Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

bediüzzaman said nursi (1 Kullanıcı)

ibni_erkan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Şub 2007
Mesajlar
56
Tepki puanı
0
Puanları
0
Muhsin Alev, Bediüzzaman Hazretleri ile ilgili 1952-1953 yıllarında Gençlik Rehberi münasebetiyle İstanbul'da açılan davanın bir sanığı olması itibarıyla pek çok hatıranın sâhibidir...

O diyor ki: "Üstad, gezmeyi, bilhassa bahar ve yaz aylarında kırlarda dolaşmayı çok severdi. Mahlûkatla, mevcudatla baş başa kalıp, derin derin tefekkür ederdi... İstanbul'da Nevruz günü kıra giderken, bizi de yanında götürdü. Kırda, 'Bugün mahlûkatın bayramıdır.' diye Nevruz'un önemini bize anlatmıştı. Kırdaki köpeklere ekmek parçası verdi. 'Bugün, bu Nevruz Bayramı'ndan, bu köpeğin bile bir hissesi vardır. Bahar mahlûkatın bayramıdır. Biz de onların bayramına iştirak edelim.' demişti. Çok sevinçli bir hali vardı Nevruz günü..."

Üstad Hazretleri, 17. Söz'de şöyle demektedir:

"Cenab-ı Hak, şu dünyayı, ruhlar ve rûhânîler âlemi için bir bayram, bir şehrâyin (donanma, şenlik) sûretinde yapıp bütün güzel isimlerinin nakışlarını garip, acip hârikalarıyla süsleyip, küçük-büyük, ulvî-süflî her bir ruha, ona münasip ve o bayramdaki ayrı ayrı hesapsız güzelliklerden verilen nimetlerden istifade etmeye uygun ve duygularla donatılmış bir cesed giydirir, cismânî bir vücud verir, bir defa o temâşâ yerine gönderir."

Üstad, "Barla Yaylası, Tepelice'de; çam, katran, ardıç, karakavak ağacı hakkında yazılan Fârisî beyitlerin mânâsı" başlıklı yazısında da şöyle diyor:

"Senin temâşâna, hüsnüne, herkes her yerden koşup gelmiş. Senin cemâlinle nâzdârlık ediyorlar. Her hayat sâhibi varlık, Senin temâşâna, sanatın olan yeryüzüne her yerden çıkıp bakıyorlar. Aşağıdan, yukarıdan dellâllar gibi çıkıp bağırıyorlar. Senin cemâl-i nakşından keyiflenip, o dellâl-misal ağaçlar oynuyorlar. Senin kemâl-i sanatından neşelenip, güzel güzel sadâ veriyorlar. Güyâ sadâlarının tatlılığı, onları da neşelendirip nâzenînâne bir naz ettiriyor. İşte ondandır ki, şu ağaçlar raksa gelmiş, cezbe istiyorlar. Şu İlâhî rahmetin eserleriyledir ki, her hayat sâhibi varlık, kendine mahsus tesbih ve namazın dersini alıyorlar. Ders aldıktan sonra her bir ağaç, yüksek bir taş üstünde Arşa başını kaldırıp durmuşlar. Her birisi yüzlerce ellerini (Abdülkadir Geylanî'nin irşadı ile Allah'ın huzuruna iltica edip velilik mertebesine çıkan meşhur kahraman) Şehbâz-ı Kalender gibi İlâhî dergâha uzatıp, muhteşem bir ibadet vaziyetini almışlar. Oynattırıyorlar (kırk örme saçları ile meşhur dünya güzeli Şehnaz-ı Çelkezi gibi) zülüfvârî küçük dallarını ve onunla temâşâ edenlere de lâtîf şevklerini ve ulvî zevklerini ihtâr ediyorlar. Aşkın 'hay-huy' perdelerinden en hassas tellere, damarlara dokunuyor gibi sadâ veriyorlar."

İşte, kâinattaki bu muazzam bayramı fark etmek, bu bayramda yapılan zikir ve tesbihleri idrak ederek, şuurluca, aynen Efendimiz'in (sas) miraçta Cenab-ı Hakk'a takdim ettiği gibi takdim etmemiz gerekir. Evet "Ettehıyyâtü lillahi vessalavâtü ve't-tayyibât..." derken o derin şuurla söyleyebilmek...

Üstad Hazretleri, bu şuuru, her zaman en geniş ufuk ve en derin şuurla taşıyanlardandı... Mahlûkatın bayramı Nevruz'a hep iştirak ettiği gibi, vefatından seneler önce de "Ölüm bize Nevruz günüdür" diye haber vermiş ve bir Nevruz günü de vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt