Namazın 12 Farzının batın manası
Bizler şeriatın emirlerine ibadetlere bakınca aslında şekilden ziyade manası ağır basmaktadır. Takva eğitim sırrı da kulda, bu manaya yönelmekten geçmektedir. İbadetleri sadece zahir manalarından ele alanlar onun ruhi hakikatını göremeyenler kendilerine yazık ederler. Manasız bir madde düşünülemez. İbadetlerin hiç birinin içi boş ve manasız değildir. islamda emirlerin, ibadetlerin manasına da temas etmekle biz yapılan ibadeti daha şuurlu ve idrakli yapmaya sevk eder ümidiyle namazların farzlarının birkaç Batıni yanlarını kısaca izah edeceğiz. Tabi fıkhi izahını da verdikten sonra. Tevfik Allahtandır. (c.c)
Namazın bilindiği üzere 12 farzı vardır bunların bir kısmı namazın içinde bir kısmı namazın dışında olan şartlardır. Bu farzlardan biri eksik oldu mu namaz fasittir. Tekrar o eksik giderilerek kılınması gerekir.
Dışında olan farzlarından birincisi
1) Hadesten Temizlenme:
Abdestsizlik, cünüplük, hayız veya lohusa hallerinde bulunmaya "hades hâli" denir. Abdestsizlik küçük hades, diğerleri büyük hadestir. Küçük veya büyük hadeslerden temizlenmek abdest almak, yıkanmak veya teyemmüm etmekle olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Ey iman edenler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerle birlikte ellerinizi yıkayın. Başınızın bir bölümünü meshedin. Topuklarla birlikte ayaklarınızı da (yıkayın) Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin " (Maide, 5/6).
Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: Abdest bozan kimse, abdest almadıkça Allah Teâlâ sizden birinizin namazını kabul etmez" (Buhârî, Vüdû ; 2; Müslim, Tahâre, 2; Ahmed b. Hanbel, II, 308).
Allah Teâlâ temizlenilmeksizin hiç bir namazı kabul etmez" (Buhârî, Vüdû ; 2; Müslim, Tahâre, 1; Tirmizî, Tahâre, 1; Darimî, Vüdû', 21; Ahmed İbn Hanbel, II, 39).
Farz, vacib, sünnet veya nâfile tam namaz veya tilâvet yahut şükür secdesi gibi eksik namaz için hadesten temizlenmiş olmak şarttır. Abdestsiz kılınacak bir namaz sahih olmaz.
Namaz kılarken herhangi bir sebeple abdest bozulsa, namaz da bozulmuş olur. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizden birisi, namazda yellendiği zaman, namazdan ayrılıp abdest alsın ve namazını iade etsin " (Ebû Dâvûd, Tahâre, 81, Salât, 187; Tirmizî, Raciâ, 12).
Hadesten temizlenme, namazın diğer şartları gibi sıhhat şartlarındandır (bk. el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyî', I, 114 vd.; İbnül-Hümam, Fethul-Kadîr, I, 179 vd.).
Evet kısaca yazıp Gusul ve Abdest hükümlerinin detayını ilmihallere bırakıyorum onlara müracaat edilebilir.
Guslün Batını
Gusulde bakıldığında kirlenen uzvun değil de tüm vucudun yıkanması aslında bu ibadetin zahirinden çok manasının ağır basmasındandır. Çünkü kirlenen ruhtur, kalbdir. Eğer Ruh ve Kalbin kirlenmesi olmasaydı elbette bütün vücüdün yıkanılması emredilmez sadece kirlenen uzuvların yıkanılması emredilirdi. Şu halde cinsi birleşme neticesinde neden Ruh, kalp kirli ve pis sayılmıştır? Bunda Rabbimiz bize neyin mesajını vermektedir.
İşte Rabbimiz kişiye kalbi ve şehevi olarak dünyanın nimeti olan eşine yönelmeyi aslında masiva sevgisine atıfla kulun dünya ve masivadan kalbini temizlemesi gerektiğini vurgular. Nefsin aşırı galebesi şehvetin aşırı olmasının ruhu ve kalbi kirletici olduğunu ve Rabbiyle kulun arasına giren bir unsur olduğunu ve bunu yapanın Hakkın katında başkasına muhabbet beslediği için pis sayılmasıdır. Eğer kişi muhabbet sevgi duymazsa şehveti tam harekete gelmez ve cimaya yönelmez. Nasıl ki şehvetle büyük bir iştiyak ile eşini arzu edersin, aynen bunun gibi hatta daha çok şevk ve muhabbetle Rabbine kulluğu, onu anmayı, ve ona kavuşmayı arzu etmesi gerekir. Çünkü kalbin ve ruhun gerçek sahibi Rabbimizdir. Bunların yaratılması varlıklara sevgi ve muhabbet beslesin diye değil, gerçekte onu yaratana sevgi ve muhabbet beslesin diye yaratılmıştır. Bu sebeple Dinde Rabbimizi her şeyden çok sevmek emredilmiştir. Kalb Rabbimizin tecelligahı olduğundan o mekanın ondan başkasıyla meşgul olarak kirletilmesini kerih görmüş ve bunu yapanlara da tekrar aslı hatırlasın anlamında gusul emri vermiştir. Zaten hikmeti hüda kişi cünüpken kalben huzursuz olması ve biran önce yıkanmak istemesi ve yıkandıktan sonra ise aşırı bir rahatlama ve iç huzuruna kavuşması bu hikmetten olsa gerektir. Şimdi hikmet ve ibretle ile düşünecek olursak belli bir süre, bütün benliğiyle eşine yönelen onu arzu edene ve gönül mabedini kirletene gusul emri veriliyor işlevi yapan uzuv değil de bütün vucud yıkatılıyor. Bir nevi cezayı bedenin tamamı çekiyor veya suyun şok lamasıyla kişinin kendine gelmesi sağlanıyor. Kaldı ki bütün ömründe bu mabedi kirletenlerin cezası elbette ateş olmalıdır. Çünkü bu sevgi iştiyakı Rabbini sever gibi diğer varlıklara beslemektedir. İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da O’na ortak koşanlar vardır. Onları, Allah’ı severcesine severler. Mü’minlerin Allah’a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah’ın olduğunu ve Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi! (Bakara 165)
Ayeti bu hakikati dile getirir ve uyarır.
Evet, Namaz öncesinde böyle bir farzın konması da maddi ve manevi tam bir temizlik ile huzura çıkması istenmesindendir. Allahu alem bissavab
Abdestin Batını
Namazın şartlarından biride guslü gerektirecek bir hususu olmayan şahsın yapacağı küçük abdest namaz abdesti. Bunda da malumunuz kişiyi ilahi huzura hazırlayan unsurlar vardır. Cünüp olmayan bir şahsın elleri kollarıyla beraber, yüzü, başı, ayakları yıkaması çok manidardır. Neden bu uzuvlar?
İlgili uzuvlara bakınca insanın merkez veya en önemli uzuvları olduğu görülür ki kişi kötü fiilleri elleri, ayakları, yüzü, gözü, ağzı, kulağı, ve vucudun kontrol merkezi olan beyni aklı zekası ile işler. İşte bu abdest emriyle ilahi huzura çağrılan şahsa sanki denir ki namazdan önce ellerin, ayakların, başın, yüzün, gözün, ağzın, kulağın ile işlediğin kötü fiiller ile sen bu uzuvları kirlettin bunları temizle de gel. Hem zahirde su ile hemde batında bu uzuvlarla bir daha hakkın doğrunun haricinde işler yapmamak üzere ilahi rahmetle onları temizle. Temizle ki yarın ahrette O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder. (Yasin 65) hakikatıyla muhatab olmayasın.
İşte bu uzuvları temizleyen kirlenmekten koruyanlara namazda gerçek huşu ve muhabbet kapıları açılır.allahu alem bissavab
Evet, kul her iki abdesti de alırken kalben şunu demeli Ya Rabbi ben senin nimetin olan su ile bedenimi bu uzuvlarımı yıkıyorum temizliyorum. Sende rahmet ve mağfiretinle benim içimi ruhumu temizle yaptığım hata ve günahları bağışla. Bu uzuvları senin emirlerin doğrultusunda kullanmayı bu sebeple de rızana kavuşmayı ihsan et.
2) Necasetten Temizlenme:
Namazdan önce bedende, elbisede veya namaz kılınacak yerde bulunan pisliği temizlemek gerekir. Bu temizlik namazın geçerli olması için ön şarttır. Elbisede ve namaz kılınan yerde, ayak, el ve dizler ile sağlam görüşe göre alnın konulacağı yerde dört gramdan (1 miskal) fazla insan dışkısı gibi katı yahut avuç içinden daha geniş alana yayılan insan sidiği veya şarap gibi sıvı pisliğin bulunması namazın sıhhatine engel teşkil eder. Eti yenen hayvanların veya atların sidiği ve dışkısı ise bulaştığı bedenin veya elbisenin dörtte bir bölümünden az miktarı namaza engel olmaz, affedilmiş sayılır. Bundan fazlasını ise, temizlemeye güç yetince namazın sıhhatine engel olur.
Allah Teâlâ; "Elbiseni temizle" (Müddessir, 74/4) buyurmuştur. İbn Sîrin, bu temizlemenin elbisedeki pisliğin su ile temizlemek olduğunu söylemiştir. Hz. Peygamber Fâtıma binti Ebî Hubeyş (r.anhâ)'nın özür kanının (istihâza) hükmünü sorması üzerine şu cevabı vermiştir: "Bu, kanama yapan bir damardır. Ay başı değildir. Âdet zamanın geldiğinde, namazı bırak. Âdetin kadar bir süre geçtikten sonra kanını yıka, guslet ve namaz kıl" (Buhârî, Vüdû', 63; Hayz, 24; Müslim, Hayz, 62, 63; Ebû Dâvud, Tahâre, 107).
Mescidin içinde küçük abdest bozan bedevî için Resulullah (s.a.s); "Bu bedevinin işediği yere kova ile su dökün " (Buhârı, Vüdû', 58, Edeb, 35, 80; Müslim, Tahâre, 98-100) buyurmuştur. Yukarıdaki ayet elbiseyi temizlemenin, ilk hadis bedeni, ikinci hadis ise namaz kılınacak yeri temizlemenin farz olduğuna delâlet eder.
Evet, yukarda izah ettiğim gibi nasıl ki namaz kılınacak yerin ve elbiselerin temiz olması gerekiyorsa, manevi olarak yani kalbi ve nefsi bir necasetten arınma, temizlenme gerekiyor. Elbiseni temizle ayetinin sırrında nasıl ki vucudunuzu örtemeye yarayan nesne ve onun temizliği şartsa. Aynen bunun gibi Ruhunda elbisesi ve bineği hükmünde olan vucuttur. Vucut azalarını şeriata uyarak günahlardan kaçınarak hem vucudunuzu, kalbinizi hem de ruhunuzu temizleyin temiz tutun. Elbisesi temiz olmayan nasıl ki insanlar arasında kerih görülüyorsa kalbi ve ruhu kirli olanlarda Hakkın katında kerih görülür ve temizlenmesi istenir. Ey Âdemoğulları! Her mescide gelişinizde güzel elbiselerinizi giyerek gelin" (A'râf, 7/31).
Ayeti sırrınca Mescidlere giderken temiz ve güzel gidilmesi gerekiyorsa, Gönül mabedine de aynı böyle temiz gidilir ve girilir. Allahu alem bissavab
3) Avret Yerini Örtmek:
Avret sözlükte; eksiklik, kusur, düşmanın sızmasından korkulan zayıf mevzi, örtülmesi gereken yer ve kadın gibi anlamlara gelir. Şer'î bir terim olarak; bakılması haram olup, örtülmesi farz bulunan uzuvlara "avret yeri" denir. Hanefîlere göre, insanların huzurunda avret yerinin örtülmesi icma ile farzdır. Sağlam olan görüşe göre, tenhada örtmek de farzdır. Bir kimse karanlık bir evde bile olsa, temiz elbisesi bulunduğu halde çıplak olarak namaz kılsa, bu namaz sahih olmaz (İbn Âbidîn, a.g.e., I, 375).
Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurur:
"Allah Teâlâ büluğa ermiş kadının namazını başörtüsüz kabul etmez" (İbn Mâce, Tahâre,132; Tirmizî, Salât, 160; Ahmed b. Hanbel, VI,151, 218, 259).
Ey Esma! Kadın büluğ çağına ulaşınca, onun şu ve şu uzuvlarından başkasının görünmesi helâl ve caiz olmaz". Hz. Peygamber bu sözleri söylerken, elleri ile yüzünü işaret etmişti" (Ebû Dâvûd, Libâs, 31).
Erkeklerin avret yeri sayılan uzuvları; göbekleri altından dizleri altına kadar olan kısımdır. Sağlam görüşe göre diz kapağı da uyluktan olup avret yeri sayılır. Delil, Hz. Peygamber'in şu hadisidir: "Erkeğin avret yeri, göbeği ile diz kapağı arasıdır", "Göbeğinden aşağısı diz kapaklarını geçinceye kadar olan kısımdır" (Ahmed b. Hanbel, II, 187). Başka bir delil de Darekutnî'den rivayet edilen, Diz kapağı avret yerlerindendir" (Zeylâi, Nasbur-Râye, I, 297) anlamındaki zayıf hadistir.
Hür kadınların yüzleriyle ellerinden başka, sarkan saçları dahil bütün bedenleri avrettir. Yüzleriyle elleri ise ne namazda, ne de bir fitne korkusu bulunmadıkça namaz dışında avret değildir.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
"Kadınlar, kendiliğinden görünen dışında, ziynetlerini göstermesinler" (Nûr, 24/31). Bundan kastedilen ziynetlerin takıldığı yerlerdir. Kadının kendiliğinden görünen yerleri ise elleri ile yüzdür. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Kadın avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan ona gözünü diker" (Tirmizî, Radâ', 18). Diğer yandan Allah elçisi, Esmâ (r.anhâ)'ya büluğ çağından sonra el ile yüz ve avuçlarına işaret ederek, bu yerlerin dışındaki kısımların örtülmesini bildirmiştir (Ebû Dâvud Libâs, 31). Hz. Âişe'den nakledilen; "Allah Teâlâ büluğ çağına ulaşan kadının namazını başörtüsüz kabul etmez" (İbn Mâce, Tahâre, 132; Tirmizî, Salât,160) hadisi de, saçları örtünme kapsamına almaktadır.
Müstehcen avret yerleri olan ön ve arka uzuvlar ile hafif avret yeri sayılan, bu iki yer dışındaki uzuvlardan birinin tamamı veya en az dörtte biri açık bulunur ve bu durum kasıtsız olarak iki rükün eda edecek kadar devam ederse namaz bozulur. Çünkü bir şeyin dörtte biri tamamı hükmündedir.
Cildin rengini gösterecek derecede ince olan elbise ile avret yeri örtülmüş sayılmaz. Bu yüzden derinin rengini belli edecek şekilde bulunan, dolayısıyla derinin beyazlığı veya kırmızılığı belli olan elbise ile namaz sahih olmaz. Çünkü bununla örtünme gerçekleşmemektedir. Eğer elbise kalın olmakla birlikte uzvu belli ederse ve hacmi ortaya koyarsa bu, zemmedilmiş olmakla birlikte namaz sahih olur. Çünkü bundan kaçınmak mümkün değildir (bk. İbn Âbidîn, a.g.e, I, 375 vd.; Zeylaî, Tebyînül-Hakâik, I, 95 vd.; İbn Kudame, el-Muğnî, I, 599; İbn Rüşd Bidâyetül-Müctehid I,111; Bilmen, B. İslâm İlmihali,109).
Avret yeri nasıl ki başkalarına karşı veya sözlük manası itibariyle düşmanın sızmasından korkulan yer demek ve bunlardan korunma amaçlı örtünmek gerekiyorsa, aynen öyle kişi sırra sadık olacak manevi lütüf ve ikramlarını başkalarına göstermeyecek bunu örtecek saklayacak. Kulluğunda nafile olarak yaptığı ibadetlerini de saklayacak. Özellikle Şeytan ve Nefis düşmanlarına karşı onların kalp kalesine sızmalarına İbadetlerle, Zikrullah örtüleriyle engel olacak sokmayacak. İlahi huzurda namazda kalp ancak Şeytan ve Nefis düşmanlarının sızmaları engellenmişse kişi huşu ve hudu duyar. Ancak o zaman namaz namaz olur. Diğer bir hususta bir büyüğün müdürün devlet başkanının yanına gidilirken nasıl temiz pak ve edeble gidiliyorsa, ve elbiselerinin sıradan olmamasına dikkat ediyorsa, namaza duracağı zamanda kul tertemiz elbiselerle örtünmesi gereken her yerini örterek tam bir temizlikle ve namaz içerisinde huzurda tam bir edeble namazı kılacak.Allahu alem bissavab
Bizler şeriatın emirlerine ibadetlere bakınca aslında şekilden ziyade manası ağır basmaktadır. Takva eğitim sırrı da kulda, bu manaya yönelmekten geçmektedir. İbadetleri sadece zahir manalarından ele alanlar onun ruhi hakikatını göremeyenler kendilerine yazık ederler. Manasız bir madde düşünülemez. İbadetlerin hiç birinin içi boş ve manasız değildir. islamda emirlerin, ibadetlerin manasına da temas etmekle biz yapılan ibadeti daha şuurlu ve idrakli yapmaya sevk eder ümidiyle namazların farzlarının birkaç Batıni yanlarını kısaca izah edeceğiz. Tabi fıkhi izahını da verdikten sonra. Tevfik Allahtandır. (c.c)
Namazın bilindiği üzere 12 farzı vardır bunların bir kısmı namazın içinde bir kısmı namazın dışında olan şartlardır. Bu farzlardan biri eksik oldu mu namaz fasittir. Tekrar o eksik giderilerek kılınması gerekir.
Dışında olan farzlarından birincisi
1) Hadesten Temizlenme:
Abdestsizlik, cünüplük, hayız veya lohusa hallerinde bulunmaya "hades hâli" denir. Abdestsizlik küçük hades, diğerleri büyük hadestir. Küçük veya büyük hadeslerden temizlenmek abdest almak, yıkanmak veya teyemmüm etmekle olur. Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Ey iman edenler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerle birlikte ellerinizi yıkayın. Başınızın bir bölümünü meshedin. Topuklarla birlikte ayaklarınızı da (yıkayın) Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin " (Maide, 5/6).
Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur: Abdest bozan kimse, abdest almadıkça Allah Teâlâ sizden birinizin namazını kabul etmez" (Buhârî, Vüdû ; 2; Müslim, Tahâre, 2; Ahmed b. Hanbel, II, 308).
Allah Teâlâ temizlenilmeksizin hiç bir namazı kabul etmez" (Buhârî, Vüdû ; 2; Müslim, Tahâre, 1; Tirmizî, Tahâre, 1; Darimî, Vüdû', 21; Ahmed İbn Hanbel, II, 39).
Farz, vacib, sünnet veya nâfile tam namaz veya tilâvet yahut şükür secdesi gibi eksik namaz için hadesten temizlenmiş olmak şarttır. Abdestsiz kılınacak bir namaz sahih olmaz.
Namaz kılarken herhangi bir sebeple abdest bozulsa, namaz da bozulmuş olur. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizden birisi, namazda yellendiği zaman, namazdan ayrılıp abdest alsın ve namazını iade etsin " (Ebû Dâvûd, Tahâre, 81, Salât, 187; Tirmizî, Raciâ, 12).
Hadesten temizlenme, namazın diğer şartları gibi sıhhat şartlarındandır (bk. el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyî', I, 114 vd.; İbnül-Hümam, Fethul-Kadîr, I, 179 vd.).
Evet kısaca yazıp Gusul ve Abdest hükümlerinin detayını ilmihallere bırakıyorum onlara müracaat edilebilir.
Guslün Batını
Gusulde bakıldığında kirlenen uzvun değil de tüm vucudun yıkanması aslında bu ibadetin zahirinden çok manasının ağır basmasındandır. Çünkü kirlenen ruhtur, kalbdir. Eğer Ruh ve Kalbin kirlenmesi olmasaydı elbette bütün vücüdün yıkanılması emredilmez sadece kirlenen uzuvların yıkanılması emredilirdi. Şu halde cinsi birleşme neticesinde neden Ruh, kalp kirli ve pis sayılmıştır? Bunda Rabbimiz bize neyin mesajını vermektedir.
İşte Rabbimiz kişiye kalbi ve şehevi olarak dünyanın nimeti olan eşine yönelmeyi aslında masiva sevgisine atıfla kulun dünya ve masivadan kalbini temizlemesi gerektiğini vurgular. Nefsin aşırı galebesi şehvetin aşırı olmasının ruhu ve kalbi kirletici olduğunu ve Rabbiyle kulun arasına giren bir unsur olduğunu ve bunu yapanın Hakkın katında başkasına muhabbet beslediği için pis sayılmasıdır. Eğer kişi muhabbet sevgi duymazsa şehveti tam harekete gelmez ve cimaya yönelmez. Nasıl ki şehvetle büyük bir iştiyak ile eşini arzu edersin, aynen bunun gibi hatta daha çok şevk ve muhabbetle Rabbine kulluğu, onu anmayı, ve ona kavuşmayı arzu etmesi gerekir. Çünkü kalbin ve ruhun gerçek sahibi Rabbimizdir. Bunların yaratılması varlıklara sevgi ve muhabbet beslesin diye değil, gerçekte onu yaratana sevgi ve muhabbet beslesin diye yaratılmıştır. Bu sebeple Dinde Rabbimizi her şeyden çok sevmek emredilmiştir. Kalb Rabbimizin tecelligahı olduğundan o mekanın ondan başkasıyla meşgul olarak kirletilmesini kerih görmüş ve bunu yapanlara da tekrar aslı hatırlasın anlamında gusul emri vermiştir. Zaten hikmeti hüda kişi cünüpken kalben huzursuz olması ve biran önce yıkanmak istemesi ve yıkandıktan sonra ise aşırı bir rahatlama ve iç huzuruna kavuşması bu hikmetten olsa gerektir. Şimdi hikmet ve ibretle ile düşünecek olursak belli bir süre, bütün benliğiyle eşine yönelen onu arzu edene ve gönül mabedini kirletene gusul emri veriliyor işlevi yapan uzuv değil de bütün vucud yıkatılıyor. Bir nevi cezayı bedenin tamamı çekiyor veya suyun şok lamasıyla kişinin kendine gelmesi sağlanıyor. Kaldı ki bütün ömründe bu mabedi kirletenlerin cezası elbette ateş olmalıdır. Çünkü bu sevgi iştiyakı Rabbini sever gibi diğer varlıklara beslemektedir. İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da O’na ortak koşanlar vardır. Onları, Allah’ı severcesine severler. Mü’minlerin Allah’a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah’ın olduğunu ve Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi! (Bakara 165)
Ayeti bu hakikati dile getirir ve uyarır.
Evet, Namaz öncesinde böyle bir farzın konması da maddi ve manevi tam bir temizlik ile huzura çıkması istenmesindendir. Allahu alem bissavab
Abdestin Batını
Namazın şartlarından biride guslü gerektirecek bir hususu olmayan şahsın yapacağı küçük abdest namaz abdesti. Bunda da malumunuz kişiyi ilahi huzura hazırlayan unsurlar vardır. Cünüp olmayan bir şahsın elleri kollarıyla beraber, yüzü, başı, ayakları yıkaması çok manidardır. Neden bu uzuvlar?
İlgili uzuvlara bakınca insanın merkez veya en önemli uzuvları olduğu görülür ki kişi kötü fiilleri elleri, ayakları, yüzü, gözü, ağzı, kulağı, ve vucudun kontrol merkezi olan beyni aklı zekası ile işler. İşte bu abdest emriyle ilahi huzura çağrılan şahsa sanki denir ki namazdan önce ellerin, ayakların, başın, yüzün, gözün, ağzın, kulağın ile işlediğin kötü fiiller ile sen bu uzuvları kirlettin bunları temizle de gel. Hem zahirde su ile hemde batında bu uzuvlarla bir daha hakkın doğrunun haricinde işler yapmamak üzere ilahi rahmetle onları temizle. Temizle ki yarın ahrette O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder. (Yasin 65) hakikatıyla muhatab olmayasın.
İşte bu uzuvları temizleyen kirlenmekten koruyanlara namazda gerçek huşu ve muhabbet kapıları açılır.allahu alem bissavab
Evet, kul her iki abdesti de alırken kalben şunu demeli Ya Rabbi ben senin nimetin olan su ile bedenimi bu uzuvlarımı yıkıyorum temizliyorum. Sende rahmet ve mağfiretinle benim içimi ruhumu temizle yaptığım hata ve günahları bağışla. Bu uzuvları senin emirlerin doğrultusunda kullanmayı bu sebeple de rızana kavuşmayı ihsan et.
2) Necasetten Temizlenme:
Namazdan önce bedende, elbisede veya namaz kılınacak yerde bulunan pisliği temizlemek gerekir. Bu temizlik namazın geçerli olması için ön şarttır. Elbisede ve namaz kılınan yerde, ayak, el ve dizler ile sağlam görüşe göre alnın konulacağı yerde dört gramdan (1 miskal) fazla insan dışkısı gibi katı yahut avuç içinden daha geniş alana yayılan insan sidiği veya şarap gibi sıvı pisliğin bulunması namazın sıhhatine engel teşkil eder. Eti yenen hayvanların veya atların sidiği ve dışkısı ise bulaştığı bedenin veya elbisenin dörtte bir bölümünden az miktarı namaza engel olmaz, affedilmiş sayılır. Bundan fazlasını ise, temizlemeye güç yetince namazın sıhhatine engel olur.
Allah Teâlâ; "Elbiseni temizle" (Müddessir, 74/4) buyurmuştur. İbn Sîrin, bu temizlemenin elbisedeki pisliğin su ile temizlemek olduğunu söylemiştir. Hz. Peygamber Fâtıma binti Ebî Hubeyş (r.anhâ)'nın özür kanının (istihâza) hükmünü sorması üzerine şu cevabı vermiştir: "Bu, kanama yapan bir damardır. Ay başı değildir. Âdet zamanın geldiğinde, namazı bırak. Âdetin kadar bir süre geçtikten sonra kanını yıka, guslet ve namaz kıl" (Buhârî, Vüdû', 63; Hayz, 24; Müslim, Hayz, 62, 63; Ebû Dâvud, Tahâre, 107).
Mescidin içinde küçük abdest bozan bedevî için Resulullah (s.a.s); "Bu bedevinin işediği yere kova ile su dökün " (Buhârı, Vüdû', 58, Edeb, 35, 80; Müslim, Tahâre, 98-100) buyurmuştur. Yukarıdaki ayet elbiseyi temizlemenin, ilk hadis bedeni, ikinci hadis ise namaz kılınacak yeri temizlemenin farz olduğuna delâlet eder.
Evet, yukarda izah ettiğim gibi nasıl ki namaz kılınacak yerin ve elbiselerin temiz olması gerekiyorsa, manevi olarak yani kalbi ve nefsi bir necasetten arınma, temizlenme gerekiyor. Elbiseni temizle ayetinin sırrında nasıl ki vucudunuzu örtemeye yarayan nesne ve onun temizliği şartsa. Aynen bunun gibi Ruhunda elbisesi ve bineği hükmünde olan vucuttur. Vucut azalarını şeriata uyarak günahlardan kaçınarak hem vucudunuzu, kalbinizi hem de ruhunuzu temizleyin temiz tutun. Elbisesi temiz olmayan nasıl ki insanlar arasında kerih görülüyorsa kalbi ve ruhu kirli olanlarda Hakkın katında kerih görülür ve temizlenmesi istenir. Ey Âdemoğulları! Her mescide gelişinizde güzel elbiselerinizi giyerek gelin" (A'râf, 7/31).
Ayeti sırrınca Mescidlere giderken temiz ve güzel gidilmesi gerekiyorsa, Gönül mabedine de aynı böyle temiz gidilir ve girilir. Allahu alem bissavab
3) Avret Yerini Örtmek:
Avret sözlükte; eksiklik, kusur, düşmanın sızmasından korkulan zayıf mevzi, örtülmesi gereken yer ve kadın gibi anlamlara gelir. Şer'î bir terim olarak; bakılması haram olup, örtülmesi farz bulunan uzuvlara "avret yeri" denir. Hanefîlere göre, insanların huzurunda avret yerinin örtülmesi icma ile farzdır. Sağlam olan görüşe göre, tenhada örtmek de farzdır. Bir kimse karanlık bir evde bile olsa, temiz elbisesi bulunduğu halde çıplak olarak namaz kılsa, bu namaz sahih olmaz (İbn Âbidîn, a.g.e., I, 375).
Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurur:
"Allah Teâlâ büluğa ermiş kadının namazını başörtüsüz kabul etmez" (İbn Mâce, Tahâre,132; Tirmizî, Salât, 160; Ahmed b. Hanbel, VI,151, 218, 259).
Ey Esma! Kadın büluğ çağına ulaşınca, onun şu ve şu uzuvlarından başkasının görünmesi helâl ve caiz olmaz". Hz. Peygamber bu sözleri söylerken, elleri ile yüzünü işaret etmişti" (Ebû Dâvûd, Libâs, 31).
Erkeklerin avret yeri sayılan uzuvları; göbekleri altından dizleri altına kadar olan kısımdır. Sağlam görüşe göre diz kapağı da uyluktan olup avret yeri sayılır. Delil, Hz. Peygamber'in şu hadisidir: "Erkeğin avret yeri, göbeği ile diz kapağı arasıdır", "Göbeğinden aşağısı diz kapaklarını geçinceye kadar olan kısımdır" (Ahmed b. Hanbel, II, 187). Başka bir delil de Darekutnî'den rivayet edilen, Diz kapağı avret yerlerindendir" (Zeylâi, Nasbur-Râye, I, 297) anlamındaki zayıf hadistir.
Hür kadınların yüzleriyle ellerinden başka, sarkan saçları dahil bütün bedenleri avrettir. Yüzleriyle elleri ise ne namazda, ne de bir fitne korkusu bulunmadıkça namaz dışında avret değildir.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
"Kadınlar, kendiliğinden görünen dışında, ziynetlerini göstermesinler" (Nûr, 24/31). Bundan kastedilen ziynetlerin takıldığı yerlerdir. Kadının kendiliğinden görünen yerleri ise elleri ile yüzdür. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Kadın avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan ona gözünü diker" (Tirmizî, Radâ', 18). Diğer yandan Allah elçisi, Esmâ (r.anhâ)'ya büluğ çağından sonra el ile yüz ve avuçlarına işaret ederek, bu yerlerin dışındaki kısımların örtülmesini bildirmiştir (Ebû Dâvud Libâs, 31). Hz. Âişe'den nakledilen; "Allah Teâlâ büluğ çağına ulaşan kadının namazını başörtüsüz kabul etmez" (İbn Mâce, Tahâre, 132; Tirmizî, Salât,160) hadisi de, saçları örtünme kapsamına almaktadır.
Müstehcen avret yerleri olan ön ve arka uzuvlar ile hafif avret yeri sayılan, bu iki yer dışındaki uzuvlardan birinin tamamı veya en az dörtte biri açık bulunur ve bu durum kasıtsız olarak iki rükün eda edecek kadar devam ederse namaz bozulur. Çünkü bir şeyin dörtte biri tamamı hükmündedir.
Cildin rengini gösterecek derecede ince olan elbise ile avret yeri örtülmüş sayılmaz. Bu yüzden derinin rengini belli edecek şekilde bulunan, dolayısıyla derinin beyazlığı veya kırmızılığı belli olan elbise ile namaz sahih olmaz. Çünkü bununla örtünme gerçekleşmemektedir. Eğer elbise kalın olmakla birlikte uzvu belli ederse ve hacmi ortaya koyarsa bu, zemmedilmiş olmakla birlikte namaz sahih olur. Çünkü bundan kaçınmak mümkün değildir (bk. İbn Âbidîn, a.g.e, I, 375 vd.; Zeylaî, Tebyînül-Hakâik, I, 95 vd.; İbn Kudame, el-Muğnî, I, 599; İbn Rüşd Bidâyetül-Müctehid I,111; Bilmen, B. İslâm İlmihali,109).
Avret yeri nasıl ki başkalarına karşı veya sözlük manası itibariyle düşmanın sızmasından korkulan yer demek ve bunlardan korunma amaçlı örtünmek gerekiyorsa, aynen öyle kişi sırra sadık olacak manevi lütüf ve ikramlarını başkalarına göstermeyecek bunu örtecek saklayacak. Kulluğunda nafile olarak yaptığı ibadetlerini de saklayacak. Özellikle Şeytan ve Nefis düşmanlarına karşı onların kalp kalesine sızmalarına İbadetlerle, Zikrullah örtüleriyle engel olacak sokmayacak. İlahi huzurda namazda kalp ancak Şeytan ve Nefis düşmanlarının sızmaları engellenmişse kişi huşu ve hudu duyar. Ancak o zaman namaz namaz olur. Diğer bir hususta bir büyüğün müdürün devlet başkanının yanına gidilirken nasıl temiz pak ve edeble gidiliyorsa, ve elbiselerinin sıradan olmamasına dikkat ediyorsa, namaza duracağı zamanda kul tertemiz elbiselerle örtünmesi gereken her yerini örterek tam bir temizlikle ve namaz içerisinde huzurda tam bir edeble namazı kılacak.Allahu alem bissavab