Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ALLAH'IN ÂYETLERİNİ DEĞERSİZ ŞEYLERLE DEĞİŞMEYİN. (1 Kullanıcı)

Birge_ay

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eyl 2006
Mesajlar
24
Tepki puanı
0
Puanları
0
Allah'ın âyetlerini değersiz şeylerle değişmeyin.' ayetinin manası ilk bakışta niçin kapalıdır?Çünkü burada Âyetlerin ancak değerli şeylerle değiştirilmesi fikri ilk akla gelen şeydir. Manâsı kapalıdır denebilir. Dünyada değer ifade eden şeylerin başında servet, mal, mülk, makam, şöhret gibi kavramlar yer alır. İnsanın idealinde ne varsa insan için ancak o değerlidir diye düşünülür. Ticari amaçla ayetlerin satılması da onun karşılığı olamaz çünkü içeriğinde emir ve yasaklar vardır. bir şeyin değeri o şeyin tam karşılığıdır.Tam karşılığı ise Allah nezdinde olarak iman ile emir ve yasakları çerçevesinde değerlendirilecektir. O halde doğruya giden yolun tek bir seçeneği vardır. O da nefis terbiyesi ile kendine çizilen sınırları aşmamaktır. Allahın itibar etmediği dünyanın geçici lezzetlerine eğlencelerine aldanarak nefsin azgın arzularının peşinden koşmamak yani riyazettir.


Bil ki riyazet zor bir iştir. Canını dişine takmaktır. Fakat tabib, mütehassıs olur ve yolun inceliklerini bilirse, zorluklar kolay olur. Tabibin lûtfu şöyledir ki, müridi başlangıçta Hakk'ın hakikatine çağırmaz. Çünkü ona dayanamaz. Meselâ çocuğa 'Okula git, devlet başkanı olursun' desen, o, başkanlığın ne demek olduğunu bilmez. O halde o işe nasıl gayret edebilir? Çocuğa 'Okula git, akşam sana top ve oyuncak vereceğim! Oynayacaksın' dense, çocuk seve seve söylenenleri yapar.

Biraz daha büyüyünce, ouyndan vaz geçmesi için,'Sana güzel ve süslü bir elbise yaptıracağım' denir. Daha sonra da başkanlığı ve efendiliği kendisine vâdeder ve der ki: 'İpekli elbiseleri kadınlar giyer.' Biraz daha büyüyünce 'Başkanlık ve efendiliğin de aslı yoktur. Zira hepsi ölümle yok olur, gider,' dersin. O zaman onu ebedî sultanlığa dâvet edersin.

O halde mürid, başlangıçta tam içtenlikli olmayabilir. Ona izin verip, insanların baş gözü ile iyi gördükleri şeylerle uğraşmak için mücahade etmelidir.(yani Allah yolunda canı ile malı ile savaşmak, emirlerine gayret etmek, yasaklarından kaçmak, nefsine karşı gelerek kendini terbiye etmek ve böylece manevi makamlara ulaşmak.)Böylece kalbinde mala düşkün olmak arzusu kırılmış olur. Bundan kurtulunca, boş kalınca kendini beğenmek meydana gelir. O zaman da kibri kırmak lâzım olur. Böyle zamanlarda müride dilencilik yaptırmalıdır. Onda bir kabul görürse men etmelidir. Daha aşağı işlerle uğraştırmalıdır. Meselâ helâların temizliği işini ve bunun gibi işleri ona vermelidir. Bunun gibi onda görünen her sıfat için, tedricen az ilâçtan başlamalı, hepsini birden yaptırmamalıdır. Zira hepsine birden dayanamaz. Riyâ ve şöhret içinse her şeye katlanır. Kötü sıfatlar yılan ve akrep gibidir. Riyâ ise ejderha gibidir, hepsini yutar. Sıddıklardan en son yok olan kötü sıfat riyâdır.

Resulullah (sav) buyuruyor ki: Kıyamette ilmi ile amel etmeyen âlimlerden daha şiddetli azap kimseye yoktur.Bazıları amellerin zahirini, dış görünüşünü yerine getirdiler. Kalbi temizlemekten gâfil oldular. Kötü ahlâk ve huyları kibir, riyâ, haset,başkanlık sevdası,akranlarının, arkadaşlarının kömtülüğünü istemek, sıkıntılarına sevinmek, rahatlıklarına üzülmek gibi şeyleri kalplerinden söküp atmadılar.Bu hadis-i şeriflerden gâfillerdir: Az bir riya şirktir. 'Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete giremez.'

Eğer insafla ve iyice düşünse, dinin gâyesinin, insanların dünyadan yüz çevirmekten başkası olmadığını anlar.Bir kısmı ilmin ne demek olduğunda yanılmışlardır. Tefsir, hadis, kalbe ait ilimler, ahlâk, riyazet yolu ilimler,emir ve yasaklar, din için faydalı ve zararlı bilgileri ve kalbini kontrol etmek gibi farz-ı ayn olan mühim ilimleri elde etmemişler, bunların ilim kısmından olduklarını bilmemişler, bütün vakitlerini cedel, münâzara, güzel konuşma, veya insanlar arasında düşmanlık doğuracak fetvâlar vermekle geçirirler. Kendisini dünyadan ahirete, hırstan kanaate, riyadan ihlâsa, gaflet ve eminlikten, korku ve takvâya çağırmayan ilimlere dalar, onları ömrünün sermayesi yapar ve ilim bunlardır, sanır. Bunları bırakıp başka ilimlerle uğraşanı, ilimden ayrılmış ve uzaklaşmış kabul eder. Ömer (ra) şöyle buyurdu:'Harama düşmek korkusuyla, helâlden yetmiş defa elimi çektim.'

Şeytan insanlara, 'Dünya gerçektir, ahiret ise şüphelidir, gerçek olan şüpheli olana verilemez' dedirtmeye uğraşır. Bu yanlıştır.Çünkü yakîn sahiplerine göre ahiret yakîndir, gerçektir. Böyle hayrette kalmışları kurtarma çaresi onlara 'İlâcın acılığı yakîndir, kat'idir, iyileşmek ise şüphelidir. Ama içiliyor. Gemiye binip denize açılmanın tehlikesi kat'idir, ticaretten kâr düşüncesi ise şüphelidir. Ama yapılıyor' demektir.

Çok susamış olduğun bir zaman, bir kimse sana, 'Bu sudan içme, yılan ağzını sokmuştur' dese, o anda su içmenin lezzeti yakîn ve kat'i, zehiri şüpheli olduğu halde, o suyu neden içmezsin? Dersin ki: 'Bu yakîni bırakırsam, zararı azdır, bana bir şey olmaz, ama içinde zehir var diyen doğru söylüyorsa öldürür ve ona sabredilmez.' Bunun gibi dünya lezzeti yüz seneden çok değildir. Geçince rüya gibi olur. Âhiret ise sonsuzdur. Sonsuz âzap ve elemle oynanmaz.

Allahü Tealâ'nın âdeti şöyledir ki: Bir örnekle açıklayalım.O,Dünyayı evliyâsından esirgiyor ve düşmanlarına akıtıyor.Şöyle ki Bir kimsenin oğlu kendisi için çok kıymetli, kölesi ise kıymetsizdir. Oğlunu her gün mektep bağı ile, muallimin kızması ve dövmesi ile bağlı tutar da, kölesini salıverir. İstediği gibi yaşar. Eğer o köle bu hareketi, kendisini oğlundan üstün tutuyr şeklinde düşünürse ahmaklık olur.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt