.[8]

“Saçını sakalını tıraş eden bizden değildir.”[9]

Bir başka hadiste de buyrulur ki; “Erkekleri sakallarla, kadınları kaküllerle süsleyen Allah’ın şanı ne yücedir. Gök melekleri kadınların kakülleri ve erkeklerin sakalları için istiğfar ederler.”[10]

Humeyd radıyallahu anh, Bakara suresi 228. ayetinde geçen; “…erkekler kadınlardan bir derece daha üstündür…” ifadesini, erkeklere sakalın lutfedilişi, kadınların ise bundan mahrum bırakılması şeklinde tefsir etmiştir.[11]

“Şa’r(bıyık, saç, sakal) ile müsle yapan kişinin kıyamet günü Allah katında nasibi yoktur.”[12] İbni Esir en Nihaye’de Zemahşeri’den naklen, bu hadiste geçen “şa’r ile müsle” ifadesinin; yanaklardaki kılları yolmak, kesmek ve siyaha boyamak suretiyle tağyir etmek olduğunu söyler.[13]

Hafız İbnu Şahin de, sakal tıraşının müsle olduğunu belirtir.[14] (müsle; vücut azalarından herhangi bir yeri keserek eziyet etmektir.)

Sakalı emreden daha fazla hadis mevcut olup bazılarını nakletmiş olduk. Sakalı tıraş etmek, hem fıtratı değiştirmek, hem de kadınlara benzemek olur ki, bunlar lanetlenmiş fiillerdir.[15]

Dört mezhep alimleri, sakal tıraşını haram, bırakılmasının vacip olduğu hususunda ittifak etmişlerdir. Zahiri mezhebi alimlerinden İbni Hazm, el Muhalla’da; “bıyıkları kısaltmak ve sakalı bırakmak farzdır” demiştir.[16]

Süneni Ebu Davud şarihi Mahmud Muhammed Hattabi es Sübki, sakalı emreden on kadar sahih hadis zikrettikten sonra, aksine delil olmadığı için bu emirlerin vücub ifade ettiğini, bu yüzden sakalı kesmenin dört mezhebe göre de haram olduğunu, dört mezhep alimlerinin görüşlerini naklederek, bir tutamdan az olan sakalı tıraş etmenin muhanneslik ve batılılara benzemek olduğunu, bir tutamdan fazlasının ise kısaltılmasının gerektiğini delilleri ile anlatır.[17]

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, yaratılışı değiştirenlere,(dövme yapan ve yaptırana, cımbızla kaşları yolana ve yoldurana, güzel görünmek için dişlerini seyrekleştirene, törpüleyene ve törpülettirene, peruk takana ve taktırana) lanet etmiştir.[18]

Demek ki, fıtratı değiştirmek lanete müstahak olmaya sebeptir. Allah Teala, erkekleri bıyık ve sakalları ile, kadınları ise bıyıksız ve sakalsız yaratmıştır. Değiştirilmesine dinimizde yasak konulmayan, sünnet olmak, tırnak kesmek, etek ve koltuk tıraşı gibi, şeyler bundan müstesnadır.

Sakalını tıraş edenin cemaate imam olup namaz kıldırması halinde bu namaz mekruh olur.[19] İmam Tahavi der ki, “Kim sakalını keser veya bir tutam altında kısaltırsa, onun imamlığı caiz olmaz, kendi namazında ise kerahet vardır. O, dünyada ve ahirete mel’un ve merduttur.”[20] Kurtubi Tefsirinde benzer ifadeler vardır. Sakaldan bir tutamdan daha az olacak şekilde kısaltmak sahibinin izni veya emriyle bile olsa caiz değildir. Bu durumda berber de günaha girer. İbni Abidin; “Ulemadan sakal tıraşını mübah gören olmadı” demiştir.[21]

Ka’bul Ahbar dedi ki; “Ahir zamanda bir takım insanlar gelecek, sakallarını güvercin kuyruğu gibi çenesinde kesip düzenleyecek…”[22] bu şekil bir sakal, Yahudilere benzemek kapsamındadır.

Dış görünüşlerin benzeştiği takdirde, kalplerin de benzeyeceğine dair hadis daha önce geçmişti. Biz de şöyle bir hadise ile karşılaştık; bir kenarda otururken yoldan iki tane teke sakallı adamın geçmekte olduğunu gördüm ve onlara; “işte bu Yahudi sakalıdır!” dedim. Onlardan biri de bana dedi ki; “Yahudiler büyük insanlardır.” bunun üzerine dedim ki; “Evet cehennemin en büyük insanlarıdırlar. Yalnız sen böyle söylemekle kendinin küçüklüğünü itiraf ediyorsun.” Hakikatte o adamların dış görünüş olarak benzemeleri, kalplerini de bozmuş, onlara muhabbet eder hale gelmişler veya kalpleri ifsad olduğu için onlara benzemişlerdi.
SAKAL HAKKINDA GEÇERSİZ MAZERETLER
Bazı aklı noksanlar; “Sakal bırakmak için kişi, hanımından izin almalıdır” gibi lakırdılar ediyorlar. Erkek, kadının iznine tabi değil, kadın, kocasının iznine tabidir! Nisa suresi 34. ayetinde; “erkekler, kadınlar üzerine hakimdirler..” buyruluyor. Sahih hadiste “Allah’a isyan olan bir hususta hiçbir mahluka itaat yoktur” buyrulduğuna göre, anne, baba, Müslüman yönetici gibi, emri bağlayıcı olan kimselerin sözüne bile uyularak haram işlenemez!

Sakalın seyrek olması yüzünden çirkin gözükmek, veya ihtiyar görünmek mazeret olamaz. Süfyan es Sevri radıyallahu anh, bir gün farkında olmadan hırkasını ters giymişti. Bu kendisine söylendiğinde verdiği şu cevap çok manidardır; “Ben bunu Allah için giydim, kulları için çeviremem.”[23]

Hadisi şerifte buyrulur ki; “Gençlerinizin hayırlısı ihtiyarlara benzeyenler, yaşlıların şerlisi de gençlere benzeyenlerdir.”[24]

İbrahim Agah Çubukçu; “Cennet ehli sakalsız olacağına göre sakal bırakmak gerekli değildir” gibi fasit bir delil getirdi. Sahih hadiste; “Dünya müminin zindanı, kafirin cennetidir.”[25] Buyruluyor. Adam demek ki dünyasında cenneti, ahiretinde cehennemi yaşamak istiyor.! Sayın Çubukçu tesettür aleyhindeki konferanslarını da mı acaba dünyayı cennet kabul ettiğinden veriyordu?

Çubukçu’nun iddiası aslında İmam Rabbani hazretleri zamanında da zuhur etmiş ve cevabını bulmuştu.[26] Bu iddia her bakımdan batıldır. Zira cennetliklerin bıyıksız ve sakalsız haşredilecek olmaları, bunların tıraş edilmiş olduğu manasında değildir. Bu konudaki hadislerin bütün siygalarında; “…bıyıkları yeni terlemiş..”[27] şeklinde varid olmuştur. Bu da cennet ehlinin genç yaşa döndürülerek haşr edileceğini göstermektedir.

Sakalı emreden hadislerin vücub değil de müstehab kılmak için varid olduğu iddia edildi. Bu iddia batıldır. Zira, emirde asıl olan, farz veya vaciplik ifade ediyor olmasıdır. Emir siygasının mendup veya müstehaba hamledilebilmesi için, bunu gerektiren bir karine olması gerekir.[28] Sakalın emredilmesinde ise böyle bir karine yoktur. Ne Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, ne ashabı, ne de selefi Salihin asla sakalını tıraş etmemişlerdir. Bunun caiz görüldüğü de vaki değildir. Ancak son zamanlarda bazı bid’at ehli caiz görmektedir.

Kafirlere benzememek kaidesinden hareketle; “günümüzde kafirler de sakal bırakıyor onlara benzememek için sakal kesilebilir mi?” denilemez. Zira hadisi şerifte; “Ey Ensar cemaati! Sakallarınızı kumral renge boyayınız . Böylece Yahudi ve Hıristiyanlara muhalefet edin.” Buyrulmuştur. Demek ki, onlara muhalefet için dahi, sakal kesilmez, belki rengi değiştirilir. Bu da sakalın vacip oluşunu gösteren bir delildir.

“Topluma uyum sağlamak için sakal kesilmeli, toplumdan kopmamalıdır” diye bir iddia sadır olursa, Kur’an’a muhalif bir şey iddia edilmiş olur. Zira En’am suresi 116. ayetinde mealen buyrulur ki; “(Ey Peygamber!) Eğer sen yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan, onlar seni haktan saptırırlar” Ümmetin fesada uğradığı zamanda İslami düsturlara bağlı kalan kişilere kat kat mükafat verileceği bildirilmiştir. Demek ki, İslam’ın emirleri çatışması halinde, toplumun kabullerinin bir kıymeti yoktur ve o toplumdan kopmak, onlara uyum sağlayıp helak olmaktan iyidir.

İslam’ın emirlerinden yan çizmek için çok duyduğumuz bir kılıf vardır; “Sakal bırakınca hakkını vermek lazım, namaz kılınca hakkını vermek lazım, hacca gidince hakkını vermek lazım, tesettüre girince hakkını vermek lazım…” Ey bir şeyin hakkını vermeye bu kadar önem verdiğini söyleyenler! Gelin, Allah’a bizleri Efendimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ümmetinden kıldığı için, İslamiyet ile şereflenmiş olmanın hakkını verelim de, ne ile emrolunmuş isek onu yapalım. Aksi takdirde Müslüman olduğumuzu iddia etmeyelim, Allah’ın kulu olduğumuzu iddia etmeyelim! Bize kaş veren, göz veren, kulak veren, dil veren, el veren, ayak veren, hesaba gelmez nimetler ile bizi donatan Allah’a kul olmanın hakkını da vermek gerekmez mi? Allah bizleri kendisine ancak ibadet etmek için yaratmadı mı?(bkz.: Zariyat suresi 56. ayet)

Bir hoca efendiye televizyon programında neden sakalsız olduğu sorulmuş, o da, bir dostunun kendisine; “peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemi rüyasında gördüğünü, kendisinin sakal bırakmamasını tavsiye ettiğini” söylediğini belirtmiş.

Öncelikle, yalancılar ile dostluk edilmemesi gerekir. Eğer bu anlatılan doğru ise, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hayatında iken bildirdiği şeriat’a muhalif rüyalara itibar edilerek amel edilmez.[29] Belki de ümmeti yoldan saptırmakta olan bu hoca efendinin yüzünde şeriata muhalif bir alamet olsun ve basiret sahipleri ondan uzaklaşsın diye böyle bir tavsiye söz konusudur! O yüzden rüyada Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i kendisi değil de bir başkası görmüştür… Hem o kişinin rüyada gördüğü zatın Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem olduğu da kesin değildir. Zira Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şemailini bilmeyen bir kimse, şeytan başka bir kimsenin kılığına girdiği halde onu Rasulullah s.a.v. zannedebilir!

“Haram olan, sakalı bir tutam bıraktıktan sonra kesmektir. Bu şekilde bırakılmadıkça sakal tıraşı olmak haram değildir” iddiasına gelince, bu tamamen mesnedsiz bir iddiadır. Kişi sakalını her kesişinde günah işlemektedir. Sakalı emreden hadisler gayet açık olup, bu şekilde bir ayrım da söz konusu değildir.

Bir de İslami kılık ve kıyafet içinde olanları şekilcilik ile suçlayanlar var… Kendileri şekilci olmasalar, bunlar zaten gözlerine batmazdı. Gerçekte dinde şeklin de önemi vardır. Mekke’de hacıların ihrama bürünmeleri gibi. Önceki bahisleri okuyan bunu anlar. Ancak Müslüman kimliğinden utananlar böyle bir ithamda bulunur.

AHİR ZAMAN HOCALARI


Ebu Said el Hudri radıyallahu anh’ten rivayet edilen hadiste buyrulur ki; “Doğu tarafından bir takım insanlar zuhur edecek, onlar Kur’an okuyacaklar, fakat Kur’an onların gırtlaklarından aşağı geçmeyecek. Onlar, okun av hayvanını delip çıktığı gibi dinden çıkacaklar, ok bir daha kirişine dönmediği gibi, onlar da artık bir daha dine dönemeyeceklerdir. Onların alameti; tıraştır.”[30]



________________________________________
[1] Malik Muvatta(şa’r,1) Buhari(libas,63-64) Müslim(taharet,52) Ebu Davud(4199) Tirmizi(2764) Nesai(taharet 14) Ahmed(2/16, 356, 365, 366, 387) Beyhaki(1/151) Camius Sağir(3878) Cem’ül Fevaid(5872-73) Suyuti Esbabı Vurudil Hadis(77) Ramuz(19/12) Beyhaki Şuab(6430-34) et Tac(4/319) İbni Ebi Şeybe(8/376) Cem’ül Cevami(4611) Tarihu Bağdat(5/11) Kenz(17251) Berika(5/196) Neylul Evtar(1/114) Zadul Mead(1/163) İhya(1/377) Nüzhetul Muttakin(2/104) Rıyazus Salihin(1206) Gunyetut Talibin(s.24)
[2] bkz.: Mevdudi Resail Mesail(1/147) Zaferullah Daudi Hindistan ve Pakistan’da Hadis Çalışmaları(s.263)
[3] Bkz.:Muhammed Ebu Zehra İslam hukuku Metodolojisi(s.51)
[4] Muhammed Şeltüt Fetava(s.227-229)
[5] Kardavi el Helal vel Haram(s.107)
[6] İbni Sad(1/147) Müslim(taharet,55) Beyhaki(1/150) Şafii el Ümm(1/21) Beyhaki Ma’rife(1/246) Nesai(Zinet,2) Ahmed(2/52) Buhari Tarihul Kebir(1/140) Taberani Sağir(553) Hatib Tarih(6/247) Deylemi(2570) Fethul Bari(10/346) Ramuz(449/15) Suyuti Esbabı Vurud(212-214) Kenz(17223) Kandehlevi Sakal Risalesi(s.17) Zadul Mead(1/166) Zübeydi İthaf(2/427)
[7] Müslim(361) Tirmizi(2758) Ebu Davud(taharet 29) Nesai(8/126) İbni Mace(293) Tahavi Müşkilül Asar(1/297) Darekutni(1/95) Ebu Ya’la(8/4517) İbni Ebi Şeybe(1/195) Beyhaki(1/36,52) Ahmed(6/137) Ebu Avane(1/191) Zadul Mead(1/165) Rıyazus Salihin(1205) Nüzhetul Muttakin(2/103) Iraki el Muğni(357) Fethul Kebir(7710) Neylul Evtar(1/110)
[8] İbni Sa’d(1/449) Said Bin Mansur Musannef(172) İbni Kesir el Bidaye(4/264) Ebu Nuaym Delail(1/349) İbnül Cevzi el Vefa(2/460) Tarihut Taberi(2/654) Suyuti Dürrül Mensur(1/276) Nebhani Huccetullah(1/521) Suyuti Esbabı Vurud(213) İbni Hacer Metalibul Aliye(2206)
[9] İbni kayyım Medaricus Salikin(3/41) Gunyetut Talibin(s.61)
[10] Deylemi(6488) İbni Hacer Züherül Firdevs(4/77) Ebu Talib Mekki Kutul Kulub(3/457) Feyzul Kadir(6/14) Keşful Hafa(1445) Kunuzül Hakayık(4043,7026) Ruhul Beyan(Tenvirul Ezhan; 1/235) Kandehlevi Sakal Risalesi(s.38) İhya(1/388) Kurtubi(10/294)
[11] Taberi Tefsiri(2/22) Bursevi Ruhul Beyan(1/235) Gazali İhya(1/388) Kutul Kulub(3/458) Zemahşeri Keşşaf.
[12] Taberani(11/41) Mecmauz Zevaid(8/121) Delailül Eser(s.54) Camiüs Sağir(9042) Fethul Kebir(12379) Ramuz(444/6) en Nihaye(2/70) Kunuzül Hakayık(7847) Kenz(17275) Daiful Cami(5854)
[13] İbnül Esir en Nihaye(2/70) Tenvirul Ezhan Min Ruhil Beyan(1/235)
[14] İbnu Şahin en Nasih vel Mensuh(s.256)
[15] Bkz. Hattabi es Sübki Menhelül Azbul Mevrud(1/186) Kutul Kulub(3/457) Konyalı Mehmed Vehbi Sahihi Buhari Şerhi(4/326) Kandehlevi Sakal Risalesi(s.21) Faruk Beşer Fetvalarla çağdaş Hayat(s.232) Ahmet Ünlü Fıtratı Tağyir Risalesi(s.65 v.d.)
[16] el Muhalla(2/220)
[17] bkz.: Menhelül Azbul Mevrud(1/186) Kandehlevi Sakal(s.26 v.d.) Faruk Beşer Fetvalarla Çağdaş Hayat(s.232) Zuhayli Fıkhul İslami(4/372) Nevevi Şerhu Sahihi Müslim(1/147) İbni Abidin Reddül Muhtar(2/113,5/264) Dürrül Muhtar(2/155) Ceziri Fıkhu Mezahibil Erbaa(3/1121) Hamud İbni Abdullah Delailül Eser(s.61) İanetut Talibin(2/340) Saati Fethur Rabbani(17/313) Nüzhetul Muttakin(2/105) Neylul Evtar(1/114,4/190) İbni Teymiye İktiza(s.57) el Iraki Tarhut Tasrib(2/145)
[18] Buhari(Tefsir, 59, Libas,82) Müslim(libas,120) Ebu Davud(tereccül, 5) Tirmizi(edeb 33) Nesai(Zinet,24,26) İbni Mace(nikah 52) Darimi(isti’zan, 19) Ahmed(1/415) İbni Abdilberr el Cami(2/188) Hatib el Kifaye(s.22) Beyhaki(7/312) Neylul Evtar(4/190) Tuhfetul Ahvezi(1/67)
[19] Bkz. İbni Nüceym Bahrur Raik(8/233) Ebus Suud Efendi Fetvalar(1985-86) İbni Abidin(2/412) Zuhayli Fıkhul İslami(2/307)
[20] Hadimi Berika(5/196) Seyyid Muhammed Hakkı Ahkamul Mezahib Fi Etvaril Liha veş Şevarib(s.95) Ahmed Ünlü Fıtratı Tağyir(s.76) bkz.: Fetavayı Hindiye(12/133) Hediyyetul Alaiye(s.321) Mülteka(4/122)
[21] İbni Abidin(5/261) Fethul Kadir(2/86) el Fıkhu Mezahibil Erbaa(2/45)
[22] Gazali İhya(1/388) Kutul Kulub(3/462)
[23] Ebu Talib el Mekki Kutul Kulub(4/58) Feridettin Attar Tezkiratul Evliya(s.255)
[24] Ebu Davud(4099) Ebu Ya’la(13/7483) Deylemi(2881) Heysemi Maksadu Ali(2001) Ebu Nuaym Tarihu İsbehan(919) Beyhaki Şuab(7805-6) Zübeydi İthaf(2/420) Fethul Kebir(6212) Metalibu Aliye(2708) Mecmauz Zevaid(10/271) Camius Sağir(4071) hasendir.
[25] Müslim(zühd,1) Tirmizi(zühd,16) İbni Mace(zühd,3) Ahmed(2/197,323) İbni Mübarek Kitabuz Zühd(597-98) İbni Hibban(2488) Taberani(6/289) Hakim(4/315) Beyhaki Şuab(10461) Ahmed Zühd(152) Mecmauz Zevaid(10/288) Hilyetul evliya(8/177)
[26] bkz.: M.Mansur Numani Tezkiretu İmam Rabbani(s.69) Abdulhak Ensari Şeriat ve Tasavvuf(s.37)
[27] Buhari(menakıb,69) Asbahani Tergib(1417) Tirmizi(2545) Ebu Nuaym Hilye(3/56) Ebu Nuaym Sıfatul Cenne(2/104) İbni Kayyım Hadil Ervah(s.194) Taberani Sağir(2/140) İbni Ebi Davud el Ba’s(64) Ahmed(2/295,343) en Nihaye(2/201) Mecmauz Zevaid(10/398)
[28] bkz.: Vehbe Zuhayli Usuli Fıkıh(s.99,102,103) Şatıbi el Muvafakat(3/115 v.d.)
[29] bkz.: Ayni Umdetul Kari(1/295) Kastalani İrşadus Sari(10/133) Feyzul Kadir(6/121) Nakşel Fusus(122) İsmail Çetin İnsan ve Vazifesi(s.46)
[30] Buhari(tevhid,57) Kastalani İrşadus Sari(4/480) Fethul Bari(13/546) Ayni Umdetul Kari(25/201)
 

haticekir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eyl 2007
Mesajlar
10
Tepki puanı
0
Puanları
0
Bu sünneti işlemeye taraftar olmak, işleyenleri tebrik etmek, onlara hürmet etmek İslâmî bir davranış olduğu gibi, bırakamayanları veya bir mazeretinden dolayı terk edenleri de hor görüp küçük düşürücü konuşmak, büyük bir İslâmî eksiklikmiş gibi değerlendirmek de normal bir hareket değildir. Hele bu meseleden dolayı Müslümanlar arasındaki birlik ve kardeşlik bağlarına zarar vermek, şuurlu Müslümanın yapacağı işlerden değildir.
 

mübin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Şub 2008
Mesajlar
219
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Sevgili haticekir kardeşim bu konuda yazdıklarına aynen katılıyorum benim için başka söze hacet yok
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,042
Puanları
113
Yaş
42
Zaten insanoğlunun hayatında hiç mazeretler bitmiyorki .
Mazeretin var işyerinde namaz kılma.
Mazeretin var cumaya gitme
Mazeretin var bankadan kredi al.
Mazeretin var çocuklarını lağum çukurlarına karşısında saatlerce göm.
Mazeretin var çocuklarının beyinlerini çöp yığınıyla doldur.
Mazeretin var cocuklarını hergün putun önünde saygı durmasına göz yum.
Mazeretin var başını aç.
Mazeretin var kadın erkek neidüğü belirsin yerde çalış.
Mazeretin var para babalarının seni köle gibi kullanmalarına izin ver.
Mazeret mazeret mazeret.
Söyleyin Allah aşkına.Mazeret diye diye islamdan ne kaldı bu toplumda.
Bırakalım kendimizi kandırmayı.Ahir zamanda bir sünneti ihya etmek 100 şehit sevabına mashar olmaktır.
Yani bir sakal bırakmak, bedirde uhudda tebükte 100 defa Allah yolunda can vermeye denk.
Evet işte ufak gördüğünüz mesele
 

mübin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Şub 2008
Mesajlar
219
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Sevgili Yusuf kardeşim ahir zamanda bir sünneti ihya etmenin 100 şehit sevabına mazhar olma sözünün kaynağı nereden ve bu sözün altında yazdıklarına gerçekten inanıyormusun
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,042
Puanları
113
Yaş
42
Sözün kaynağı Taberabide ama sizin aklınıza yatmıyorsa diğer konular gibi reddedebirsiniz.
Ayrıca bu yazdığım şeyler inanmak bir tarafa bu mazeretlerin hepsine birebir şahit oluyorum.
Bu söylediklerimle kimseyi rencide etmek kırmak değil bilakis doğruların uygulanması gerektiğini ve önemine binaen söylüyorum.
Mesela bu konuda bile kardeşimiz demiş eşi işinden doayı sakal bırakamıyor.Sadece bununla kalmıyr tabi eğer memuriyette iseniz zaten mesai saatleri içerisinde namaz kılamazsınız cumaya gidemessin (istisnalar var tabi) sünnete uygun giyim kuşamınız olmaz.Çacukların beyinlerine neidüğü belirsin bilgileri doldurursun.Namahremle içiçe eşinden çok zaman geçirirsin.vs vs. ve bunları hep mecbur olduğumuz için yaparız.Nedir o mecburiyet rızık derdi.İyide Allah'ın rızıklara kefil olduğunu bilmiyormuyuz.Ve bize düşen harama girmeden bu rızkı aramak değilmi.Ne oluyorda Allah'a karşı bu güvensizlik.Herşey zincirleme gelişiyor günah zinciride öyle.İslamın bir kuralını hafife almak insanı cehenneme kadar götürür.Bir hadisi şerifde Dinde, din adına sonradan koyulan herşey bidat her bidat sapıklık her sapıklıkta ateştir (buhari) buyurmaktadır efendimiz.Demekki bir bidat bile insanı ateşe atabilecek ehemmiyettedir.Kaldıkı kendi uydurduğumuz mezaretler adına bu günahları işleyebiliyoruz.Bunun hesabı çok çetin olacaktır.Tez zamanda herkesin uyanması ve mecbur olduğumuzu sandığımız durumların aslında bize mecburuzmuşuz gibi dayatılmış olduğunun farkına varılması ve Allah'u tealaya tam teslim bir şekilde Efendimize layık bir yaşantıyı yaşama hevesi ve gayreti içerisine girmeliyiz.Hz.İbrahim gibi ateşe atılırken değil belki ama en azından sağlığımız aklımız yerinde iken Hasbunallahivenigmelvekil diyebilmeliyiz.
 

mübin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Şub 2008
Mesajlar
219
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
Sevgili Yusuf kardeşim şehit sevabı ile ilgili yazı ile biraz hadis inceledim ve sonuçta sevabı verenin Allah cc. olacağı için veremez diyemiyorum ve İncilden bir bölüm aktarmak istiyorum her ne kadar içinde yanlış ve eklemeler olduğunu bilsemde hangi bölümlerin gerçek hangi bölümlerin eklenti olduğunu tam olarak bilmeme imkan yok.
Matta 20
1 "Göklerin Egemenliği, sabah erkenden bağında çalışacak işçi aramaya çıkan toprak sahibine benzer.

2 Adam, işçilerle günlüğü bir dinara anlaşıp onları bağına gönderdi.

3 "Saat dokuza doğru tekrar dışarı çıktı, çarşı meydanında boş duran başka adamlar gördü.

4-5 Onlara, 'Siz de bağa gidip çalışın. Hakkınız neyse, veririm' dedi, onlar da bağa gittiler. "Öğleyin ve saat üçe doğru yine çıkıp aynı şeyi yaptı.

6 Saat beşe doğru çıkınca, orada duran başka işçiler gördü. Onlara, 'Neden bütün gün burada boş duruyorsunuz?' diye sordu.

7 "'Kimse bize iş vermedi ki' dediler. "Onlara, 'Siz de bağa gidin, çalışın' dedi.

8 "Akşam olunca, bağın sahibi kâhyasına, 'İşçileri çağır' dedi. 'Sonuncudan başlayarak ilkine kadar, hepsine ücretlerini ver.'

9 "Saat beşe doğru işe başlayanlar gelip kâhyadan birer dinar aldılar.

10 İlk başlayanlar gelince daha çok alacaklarını sandılar, ama onlara da birer dinar verildi.

11 Paralarını alınca bağ sahibine söylenmeye başladılar:

12 'En son çalışanlar yalnız bir saat çalıştı' dediler. 'Ama onları günün yükünü ve sıcağını çeken bizlerle bir tuttun!'

13 "Bağ sahibi onlardan birine şöyle karşılık verdi: 'Arkadaş, sana haksızlık etmiyorum ki! Seninle bir dinara anlaşmadık mı?

14 Hakkını al, git! Sana verdiğimi sonuncuya da vermek istiyorum.

15 Kendi paramla istediğimi yapmaya hakkım yok mu? Yoksa cömertliğimi kıskanıyor musun?'



Evet Yusuf kardeşim kimi sadece bazı sünnetleri yapmayabilir 100 değil belki bir şehit sevabının kendisine kafi geleceğini düşünebilir ama isteyen 100 şehit sevabı kazanmaya gayret etsin başka ne yazayım.
Ben şu anda sakalsız vaziyette peygamberimize layık olarak yaşadığımı düşünüyorum
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,236
Tepki puanı
7,588
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamûaleykum...

Esselamûaleykum...

Peygamberimizin hayatı KURAN' dır...
Amenna...

Önce İMAN...
Sonra İBADET...
İbadetlerden öncelikle FARZ...
Sonra VACİP...
Ve sonrasında SÜNNETLER...

Ne mutlu İMANLI OLUP, bunların hepsini yapabilene...
Allah Celle Celalühu yaptığımız ibadetlerimizi en güzel şekilde kabul etsin inşallah...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt