Ehl-i sünnet âlimleri çok yüksek insanlardır. Dinimizi bozulmadan günümüze ulaşmasını sağlayan bunlardır. Evliyânın büyüklerinden olan Sehl bin Abdüllah Tüsterî hazretleri “Eğer Mûsâ ve Îsâ aleyhimesselâmın ümmetlerinde, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfe gibi bir zât bulunsaydı, bunlar yehûdîliğe ve hıristiyanlığa dönmezdi” buyurmuştur.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Allahü teâlâ, âlimleri almak suretiyle ilmi ortadan kaldırır. Âlim kalmayınca da, cahiller bilmeden yanlış fetva verir, hem kendilerini, hem de başkalarını sapıtırlar.” (Buharî)
“Bir âlim ölünce, İslâmda bir gedik açılmış olur. Kıyâmete kadar bu boşluk kapanmaz.”
“Âlimin ölümüne üzülmiyen, münafıktır. Bir âlimin ölümünden daha büyük musibet yoktur. Bir âlim ölünce, gökler ve göklerde olanlar, yetmiş gün ağlarlar.”
Kur’an-ı kerimde “Allahın ipine sarılın!” buyuruluyor. Ahmed bin Muhammed Tahtavi hazretleri buyuruyor ki: Kur'an-ı kerimdeki (Allahın ipi)nden maksat, cemaattır. Cemaat da, fıkıh ve ilim sahipleridir. Fıkıh âlimlerinden bir karış ayrılan dalalete düşer. Sivad-ı A'zam, fıkıh âlimlerinin yoludur.
Fıkıh âlimlerinin yolu da, Peygamber aleyhisselamın ve Hulefa-i raşidinin yoludur. Bu yoldan ayrılanlar, Cehenneme gider. Kurtuluş, Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasındadır. Fırka-i sünnet vel cemaat fırkasındadır. Fırka-i naciyye, bugün dört mezhebde toplanmıştır. Bu zamanda bu dört hak mezhebden birine tabi olmıyan, bid'at sahibi olup Cehenneme gider.
Tesavvufun, vilâyetin yüksek tabakalarında bulunan Evliyâ da, ilmi olmıyan, aşağı derecelerdeki Müslümanlar gibi, bir mezhebe tâbi olmuşlardır. Bistâmî, Cüneyd, Celâleddîn-i Rûmî ve Muhyiddîn-i Arabî hazretleri gibi Evliyâ, herkes gibi, bir mezhebe tâbi’ olarak yükselmişlerdir. Mesela, Abdülkâdir-i Geylânî hanbelî idi. Ebû Bekr-i Şiblî, mâlikî idi. İmâm-ı Rabbânî ve Cerîrî, hanefî idi. Hâris-i Muhâsibî, şâfi’î idi
Fıkıh kitaplarına yapışmak, bir ağaç dikmek gibidir. Evliyâya hâsıl olan haller bu ağacın meyveleri gibidir. Meyve elde etmek için, ağaç dikmek şarttır. İslâmiye uyulmazsa, tesavvuf ve evliyâlık hâsıl olamaz. Böyle iddiâda bulunanlar, zındıkdır, dinsizdir. Böyle kimselerden, arslandan kaçmakdan daha çok kaçmalıdır. Arslan, insanın yalnız canını alır. Bunlar ise, dînini ve îmânını alır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Allahü teâlâ, âlimleri almak suretiyle ilmi ortadan kaldırır. Âlim kalmayınca da, cahiller bilmeden yanlış fetva verir, hem kendilerini, hem de başkalarını sapıtırlar.” (Buharî)
“Bir âlim ölünce, İslâmda bir gedik açılmış olur. Kıyâmete kadar bu boşluk kapanmaz.”
“Âlimin ölümüne üzülmiyen, münafıktır. Bir âlimin ölümünden daha büyük musibet yoktur. Bir âlim ölünce, gökler ve göklerde olanlar, yetmiş gün ağlarlar.”
Kur’an-ı kerimde “Allahın ipine sarılın!” buyuruluyor. Ahmed bin Muhammed Tahtavi hazretleri buyuruyor ki: Kur'an-ı kerimdeki (Allahın ipi)nden maksat, cemaattır. Cemaat da, fıkıh ve ilim sahipleridir. Fıkıh âlimlerinden bir karış ayrılan dalalete düşer. Sivad-ı A'zam, fıkıh âlimlerinin yoludur.
Fıkıh âlimlerinin yolu da, Peygamber aleyhisselamın ve Hulefa-i raşidinin yoludur. Bu yoldan ayrılanlar, Cehenneme gider. Kurtuluş, Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasındadır. Fırka-i sünnet vel cemaat fırkasındadır. Fırka-i naciyye, bugün dört mezhebde toplanmıştır. Bu zamanda bu dört hak mezhebden birine tabi olmıyan, bid'at sahibi olup Cehenneme gider.
Tesavvufun, vilâyetin yüksek tabakalarında bulunan Evliyâ da, ilmi olmıyan, aşağı derecelerdeki Müslümanlar gibi, bir mezhebe tâbi olmuşlardır. Bistâmî, Cüneyd, Celâleddîn-i Rûmî ve Muhyiddîn-i Arabî hazretleri gibi Evliyâ, herkes gibi, bir mezhebe tâbi’ olarak yükselmişlerdir. Mesela, Abdülkâdir-i Geylânî hanbelî idi. Ebû Bekr-i Şiblî, mâlikî idi. İmâm-ı Rabbânî ve Cerîrî, hanefî idi. Hâris-i Muhâsibî, şâfi’î idi
Fıkıh kitaplarına yapışmak, bir ağaç dikmek gibidir. Evliyâya hâsıl olan haller bu ağacın meyveleri gibidir. Meyve elde etmek için, ağaç dikmek şarttır. İslâmiye uyulmazsa, tesavvuf ve evliyâlık hâsıl olamaz. Böyle iddiâda bulunanlar, zındıkdır, dinsizdir. Böyle kimselerden, arslandan kaçmakdan daha çok kaçmalıdır. Arslan, insanın yalnız canını alır. Bunlar ise, dînini ve îmânını alır.