Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ayrılığın Acısı ve Tatlısı (1 Kullanıcı)

serranur27

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Mar 2009
Mesajlar
383
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Ayrılığın Acısı ve Tatlısı


Hayatımızın bazı dönemlerinde ayrılıklar yaşıyoruz. Sevdiği*miz, değer verdiğimiz, alıştığımız insanlardan, dostlarımızdan, evimizden, yurdumuzdan ayrılıyoruz. Ya onlar bizi terk ediyor ya da biz onları bırakıp gitmek durumunda kalıyoruz. Sonra da özlemler, hasretler ve bekleyişler başlıyor.



Sevdiklerinden ayrı düşen ve özellikle bir daha kavuşma ihti*mali olmayan insanlara hemen en güzel nasihatimizi veririz. "Üzülme, zamanla alışırsın, unutursun."



Zaten hayatımız hep alıştığımız ya da unuttuğumuz olgularla geçiyor. Geçmişimize bakalım. Ne çok insanlarımız, dostlarımız oldu. Onlarla neler neler, ne unutulmaz anılar yaşadık. Okul ar*kadaşları, asker arkadaşları. Gün geldi, hepsinden ayrıldık. Üs*tünden ne çok zaman geçti, şimdi çoğunun ismini bile hatırla*mıyoruz. Yani, zamanla unuttuk ve onların olmayışına alıştık. Çünkü onların bitişiyle başka başlangıçlar yaşıyoruz.



Hayatımız başlangıçlar ve bitişlerle geçiyor. Ve her bitiş, yeni bir başlangıca kapı açıyor. Bitişler olmasaydı, zaten başlangıçlar olmazdı. Hayatımızda pek çok yıkıcı, üzücü bitişler yaşıyoruz. Fakat her biten olguyla birlikte sevinçli yeni başlangıçlar gün*demimize geliyor.



Başlangıçları ümitle, sevinçle yaşıyoruz, yaşadıkça alışıyoruz, hiç bitmeyecek sanıyoruz. Bitince de bizim için çok ani, hiç bek*lenmedik bir durum oluyor ve şoke oluyoruz. Bir olay bitince artık yeni birşey, başka birşey bir daha hiç başlamayacakmış gi*bi karamsarlıklara itiyoruz kendimizi. Bunun tek nedeni şu: herşeyi o andan ibaret zannetmemiz.





Bu düşünce bütün çıkış yollarımızı kapatıyor. Nasıl ki se*vinçli olduğumuz, birlikte olduğumuz anlarımızda o an hiç bit*meyecek, hep öyle kalacak gibi düşünüyoruz, aynı şekilde ayrı*lıklara düşünce de bir daha hiç gün doğmayacak, yeni bir baş*langıcımız olmayacak, artık herşey bitti gibi düşüncelere itiyo*ruz kendimizi. Sırf her şeyi bulunduğumuz andan ibaret sandı*ğımız için. Halbuki hüzünler ve sevinçler, ayrılıklar ve kavuş*malar, başlangıçlar ve bitişler gece-gündüz gibidir. Hep birbiri ardınca gelir. Biri biter, biri başlar. O halde gece olunca fazla üzülmemeli, gündüzün geleceğini unutmamalı, gündüz olunca da fazla mutluluklara kapılıp, kendimizi kaptırmamalıyız. Dün*ya, acısıyla tatlısıyla geçici olduğunu böylece gösteriyor ve ge*çip gidiyor işte...





Bizler hayatımızda bir gecedeyiz, bir gündüzde. İkisi habire peş peşe geliyor. Bir sevinçliyiz, bir hüzünlüyüz. Ne geceyi, ne gündüzü, birinden birini mesken edinemiyoruz, habire halden hale giriyoruz. Hayatımız da sadece başlangıçtan ya da sadece bitişten ibaret değil. Başlıyor, yaşanıyor, bitiyor. Başlama ve bit*me arasında bizler de yaşadıklarımızla, yaptıklarımızla imtiha*nımızı veriyoruz. Aynı dünya hayatımız gibi... Doğum bir baş*langıç, ölüm bir bitiştir dünya hayatımız için. Biz de bu iki nok*ta arasında imtihanımızı yaşıyoruz.

işte bu gerçeği, hayatımızdaki küçük olaylara da yerleştirme*liyiz. İş hayatımız olsun, arkadaş hayatımız olsun.



Başladı, ya*şandı ve bitti. Ama, önemli olan bitişlerden sonra geriye dönüp baktığımızda neleri bıraktığımız ya da yaşananlardan sonra ge*ride bize kalanlar ne? Daha doğrusu imtihanımızı nasıl verdik?



Netice itibariyle, insanlarla birşeyler yaşayıp, paylaşıp, imti*han verip ayrılıyoruz. O faniliklerle birlikte ayrılıyoruz. Ama hiçbir zaman ayrılık acılarına, bitişlerin hüzünlerine kendimizi kaptırmayalım ve yeni ve başka başlangıçlar yaşayacağımız için, yeni bir kapı açıldığı için daha çok sevinelim. Unutma*yalım ki, tırtılın, "dünyanın sonu" dediğine, usta "kelebek" der. Her bitişte tırtıl gibi hissetsek de kendimizi, aslında yeni başlan*gıçların kelebeği olmanın sevincini yaşayalım.



Dünyada böyle küçük ayrılık acıları yaşıyoruz. Bu dünya için küçük olsa da, gözümüzde acısını büyüte büyüte cürmünü bü*yük hale getirdiğimiz ayrılık acıları... Bu yaşadığımız ayrılık acıları bize asıl ayrılık acısının ne olduğunu fısıldıyor ve sonra da tatlılığını önümüze seriyor. İşte asıl ayrılık acısı ve aslında çok tatlı olan ayrılık acısı her kişinin kârı olmayan, ancak er ki*şilerin kârı olan ayrılık acısı...



Mevlâna Hazretleri Mesnevi'sinde bize bunun için bir ipucu veriyor ve diyor: "Dinle neyden hikâyet etmede Ayrılıklardan şikâyet etmede."



Asıl ayrılık Allah'tan ayrı kalmak ve asıl kavuşma Allah'a ka*vuşmadır. Biz insanlar kendi aramızdaki ayrılmalara sevinip üzülürken, bu büyükler şu dünyanın dış yüzeyindeki ölüm, ay*rılık, yoklukların sudaki kabarcıklar gibi olduğunu biliyorlar. Her gelip giden damlacığın güneşe ayna olduğunu görüyorlar. Nasıl ki her geçen damla kendisinin gelip geçici, güneşinse bakî olduğunu gösterirse, bu dünyaya gelip giden herşeyin Bakî ola*na ayna tuttuğunu biliyorlar.



Hani konuya başlarken demiştik. Ayrılık acısı yaşayan insana "Zamanla unutursun, alışırsın, üzülme" diyoruz ya, işte bizler hep dünyaya alışıp, zamanla Rabbimizi unutur, gaflete düşer hale geliyoruz. Allah'tan ayrı düşene, dünyaları da verseniz ne*ye yarar.



O halde asıl ayrılık acısını en derinimizde duymaya çalışmalı, ötelere ait şeylerin özlemlerini duymalı su köpüğüne benzeyen dünyadan silkinmeye çalışmalıyız. Allah'tan ayrı kalmanın acı*sı en tatlı ayrılık acısıdır. İşte ancak o zaman ölüm, Mevlâna Hazretlerinin dediği gibi, bir kavuşma anı, bir düğün gecesi olacaktır.



Bu dünyada bir tırtıl kadar olsak bile, ötelerin ve asıl kavuş*manın kelebeği olma adayı olabiliriz. O halde neyin hasretini çekiyor olduğumuza, nereden ayrılıp, nereye kavuştuğumuza, fani ayrılıkların bizi hangi kavuşmalara götürdüğüne dikkat edelim. Duygularımız ne yöne giderse bizi de o yöne götürdü*ğünü unutmayalım ve gitmek istediğimiz yerin neresi olacağına böylece karar verelim.



Yazar: Hülya Kartal
Okunma: 146
Kategori: Hayatın İçinden
Etiketler: Hülya Kartal-Kendini Okuyan Kadın , Ayrılığın Acısı ve Tatlısı | 23
 

acizanegünahkar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
1,082
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
"Asıl ayrılık Allah'tan ayrı kalmak ve asıl kavuşma Allah'a kavuşmadır. Biz insanlar kendi aramızdaki ayrılmalara sevinip üzülürken, bu büyükler şu dünyanın dış yüzeyindeki ölüm, ayrılık, yoklukların sudaki kabarcıklar gibi olduğunu biliyorlar. Her gelip giden damlacığın güneşe ayna olduğunu görüyorlar. Nasıl ki her geçen damla kendisinin gelip geçici, güneşinse bakî olduğunu gösterirse, bu dünyaya gelip giden herşeyin Bakî olana ayna tuttuğunu biliyorlar."

RABBİM nuruyla nurlandırsın kardeşim,
inşallah ahiret gününde RABBİMİZE layık bir kul olarak kavuşuruz inşallah.
 

serranur27

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Mar 2009
Mesajlar
383
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
inşallah ALLAH RAZI OLSUN KARDEŞİM
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt