Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allahtan Korkmak ve Ümit Üzere Olmak (1 Kullanıcı)

seyma55

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Tem 2006
Mesajlar
22
Tepki puanı
0
Puanları
0
Allahtan Korkmak ve Ümit Üzere Olmak




Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız." (Kaf; 16)

İşte Allah-u Zülcelal bizlere bu kadar yakınken, O'ndan gafil olmak çok yanlıştır. Allah-u Zülcelal bizim herşeyimize müttalidir. Şah-ı Hazne'nin oğlu Şeyh Alaaddin şöyle anlatmıştır: "Ben bir gün Şam'da iken, baktım ki bir hıristiyan bir müslümana: "Sizin Kitabınızda bir ayet gördüm. Bu ayet benim çok hoşuma gitti." dedi. Acaba bu hıristiyanın hoşuna giden nedir? diye çok merak ettim. Müslüman ona: "Senin hoşuna giden hangi ayettir?" diye sorunca, hıristiyan şu ayeti okudu: "Kim iyi iş ve hareketlerde bulunsa (sevabı) kendine, kim de kötülük ederse (cezası) yine kendinedir." (Fussilet; 46)

Bir kimsenin işlediği salih amel, Allah-u Zülcelal'e hiç bir menfaat vermediği gibi, insanın işlemiş olduğu günah da Allah-u Zülcelal'e hiçbir zarar veremez. Madem ki biz, dünyada nefsimizi o kadar çok seviyoruz, o halde neden onu ahiret azabına müstehak ediyoruz! İşte burada, nefsimize çok haksızlık yapıyoruz. Bir hristiyan bunu düşünüp de, bizim düşünmememiz çok yanlıştır.

Bir gün İsa aleyhisselam yolculuklarından biri sırasında bir köye uğrar. Köyün yanı başındaki dağdan ağlama ve inilti sesleri işitince köylülere: "Şu dağdan gelen ağlama ve iniltiler nedir?" diye sorar. Köylüler de kendisine: "Ya İsa, kendimizi bildik bileli bu dağdan böyle ağlama ve inilti sesleri işitir dururuz." diye cevap verirler. Bunun üzerine İsa aleyhisselam: "Ya Rabbi, şu dağın benimle konuşmasına izin ver." diye dua eder. İsa aleyhisselam'ın duası üzerine dile gelen dağ kendisine: "Ey İsa! Benden ne istiyorsun?" diye seslenince İsa aleyhis-selam da dağa: "Anlat bana, niçin ağlıyor, inliyorsun?" diye sorar. Dağ, İsa aleyhisselam'a şu cevabı verir:"Bir zamanlar insanlar benden çıkardıkları taşları put yaparlar ve onlara "ilah" diye taparlardı. Bu yüzden Allah beni cehenneme atacak diye korkuyorum. Çünkü Allah-u Zülcelal'in şöyle buyurduğunu duydum:"Yakacağı, insan ile taş olan, cehennem ateşinden korkun." (Bakara; 24)

Bunun üzerine Allah-u Zülcelal vahiy yolu ile İsa aleyhisselam'a şöyle buyurdu: "O dağa söyle; artık ağlayıp inlemesin. Çünkü ben onu cehenneme atmayacağım." Görüldüğü gibi, bütün katılık ve sertliklerine rağmen, taşlar bile cehennem ateşinden korkup ağlıyorlar. Biz mükellefiz ve Allah-u Zülcelal'in emir ve nehiylerine karşı sorumluyuz. Onun için, bizim bu dağdan daha çok ağlamamız lazımdır. Çünkü önümüzde büyük olaylar vardır.

Taberani'nin Mu'cemu'l-Evsat'ta belirttiğine göre, Enes bin Malik radıyallahu anh'dan şöyle rivayet edilmiştir:Bir gün Cebrail alışılmışın dışında bir saatte Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi yüzünün rengi uçuktu. Hz. Peygamber (S.A.V) kendisine: "Niye yüzünün rengi uçuktur?" diye sorunca Cebrail şöyle dedi:"Ey Muhammed! Sana geldiğim şu saatte Allah-u Zülcelal cehennem körüklerine üflenmesini emretmiştir. Cehennemin, ateşin, kabir azabının her şeyden ağır olduğunu bilen kimsenin bunlardan emin olmadıkça yüzü gülmemelidir."


Bunun üzerine Hz. Peygamber(S.A.V), Cebrail'e: "Ey Cebrail! Bana cehennemi anlat." dedi. Cebrail de şunları söyledi:"Allah-u Zülcelal cehennemi yaratınca onun ateşi bin yıl boyunca yakıldı, nihayet kıpkırmızı oldu. Arkasından bin yıl daha yakılınca akkor haline geldi. Şimdi o zifiri bir karanlık halindedir. Ne yalazı ne de koru hiç sönmez.

Seni hak Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, eğer cehennemden iğne ucu kadar bir delik açılsa, tüm dünya halkı son ferdine varıncaya kadar delikten sızacak hararetin etkisi ile yanıp kül olurdu. Eğer cehennemliklere giydirilen elbiselerden biri yer ile gök arasına asılsa bu elbisenin yayacağı yüksek hararetin ve ağır kokusunun etkisi ile tüm dünya halkı ölüverirdi.

Cehennem zincirinden bir dirsek boyu kadarı bir dağın tepesine konsa koca dağ, yedi kat yerin dibine kadar eriyiverirdi. Eğer bir kişi doğuda cehennem azabını görse, bu kimsenin gördüğü azabın etkisi ile batıda bulunan kimse tutuşurdu. Cehennem yüksek hararetli ve pek derindir. Zineti kızgın demir, içeceği kaynar su ile irin ve elbiseleri ateş parçalarıdır. Yedi kapısı vardır. Her kapısının erkek ve kadınların gireceği ayrı bölümleri vardır."

Bunun üzerine Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurdu:"Bu kadar yeter, daha anlatma! Nerdeyse kalbim parçalanıp öleceğim."Sonra ağladı, Cebrail'e bakınca onunda ağladığı gördü ve sordu:"Ey Cebrail! Allah katındaki mevkiine rağmen sende mi ağlı-yorsun?"Cebrail şöyle cevap verdi:"Neden ağlamayayım? Kim bilir belki ben Allah'ın ilminde şimdiki durumumdan başka bir durumda olurum. Kim bilir benimde başıma iblis'in başına gelen şeyler gelebilir. Zira (başlangıçta) o da meleklerdendi. Kim bilir Harut ile Marut'un uğradığı akıbete ben de uğrayabilirim."Cebrail böyle konuşunca ikisi de ağlamaya devam ettiler. Nihayet kendilerine şöyle bir ses geldi:"Ey Muhammed ve Ey Cebrail! Allah-u Zülcelal kendine asi gelmekten sizi emin kıldı."

Hz. Peygamber (S.A.V): "Cehennemin katlarının sakinleri kimler olacaktır?" diye sorunca, Cebrail aleyhisselam sözlerine şöyle devam etti: Birinci cehennemin ismi, Sair'dir. İkinci cehennemin ismi, Leza'dır. Üçüncü cehennemin ismi, Sakar'dır. Dördüncü cehennemin ismi, Cahim'dir. Beşinci cehennemin ismi, Cehennem'dir. Altıncı cehennemin ismi, Haviye'dir. Yedinci cehennemin ismi, Hutame'dir. Cebrail aleyhisselam sözlerinin burasında Hz. Peygamber (S.A.V)'den çekinerek susunca, Hz. Peygamber (S.A.V) kendisine: "Yedinci kata kimlerin yerleştirileceğini bana söyle!" dedi. Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam: "Yedinci kata da ümmetinden büyük günah işleyipte tevbesiz ölenler yerleştirilecektir." dedi.

Cebrail aleyhisselam'ın bu cevabı üzerine Hz. Peygamber (S.A.V) bayılarak yere düştü ve Cebrail aleyhis-selam ayılıncaya kadar mübarek başını kucağına dayadı. Ayılır ayılmaz, Cebrail aleyhisselam'a: "Ey Cebrail! Musibetim büyük ve derdim ağır. Acaba ümmetimden cehenneme giren olacak mı?" diye sordu. Cebrail aleyhisselam da: "Evet ümmetinden tevbe etmedikleri halde ölen büyük günah işleyenler cehenneme girecektir." dedi. Cebrail aleyhisselam'ın bu cevabı üzerine Hz. Peygamber (S.A.V) tekrar ağlamaya başladı. Arkasından Hz. Peygamber (S.A.V) eve kapandı. Sadece namaz kılmak için odasından çıkıyor ve hiç kimse ile konuşmaksızın mescide gidiyordu. Namazda ağlıyor ve Allah'a yalvarıyordu. Böylece üç gün geçti.

Üçüncü günü Hz. Ebu Bekir kapısına geldi ve içeri girmek için izin istedi. Fakat içerden hiçbir cevap gelmeyince ağlaya ağlaya geri döndü. Arkasından Hz. Ömer, daha sonra Selman-ı Farisi de girmek için izin istedi. Fakat içerden yine cevap gelmeyince onlarda ağlamaya başladılar. En son Hz. Fatıma, Hz. Peygamber (S.A.V)'in kapısına geldi ve izin istedi. Hz. Peygamber (S.A.V) o sırada secde de idi. Kızının sesini duyunca başını secdeden kaldırdı ve girmesi için kızı Hz. Fatıma'ya izin verdi. Hz. Fatıma, Hz. Peygamber (S.A.V)'i görünce ağlamaya başladı. Çünkü Hz. Peygamber (S.A.V) in çehresini sararmış görmüştü. Devamlı ağlamaktan ve üzüntüden yanaklarında iz kalmıştı. Bu durumu görünce: "Ey Allah'ın Resulü! Sana ne indi?" diye sordu. Hz. Peygamber (S.A.V)'de bütün olanları anlattı. Hz. Fatıma: "Ey Allah'ın Resulü! Ümmetinin büyük günah işleyenleri cehenneme nasıl girecek?" diye sordu.

Hz. Peygamber (S.A.V) de bu soruyu şöyle cevaplandırdı:"Azap melekleri, erkekleri sakallarından, kadınları ise saç örgüleri ile alınlarından tutup sürüklerler. Ümmetimin nice yaşlıları sakallarından tutulup cehenneme doğru sürüklenirken: "Ah yaşlılık, ah zavallılık!" diye feryat ederler. Sakalından tutulup cehenneme sürüklenen nice gençlerde: "Vah gençliğime, eyvah güzelliğime!" diye bağırır. Buna karşılık ümmetim içinde, alınlarından tutulup cehenneme doğru sürüklenen nice kadınlar da: "Eyvah rezil oldum, eyvah üstüm başım açıldı!" diye feryat ederler. Böylece onlar cehennemin baş sorumlusu Malik'e teslim edilirler. Malik onlara kim olduklarını sorunca: "Bizler kendilerine Kur'an indirilenlerdeniz, bizler ramazan ayında oruç tutanlardanız." diye cevap verirler. O zaman Malik:"Kur'an sadece Muhammed'in ümmetine indirildi." deyince, hemen Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in adını hatırlayarak: "Bizler Muhammed ümmetindediz." diye bağırırlar. Fakat Malik de onlara şöyle der:"Peki, Kur'an da sizi Allah'ın emirlerine aykırı hareket etmekten alıkoyacak bir ayet yok muydu?"

Bu ümmetin günahkarları cehennemin kenarına kadar getirilip ateşle ve zebanilerle karşı karşıya bırakılınca: "Ey Malik! İzin ver de halimize ağlayalım." derler. Malik'in izin vermesi üzerine gözyaşları kuruyuncaya kadar ağlarlar. Gözyaşları akmaz olunca da kan ağlamaya başlarlar. Bu durumu gören malik kendilerine: "Eğer bu ağlama dünyada iken olsaydı, ne iyi olurdu. Eğer bu ağlama dünyada ve Allah korkusu ile meydana gelseydi, bu gün size ateş hiç dokunmayacaktı." der. Arkasından Malik zebanilere: "Haydi şunları cehenneme atıverin." diye emir verir. Bu ümmetin günahkarları ateşe atılınca hep birlikte: "La İlahe İllallah" diye seslenirler. Onlar böyle seslenince ateş geri çekilir. Bunun üzerine Malik cehenneme: "Ey Ateş, onları yakala!" diye emir verir. Cehennem de: "Onları nasıl yakalayayım, hepsi La İlahe İllallah diyorlar." diye cevap verir.

Bunun üzerine Malik: "Evet, öyle demelerine rağmen onları yakalayacaksın. Çünkü arş'ın Rabbi böyle emretmiştir." deyince ateş üzerlerine dönerek onları yakalayıverir. Bu ümmetin günahkarları Allah'ın dilediği kadar bir süre cehennemde kalırlar. Cehennemdeyken: "Ya Erhamerrahimin, ya Hannan, Ya Mennan!" diyerek Allah'a yalvarırlar. Allah-u Zülcelal'in hükmü yerine gelince Cebrail'e: "Ya Cebrail! Muhammed ümmetinin günahkarları ne durumdadır?" diye sorar. Cebrail de:"Ya Rabbi! Onların durumlarını sen daha iyi bilirsin!" diye cevap verir. Allah-u Zülcelal, Cebrail'e: "Git de gör bakalım, ne durumdadırlar?" diye emir verir. Bu emir üzerine Cebrail, Malik'in yanına varır. Cebrail'i görünce: "Ey Cebrail! Seni buraya getiren sebep nedir?" diye sorar. Cebrail de ona: "Muhammed ümmetinin günahkarlarına ne yaptın?" diye sorar. Malik, Cebrail'in bu sorusuna: "Durumları pek fena, kaldıkları yer çok dar. Ateş vücutlarını ve etlerini yedi bitirdi, geride sadece yüzleri ve kalpleri kaldı. Çünkü buralarında iman parıldıyordu." diye karşılık verir.

O zaman Cebrail, Malik'e: "Onların üzerinden cehennem kapağını kaldır da kendilerini göreyim." der. Cebrail böyle deyince Malik, cehennem muhafızlarına derhal emir verir ve bu ümmetin günahkarları üzerinden cehennem kapağı kaldırılıverir. Bu ümmetin cehennemlikleri Cebrail'i ve onun güzelliğini görünce onun bir azap meleği olmadığını hemen anlayarak kim oldğunu sorarlar. Malik de: "Bu dünyada Muhammed'e vahiy getiren Cebrail'dir." diye cevap verir. Bu ümmetin cehennemlikleri Hz. Muhammed (S.A.V)'in adını duyunca hep bir ağızdan yüksek sesle: "Ya Cebrail! Hz. Muhammed'e günahlarımızın bizi kendisinden ayrı düşürdüğünü ve ne kadar kötü şartlar içinde bulunduğumuzu haber ver." derler. Bunun üzerine Cebrail oradan ayrılarak Allah'ın huzuruna varır. Allah-u Zülcelal kendisine: "Muhammed'in ümmeti ne durumda?" diye sorunca, bu soruya: "Ya Rabbi! Durumları çok fena ve yerleri çok dar!" diye karşılık verir. O zaman Allah-u Zülcelal: "Peki onlar senden bir şey istediler mi?" buyurur. Cebrail de: "Evet, Peygamberlerine içinde bulundukları kötü durumu bildirmemi istediler." diye cevap verir. Bunun üzerine Allah-u Zülcelal, Cebrail'e: "Git, durumu Muhammed'e bildir." buyurur.

Allah-u Zülcelal'in bu emri gereğince Cebrail, hemen Hz. Peygamber (S.A.V)'in yanına gider. Hz. Peygamber (S.A.V)'in yanına varır varmaz şöyle der: "Ya Muhammed! Ümmetinden şu anda cehennem azabı çeken günahkarlar adına sana geldim. Onlar durumlarının çok kötü ve yerlerinin çok dar olduğunu sana bildiriyorlar." Bunun üzerine Hz. Peygamber (S.A.V) hemen arş'ın altına giderek secdeye kapanır. O zaman Allah-u Zülcelal: "Başını kaldır da iste. Ne istersen verilecektir. Şefaatçı ol şefaatın kabul edilecektir." buyurur. Allah-u Zülcelal'in bu buyruğuna karşılık Hz. Peygamber (S.A.V): "Ya Rabbi! Ümmetimin günahkarları ile ilgili hükmünü uyguladın. Şimdi onlar hakkında benim şefaatımı kabul eyle." der. Allah-u Zülcelal, Hz. Peygamber (S.A.V)'in bu dileğine şöyle cevap verir: "Senin onlarla ilgili şefaatını kabul ediyorum. Hemen cehenneme git ve (La İlahe İllallah) diyen herkesi oradan çıkar."

Allah-u Zülcelal'in bu emri uyarınca Hz. Peygamber (S.A.V) hemen Malik'in yanına gider ve: "Ey Malik! Ümmetimin günahkarları ne durumdadır?" diye sorar. Malik bu soruya:"Durumları çok fena ve yerleri çok dar!" diye cevap verir. Bunun üzerine Hz. Peygamber (S.A.V) ona: "Kapıyı aç ve kapağı kaldır!" buyurur. Az sonra cehennemlikler, Hz. Peygamber (S.A.V)'i görünce hep bir ağızdan ve yüksek sesle: "Ya Muhammed! Ateş derilemizi ve ciğerlerimizi yakıp kül etti." diye seslenirler. Daha sonra Hz. Peygamber (S.A.V) hepsini cehennemden çıkarıverir. Ateş onları yemiş, kül ve kömür haline getirmiştir. Hz. Peygamber (S.A.V) alıp onları cennetin kapısı önünden geçen ve hayat nehri adını taşıyan bir nehre götürür. Bu nehre girip yıkanırlar. Oradan da ak yüzlü birer delikanlı olarak çıkarlar. arkasından da cennete yerleştirilirler. Diğer cehennemlikler müslümanların oradan çıkarıldıklarını görünce: "Keşke bizde Müslüman olsaydık, bizde cehennemden çıkardık!" derler. (Taberani)

İşte günahlarla birlikte ahirete gidersek önümüzde bu olaylar vardır. Bu gibi olaylardan kurtulmak istiyorsak Allah-u Zülcelal'e yönelip salih amellere sarılmamız gerekmektedir. Allah-u Zülcelal çok merhamet sahibidir. Bizim de hiç olmazsa bu dünya da, O'nun korkusundan ağlamamız lazımdır. Çünkü kıyamet günü, kötülükleri ağır basan kişiye cehenneme girmesi emredilir. Bu arada kirpiklerinden biri dile gelerek: "Ya Rabbi! Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurdu: "Allah korkusundan dolayı ağlayan kimsenin, cehennemde yanmasını Allah-u Zülcelal haram etti." (Tirmizi) Oysa ben senin korkundan ağlayan gözle ıslanmıştım." der. Bundan dolayı o kişi bir kirpik telinin şehadeti sayesinde cehennemden kurtulur. Cebrail aleyhisselam de: "Falan oğlu filan, bir tek kirpiğinden dolayı cehennemden kurtuldu." diye seslenir.
İşte Allah-u Zülcelal, böyle merhamet sahibidir Yeter ki, bizim O'na inancımız tam olsun. Günah veya hata yaptığımız takdirde hemen O'na tevbe edip yalvarırsak, Allah-u Zülcelal çok merhamet sahibi olduğu için bizleri affedecektir.

Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Rabbinize tevbe edip nefsinizi (pislikten temizleyin) öldürün." (Bakara; 54) Allah-u Zülcelal, kullarına öyle büyük bir merhamet kapısı açmıştır ki, bu kapıyı hepimiz bilmemiz lazımdır. Bu kapının kıymetini, dünyada iken bilmeyerek ahirete göç edersek, ahirette biliriz. Fakat o zaman da hiç bir menfaat elde edemeyiz. Bu kapının kıymetini ve değerini bu dünyada mutlaka bilmemiz lazımdır. Çünkü insan ibadetiyle, taatıyla kendisini kurtaramaz.

Mutlaka, Allah-u Zülcelal'in affıyla kurtulabilir. Kim olursa olsun, Allah-u Zülcelal affetmez ise, o kimsenin sonu helaktır. Onun için Allah-u Zülcelal'in merhamet kapısına gitmemiz lazımdır. Affolunmak için Allah-u Zülcelal'e çok yalvarmalıyız. Bu ahir zamanda mü'min kardeşlerimiz, maalesef Allah-u Zülcelal'in bu merhamet kapısından çok gafildirler. "Ben tevbe ediyorum." demekle kalmak da doğru değildir.

Tevbenin kabul alameti; insanın tevbeden önceki ile sonraki halinin arasında fark olmasıdır. İnsanın tevbeden sonraki halinin mutlaka değişmesi lazımdır. Böyle olunca o kişi gerçek tevbe etmiş olur. Bizler sanki önümüzde hiçbir şey yokmuş gibi dünya üzerinde geziniyoruz. Fakat, kabir kapısına ayağımızı bastığımız zaman, bu şekilde rahat yaşayamayacağız.

Hz. Peygamber (S.A.V) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Mü’min bir kul, ölmek üzere iken, yanına bir grup melek gelir, yanlarında misk ve reyhan kokulu ipekli bir bohça vardır. Onun ruhu hamurdan kıl çıkarcasına bir rahatlıkla, bedeninden süzülüp ayrılıverir, bu ruha melekler tarafından: "Ey mutmain olmuş nefis! Sen Rabbinden razı ve Rabbin de senden razı olarak O'nun rahmet ve hoşnutluğuna dön." denir. Mü'min kulun ruhu, vücudundan çıkarılır çıkarılmaz sözü geçen misk ve reyhan kokularına batırıldıktan sonra, ipekli bohçaya sarılarak cennetin illiyyun katına götürülür."(Nesai)

Kıyamet gününü hiç unutmamamız lazımdır. Kıyamet günü o kadar korkunç ve dehşetli bir gündür ki; o gün insanlar dimdik, Allah-u Zülcelal'in rahmetine bakarlar, lakin orada hiç bir fayda yoktur. Ama bugün böyle Allah'ın rahmetine bakarsak, orada nice menfaatler vardır. Daha o korkunç güne girmeden önce Allah-u Zülcelal'in rahmetine gözlerimizi dikersek, o zaman Allah-u Zülcelal bizlere merhamet edecektir.

Allah-u Zülcelal fazlı, keremi ve ihsanıyla hepimizi bu gaflet uykusundan uyandırıp hakiki nasuh tevbesi ederek, o büyük merhamet kapısını, bütün mü'min kardeşlerimize nasip etsin...
 

gunahkar1

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
156
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Allahtan Korkmak ve Ümit Üzere Olmak

PAYLAŞIMIN İÇİN RABBİM RAZI OLSUN, İNŞAALLAH
 

semos

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Kas 2006
Mesajlar
303
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Allahtan Korkmak ve Ümit Üzere Olmak

allah razı olsun.emeğinize sağlık.selam ve dua ile ...
 

baltefsiri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Eyl 2006
Mesajlar
619
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Allahtan Korkmak ve Ümit Üzere Olmak

Kıyamet gününü hiç unutmamamız lazımdır. Kıyamet günü o kadar korkunç ve dehşetli bir gündür ki; o gün insanlar dimdik, Allah-u Zülcelal'in rahmetine bakarlar, lakin orada hiç bir fayda yoktur. Ama bugün böyle Allah'ın rahmetine bakarsak, orada nice menfaatler vardır. Daha o korkunç güne girmeden önce Allah-u Zülcelal'in rahmetine gözlerimizi dikersek, o zaman Allah-u Zülcelal bizlere merhamet edecektir.

Allah-u Zülcelal fazlı, keremi ve ihsanıyla hepimizi bu gaflet uykusundan uyandırıp hakiki nasuh tevbesi ederek, o büyük merhamet kapısını, bütün mü'min kardeşlerimize nasip etsin...


amin amin amin amin....Allah razı olsun kardeşim.... s.a...
 

Birnur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Haz 2006
Mesajlar
1,099
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
İsTaNBuL
RE: Allahtan Korkmak ve Ümit Üzere Olmak

Allah-u Zülcelal fazlı, keremi ve ihsanıyla hepimizi bu gaflet uykusundan uyandırıp hakiki nasuh tevbesi ederek, o büyük merhamet kapısını, bütün mü'min kardeşlerimize nasip etsin...

AMİN. AMİN. AMİN. ALLAH RAZI OLSUN SEYMA55 B)B)B)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt