Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kafirleri Dost Edinmeyin... (1 Kullanıcı)

^^elzem^^

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Nis 2008
Mesajlar
17
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
MAİDE 54-55-56-57-58

Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, ALLAH (yerine) kendisinin onları sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,' ALLAH yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, ALLAH'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. ALLAH (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.Sizin dostunuz (veliniz), ancak ALLAH, O'nun elçisi, rüku' ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren mü'minlerdir.Kim ALLAH'ı, Resûlü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, ALLAH'ın taraftarlarıdır.Ey iman edenler, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi, alay ve oyun (konusu) edinenleri ve kafirleri dostlar (veliler) edinmeyin. Ve eğer inanıyorsanız, ALLAH'tan korkup-sakının.Onlar, siz birbirinizi namaza çağırdığınızda onu alay ve oyun (konusu) edinirler. Bu, gerçekten onların akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır.

KURTUBİ

...Yüce ALLAH'ın: "Müminlere karşı alçakgönüllü" buyruğundaki, "alçakgönüllü" anl----- gelen (ezilleti) ifadesi "topluluk"un sıfatıdır. Aynı şekilde "onurlu ve şiddetli" de böyledir. Yani bunlar, müminlere karşı şefkatli, merhametli ve yumuşak davranırlar. Bu kelime Arapların yularından kolaylıkla çekilebilecek binek hakkında kullandıkları (...) tabirinden alınmıştır. Zilletle herhangi bir ilgisi yoktur. İşte bu şekilde olan müminler, kafirlere karşı sert davranırlar, onlara düşmanlık beslerler. İbn Abbas der ki: Bunlar, müminlere karşı, babanın çocuğuna, efendinin kölesine davrandığı gibi davranırlar. Kafirlere karşı sertlikleri ise, bir aslanın avına karşı durumu gibidir. Yüce ALLAH şöyle buyurmaktadır: "Kafirler karşı sert, kendi aralarında merhametlidirler.(FETİH 29)"

(Cilt:6,Sayfa:287)

Bu buyruğa dair açıklamalarımızı iki başlık halinde sunacağız:

1. Nüzul sebebi ve dine karşı olanların veli edinilemeyeceği:

İbn Abbas(ra)’dan rivayet edildiğine göre, İşgalci güç ve müşriklerden bir topluluk, secde ettikleri sırada Müslümanların bu hallerinden dolayı gülmeye başladılar. Bunun üzerine yüce ALLAH: “Ey iman edenler...dininizi bir eğlence ve bir oyuncak edinenleri ve kafirleri veli edinmeyin”diye başlayan ayetleri indirdi.

“Alay edinmenin” anl----- dair açıklamalar daha önce Bakara suresinde (Bakara 67) geçmiş bulunmaktadır.

“Sizden evvel kendilerine kitap verilenlerden...ve kafirleri” buyruğunu, Ebu Amr ve El-Kisaî: Kafirler kelimesini esreli olarak okumuşlardır. El-Kisaî der ki: Ubey’in mushafında bu (...) şeklindedir. Burada (min)...den edatı cinsin beyanı içindir. Ancak bu kelimenin nasb ile okunması daha açıktır.

Şöyle de denilmiştir: Bu buyruk, kendisinden önce gelen iki amilden daha yakın olana atfedilmiştir ki, oda yüce ALLAH’ın: “Kendilerine kitap verilenlerden” buyruğudur. Yüce ALLAH bununla onlara, İşgalci güç ve müşrikleri veli edinmeyi yasakladığı gibi, her iki kesiminde müminlerin dinlerini eğlenceye aldıklarını, onu oyuncak edindiklerini bildirmektedir. “Kafirler” anlamındaki kelimeyi mansub okuyanlar ise bunu, “Sizden evvel kendilerine kitap verilenlerden dininizi bir eğlence ve bir oyuncak edinenleri ve kafirleri veli edinmeyin” buyruğunda yer alan (ellezine)...lere atfetmiştir. Yani, bunları da ötekilerini de veliler edinmeyiniz. Bu kıraate göre, dini eğlence ve oyuncak edinmekle nitelendirilenler yalnızca İşgalci güçlerdir, başkaları değildir. Veli edinilmeleri yasaklananlar ise, İşgalci güç ve müşriklerdir. Fakat “kafirler” anlamındaki kelimenin esreli okunuşuna göre ise, her iki kesim de dini eğlenceye alıp oyuncak etmekle nitelendirilmektedirler.

Mekkî der ki: Eğer çoğunluk nasb ile kıraat üzerine ittifak etmemiş olsaydı, irabı, anlamı, tefsirdeki gücü ve matufun aleyhe yakınlığı dolayısıyla esreli okuyuşu tercih ederdim.

Şöyle de denilmiştir: Anlamı, müşriklerle münafıkları veliler edinmeyin şeklindedir. Buna delil ise: “Biz ancak alay edenleriz.(BAKARA 14)” demeleridir. Müşriklerin tümü ise kafirdir. Fakat kafir lafzı, çoğunlukla müşrikler hakkında da kullanılır. İşte bundan dolayı, kitap ehli kafirlerden ayrı olarak zikredilmiştir.

2. Kafir ve müşriklerden yardım almanın hükmü:

İbn Huveyzimendâd der ki: Bu ayet-i kerime yüce ALLAH’ın: “İşgalci güçleri de Hrıstiyanları da veliler edinmeyiniz. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar.(MAİDE 51)” buyruğu ile: “Ey iman edenler, kendinizden başkalarını sırdaş edinmeyin.(ALİ-İMRAN 118)” buyrukları gibidir. Bu da o ayetler gibi, müşriklerin desteklerini almayı, onlardan yardım almayı ve benzeri hususları yasaklamayı ihtiva etmektedir. Cabir (ra)’ın rivayetine göre, Peygamber(sallALLAHu aleyhi ve sellem) Uhud’a çıkmak istediğinde, İşgalci güçlerden bir topluluk gelip: Biz de seninle beraber sefere gelmek istiyoruz dedikleri halde, Peygamber (sallALLAHu aleyhi ve sellem) “Bizler işimizde müşriklerin yardımını almayız” diye buyurdu. Şafiî mezhebinde sahih olan görüş de budur. Ebu Hanife ise, Müslümanlar lehine ve müşriklere karşı onların (kitap ehli kafirlerinin) yardımlarını almayı caiz kabul etmiştir. Yüce ALLAH’ın kitabı ise, bu hususta sünneti seniyyede varid olanlarla beraber onların söylediklerinin aksine delalet etmektedir.

(Cilt:6,Sayfa:291-292)

 

^^elzem^^

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Nis 2008
Mesajlar
17
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
DERVEZE

...“İçinizden kim geri dönerse...”ifadesi ayetin akışı içindeki yeri itibariyle bizim anladığımız kadarıyla bu cümle ile Ehl-i Kitab’dan ve kafirlerden düşmanları dost edinenlerdir. Bunların düşmanlıklarının belirtisi ise, İslam dini ile Müslümanların namazı ile alay etmeleridir. Diğer bir ifadeyle bu cümle “Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz onlardandır.” cümlesinin içerdiği anlamın farklı bir ifadesidir. Bundan sonraki cümlesi ise, daha vurgulayıcıdır. Burada kesin bir dille ilan ediliyor ki: yüce ALLAH, düşmanları dost edinen, böylece dinlerinden dönenlerden başka bir toplum getirebilir. Bunlar inançları itibariyle samimi kardeşlerine karşı şefkatli ve merhametli, düşmanlarına karşı da sert ve acımasız olurlar. 55. ve 56. ayetler “içinizden kim dininden dönerse” cümlesi ile, düşmanları dost edinenlerin kastedildiğini destekleyici niteliktedir. Bu iki ayette aynı zamanda, etkileyici bir üslupla şu gerçek vurgulanıyor: Müminler için gerçek dost ALLAH, O’nun elçisi ve samimi müminlerdir. İşte bunların ortak adı ALLAH’ın taraftarları (hizbullah) dır. Başarı ve üstünlük ALLAH hizbi içindir. Dolayısıyla dost edinmeye ve yardımlaşmaya ALLAH’ın hizbi daha uygundur.

Önceki ayetlerin tefsiri bağlamında bu dostluğun boyutları ve birinci dereceden kimlerin kastedildiği hususunda söylediklerimiz doğal olarak bu ayetler için de geçerlidir. Dolayısıyla tekrara gerek yoktur.

Ayetlerin belli bir zamanda yaşanan olaylarla ilgili olarak indiği bir gerçektir. Bununla beraber benzeri başka ayetlerde olduğu gibi her zaman ve her mekandaki tüm Müslümanlar için geçerli olan genel direktifler ve telkinler içermektedir. Yasak ve uyarının dışında ayetlerin satır aralarından tespit ettiğimiz diğer hususlar şunlardır:

1. Herhangi bir Müslüman grubun, ümmetine karşı çeşitli komplolar kuran, dini hakkında olumsuz bir tavır içinde olan düşmanlarla dayanışma içinde olmasının, onlardan yardım istemesinin ne olursa olsun ve ne şekilde olursa olsun kendi ümmetine ve dinine karşı onlara hizmet edişinin ayıplanışı, bu davranışın ümmete ihanet anlamını taşıyor olmasının yanı sıra dinden dönme olarak nitelendirilmesi.

2. Müslümanların kalplerine güç, güven ve direnç duygularının aşılanışı. Aralarında işbirliğini ve dayanışmayı geliştirmeleri durumunda büyük bir başarı ve zafer kazanacaklarının garanti edilişi. Asıl görevlerinin birbirlerini dost edinmeleri ve birbirlerine yardım etmeleri olduğunun vurgulanışı.

3. Müminlerin ALLAH’ı, O’nun rızasını ve sevgisini gözetmek, O’nun yolunda cihad etmek gibi güzel sıfatlara sahip olmalarının zorunlu olduğunun dile getirilişi. Bu uğurda hiç kimseden korkmamalıdırlar. Kardeşlerine iyilik etmeli onlara şefkat göstermelidirler. Düşmanlarına karşı da sert ve acımasız olmalıdırlar.

(Cilt:7,Sayfa:126-127)

RAZİ

...Keşşaf sahibi şöyle der: (ezilleti) kelimesi "zelîl"in cem'idir. "Zelûl" kelimesinin cem'i ise"zülel" şeklindedir. Onların zelil olmalarından murad, hor ve hâkir olmaları değil, aksine alabildiğine şefkatli ve yumuşak olduklarını belirtmektir. Çünkü birisi yanında zelil olan kimse, şüphesiz ki hiçbir büyüklenme ve kibir göstermez. Aksine yumuşaklık ve şefkat gösterir. Burada da böyledir. Buna göre (...) tabiri "Kafirlere karşı katılık ve üstünlük ortaya koyarlar" demektir. Arapların (...) ifadesinin, "Onlar, onlara galip oluyorlar" manasına geldiği söylenmiştir." Bu Arapların, bir kimse birisine galip ve üstün geldiğinde söylediği (...) tabirlerinden alınmıştır. Buna göre sanki o Müslümanlar, kafirlere karşı kahretme de ve üstün gelmede çok şiddetlidirler.

(Cilt:9,Sayfa:116)

Birinci görüş: Bu sözle bütün müminler kastedilmiştir. Bu böyledir zira Ubade b Samit, İşgalci güçlerden ayrılıp, “Ben, Kureyza ve Nadir’in müttefiki olmaktan çıkıyor, ALLAH ve Resulüne dönerek, ALLAH ve Resulünü veli ediniyorum” deyince, işte bu ayet, O’nun sözüne uygun ve muvafık olarak nazil olmuştur.

Yine rivayet olunduğuna göre Abdullah İbn Selam: “Ya Resulullah, kavmimiz bizi terk etti ve bizimle oturup kalkmamaya yemin ettiler. Biz ise, yerleri uzak olduğu için, senin ashabınla bir arada bulunup, onlarla oturup kalkamıyoruz” deyince işte bu ayet nazil olmuştur. Böylece Abdullah İbn Selam: “Biz ALLAH’ı, resulullahı ve müminleri dost edinmeye razı olduk, bundan hoşnutluk duyduk” demiştir. Buna göre de bu ayet, bütün müminler hakkında umumidir. Binâenaleyh, mümin olan herkes bütün müminlerin dostudur. Bunun bir benzeri de: “Mümin erkekler de mümin kadınlar da herbirinin velisidirler.(TEVBE 71)” ayetidir...

(Cilt:9,Sayfa:118)



FİZİLAL

"...Bunlar müminlere karşı alçakgönüllüdürler."

Bu itaatkarlıktan, uysallık ve yumuşaklıktan kaynaklanan bir sıfattır. Buna göre mümin bir diğer mümine karşı, son derece alçakgönüllüdür. Ona karşı serkeş değildir. Hiçbir zaman zorluk çıkarmaz. Son derece rahat ve uysaldır. Kolaylaştırıcıdır, kardeşinin ihtiyacını karşılamaya büyük özen gösterir. Oldukça hoşgörülü ve şefkatlidir. Müminlere karşı alçakgönüllü olmanın anlamı budur.

Müminlere karşı alçakgönüllü olmada bir alçaklık, bir aşağılanmışlık sözkonusu değildir. Bu kardeşliktir. Engellerin ortadan kalkması, zorlukların bertaraf edilmesidir. Gönül gönüle karışır, artık başkasına karşı serkeşlik ve ayrılık duygularına yer kalmamıştır.

Kişiyi inatçı, isyancı ve kardeşine karşı cimri kılan, toplumdan uzak durmasının ve bağları koparmanın doğurduğu bireyselliktir. Ancak gönlünü mümin topluluğun gönülleriyle birleştirince artık, kendisini engelleyen ve isyan oluşturmasına neden olan duygulardan kurtulur. Onlar hakkında başka bir duygu yer edebilir mi ki gönlünde?

ALLAH için kardeş olup biraraya gelmişler. ALLAH onları seviyor, onlar da ALLAH'ı. Bu yüce sevgi aralarında yayılmış, onu paylaşmışlardır.

"...Kafirlere karşı onurlu davranırlar."

Kafirlere karşı dirençli, yüz vermez ve üstün bir konumdadırlar. Bu özelliklerinin burada ayrı bir yeri vardır. Bu üstünlük kişisel onurdan kaynaklanmıyor. İnsanın kendi üstünlüğünü sağlama amacına da yönelik değildir. Aksine bu, inancın onurudur. Kafirlere karşı, altında birleştikleri sancağın üstünlüğüdür. Bu üstünlük, sahip oldukları iyiliğe başkalarının boyun eğmesini sağlamak olduğunu biliyorlar. Başkalarının kendilerine boyun eğmesini sağlamak ya da kendilerinin başkalarına ve sapık inançlarına boyun eğmesine meydan vermek değildir. Sonra bu üstünlük; ALLAH'ın dinini ihtirasların dinine, ALLAH'ın gücünü onların gücüne ve ALLAH'ın hizbinin cahiliye hiziplerine galip geleceğine olan sonsuz güvenlerinden kaynaklanmaktadır. O halde, yol boyunca kimi çarpışmalardan bozguna uğramış olsalar bile, her zaman üstündürler...

(Cilt:3,Sayfa:300)

...Bu Kur’an, kıyamete kadar Müslümanların yol gösterici kitabı olması için gelmiştir. İtikadî düşüncelerini kurduğu gibi, toplumsal düzenlerini de kurmaktadır bu kitap. Aynı zamanda hareket stratejilerini de belirlemektedir. İşte bakın, ALLAH’tan, O’nun peygamberinden ve müminlerden başkasını dost edinmemelerini öğretmektedir. İşgalci güç, Hrıstiyan ve kafirlerle dostluk kurmalarını yasaklamaktadır. Bu sorun karşısında, en kesin tavrı takınmaktadır. Çeşitli yöntemlere başvurarak, bu derece genişçe ele almaktadır.

Kuşkusuz bu din, taraftarlarına hoşgörülü olmayı, Ehl-i Kitab’la, özellikle kendilerine Hrıstiyan diyenlerle ilişkilerinde, iyi davranmalarını emretmektedir. Ancak bunlarla dostluk kurmalarını yasaklar. Çünkü hoşgörü ve iyi ilişkiler, ahlâk ve yaşam tarzı sorunudur. Dostluk, yardım demektir. İki grubun yardımlaşması demektir. Müslümanlarla Kitap Ehl-i –diğer tüm kafirlerle olduğu gibi- arasında işbirliğinin bulunmasıdır. Daha önce de değindiğimiz gibi, Müslümanın hayatında yardımlaşma, din için ve onun sisteminin ve düzeninin insanların hayatında kurulmasını sağlamak amacıyla yapılan cihad için geçerlidir. Bu konuda Müslümanlarla Müslüman olmayanlar arasında işbirliği olabilir mi? Nasıl olabilsin ki?

Bu, kesin ve net bir sorundur, cıvıklığı kabul etmez. Bu konuda yüce ALLAH, kesin bir ciddiyetten, Müslümanın dini konusunda takınması gereken tavra yakışır bir ciddiyetten başkasını kabul etmez...

(Cilt:3,Sayfa:306)


HAK DİNİ

...”Kim ALLAH’ı, Resulünü ve müminleri dost edinirse (bilsin ki) ALLAH’ın taraftarları galip geleceklerdir.” Hizb, lugatta bir şahsın fikrine tâbi olup kendisiyle beraber bulunan arkadaşlarıdır ki, kendilerini sıkıştıran bir iş için toplanmış kimseler demektir. “Hizbullah” tabirini tefsirciler: “ALLAH’ın taraftarı; ALLAH’ın yardımcıları; ALLAH’ın dostları; ALLAH’ın ordusu” diye çeşitli tabirlerle tefsir etmişlerdir. Yani gerçekte galip olanlar, ancak ALLAH ordusu veya ALLAH dostları yahut ALLAH yardımcıları ya da ALLAH taraftarları, ALLAH fırkasıdır. Asıl velayet ALLAH’ındır. Diğerlerinin üstünlüğü görünüşte veya geçicidir. Bunun için: “Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve kafirlerden dininizi alay ve eğlence konusu yapanları dost edinmeyin.” Görülüyor ki önceki yasak umumi şekilde yalnız İşgalci güç ve Hrıstiyanlara mahsus idi. Burada ise yasak bütün kafirlere genelleştirilmiştir. Ve aynı zamanda bu yasak, kitap ehl-inin İslam dinini alaya alan ve küçük görenlerine tahsis olunmuştur. Bunun nüzul sebebinde deniliyor ki, Rifaa b Zeyd ile Süveyd b Haris görünüşte Müslüman olmuşlar, Müslüman olmuş gibi görünmüşler, sonra münafıklığa girmişler, Müslümanlardan birtakım kimselerin de bunlara sevgisi varmış, bu ayet bunlar hakkında inmiştir. Şu halde dıştan Müslüman görünüp içinden küfür ve nifak taşımak, dini çirkin maksatlara alet yapmak, dini eğlence ve oyuncak yerine koymaktır ve bununla önce Müslümanlığını açığa vurarak, Müslümanlara içlerinden fesat saçmak isteyen dönme kafirlere dikkat nazarı celbedilmiştir. Bununla beraber sebep hass (özel) olmakla beraber hüküm âmm (genel) dır ve her çeşit alayı içine alır.....

(Cilt:3,Sayfa:272-273)

İBN KESÎR

..."Müminlere karşı alçakgönüllü, kafirlere karşı onurlu bir kavim." Bunlar kamil müminlerin sıfatlarıdır. Mümin; kardeşine ve dostlarına karşı mütevâzîdir. Düşmanlarına karşı da onurlu olmalıdır. Nitekim ALLAH Teala, bir başka ayet-i kerimede şöyle buyurur: "Muhammed; ALLAH'ın Rasulüdür. O'nunla beraber olanlar kafirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlidirler." Rasulullah'ın sıfatı anlatılırken de; O'nun mütebessim fakat öldürücü olduğu söylenmiştir. Yani, dostlarına karşı güleç yüzlü, düşmanlarına karşı öldürücüdür.

(Cilt:5,Sayfa:2385)

Kafirleri dost edinenler

Bu ayet-i kerime’de; İslam’a düşman olan ehl-i kitap ve müşriklerle dostluk kurmanın menfûr bir durumda olduğu anlatılıyor. Onlar ki, amel sahiplerinin yaptıkları en güzel ameli, evet dünyevî ve uhrevî bütün hayırları ihtivâ eden tertemiz, sapasağlam İslam’ın hükümlerini alay konusu ederler. Kendi soğuk fikirleri, fâsid görüşleri muvacehesinde bu hükümleri oyuncak gibi telâkkî edip oynarlar.

“Sizden önce kendilerine kitâp verilenler de...” buradaki (min) edatı beyân edatıdır. Cinsi açıklamak içindir...Kafirlerden maksat da müşriklerdir. İbn Cerîr’in rivayet ettiğine göre Abdullah İbn Mes’ûd bu ayeti: “Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve eğlenceye alanları ve şirk koşmuş olanları dost edinmeyin” şeklinde okumuştur.

“Eğer müminler iseniz ALLAH’tan korkun.” ALLAH’tan korkun da; sizin ve dininizin düşmanı olan bu kişileri dost edinmeyin. Eğer bunların alay ve eğlence konusu yaptıkları ALLAH’ın şeriatına iman eden kimseler iseniz. Nitekim ALLAH Teala Al-i İmran suresinde de şöyle buyuruyordu: “Müminleri bırakıp, kafirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa; ALLAH katında bir değeri yoktur. Ancak onlardan sakınmanız hali müstesnadır. ALLAH sizi kendisiyle korkutur. Dönüş ALLAH’adır.(ALİ-İMRAN 28)”
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Selamün Aleyküm kardeşim..
Rahman c.c razı olsun inşallah.. Emeğinize sağlık..Daha önceden bir kısmını okuduğum tefsirlerdi..
İnananların dostları, yine Allah c.c'nin Hucurat Sure-i Celile'sinde bildirdiği üzere inananlara ''kardeş kıldıkları''dır.. Rahman c.c bizleri, sevdikleri ve razı oldukları ile birlikte haşreylesin inşallah..Selam ve Dua ile.
 

NUR__

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eyl 2008
Mesajlar
325
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
emeğine sağlık
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt